9 Kasım 2016 Çarşamba

ARAS KESER



       Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Behçet Bey, Beyaz Manto, Diri Ozanlar Derneği, Duvar, Hacı Şair, Heves, Kaos GL, Natama, Şerhh, Şeyderg, Ücra vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

ANKARA'DAN DÖNEMEYEN BİR ADAMIN TÜRKÇE MEALİ

Kesin varsın bunu Ankara gibi değilse de gördüm İzmir
Ellerimi eller mi eller dediğim sizinle eve geldim sıcak o sıcak
Bana sıcak olduğunuzu teşekkür ederek belirtip bir şarkı patlatıyorum
Şarkı eşliğinde patlamaya devam ederken kapımıza üç kişi ah vuruyorlar
Kafamıza vuruyorlar ben özgün bir şekilde yıkılıyorum sende alkışlar

Uyumuşuz gibi kanlar var yanımız başımız otobüs çalıyorum senden
Sen kollarımı benden ortamıza alıyoruz dünyaları bende her şey var ama
Yetmiyor çocuk çarpıyoruz alnımıza halimize gülüp imparatorluğu yıkıyoruz
Hayat gerçekten etkileyici biz bütün çocukları ikiye yırtarak anlıyoruz
Onunla öpüşüyoruz senin telefonun var telefonun nasıl ya çalıyor
Belki de çok sevdik öpüşmeyi onunla sen konuştukça yeni imparatorluk
Pencereden atlayıp çoğalıyoruz sana 3400 günümü ayırabilirdim bana

Her şeyden sonra yuvamız yıkılıyor çocuğlar perişan okumuyorlar
Bu çocuklar gazeteyle pata küte vurarak okuyacak lan şeklinde
Niğde yakınlarında bir adam vuruyorum adam böylece hayatımızda
Vurulan adamlarla yaşıyoruz seninle yaşıyoruz şimdi onlar öpüşsün
Bırak onlar öpüşsün ben sana on kilo Rimbaud çeviririm Dancadan
Gözde gelir sonra Çanakkale’de yalı hanı var onu ben orada
Aramıza onu da alıp öpüştüğümüz kişilerden bir meydan
Uyuduğumuz kişilerden bir katedral vurduğum Niğdeli yerde
Onun için de halatlarını halatlarını bir saniye kesip ormanların
İndiğimizden beri olan diğer şeylerle iyi gideriz şimdi bir Ankara’ya
Bu Ankara’da daha başka odalar ama bak burada kışlar yeniden başlar
Kapıları açınca karşımızda tam üç kere durarlar duvarlağ duvarlar

BENİM GEL KASIM UYKULARIM

Yirmi yedi seferin ardından noktalardan bir manzaraya katıldım
Bahçelerinde karşılaşan kadın ve erkeğin güzel olması aslında ondan
Hatırladım hatırlıyorum ihtimali hatırlatıyor her şey olup hatırlatıyorlar
Her şeyin bahçelerinde fark ediyorum içeride odalar koridorlar yine odalar

Ağaçlardan içerisi gölgesiz düşündüğüm tercümesi böyle apartmanlar oturduğum
Gördüklerimi sadece unutmak unutmak dediğim lütfen unutmamak kabul edelim

Bundan bir içerisi olmayanı alıyorum bir de dışarıda bağımsız geniş galipleri
Hayatta Aslıhan’ı geçen yıl böyle dışarıyı kapanan kapıları duvarları ardından
Boş salonlar koridorlar sürekli kapılar ve diğer tarafta daha fazla duvarlar
Bitmeyen eski mücevherleri ve kravatları üç dakika civarı bu hayattan çıkardım

Olanları bir yere anladığımda o testiyi uzun uzun taşıyan kadınları
Gittikleri yerde döndükleri yerde onlar gelmese de bütün filmleri
Onlar için üstümü başımı onlar için geri kalanları hiç anlamadan
Kasım ayı sonlarında ellerim her sabah buraya doğru yeniden büyür

Hacı Şair, Sayı: 5

KAKO SAM SİSTEMATSKİ UNİSTEN OD IDİOTA

1

Yavrucuğum ben bununla yaşıyorum.
Yine bak fecaat dizelerimizin tersine
İstanbul Beatnik şubesi kaybetmiş.
Kaç tane dispanser sevdim.
Kaç tane kürek kemiği ellerimle.
İşte bunları alt alta dizince şiir oluyor.
Münir’e de böyle dedim,
Yemin ederim anlıyor.
Sen şimdi al bu mandalinaları
Ve beni git böylece yürüyerek.
Ben bu halka halka
İnanmıyorum yavrucuğum.
Babam milli takım basketleri için.
Sen  Rock’n Roll için
Küçükpark’ta çok konuşuyorsun.
Zaten kimse  4 haziran 1989’u da
Hatırlamıyor.
Çıkıp saçlarımı kestirdim
Filmler bittiğinde.
Elimle seni işaret edip
Harakiri denedim.
İstedim adımız geçsin
Venezuela gibi bir günde.


2
 
Bununla beraber dişlerini
Görüyorum yavrucuğum.
Üç tarafı denizle kaplı ülkede,
Hiç uyuyamıyorum.
Arkamdan gel,
Anadolu’da ölü göm en çok bana.
Erken çocukları sana kırıyorum.
Al hepsini şeyden ekle.
Zaten sen nereden başlasan
Tıraşlı adamlar girerdi bahçeye.
Şimdi seni o bahçelerde
Geri kalmış ülkeler bırakamam.
-Devletçi Şair ile birlikte,
Henüz gelmemiş okura ek bu-
 
1

Bir dahaki gelişine kadar
4.8 milyon insan ölmüş dünyada
Ben de kendime rodeolar
Sürükledim  şol git kadınlarla
Burada durursam babaannem
Pazartesileri ölmez tanıyorum
Althusser’e yaklaş arka çık
Ben terminallerde istop ediyorum
Art arda kızgınım zaten o terminalleri
O otobüslerden hikâyeler indirmedim
Bir tek Pozantı yakınlarında
Bir gece seni aralıktı sanki
Arasından çok duvarların
Ben bunun için muavinden
Üç kere kahkaha istedim
Sen bu ve bunun gibi zamanlarda
Yeşil erikler toplayıp uzandığın
Öğle uykularında incinmeliydin


0
 
Yavrucuğum, biz seninle
Kaçıncı yüzyılı buradayız.
Ben Sasaniler’den itibaren
İşte böyle yukarı baktım.
Benim öyle sanıyorum
Seninle bir ilişkim olacak.
Bunu topyekûn geriye çekilme
Sahnemizden çok iyi anladım.
Velhasıl bu tartışma programı cumhuriyetine
Kadar üç bin sırt üstü kulaç attım.
Buraya geldik sen vardın ben vardım
Sen vardık molozların üzerinde çokça
Biraz da sapasağlam leoparlar vardık.
Ama biliyorsun duygu sona erdi
Yardım et, otobüsler üzerime artık.

KOLLARIM YOKMUŞ

Sanki o evde sen de kaldın bahset hadi
Bu muydu yani ha bu çocuğun muydu
Kalan devlet demir yolları kimin ha kedim:
Sagopa Kajmer mi dinleyecez ulan cemiyette
Yahu onun yanındaki eleman objet petit a işte
Hani kol kola 3 yıl önce terleri bacaklarından

Var mı lan öyle dünya beni bu Felemenklerle bırak
Öyle tabi başbakanım kimin edimleri bunlar ya ya
Edim dedim evet ama benim sayfalarca kırılmış
Kollarımdan alçı yuh sarıldığın yerden başlamış

Ama senin bu cildim yakındır başlamamış iklimin
O Aristo'ları başka yerde de öğreniriz ne güne insanlar
Endülüs medreselerine hamle yaptı işte bu tecrübeyledir
Gösterdiğim devamsızlık öpücüklerinden oh bu şairlerin
İnzibat tavrından hiç eksilmez meclisler partiler gürültüler

KONUMUZLA İLGİSİ OLMAYAN DÖRT MADDE

Bir
                                                                      
yakup ağlasın artık.
terry grandchester da ağaçtan insin.

sabahları kapıları,
kim çalsın kanunları obuaları.
erkek olan kadını kadın olan
peygamberi görmüştü rüyasında.
ben o sıra dünyaya güldüm.
ablamla topsuz koşular..
duvarları ve fıskiyeleri anlamaya çalışırken biz,
çoğu insan sabahlara kadar çin’de yaşar.
                              
bir şey vardı. gün vardı. alanya’da sızdım.
atari vardı. mustapha vardı.
sabahları varlığımızı armağan ederdik
akşamları r.muhtar vardı.
üç su damlası ağır çekim inince
saat 16:32’de tenime,
o hışımla doksanları yarılamıştı
cumhuriyeti ve türkiye.

ah ne çok isterdim tarihi biraz da ayağa kalkmadan okumak.
nedense pek mühimdi doksanlarda orospu çocuğu olmak.
                                              
İki

elleri ceplerinde bir adam babamı soruyor.
yürüyerek uzaklaşıyorum.
sanayi devrimini kızlar bana gülümsedi.
ellerimi sıkarak anlıyorum.
-hem yarın  tekrar cumartesi –

birden aklıma cuma’dan çıkar gibi akın.
hatırlasana: üçüncü mehmed’in kardeş sevgisi

seni üçüncü mehmed transfer piyasasının en çok
seni  biraz da haber turk spikeri yaptıktan sonra yavaşça
seni renklerime bağlayıp gazetelerde sayfalarca
seni işte ve kaynadıysa çayın altını bir güzel
sonra sen uyanıp bir sabah haçova savaşında
bak gördün mü onaltıncı kardeşinin yazdığı bir şiir geldi aklıma :

Meyhaneye ilk varışım*

Öyle sermestim ki her an sâkinâme yazabilirim.
Ben bu konulara bilhassa seninle temas etmek isterim.

Vakanüvis yaklaşmayalım fakat yoksa Viyana’ya gelmeden dans ederim.
Köçek olmak da bana koymaz sadece akşamları cima severim.

Palikar bade getir böyle edip bekri göremen bencileyin…
Doldur bre saki doldur da şöyle bir kavimler göçü edeyim

Ben meyperest olmuşum içerimde afitab-ı temmuz.
İki kadeh sonra başlayacak o şehvetengiz hatuna taarruz.


 *kaynaklar 1595 yılına ait bir şiir olduğunu söylüyor. fakat bu söz konusunda kesin bir bilgi yok.  

Üç
                                                                      
ne zaman başlarsa şevket abinin karate kursları, işte o zaman icat edilir festivallerden ödülle ayrılan macar yapımları. pardesümü giymeden, mavi pijamalarımla sokağa çıkıyorum. insanlar kucağıma kurduğum yumruklara bakıyor ve fena halde sabah oluyor.eve dönüp süratle bir araba kazasına giyiniyorum.

-haberlere çıkan adam kısa saçlı bağırıyor:
“bir daha insaniyetlik yaparsam otobüs çarpsın”-

en büyük asker otogar’dan havaya doğru yükseldi ve rastladığım bütün behçet bey’ler ölü. bugün, beni eve döndüremeyecek bazı sebeplerim var. okulda yaslandığım taş duvar adını bilmediğim selçuklu sultanını teneffüslerde ağlatıyor.

burada zamanı çok olan bir çocuk
kilosunu ve kahkahasını öğreniyor.

Dört
                                                    
bir dakikalık saygı duruşundan mağlup döndüm.
seher şeniz geçti sokaktan, cahide sonku.
kılıcımı havaya kaldırırken saatime baktım
ve evet, işte.. ”yenecem seni bolu.”

ben hâlâ telefon kulübelerinden çıkıp üzülüyorum.
medine’de bir yanlışlık oldu,
art arda on iki tane fassbinder filmi izliyorum.
21. yüzyılda lirik şiir yazılır mı?
“yazılır mı ulan” diyorum.
cevap bulabilmek için gördüğüm ilk yirmi dört yaşıma
sakallarımla giriyorum.

-dışarı çıkınca karşılaştığım herhangi bir insana:
:“acaba 04.06.1989’u hatırlıyor musunuz?”

artık hafta sonları da evde oturuyorum.

KONJONKTÜR GEREĞİ YOK OLMALIYIZ

Yukarıdan aşağı dans Bunun polisle ilgisine kim
Hişşleyecek hatıramı günlerden Salı her yer fevkalade
Amcamlar içinde eski bir düşüm Bu suyosunlarında dolaşan
Yengeçlere ilişkin kopardın Kafamdan hipodromları yırtıcı
Büyük kuşlar eşliğinde Konserveler gürültüsüz beton zeminlere
Gün günden bir poşet çilek ile Yemin ederim hiç başlamamış
Bahçelerde yumruklar içinden Bunlar hep radikal söylem
Ağzının kenarı öyle olmamalı Dışarıdan bakınca uzanmış
Oluyorsun şimdiden dizlerin Tamdır meridyenler boylamlar
Dünyanın yapı ve kadastroları Yanıbaşında tamam yahu
Biliyorum tabii ki hep solipsist Şeyler yüzünden içkin olanın
Neresinden başlayalım eleştiriye Yavrucuğum ben nasıl bir dünya
Derken sen nereden hodbinlik Ama yapıyorsun ben sana tanpınar
Romanlarından 3t1 eve maddi Durumumuz yokken senin ne işin var
Dövmeli adamların memleketinde Aslında bu sözlerimle birazcık
Frig sanatını da etkilemiş Oluyorum uykunun indirdiği tokat üstüne

Beyaz Manto, Sayı: 20, Temmuz 2014

MOHAÇ SAVAŞINDA BIYIKSIZ BİR ADAM

Bir

Ben bir vakitler kitapsız Slovak şairleri görürdüm.
Üzerimde battaniye olurdu leğen kemiklerimi sayardım.

Onu gördüm. Çılgın bilim adamlarıyla deneye koştum. Yüzmek öğrendim.

Hem söyler misin dedim bebeğim inerse Alman Reis-i Cumhurları bu gece,
Hangi trene yetiştiririz kazamızı ve nasıl paklar bizi söz gelimi bir uçan tekme.

İki

Vücudunun çeşitli yerlerinden gülelim otobüsler olsun
Dünyanın hiçbir Sturm Graz’ı gelmesin çıkmayalım idmanlara
İşbu yumruğu da göğsüme kabul ettim tartışabiliriz
Bir problem olursa Norveç düzeltir aramızı sen telaş yapma
Evde oturup ıslahat yapalım yamulalım inkılaplarla
Abdülhamid alışık değildir sakın ha sakın sofrada bağırma
Komşular duyarsa geç gelir yemeğe birinci ve ikinci meşrutiyet
Araplar da arkamızdan vurayazar bizi öyle söyler tarihçi ekseriyet

Üç                                      
                                                                                 
bir salinger öyküsü üzre denize bakmağa gitmek.

ya ben bu cümlelerin.. ne bileyim işte

bunu söylemek için barınacak bir yer yoktu ama seni temin ederim incinmişti aşil tendonum ve yürüdükçe sekban-ı cedid  basıyordu eklemlerimi otobüslere binerken tuhaf bir dünya işte anlamadık bütün sumo güreşçileri toplanmıştı etrafımıza biz onları bir şeylerin mutlak alameti saydık kargamış da bir ağaç kırılırdı o zaman kırılmasın mı? çiçek desenli bir halının üzerinde uzanırken bir şeyi açıklığa kavuşturmamız gerekiyordu ve tam o ağır çekim kavuşturma esnasında  florans lambalardan biri tek başına ah sönmüştü ve ben bu işe nasıl içerlemiştim eğilip ayak parmaklarımı yakmıştım… çok sonraları şu oldukça fransız bayanı bir kere daha düşünürsek diyorum bebeğim ya da:

Bir gün çok kuvvetli Fransızcamız olur da fondue yersek
Sevişmeden önce geri alırsak saatleri
Ve gidersek eklem bacaklıların sebil olduğu adalara..
Çömelip bir kibrit yaktıktan sonra ağlayarak bakar mıyız Darwin amcaya?


Dört

Ben Mohaç savaşında bir adam. Immanuel Kant ile aynı boydayım.
O gencadamı hezarpare olmadan bilhassa ellerimle kurtarmalıyım.

Kendime en çok cumartesi geceleri sıfır üç onbeşte yakışıyorum,
Belirtmeden bitiremem hiçbir fotoğrafta yetenekli genç şair çıkmıyorum


"Heves" dergisi, son sayı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder