DENİZ
Gözlerin sabah
aydınlığı
Gözlerin akşama doğru gökyüzü
Gözlerin bir denizin kıyıları, Akdenizi’in
Gözlerin bir denizin köpüklenmiş kıyıları
Akça çakılların ince kumların yalandığı.
Gözlerin kımıltısız yüzü sıcak ikindilerde
Akdeniz’in serinlediğimiz yüzü
Sen bu denizsin
Ben de seveni.
Akatalpa Dergisi, Sayı: 113, Mayıs 2009
KALBİM UÇURTMA
Marlboro reklâmları yükseliyor duraklarda
Beklerken sırtımıza inecekmişçesine
Ben atını seviyorum kovboyun
Şapkasını, bakışlarını, ipini asla!
Duraklarda eyleşiyorum arada bir
Çeyiz sepetime yorgunluk topluyorum
Ayrılık; öpüşler, kırık bir elveda
Sonra gözyaşları, sıkı bir sarılma.
Duraktan durağa yürüyorum, kirli
Yorgun düşmüş bakımsız sokaklarda
Sigara izmaritleri, cocacola şişeleri, pet
kutuları
İliklerimize işleyen pislikler
Umurunda mı çarpık bakışların
Paranın pisliği bu diyorum, kirli işlerin
Benim umurumda.
Duraktan uzaklara bakıp gel diyorum sevgilime
Gel, uyutan bir afyon oldu bu uygulanan
ekonomi
Ve ahlakı, beklenmeyen doğal afet, sel
baskını gibi
Çok evlilikler sarsıldı bu yıllarda, yıkıldı
Sevgiler eridi tüketim reklâmları karşısında
Tut elimi harlı bir karanfil gibi
Gidelim seni seven kalbim uçurtma.
1991
Şairin Atölyesi, Sayı: 1, 1992
KANIMLA ETİMLE AŞKLA
Sana güneyin kınalı kekliklerini dinletsem
Baharın gövermiş meşelerini düşürsem aklına
Desem bir yiğit aşıp gidiyor dağlar başını
Sokakların uğultusunu duyuyor çamların sesinde.
Bu gidene yoldaş olur muydun?
Sarp yollara düşüp yalnız kalsan oralarda
Geceleri yıldızlara uzansan bahar ayları
Kekikler yolsan dağlarımdan harnuplar yolsan
Karlar içinde birden güneyi düşürsem aklına.
Dönüp arkana keşke dönseydim der miydin?
Hangi ses, hangi hece, hangi söz bizi anlatan
Seni bana beni sana aşkla bağlayan
Sevdiklerimize, acılarımıza, sevinçlerimize
Kanımızla etimizle aşkla bağlayan.
Aşkla “gülüşü dağlar deviren” biz değil miydik?
Yollarına baksam yollara çıksam merakımdan
Söylediklerini iletip söylesem sevdiklerime
Ölüm güzel olamaz hayat güzelken, güzel kılınamaz da
Aşk ile tutup ölüme yürüyen biz değil miydik?
Ey ömrüm! Çocukların duyduğu sevinçle durulan
Kanımızla etimizle aşkla yaşayan biz değil miydik?
KAVLI MEŞELERİ ÖPERKEN
Şu uzak dağlarda şu
Toroslarda
Kavlı meşeleri öperekten koşuyorum
Hafif kızıla çalan nemli topraklarda
Elim sarmış sevgilim gözüm dalgalarda
Güneşi soluğumla okşuyorum.
Gezdim kızılçam içlerinde andızlar altında
İçtim şarabından derlerin güzelleştim
Daldan dala atladı sincap gözlerin
Davar taraklarından geçtim
Kısraklarla ulaştım dalgalara.
Sevgilimi arıyorum deniz sakladı sevgilimi
Kızılçamlar arası pürenler içinde
Güneşi içenlerin nefesiyle
Koşuşan dalgalar içinde
Öpüyorum sevgilimi.
Koşuyor kıyılara koşuyor tozu dumana katarak
Koşuyor zerre zerre çoğalarak incelerek uçarak
Dayanır bizim ağ dalgalara
Dayanır kıyılara göz kırparak
Şakalarla dalgalar katıyor balıkları bizim ağa.
Koşuyor koşuyor dalgalar bize yardım ederek
Bu dalgalar sarhoştur sallanıyor
Kollarım dalgalarla sarmaş dolaş oluyor
Giriyor kucağıma dalgalar
Köpükler metrelerce yıkarlarda
Sanırsın ki kavaklar sallanıyor.
Dalgalı dalgalı denizim
Salla beni salla beni dalgalarla
Çoğala çoğala koşan sevgilim
Dalgalarla sallanan beşiğim.
“Ardıç Türküleri” adlı kitabından
KINALI KUŞLAR
Öpüşlerimde geyik alacası
Dağ patikalarında koşuyorum
Ardında, kır çocuğu olsam da
Aksak değil yürüyüşüm.
Arılardır çiçeklerde çoğalan
Pürenlere üşüşünce
Bu benim alanları dolduruşum.
Andız tüter abam
Ellerim yarpuz
Sulaklara girdim balçıklara
Yorgunluğumu yıkandım yundum
Ağzımda reçine emziği
Koşuyorum uçan kelebekler ardında
Alanlarda,
Yumruğumu sıkarak durdum
Saygı duruşuna.
Ayaklarım çirişler içinde
Nergis yoluyor ellerim
Kınalı kuşlar içindeyim.
“Ardıç
Türküleri” adlı kitabından
KIRLANGIÇLARIN
SESİ
Çiseleyen
kırlangıçların sesi
Yükseliyor pencerelere
Karlı bir yağmur gibi
Eriyip serpiştiren.
Aşk da böyle bir şey
Yaslanmak da dizine sevgilinin
Bedenimi sımsıcak terle saran
Çılgınca, nefes nefese.
Herkesin sevdiği bir yağmur vardır
Bulutlardan boşanan ıslak
Ağlatan kalbini
İşte aşk da böyle bir şey
Ağlamak, ağlatmak bana çok ırak.
1992
“Kalbim Uçurtma” adlı
kitabından
SEVDİKLERİM
ERKEN DÖNMELİ ERKEN
Bu
sabah erken çıktım
sokağa
Turnaların
sesiyle birlikte
Uğurladım
sevdiklerimi
Daha
ışımamıştı gökyüzü çok
vardı sabaha
Yetiştiremiyoruz eğitim
çalışmalarımız aksıyor
Elbet
düzelecek yavaş yavaş
düzelecek
Uyku
girmiyor gözlerime
Daha
kapatmadım gözlerimi
Bilmem
kaç kez yargılayacağım kendimi
Daha çok
var sabaha.
Yaşının
duyarlığını taşımakta kardeşim
Her
kararında taşkın öfkeli
İvecen
davranmak güzel şeydir
de
Paha
biçilmez alışkanlıklara varmak
lâzım.
Kardeşim
hep ivecen her
kararında ivecen
Yetiştiremiyoruz eğitim
çalışmalarımız aksıyor
Biraz
daha ustalaşıyor biçimleniyoruz.
Ah
şu telâşımız elimiz
dolaşıyor
Elimizi
çabuk tutamıyoruz
Akıyor
akıyor da durulamıyoruz.
On
altı on yedi
yaşlarında tutkun
Bir
sevdayla parmaklarımız terleye
terleye
Kalemde
aşkta çok çok
susamışça
Okuyoruz
dinleniyoruz dünyayı anlama
anlatma
Arada
bir sokakta gezinmeye
taşan dalgınlığımız
Ah
şu eğitim çalışmalarımız aksıyor
geç kalıyoruz.
Hemen
hemen her gün
gizli konuştuklarımız
Gizli
konuşacaklarımız
İlk
yeminlerimiz, çok güçlüyüz
Terlemeye
varan sıkıntılar
Sevmeye
öpmeye sıcak parmaklarını tutmaya
Uzanan
kollarımız
Devrilen
saraylar çarlıktan yıkacaklarımız
Sıcacık
parmaklarını tutan parmaklarımız
Ah ne
kadar da ihmâlkarız.
Eğitim çalışmalarımız
aksıyor
daha mühim bir
şey olamaz
En
cesur kararlarla biten
konuşmalarımız.
Sümbülenmiş
meşelerin
baharı çağrışını
duyuyoruz kalbimizde
Ne
kavramlara takılıyor kafamız
ne aksayan
yemek öğünlerine
Doyulmayan
tek şey var
İşte
şimdi onu düşünüyor
hepimiz
ben onu düşünüyorum
Yetiştiremiyoruz
Sevdiğimin
kalbi üzerine elimi
serip
Dinlediğimden bu yana
Aksıyor
Hep
onu tartışıyoruz eğitim
çalışmalarımız
Aksıyor.
Turnaların
sesiyle uyandım geceden
Daha
ışımamıştı gökyüzü çok
vardı sabaha
Git
gel yapıyorum, düşünüyorum,
tartıyorum
Sorumsuzuz
bence biraz cahilliğimizden geliyor
Dağıtmayalım
kendimizi elbet toparlanacağız.
Emin
adımlarla şu yanımdan
geçen delikanlı
Grev
yönlendiren işçilerden
Hayli
zor bilek bükmek
sokakta
Bükülmemek,
kazanmak grevi
İğneyurdusu
açık verirsen
Kapatır
kaldırmamacasına seni kapatır
Kaybederiz
grevi.
Irmağın
üzeri sisten böyle
sabah serin terlemezsin
Erken
çıkarılır bu balıklar
sabah erken
Sudaki
gibi canlı pörsümemiş
Hep
hep kafamda aksayan
eğitim çalışmalarımız
Şu
sol yanımda duranlar ...
Ne
gökyüzünü severler ne
denizi
Toprak
bile gülmez yüzlerine
Bir
gün elbet halkım
def’edecek
Elbet
yok olup gidecekler.
Çok
acemiyiz çok aceleciyiz
sabırla inatla sabırla
Geçmeliyiz
bu yoldan bu
yola yürümeliyiz
Eğitim
çalışmasına çağırmalıyım onu
Sevdiklerim
erken dönmeli erken
Yine
geceleri ekmekle silahla
yıldızlara dönmeli
Milyonlara
yıldızlarla gülmeliyiz
Eğitim
çalışmalarımız aksıyor
Sevdiklerim
erken dönmeli erken.
Somut dergi, Sayı: 8-9
MENEKŞELİ BAHAR
Ayakları
köpüklüce atım
Beni
uçur uçur
Sevgilim
yalnız kalmasın
Ağlamasın
Belki
gece olur uyur.
Ayakları
köpüklüce atım
Beni
uçur uçur
Kardeşim
hapiste
Ne
yapar ne halde
Ne
yapar nasıl oturur.
Ayakları
köpüklüce atım
Beni
uçur uçur
Yeğenim
var Almanya’da
Biz
ona o bize
hasret
Kavuşmak ne güne durur
Ayakları
köpüklüce atım
Beni
uçur uçur
Annem
o yoksul köyde
Babam
tarlada neler toplar
Unuttular
mı beni acep
Şimdi
kırlarda
Menekşeli
bahar var.
Kırkmerdiven
dergisi, 1991
YEŞİL AŞK
Oyuna
kalkıp gelmiş çocukların
hevesiyle
Bizi
anlatacak kılavuz kelimeler
bulmalıyım
Ben
yaştakileri kardeşlerimi anlatacak
Yorulmamış
bahar azgını aşkımızı
anlatacak
Aşkımız
huysuz kelimelerle anlatılabilir.
Bir
dal ısırganotu takacağım
göğsüme
Neden
anlatamadık bu aşkı
biz
Ben
şiirimle anlatamadım
Mayhoş
ekşimeklerini çocukluğumun yeşil
aşkını
Bu
aşk yorgun terli
kelimelerle anlatılabilir.
Anamı
anışım yurdumu anışım
bir aşk bende
Irmaklarda
terleyen köpükler aşk
olabilir mi
Artık
anlatacaklarımdan tedirginim burada
Su
başlarında yarpuzlar yolarken
Tıp
tıp ediyor ürkek
kalbim.
Aşk
seni anlatmaya çıktım
yola
Uykulara
elveda şiire elveda
İlk
niyetimsin
Bulutlarda
yolculuk ederim
Terli
kelimelerdir yüküm
Zakkumlar
pembesi
Çiğdemler
kahvesi
Ak
ak sarılar içinde
Karlı
dağ nergisiyim.
YİTİK ÇİÇEKLER
Kalk
köye gidelim
Varınca
ne çok sevinir
anam
Bize
hasret yol boyu
cevizler
Boz
topuklu incirlerin
Yemyeşil
etekleri
Sevinçten
sırılsıklam.
Kayrak
toprak gök taş
akça bulutlar
Uzakta
göz dinlendiren meşeler
Şimdi
üzgün yol gözleyenleri
köyümün
Gözledikleri
yitik, gözledikleri gelmeyenler.
Baktım
köyüme doymak ne
mümkün
Beni
sardı çekti eskilere
Uyudum
da uyandım
Daldım
eskilere
Güzel
ne güzel sinmiş
Alındaki
çizgilere
Güzel
sevgi gurbetten gelmeyenler.
Oğullar
kızlar gelmez mi hiç
Doğduğu
köyü evi sevmez
mi hiç
Gurbette
boğuluyorlar da kederden
Ah,
babasını anasını sevmez
mi hiç.
Şimdi
ceplerimde şeker yok
Çocukluğum
eski neşem yok
Köyüme
yolcuyum bir yanım
boş şimdi
Yanımda
kardeşlerim yok.
Anladım
bize hasret cevizli
dereler
Sevgisini
yeşilinde gizler
Babam
kucaklar beni öpünce
elini
Anam
sarılır hasreti gider
Ya
yavruları yitikler, neyler?
Yeni
Düşün dergisi, Sayı: 18