(23
Nisan 1943, Akine Köyü, Anamur / İçel – 8 Ağustos 1985, Anamur / İçel)
Anamur Ortaokulu (1977) ve Akşehir İlköğretmen Okulu’nu bitirdi (1961). Anamur, Kırıkhan ve İstanbul’da öğretmenlik
yaptı (1961-1966). Politik nedenlerle bakanlık emrine alınması üzerine bir süre
mesleğinden uzak kaldı. Göreve iadesi için Danıştay’da dava açtı ve üç yıl
sonra tekrar öğretmenliğe döndü. Anamur’da geçirdiği trafik kazasında yaşamını
yitirdi.
İlk şiirleri 1960 yılında “Varlık”
dergisinde yayınlandı. 1960 yılından itibaren şiirleri ve yazıları Dost, Elif, Forum, Milliyet Çocuk, Milliyet Sanat, Sanat Emeği, Soyut, Şölen,
Türk Dili, Varlık, Yarın, Yazko
Edebiyat, Yeditepe, Yusufçuk dergilerinde yayımlandı.
Şairin adını yaşatmak adına Çağdaş Şair ve Yazarlar Derneği 2011
yılından itibaren “Abdülkadir Bulut Şiir Yarışması” düzenlemeye başlamıştır.
Ödülleri:
Milliyet
Sanat dergisinin açtığı 1974 yılının En Başarılı Genç Şairi yarışmasında ödül
aldı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Sen Tek Başına Değilsin (1976, Yonga, İst.)
& Acılar Yurdumdur (1981, Yazko Yayınları, İst., 60 s.)
& Yakımlar (1982, Yeni Türkü Şiir Yayınları, İst., 64
s.; Desenler: Cihat Aral)
& Gözyaşları da Çiçek Açar (1983, Yazko
Yayınları, İst., 60 s.)
& Sen Tek Başına Değilsin II (1984, Yazko
Yayınları, İst.)
& Yurdumun Şiir Defteri (1985, Yeni Türkü
Şiir Yayınları, İst.)
& Ülkemin Şiir Atlası (Bütün Şiirleri; “Direniş Günleri”
ve Ülkemin Şiir Atlası” adlı yayınlanmamış iki kitabıyla; 1986, Can Yayınları,
İst., 288 s.)
Çocuk Kitapları:
& Kahveci Güzeli (Çocuk şiirleri; 1980, Can Yayınları,
Arkadaş Kitaplar, İst.)
& Üveyikler Göçerken (1981, Remzi Kitabevi, İst.)
& Sakar Tay (1983)
Hakkında Yazılan Kitaplar:
& F. Saadet Bilir-Ali F. Bilir, Abdülkadir Bulut, “Kasabalı
Lorca” (Yaşamöyküsü, Şiir, Yazı, Söyleşi ve Mektupları...) (2010, E Yayınları,
İst., 344 s.)
& F. Saadet Bilir-Ali F. Bilir, Abdülkadir Bulut’a Sevgi
Sözleri (2010,
E Yayınları, İst., 453 s.)
Kaynaklar:
A Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar
Ansiklopedisi Cilt I / 2001, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İst. / s: 202
Hakkında
Yazılan Yazılardan Alıntılar:
/ “Abdülkadir Bulut, yapıtlarını öteden beri ilgiliyle
izlediğim bir şair. Her şeyi bir türkü kıvamında, bir türkü tadında eritiyor.
Yerel görünümlere durumlara dayanıyor. Ordan soylu imgeler yaratıyor… Kasabalı
bir Lorca. Her şiirinde şiir var…”
Cemal Süreya
/ “Abdülkadir Bulut
yaşamıyla halktan biriydi. Toroslar’ dan bir “Yörük” olduğunu ne özel
yaşamında, ne de şiirinde unutmuştur. İşte bu nedenle Abdülkadir “herkes”tir ve
şiirleri de “herkesleşmiş”tir. Bu, halk ozanlarına özgü nitelik, doğal olarak,
onun şiirlerini çoğullaştırmış, “biz”leştirmiş, bu şiirlere bulaşıcı bir etki
gücü kazandırmıştır…
Son kitabı “Yurdumun Şiir Defteri” bu
sözlerimi kanıtlayacak bütün dilsel, biçimsel ve yapısal niteliklere sahip
yüksek düzeyde bir kitaptır. Bu nedenle, saçma bir kazayla gelen ölümü,
yükselen bir şiiri sırtından hançerledi.”
Özdemir İnce
/ “Abdülkadir Bulut
şiir mirasını, günümüzün geç ozanı, satır satır, dize dize, sözcük sözcük
okuyup üzerinde düşünmeli, bu şiirin tadına varmaya çalışmalıdır.
Şiir severler yitirdikleri şiir
tatlarını bu şiirlerle yeniden kazanacaklarını, sözün kaybolan ağırlığını
Abdülkadir Bulut’ un dizilerinde yeniden bulacaklarını bilmelidirler.”
Ataol Behramoğlu
Şiirlerinden
Seçmeler:
AV
ÜLKESİ
1-
Bir kaçak öldürüm
Yorgun atlar soluyordu akşamda
Ürküterek bir nice beyazlığı
Ve değiştirmeden korkularını
Hiç benzemediler birbirlerine
Al üstünde bir morda durdular
Maraş bilinmiyordu çünkü
Çünkü Maraş yoktu önceleri
Ve o atların dudakları
Bir güney denizine uzanıyordu
Bakarken hep ölü bir sansara
Hiç durmadan
Yani bir nisanı güzellediler
Uzun başlarıyla bir yerde
Belki de ilk kez savaşlarsız
Döndüler soğuk yerlerine haritaların
O bunaltılardan çok sonra
Ağıtlarına bir kılıç bularak
Hem o güzlerin anıtlarında
Onlar bir kaçak öldürümdü
Vuruşunca yüzlerine ürpertileri
Sığınaklar buldular öykülerinden
Salt bir gök durağına inen
“Sen
Tek Başına Değilsin” adlı kitabından
BİR
UZUN KUZGUN
Bir bozuk ikindidir kuzgunum
Antikacı yüzleriyle surlarımda
Göğsüme cumhuriyetler bulur bazen
Dedemin bile hiç görmediği
Yıkık bir gölgeyle kararsız
Daha çok intiharlanır
Ya da çoğalır soluğumla
Büyüterek gözlerini ve avını
İstemler o uzun dönüşünü
Belki de denizini sevmekten
Tanımlar yıkıntılarını
Saygılanır o benim korkularıma
Islak bir tayın uzun başıyla
İmgeler hep unutulan yasalarını
Van Gogh’un eylüllerinde
İlk kez bir cumartesi yüzü
Benim güney kentlerimi ansıtan
Ellerimle
“Sen
Tek Başına Değilsin” adlı kitabından
GÖRÜŞMECİLER
Sudan örülmüşe benziyorlar
Yaklaşıp dokunsam usulcana
Akacaklar şiirlerin içine
Bir yaprak gibi kaldırarak
Bütün sözcükleri
Çekinmeden ve kendini sıkmadan
Birer taş bıraksam ayrı ayrı
Her birinin alnının ortasına
Biliyorum ki yüzyılda ancak iner
Her birinin dibine
Ne ile doludur diyemiyorum ağızları
Oturup konuşsak şöyle biz bize
Fırtına olup çıkacak sözcükler
Gündüzleri dağlara doğru esen
Geceleri dağlardan denize
İçerde olan biri her daim
Gömleğinin düğmelerini iliklerken
Onu yıkayıp ütüleyen elleri
Ve kurutulduğu balkonu düşünür
Yaşlansa da gözleri
Yollarına da ısındılar oraların
Manavlarına, kahvelerine, bakkallarına
Görüş günlerine, bekleme yerlerine
Ama bir türlü alışamadılar
Ayrılış saatlerine
“Yurdumun
Şiir Defteri“adlı
kitabından
GÖZYAŞLARI
DA ÇİÇEK AÇAR
Ellerimi dokunduğum her yerde
Çığlık çığlığa kıvranıyor hayat
Ve ölen arkadaşların giysilerini
Bir kere daha dürüp koyuyor analar
Çamaşır sandıklarına
Gözyaşları da çiçek açar
Bugün yurtyeri olsa da acılara
Kayaların en sarp yerlerindeki
Kırlangıç yuvalarını andıran alnın
Bir gün terli bir gelecek uçuracak
Sabahlardan akşamlara kadar
Gözyaşları da çiçek açar
Ansızın oyuna başlayan çocukların
Sesleri kadar canlı ve huylu
Sevinçleri kadar taze ve acemi
Bir duruş kuşatacak işte seni
Gözyaşları da çiçek açar
Başını dayadığın ağaç dalı
Bak hafifçe eğildi toprağa doğru
Uyuyan bir çocuğun soluk alışını
Dinler gibi kendini vererek
Yaklaş, yüzünü örse de acılar
Boynundan ter boşalan herkese
Gözyaşları da çiçek açar
Yaklaş, yüzünü örse de acılar
Ve nasıl yakalarsa toprağı kök
Suları renk, dalları kiraz
Sen de öyle yakala hayatı
Yürü kol kola canıma değsin
Gözyaşları da çiçek açar
Yazko
Edebiyat, Sayı: 21
“Gözyaşları
da Çiçek Açar” adlı
kitabından
İKİNDİ
ATLARI
ve bir kral ölüsünün aklığı
sana benzerdi denizleriyle
unutmadan fenike’li çocuğunu
güzellerdi günü birlik evine
onlar ikindi atları gecemden
sunulanır erkenci dudakları
uzak sularında bekliyenlerin
ağıtıdır çekip-gitmesi süremde
koşarlardı soluğuma tanımsız
soğuk otlarında bir nice otun
hep yorulmuş olmadan belki de
çok belli eski bir ağırlamama
KAÇAK
konuşmadığım ülkeme belliyiz onlara
yorulmadan
en büyük sorumlusuyuz bir uzun kartalın
ve yangınların belki de bir sabahın
anlamını kullanıyoruz ölü at başlarına
yani yeni bir duyguda sürgünler bozgunlar
geçerler gecelerimizden unutulmuşa uyan
ıslaklığında yitirilmiş erdemlere ne denli
hep sularında süreli bir ceylân
kırık akşamları çarşılıyoruz ala mora
bozuk otlarında eski bir bunaltının
dudakları saygılıyoruz bunca dudaklardan
ellerimiz bir zencinin unutulmuşluğu çağına
eskisel şehirleri ve anmalardan
SEN
TEK BAŞINA DEĞİLSİN
Sen tek başına değilsin
Yağmurda koşan taylar gibi
Ve toprağı iyice kavrayan
Kökler kadar akranın var
Omuzlarında hayat ve şiir
Alınterinden bir yürüyüş
Sis örtse de alnını bazan
Dalına göre konsa da kuşlar
Kalem seni arkalıyor boyna
Gülü saklayan yaprak
Ve kızartan toz
Çok alışkın acılı yanın
Güneşte bozaran yavşanların
Islaklığına
Ellesen yorgun bir buzağıyı
Sırdaşın olur senin yiğidim
Mapusane günlerinde görüşmecin
Çünkü adaşların da uğurlandı
Sen tek başına değilsin
Omuzlarında hayat ve şiir
Alınterinden bir yürüyüş
Sen tek başına değilsin
“Sen
Tek Başına Değilsin” adlı kitabından
ÜLKEMİN
ŞİİR ATLASI
III
Ben aradığım her şeyi yana yakıla aradım
Kaygılar taşıdım mutlaka bulmalıyım diye
Ama kaldırdığım her taşın altından
Çıka çıka bir yığın böcek çıktı
Kimisi deliklerine kaçtı, kimisi üstüme
ağdı
Yol günlüklerine geçti attığım adımlar
Çocukken boynunu kopardığım kuş yavruları
Düşlerimde yolumu kesip bir bir gözlerimi
oydular
Ve eğdiğim fidanlar büyüyüp gelişince
Gövdeleri tabutuma birer tahta oldu
Sulara bıraktığım hüsnüyusufların
Yan yatıp suyun üstünde durması gerekirken
Hepsi de dibine çöküp gitti bir bir
Demek ki her şeyin bir derinliği var
Demek ki her şey biraz da derinliktir
Daima ayrılıklar üretti benim yürüyüşlerim
O yüzden adı ayrılık olan bir çiçektir
Şimdi benim avuçlarımdaki çizgiler
Oysa eskiden alçalan bir kara kırlangıcın
Kuyruğunun duruşuydu.
XLVI
Bilirim incelik ister marifet ister
Arkadaş seçmek de yar seçmek kadar
Çünkü göreceğin küçük bir ihanet bile
Adama evlat acısı gibi koyar
Düşün ki içini döktüğün, sırlarını verdiğin
Seninle birlikte aynı ufka alın dayamış
Birlikte saklanmış, birlikte yatmış birisi
Bakmışsın ki günün birinde ayrılıp gitmiş
Aslında bir su damlası kadar hafiftir insan
Bir söz kadar uçucu, bir reyhan kadar
yabani
Ve kırlangıçların gözleri kadar ürkek
Eğer cesaretle doldurmamışsa kalbini
Bilirim oldum olası incelik ister
Arkadaş seçmek de yar seçmek kadar
Çünkü gün gelip çıkarıp öfkeni vereceksin
Ve yurduna dair taşıdığın güzel şeyleri
XLVII
Yürüdüğüm yolları deftere yazmayı
Günlük tutmayı bağırıp çağırmayı
Ve hayatım üstüne haberler çıkarmayı
Bir marifet sayıp kendimi ele verdim
Bir damla suyun bile ağırlığını düşünmedim
Ama taşı toprakla toprağı çamurla
kıyaslayıp
Taşıdığım düşüncelerin sözlere dökülüşüne
Bir anlam veremeden çekip gitmedim
“Ülkemin
Şiir Atlası” adlı kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder