(1957, Varto / Muş
- )
Yasakmeyve dergisinde (Sayı:
29, Kasım-Aralık 2007) “Şairin Yenisi” adlı köşede “Türkiye” ve “Sıla”
adlı şiirleri yayımlandı.
Şiirleri, Akatalpa, Şiiri
Özlüyorum, Yasakmeyve, Yazılıkaya vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Bir Avlunun Serinlik Vakti (2003, Ercan
Kitabevi, 61 s.)
& Sandalyelerin Yenilgisi (2005, Elma
Yayınları)
& Üçüncü Yolculuk (2007, Etki Yayınları, İzmir)
& Bir Papatyanın Büyüme Zamanı (2008, Artshop
Yayıncılık, İst., 56 s.)
& Genç Zamanlar (2009, Artshop Yayıncılık, İst., 88 s.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
BİR DAĞIN GÖLGESİ
Gümüşi kentin hay
huyunda, yıldız söylenceli
Yeraltı sinemalarında
Türkiyesiz
O kırmançi
cumhuriyet bana inanmamış da…
Yani bir kedinin
güneşine ayna tutarken ben
Yani bir namlunun
soğuma zamanında, ellerin yanarken
İşte gıyabımızda,
bin bir rivayet öyle.
Bu daha ne ki!
Orospuların ovulmuş
yerleri,
Aslanlı yolun
panzerleri,
Ve berbat müzikler!
Ve berbat müzikler!
Sonuncu baharı
nasıl mı karşıladım?
Bir dağın gölgesi
üşürken içimde,
Dört yanım bir
köpeğin en ücra ikindisi.
Titrek atlarıma
güneşi içirdiğim, kıyısında.
Seçili bacılarım,
kutlu olsunlar diyedir.
Diyorum ki, haber
bültenlerine gitme artık.
Aşiret dizilerine
boş ver.
Oluruna gelirse,
bir selam gönder bana.
Gönenirim belki.
Belki insan içine
çıkarım.
Akatalpa, Sayı: 137, Mayıs 2011
BÜTÜN SONLAR YAKINDIR
Onları da al
yanına. Frengili işaretlerle ilerleyen
yani, kahraman
yorgunluğu, güzel atlarımın.
Başlayan sonunu
Türkiyeli takvimlerin.
-bütün sonlar
yakındır çocuğum-
Şimdi bir şehir,
naçar bir yolcuyu nerede susuyorsa…
Sırtlayıp, götüren
bir çocuğun yaralı yüzünü
İnsanca ihtiyar,
insanca sinirli. Alnı ırmağımda serinleyen…
Çünkü, utanmıştır
elimiz ayağımız güneşten.
Uykumuz bir incir
tanesi gibi paslanınca…
Az değil. Beş ay
kış geçirdik.
Yaman bir zemheri.
Sular dondu
Yollar kapandı
Çingeneler sürüldü.
Uslu kasabaların
çamurlu arkasına, Çingeneler.
-Onlar bizim
günahımdır sevgilim-
Onları da al
yanına.
Gövdeyi saran
sessizlik o;
Bir bebe çığlığı
gibi yorulan, içimde
Ve bir orospu göğsü
kadar kahırlı.
Hepsini al yanına.
Sağır bir davul
sesi gömerken ölülerini…
Sağır bir zamanla
yarışan.
Şimdi bir çocuğun
sinirli oyuncağından damlayan, üşümek gibi sen!
Toparlan. Yola
çıkmalıyız.
Belki uzak
kalacağız. Belki uzun.
Akatalpa, Sayı: 124, Nisan 2010
İLAÇ GÜNLERİ
Öyle sanıyorum, bu
ağustos da biter.
Silahlarda ve
vazolarda;
Silolarda ve
buzhanelerde;
Bir uygunsuzluk
daima kalır.
Ve ıssız iş hanları,
bir kin olarak girer aramıza.
Ve bir barbar
töresi, o tuhaf reçeteyi uygular.
Bozar uygarlığımızı
Denizler kirlenir
daha çok,
Pilleri biter
oyuncakların,
Mutlaka pilleri
biter oyuncakların.
Belki kavuşmak
olmaz artık.
İşte Asyalı
silahların arsenik gibi yanında,
Bütün ülke bir
arabesk savaşa hazırlanırken,
Çoğalır içimizde
bir ceylanın üşümek gibi korkusu.
Kusar şehir. Başlar
ilaç günleri.
KENDİMİZİ BEKLEMEK
Anlaşılır bir yanı
var gidişimizin.
Keman seslerini
bozunca adımlarımız…
Türkiyeli bir
alfabedeki.
Durup, bakıyoruz
Belki, bir köşe
başındaki üç kişiye.
Yahut, bir
sandalyenin korkusuna.
Geceden artan.
Yakıştıran kendine,
güzel ölüler.
Kendimizi
bekliyoruz ve.
Uzak çağlardan
beri.
Yani Ortadoğu’da
İbrani bir cumartesi, kaç yaşında olursa!..
Akatalpa, Sayı: 127, Temmuz 2010
KÜRESEL KULELERİN ÇİRKİN DEMİRİ
Sanki nasıl
gitseydik! belki, örtük sabahların yurduna.
Sonra, yağmurlar
başlarken...
İşte orada,
sevişecek zamanımız asla olmadı.
En mutena köşen ki,
o deniz; durmadan öldüğümüz, kıyısında.
Şimdi bak ve gör!
Bizi adam eden o
yaz, bir çıkrık gibi iniyor gecenin kuyusuna.
Köpeklerin taze
kemiğini sıyırırken...
Ama küresel
kulelerin çirkin demiri. Bir darağacı gibi duran ensemizde...
Peki sana nasıl kavuşacaktım?
Sen, annem kadar
kutsal
Sevdam gibi insan.
Her akşam, bir yara
izi gibi düşüyorum yatağına
LİTURYA
Tiran ordular çiğnemiştir
ki soframı,
son
lituryam onsuz.
Rüyalarımın kocaman
ülkesinde, nasıl divane!
Orada, bir dağ
yorulurdu uzaklığımdan.
Bir suyun başına
gider, ağıtlar yakardım ona.
Çünkü, sonuncu son.
Lituryadan sonra,
benim olurdu en ihtiyar zamanlar.
İşte o günden
beridir, uğunurum durmadan.
Bir güvercinin son
uçuşu başlar odamda.
Sabahın kraliçesi!
Kudasçı gelin!
Belki, bir gün
çıkar gelir diyedir;
Bir ermeni
şarkısında, sesini saklarım hâlâ.
Akatalpa, Sayı: 135, Mart 2011
SINIR SORUNU
Kırmızı mürekkepli
erkek sanatları, tatil penceremizde.
Arada bir sınır
sorunu. Yarım dualar Türkçesiz. Yuvarlak
bir gece karanlık
atlarını koştursun soframızda. Gelirse
bir üzülmek kekeme,
ucuz etekler fora.
Efendim, elimizi
taşın altına koymalıymışız. Dört yanımızda
bir uygunsuzluk
telaşı. Büyük ovalar koyunsuzluktan, küçük
çarşılar kadınsızlıktan
muzdarip. Böyle bir coğrafyada,
bitaraf
olunamazmış.
Bütün bunları,
gelecek takvimlerin yorgun müşterisi söylemiştir.
İşte orada, bir
taşra çarşısı ölü köpeklerimizi seviyordu.
İşte orada,
gözlerimiz ıssız dükkânlara benziyordu.
Orada, cumartesinin
yolu Akdeniz kokuyordu
Akatalpa, Sayı: 108, Aralık 2008
YOLLAR
Söylemedi deme
İline çıkan yollar
uzak çok
Bir mevsim biter,
Bir yıldız kayar,
Ben, senin için
yaşlanırım burada
Şimdi asyalı sesi
bir mızıkanın, nasıl yorulursa!
Bağdaş kurmuşum
gecene
O ki, her gün
kamikaze bir uçak gibi düşer köşeme
Ah! ıssız bir boz
kır'da, benim için büyüyen kardelen sen.
Şimdi söyle bana
Ne var, ne yok
oralarda
Yağmurlar başladı
mı
Göçerler indi mi
düze
Barajlar su
topluyor mu artık
Pilleri var mı,
oyuncakların
Özellikle, pilleri
var mı oyuncakların.
Bütün bunları bir
bir yaz bana emi!
Yaz ki, bir ezan
sesi gibi uyandırdığını bileyim şafağı
Yaz ki, yaşadığını
bileyim.
Akatalpa, Sayı: 131, Kasım 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder