BIÇAK KESİĞİ
gözleri
göklere değmiş bir gün gibi
görebilmek
yüzünüzü, geceye küsmüş
elleriniz
kadar sevebilmek yeryüzünü.
anlaşılması
zor, ama solgun bir çiçek kadar
sevimli
olmak size yakışır,
ağlamakların
her türlüsünden gelmek…
bir
kuşluk vakti, izmir yollarında kış mevsimi...
hiç
bu kadar gülümsememişti bir bıçak kesiği.
bir
kış mevsimi, en güzel şarkılarıyla meşhur,
en
güzel sesleriyle mağrur ve
sokak
başları çocukları kadar ölümsüz akıyor.
o
çocuklar ki, bir bilseniz, o çocuklar
en
güzel hediyeleriyle donatırlar sokakları,
en
güzel oyunlarıyla içerler ışıkları.
gayrı
gün batmaz utanır, ay doğmaz kararır.
serin
sulara çekilir en keskin kokular bile.
hatta
ateş patlamasıdır yalınayak çukurlarda
bu
çocuklardaki tomurcuk kadar hırçın bakışınız.
siz
ki gönlüm kadar bir kadınsınız
sessizce
süzülürsünüz sevda koçaklarımdan.
bir
eskici geçer sokaktan sakınırsınız bakmaya.
Caner Kuşçu
ÇOCUKLAR
berkin'e
ey
dünyanın çatısına saklanmış bir avuç fesleğen.
salar
mısın kokularını her ev dönüşünde
kartal
kartal bakan çocuk gülüşlerine.
dağıtılmış
şimdi efkarı bütün buğdayların.
tamamlanmayan
yanlarında eksik bir toprak üstü
kokusuyla
yazılmıştır en eski sırları.
bir
cinayet çıkmıştır sürpriz ekmeğin içinden.
kaç
kez bölüşüldüğünde mutluluk olur bu sabahlar
kırmızı
kurdeleli arabaya binince mi bir çocuk.
ey
taşlarının arasına devlet kaçmış sokaklar!
muhbirleriyle
beraber
çalkalandıkça
boşanır mı irin sellerin
bir
kedinin peşinden koşarken çocuklar?
Caner Kuşçu
DOĞUM
yağmur
son damlalarını bırakıyor ayaklarımızın altına
ve
bir sigara yakımlık uzaklaşmak mı bu hayattan?
yok,
sinmiyor içimize. şehirler değişiyor biliyorum.
sokaklar,
insanlar, şehirlerle birlikte değişiyor.
gün
doğumunu bekliyorum gözlerimi çakarak dağlara.
belki
o şafak kızıllığının doyumsuz coşkusunu
kullanacağım
bir mısrada, belki yalnızca bakacağım
ağustos’un
bir şehri nakışlamasına.
bir
cümle çıkıverse ağzımızdan, bitecekmiş her şey.
kimsesiz
değildik bir gece vakti bile. tek kişilik olmadık hiç.
iki
yana düşmüş gibi görünüyor ya şimdi kollarımız…
biraz
suskunuz, biraz solgun…
ama
sevdayı dolunaydan içeceğiz hep birlikte.
doğum
bu. doğanın en görkemli şöleni.
bir
“merhaba” sıcaklığında dokunacak tenine.
Caner Kuşçu
GECE
kan
akıyor gecenin kollarından.
sokak
lambaları can çekişiyor.
böyle
bir emir gelmiş uzaklardan.
yolunda gitmeyen
bir şey var bu gece.
bir
vedalaşmanın ortasında duruyorsun.
bakışların
küçülmüş. karaltılar geliyor.
yalnız
değilsin bir zeytin dalı kırıldığında bile.
belli. bir iş var
bu gecenin içinde.
bir
serçenin ayağı aksıyor, yol ortasında.
bir
avuç suya hasret kalmış çimenler.
betonlaşmış
bir tebessüm dudaklarında.
bulutlar suç ortağı
olmuş gecenin.
zambak
soğanları bitmiş, bir şeyler
söylüyor.
acınası, yazılması gerek. sen
başka
şeyler söylüyorsun, aşk’ı öğütlüyorsun.
ay kapkaranlık.
gece sarhoş gibi bakıyor.
büyük
yolculuklar gibi açılıyor leylaklar.
dolgun
bir deniz kokusu yayılıyor.
büyümemiş
bir çocuk göğüsün altında.
gece belki ölmek
için bekliyor.
düşlerin
serzenişini örüyoruz ya şimdi.
ıslak
kaldırımlar kahkahalarla ayaklanıyor.
geçtiğimiz
şehirler, söylediğimiz şiirler…
fısıltılar geliyor
gecenin diplerinden
Caner Kuşçu
SAÇLARI YOL OLMUŞ
düştüğü
yerde çoğalan bir çiçek mi desem adına
yahut
gülüşü taşmış güzelliğinden bir kadın,
batar
çıkar kelimeler çarpar göğsüne.
açılmış
gözleri uykusuzluğuma doğru,
alır
acının kokusunu yeter susuzluğa bir bakış,
yürü
dese dünya yürüyecek ardından
ben
daha ilk şiiri yazdığımda dolanır boynuna
büyüklükler
toplamının gösterişli uzunluğu
uçurum
artığı kelimeler yeter mi anlatmaya
anlar
vardır ki büyülü portresidir zamanın
en
ince nakışlarıyla duruluğun ortasında
kuşanır
tanrısallığını alnına güneşler konan
saçları
yol olmuş sol göğsüne bir kadın
koşar
bin atlı ormanından bir deniz
umursamaz
uzaklığını büyük adımlarıyla
Caner Kuşçu
* Şiirler Caner Kuşçu'nun izniyle yayınlanmıştır.
Coook güzel...
YanıtlaSil