17 Mayıs 2016 Salı

ÖZGE SÖNMEZ


(12 Eylül 1982, Ankara - )


       2000 yılında Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesi'nden mezun oldu. Daha sonra, 2004 yılında Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili Eğitimi Bölümü'nden birincilikle mezun oldu. 2005 yılında, Fransız hükümeti bursu ile gittiği Fransa, Nantes Üniversitesi'nde yüksek lisansını 'çok iyi' dereceyle tamamladı. Türkiye'ye döndükten sonra, 2005 yılında, Dokuz Eylül Üniversitesi Fransız Dili Eğitimi Ana-bilim Dalı'ında araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2008 yılında aynı üniversitede doktora programına başvurdu ve 2012 yılında "doktor" unvanını aldı. Çeşitli akademik dergilerde makaleleri ve bildirileri yayınlandı. Alanıyla ilgili çalışmalarını sürdürüyor. İzmir’de yaşıyor.
       Şiirleri Afrodisyas Sanat, Berfin Bahar, Beşparmak, Ekin Sanat, Kasaba Sanat, Kıyıdili, Kurşun Kalem, Mühür, Tmolos Edebiyat, Şiir Vakti, Yaşam Sanat vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Ödülleri: "Derine Gömdüler Sabahı" adlı dosyasıyla 2016 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü'nü (Ödülü Vedat Araz’ın "Sokağın Başı Kerbela Yeri" adlı dosyasıyla paylaştı), "Sol Mememi Kestim" adlı şiiriyle 2016 Yaşam Sanat Şiir Yarışması’nda "Jüri Özel Ödülü"nü, “Bir Zeytin Hikayesi”  adlı şiiriyle 2016 Raşit Kara Şiir Ödülü’nde üçüncülük ödülünü aldı. Bartın Belediyesi tarafından düzenlenen, 19. Hasan Bayrı Şiir Yarışması'nda; "Düşlerinde Salıncak..." isimli şiiriyle mansiyon aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Geceyi İlikler Gidersin (2015, Mühür Kitaplığı, İst.)

Şiirlerinden Seçmeler:

BİR “ZEYTİN” HİKAYESİ

kuşluk vakti
bir avazda yırtılıp geldi
bulut yüzlü çocuk

gözleri “zeytin”

ahırdaki kara kuzu
döndü dündü, melendi
vardı anasına dayandı

adı “zeytin”

düştü, ağladı çocuk
koştu, yoruldu
büyüdü, sevdi
bir “zeytin”in gölgesinde
hatça kızı öpüverdi

böldü, bölüştü
çoğaldı, çoğalttı
“zeytin”i sofraya
hatçayı gönlüne koyuverdi

gün oldu
devran döndü
düştü
“zeytin” gözlü çocuk
sapanla vurulmuş
serçe gibi
toprağa

sustu kara kuzu
zenginin uzun sofrasında
çok keskindi bıçak
tanrının heykeliydi oysa ağaç

vurdular baltayı
“zeytin”in yorgun kalbine
“ah” bile demedi
yığılıverdi
bin kara gözünü
katiline dikerek

aşın ve aşkın
tek şahidine
hatça ağladı
bir de
peynir ekmek

DÜŞLERİNDE SALINCAK…

kan ter içinde doğar gün
çocuksuz avlulara düşer gözleri
rahmi kurumuş bir gül yaprağı
kasığında tekme izi kocası
kedileri emzirir bahardan memeleriyle
saçları esmer bir utanç ellerinde
yazması ağlar ne zaman tellerine değse

sabahın beşi vurur gözaltlarına
parmakları sularda kemikli balık
bahçesi biber, domates, tavuk
on üçlük göçmen kızı karşısına dikilir
tülden bir güneş kuma
ağlar Suna
etekleri uçuşan bir eylül gibi değil
kömürsüz kalmış bir şubat gibi ağlar
kapı deliklerinden sızar terli kırmızı
tirajı düşmüş bir gazete Suna
bekler sırasını

aynada resmi geçittedir düşler
nasıldır ekmek yapmayan kadınlar
küfürsüz, tokatsız erkekler
sevilmek için bekler haz bahçesi Suna
Suna’nın yatağında upuzun
adsız bir yanlış kuma
rahminde uyuyor Tanrı
kuma uyuyor
düşlerinde salıncak
salıncağı Suna sallıyor...

KÜLLERİM ŞİİR OLSUN DÜZYAZINIZA

gamsız geceler iz bırakmaz
namuslu sabahları boğarken koynunda
sonunda yetim ellerim de çürüdü
döküldü yalnızlığım avuçlarınıza
tutamam deliyeşil rüzgarları

yakılacak kadınım ben
aramızda gömülmemiş
bin yıllık cesettir geçmişim
çürüdükçe tazelenir etleri
aydınlık sabahlara
ulaşamaz gözbebeklerim
taşlanmaya hazır
doyumsuz, arsız bedenim

yakılacak kadınım ben
gecenin dev akrebini
emzirdim küçücük koynumda
sütümün aklığı sizde kalsın
benim kanım kara
analığımı bıraktım
vurulup düştüğüm sokaklarda

yakılacak kadınım ben
günlerin hesabını
yazmam hiçbir taşa
görünmem puslu aynanızda
delinmiş yüreğim tek şahittir
kör bir kurşunla vurulduğuma
ama ölmediğime
ölümsüzlüğüm
iyi bilinir er kişilerce

yakılacak kadınım ben
yakın!
küllerim şiir olsun düzyazınıza…

ÖZGÜRLÜĞÜN MAVİ BAHÇESİ

yaz bitti diye üzülme sevgilim
özgürlük dört mevsim yeşeren
inatçı bir karanfil bu topraklarda
rüzgâr acıdır meydanlarda
ve güneş aniden bulanır bir öğle ortası
güleç çocuklar düşer kaldırımlara

sakın üzülme!
o çocukların elleri hep çiçek
gözleri kumru, ürkek
ne zaman ki
özgürlüğün asırlık mavi bahçesine
kara eller girer biçerdöverle
arsız, hoyrat ve gaddar
ansızın kızıla döner, kanar tomurcuklar

üzülme!
vurulunca kanar elbet maviler de
solup gidecek sanma hemen
onlar bilmez, sen bil sevgilim!
sabırlı renktir mavi
dayanır baskıya, zulme, zalime
bilmezler
mavi dişidir
gebedir özgürlüğe

şimdi ülkemde,
ölüm ön sevişmesidir hayatın
ince, narin cenazeler kalkar peş peşe
azrail bile utanırken aldığı körpe canlardan
alkış tutar kara eller şeytana
cuma namazları sonrası
yalandan iki damla yaş soğuk gözlerde

gördün mü
gözyaşımızı da aldılar elimizden
kara çaldılar en masum yanımıza
sustu analar gözyaşları boğazlarında,
ateşten yoğrulmuş birer heykel oldular
tütüyorlar yitik evlatlarının başında

eylül geliyor sevgilim, hazırlan!
sen eylülün en güzel çiçeği
ılık bir sonbahara soyun
kara eller duysun
bembeyaz at sürüleridir bulutların sesi
tertemiz yağmurlar bırakacak şehre
yıkanacak kaldırımlar, sokaklar, meydanlar
taptaze toprak kokacak yine asi rüzgâr
hazırlan sevgilim, vakit dar!
yağmur sevişecek güneşle telaş içinde
ve ışığın yedi renkli kızı doğacak
salına salına inecek gri şehre
güleç çocuklar yine gelecek
alınlarında yedi bin renk
analar yine ellerinde yürekleriyle direnerek
ağzımızda bin dilden barış türküleri
senin mağrur gözlerinde sonsuz hürriyet…

“Geceyi İlikler Gidersin” adlı kitabından

SOL MEMEMİ KESTİM

sol mememi kestim bugün
akan yıldız sürüleriydi sütüm
emzirmem artık kucağımda göğü
maviye düşerken
siyah bir gül gibi Afrika

seli içine akan
nehir yatağı ömrüm
değmedi hiç ağlayan taşına
oysa elimi uzatsam
kırılmış kuşların avuçlarımda

sol mememi kestim bugün
analığımı aldım
oturttum karşıma
sordum
geceleri nasıldı semirtmek güzel oğlunu
erirken Tanrı’nın kara kuzuları
dünya sahrasının
karnı aç sabahlarında

ağrıdı suyum
döküldü yazım
sustu arılarım
oysa elimi uzatsam
kapkara saçlarında parmaklarım

toprağı çatırdatan güneşe
fırtınalı bir nefes üflesem
yağmuru kuma denklesem
insan insan demeden
insan kalabilsem

dünyanın kalbinde
bir kaktüs çiçeği gibi
açarken Afrika

ben
bugün
sol mememi kestim
açlığın sonsuz kara gözlerini
hiç durmadan emzirdim

Güncelleme tarihi: 16 Aralık 2016




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder