(15 Şubat 1962,
Razgrat / Bulgaristan - )
Asıl adı Şinasi Ahmedov Akaliyev. Çocukluğu, doğduğu kentin Ezerçe
köyünde ve 1970 yılında Türkiye’ye göçten sonra Aydın’da geçti. Aydın Efeler
Ortaokulu’nu, Kuleli Askeri Lisesi’ni, Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. (Şinasi Şentürk)
1988 yılından bu yana şiirleri, yazıları ve söyleşileri Adam Sanat, Argos, Defter, Duvar, E, Edebiyatta
Üç Nokta, Evrensel Kültür, Heves, Kaşgar,
Kitap-lık, Ludingirra, Mahfil, Sombahar, Varlık, Virgül, Yasakmeyve gibi
dergilerde yayımlandı.
Ödülleri:
“Soluğan” adlı kitabıyla Kültür
Bakanlığı 75. Yıl Başarı Ödülü’nü aldı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Soluğan (1998, Öteki Yayınevi, Ank., 96 s.)
& Arzu Evi (2005, YKY, İst., 94 s.)
& Korkuluk (2012, 160.Kilometre Yayınları, İst., 80
s.)
Şiirlerinden Seçmeler:
ARZU
EVİ
Feneryolu'nda gölgelerle şakalaşıp yürürken
ölüm (bu kez) uysal bir köpek gibi
beni izliyordu. Ihlamur mahrem
kokuyordu. Bedenin uzağında çın çın eden
bir tramvay. Köpeğe dönüp bakmak
isteğiyle mi, hava'nın kendi merakından mı,
gözüm Arzu Apartmanına kaydı.
Camlardan birinde bir kadın çırılçıplak
gülümsüyordu. Utandım. Ama sanki
onun utanmasız çıplaklığından değil de
az önceki şakalaşmalarımla yakalandım diye.
Acı, ölüme mi yoksa çıplak ölümü
işaret ede ede akan şakacı
zamana mı yakındı? Kadınla
göz göze gelsek... bana, yüzünde bu
müstehcen
ıhlamur gölgeleriyle gezen adama,
işaret parmağı ile, "gelsen e!"
dese... Beni, arzu evine
çağırsa!.. Ama o; arzunun camlarından
bakan çıplak kadın, bana değil
peşimdeki köpeğe kur yapıyordu.
Gülümseyen yüzünde bir intihar
dinginliği
okudum.
“Arzu
Evi” adlı kitabından
CASUS
Kuşkunun baykuşu yüzünde donmuş,
evet kanat çırpmıyor ama bu bir pandomim;
belleğini kandıramaz... kımıldayamaz.
Yüzündeki kuş herşeyi biliyor,
(ah, o yitik bilgisizlik cenneti);
oyun değil bu, değil,
kendi gibi sır küpü adamların kenti bu.
Sarı, ıslıklar gibi geçen taksilerin
camlı döner kapıların içinden
bize şaşkınlıkla bakan bir çocuk
yüreğimizdeki casus. Kuş her şeyi biliyor.
Dama açmazlarından kurulu kent
akut
bir dikkat
gerilimi – yüksek, dakik anların,
(olasılıklar ağına yakalanmış)
kendi gibi sır küpü adamların!
Başka baykuş bakışlardaki şifreleri,
jestlerdeki şüpheli mesajları unutup,
yabancılara kanı kaynamasın annesi.
Kendinin köstebeği o. Kalbinin.
Kendisini çocukluğuna da mı gammazlayamaz
?...
İşte, işte bir salaş meyhanenin, mürşit
ruhunu dinleyip, neredeyse mutlak
teslimiyetin
dizine yatıp ağlasa, hafif bir kadının
(adamın)
beyaz bacaklarına ateş yüzünü gömüp ...
Ah, o yüzün astarı yok. Yüzündeki kuş her
şeyi biliyor;
bir hayâl annenin kahkahayla göğe
hoplatılması!
bir hayâl annenin kahkahayla göğe
hoplatılması!
Bu sahnenin zamanı tersyüz edilemiyor;
unuttuklarımızı denetleyemiyor
yüreğimizdeki casus:
“(...) Hay Allah, diyor çocuk, gördüler bizi
saklanın! Tam burada buluşuruz;
otuz yıl sonraki belleklerinde!(...)”
ah, bütün yaşları orada buluşursa; o
kuşkulu, baykuşlu yüzde
kaç kişi olacak(lar)? Kübik bir resim gibi
çok ifadeli bir yüz
mü olacaklar?
Bastırılmış çocukluğu ondan bağımsız,
ona, yani kendi yetişkinliğine öykünerek
hıh, oyunun farkında olduğunu
gizlemeği oynuyor. E casus
kanı soğuk olmalı annesi!
Annesi...
Anne!
“Arzu
Evi” adlı kitabından
“MAHALLENİN
GÜLÜ” SOLAR
ZAMAN
BİZE YAKLAŞIRKEN
Bıraksın beni taksın mor çiçekler eyvallah,
taksilere binsin kara camlar içinden baksın
o yosma.
Rujlu kahkahalarla patinajlarla oradan
geçerken,
rüküş kenar bakkalları bisküvi koksun
eyvallah.
Toz kapsın çocukluğum ve görgüsüz, saksılı,
yeşil sakallı
evler heyecanlansın ve duygulu sokağım,
evlerin camlarından, karısından zılgıt
yemiş
bir ayyaş gibi baksın ... yalpalasın.
Sokağım yalpalasın
uzaklaşırken yeniyetmeliğimizden
t r o m b on sesli eskicinin
sesine binip gitsin
belleği kamaştıran çocuk sesleri,
teraazi las-tik jim-nass-tik! diye ebe
seçerken
mahallenin mahcubiyetinden
aksın yüreğimizden çekirdek çitleyen kız
kokuları
kalbimizden buharlaşan bir zamanda.
Trombon sesli eskicinin kavisli sesi,
bir yavrukurt bandosuna karışırken,
uçakların egzoz izi dağılırken,
henüz saçlarımız uçuşurken,
mezun olmamışken aşktan, taze aşk acısından
bıraksın beni taksın mor çiçekler,
eyvallah!
“Arzu
Evi” adlı kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder