Tam adı Ali Berkay Bircan. Özel bir şirkette bilgisayar mühendisi olarak
çalışıyor. İstanbul, Van, Karaman, İstanbul yolculuğunun sonunda Konya’ya geldi
ve Meram’da ikamet ediyor.
2011’den bu yana şiir ve düzyazı
yazıyor. Şiirleri ve söyleşileri Davudun İnsanları, Hacı Şair, Hece, İtibar,
İzdiham, Kırkıncı Kapı, Kuyudaki Koro, Mahalle Mektebi, Star Kitap vb. gibi
dergilerde ve çeşitli web sitelerinde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Tahayyülat (2016, Hece Yayınları, 88 s.)
Kaynaklar:
A http://aliberkay.blogspot.com.tr/
Yazarla
Yapılan Söyleşiler:
Şiirlerinden
Seçmeler:
RÉVÉLATION
MAGNÉTIQUE
Adım Ali, herhangi bir şeyin kapısı değilim
Olsam olsam boşluğa bakan bir pencereyimdir
Durduğum yerden herkes bir nokta
Neden durduğumu bilmiyorum.
Bir noktayım ben de, evet
Tuttuğum, tutunduğum bir cümle olmadan
Birinci tekilden yazıyorum tüm bunları
Anlamadan kendimi, anlatamam.
Kendi dinime iman etmedim, farklıyım
Vehmetmekle bilmenin farkını biliyorum
Çok iddialı değilim, gereği kadar
Sakinim, bir nokta kadar.
Hatırlanma dinine inanmıyorum
Bu kelimeleri de kendinize yontacaksınız
Boşluğu yontamazsınız, yokluk da varlıktır
Görmediklerime daha fazla inanırım.
Hayatım daha iyi olabilirdi
Aşk diye bir şeye inansam, saplantıya
İnanmıyorum, Yusuf değilim, kuyudan çıkamam
Adımları ona göre atıyorum.
Çok sevdiğim bir şair vardı sonra bozdu
Oluş ve bozuluş, kelimeler ve harfler
Sahi bozulmuş bir kelimeden çıkan vav’ı
Kaç ciltlik bir ansiklopedide
açıklayabiliriz?
Olmayan yaralarını göstermekten
hoşlanıyorlar
Gülebiliyorlar bir kadın geçtikten sonra
Mesela Ben kışları daha çok severim
Zaten üstü kapalı göndermelere bayılırım.
Çok uzattım farkındayım
Ufuk çizgileri denizin neresinde başlar
Bir gökkuşağı senin balkonunda mı biter
Mutlu sonlar bir yanılsamadır.
Elli bin gözyaşı
Belki bu şiir yayımlanmadan konuşuruz
Seninle bir deftere yazarız
İstediğimiz sorudan başlayarak.
Bana bakmadığın kadar yok olmalıyım
Daha sahici bir şeye dönüşmeli
İki kapak arasında kalmaktan
Bir çift göz baktığında var olmaktan
Elli bin gözyaşı
Bir tanka taş atmadım
Çok felsefi açılımlar yaptım
Erkek evlat babasından izler taşır.
Bende bir rutin olmayacağına söz veriyorum
Verebileceğim tek söz bu
O kadar da romantik biri değilim
Dağılan bir noktayım Konya’da*
Elli bin gözyaşı
Annem her sabah bana kahvaltı hazırlar
Sırf bu yüzden şükredebilirim
Hatırlayamadığım rüyalardan uyandığımda.
Bildiğiniz erkeklerden değilim
mühendislik kantininde bir şair
Bir vebalı, koskoca masa kendisine kalmış
Bakıldıkça şiir yazamayan.
Elli bin gözyaşı
Daha uygun bir çatı bulamadım
Dört bin kitaplı bir odada uyurum
Hepsini okumadım fakat gözümün içine
bakmışlardır.
Kol saatim zamanı yutan bir kara delik
Sesini dinlerim, bir dakikayı yaşamadan
sayarım
Yazdıklarım hayatımı yutan bir kara delik
Kendimi okurum, bir dakikayı yaşamadan
sayarım.
Elli bin gözyaşı
Çünkü yağmuru sevemedim
Çünkü içinde boğulmaya değer
Belki de tek güzel şey.
Adım Ali, herhangi bir şeyin kapısı değilim
Olsam olsam boşluğa bakan bir pencereyimdir
Meram/Konya
Ekim 2014.
* Konya, Japoncada “bu gece” demektir.
ŞAİR
GİRMEMİŞ TOPRAKLAR
“Adına
başka bir şey de deseydik gül yine aynı güzellikte kokacaktı.”
Shakespeare
Durgun insan
Nil’in kollarıyla kurumuştur
Her yürüyenin duvarı
Tacı olanın surları vardır.
Munzurdan inen suların
Üzerinden atla
Kavağı kes
Sözü biç.
Güç eritmesi
Parayla yont beni
Atkıyla avut.
Eylemlerde ön saflarda sesini ve canını
altyazı geçeyim.
Yalakaların yalakları
Söz yasa bir kaç madde
Gökdelenlerden taşan
Kaliteli kumaş pisliği.
İdeoloji sosuna bulanmış
Geçirilen kanun
İnsanı etinden ayırır.
Büyüklere vaat
Çocuklara oyuncaktır
Meclisin yeşil bahçeleri
Beynim devletin sesiyle yamanmış.
Bir asker zeytin dalı
Barış değil iyi niyet
Bir baraj patlar
Suyun altında kalanlara selam.
Popüler portreyi as
Yaz mümkün biyografiyi
Dergahta doldur çile.
Kayıp tarih kongrelerimiz
Darülfünunları kapatıp
Yerinde bulamadığımız
Tanburinin mezarı.
Hayallerini anlat
Hicaz Rusya Mısır
Kuyularda sular.
Adlarına layık hastalıklarla
Devletim meclisi vekili
Söyle bana aynası
Biz izleriz doğrudan temsil.
Biz “Doyduk!” diyene kadar, mikrofonlar
onların önüne gelecek.
YARASA
DÜŞLERİ
neyse ki soğuk günlerde
güzel ellerle olan bağlarımı koparıyorum
yine de bana bir bak
bak da içtiğim bu sigarayla beraber
boşa kül olmayayım.
yarasa düşleri biriktirdim sana
yirmiye yakın kesik var.
ne zamandır ağactan düşmemiştim.
[bu satır kendini imha etmiştir.]
jenerik akıyor sokaklardan
yağmur sesi duyuluyor sadece.
seni çok da ansızın böyle düşünüyorum.
yirmi bir fena bir yaş değil,
abimin dediği gibi;
unutuluşun üzerine çöktüm kaldım.