(15 Ağustos 1989, İstanbul
- )
İlk, orta ve lise öğrenimimi İstanbul’da
tamamladı. Uludağ Üniversitesinde Muhasebe okudu. İstanbul'da yaşıyor.
Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa,
Bireylikler, Cumhuriyet Kitap, Gard Şiir, Hayal, Kitapçı, Kitap-lık, Kuşak
Edebiyat, Lacivert, Mühür, Sincan İstasyonu, Şiirden, Şiiri Özlüyorum, Varlık,
Yasakmeyve vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
Ödülleri:
“Bu Dansı Bana Lütfeder misiniz Tanrım?” adlı dosyasıyla 2015 Şiirden Şiir Ödülü’nü aldı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Bu Dansı Bana Lütfeder misiniz Tanrım? (2015, Şiirden
Yayınları, İst., 48 s.)
Katkıda Bulunduğu Kitaplar:
& Söyle İsyan İçinde Türkümüzü – Gezi Direnişi Şiir
Antolojisi (Hazırlayanlar:
İsmail Biçer-Volkan Hacıoğlu; 2014, Artshop Yayıncılık, İst.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
ÇIT
VAKTİ BUZLANMA
dudakları mevsim normallerinde seyreden
sürüngen bir acıyı tanımlıyor kış
bilirsin kimi adamlar tabut çiçeği
öpüşlerini taşır romantik yakalarında
yankının çoğul sevinç parkını anımsadım
çıt çıkarmayan sesimin salıncak gürültüsünü
zamanın hızla büküldüğü diz çökmüş
yaralarımı adımlıyor eylem
yaprakları sırayl devrilen bir serinliği
ezberledim
yeşile bakan kadınların sıcak kabuklarını
hatırla şimdi 'en ilkel acıdır kış'*
ve bir çocuğun unut dediği yerde başlıyor
buzlanma
(*) Ahmet Oktay
“Bu
Dansı Bana Lütfeder misiniz Tanrım?” adlı kitabından
KIDEMLİ
SUÇİÇEĞİ
parkların yaşı sorulmazmış sevgilim
malum, ölürken kuşların da
dudakları patlamış şarkılar söyleriz
örneğin ters yakarız sigaramızı
ikinci bir emre kadar
rütbesi yara olan halktan yanayız
– yani biraz festival
toprağı bol olan toplu türkiye katındayız
–yani biraz dua ve her eve bir mezar
sonra oturup uzun uzun devleti
devirdik kırmızı ışıkta
oturup kitapları devirdik
aslında bir ordu devirdik
yani dedim ki; devrildik, devrilen şeyler
hep kıdemli suçiçeği tadında
sevgilim bırak çatlasın içim dökülsün sır
sevgilim beni kalbindeki ağaca inandır
malum, artık her halk savrulan
eteğiyle kırmızı bir parka yakışır
KIRGIN
HİZA
Kalbi kırılmış saydam
bir atın son soluğundayken veda
ben onu solgun
bir yüzey biçimi sandım
çünkü sıvası dökülmüş
aşklar da unutulur şarkılar gibi
ve sırası gelmişken bile söylenemez
mesafeyi yırtan hiçbir söz
hafıza kalın dudaklı bir
alınganlık meselesi olur zamanla
ahşabın yüzündeki hizadaydı hata
üzgünüm, ben kendimi hep kusurdan saydım
“Bu
Dansı Bana Lütfeder misiniz Tanrım?” adlı kitabından