(1989,
Kahramanmaraş - )
İlk,
orta ve lise öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. Çukurova Üniversitesi
Maliye Bölümü’nü yarıda bıraktı. Öğrenimine Cumhuriyet Üniversitesi Gazetecilik
Bölümü’nde devam ediyor.
Şiirleri ve öyküleri Ay Vakti, İtibar,
Yedi İklim vb. gibi dergilerde yayımlandı
/ yayımlanıyor.
Yapıtları
Şiir
Kitapları:
& Tarafsız Günler (2017, Profil Kitap, İst., 72 s.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
EVE
DÖNSÜN TÜRKİYE
gün esmerliği öğretir Türkçe’nin
çocuklarına
namazı kaçırmış mü’min kalplerin
pişmanlığıdır akşam
renklerin uyumuna dikkat: sarıdan sonra
yeşil yanar
trafik lambaları neyi anlatırsa anlatsın
hayat hız yaparak konuyu değiştirmektedir
parmak hesabına dayalı yaşanılan sevinç
kahreden bir gerçeği hatırlamak inandırıcı
bir şey
yoksul evlerin fotoroman gecelerine yenilen
kızlar
âşık olup durumu eşitlemekle meşgul
türk şiiri öldü sözüne itimat etmiyor
romantikler
adını vermek istemeyen bir seyircidir şair
burada
hüzün çok terli bir kelime kurumaya
bırakılmış yaralar
melankoliye inanmakta bir ülke: şiirsokakta
telif ücretine karşı kaybetmekte iyi
kitapların kahramanları
veresiye defterinin günü geçmiş halk ayakta
kalmıştır vatan topraklarında
henüz uyuyan çocukların kalbi muhtıralarla
uyandırılmakta
müthiş yorgun Türkiye evine dönmelidir
İÇİMİZDE
YERYÜZÜ
hangi anlama çekersen çek hayatı
her şeye doksan dokuz kere başlayabilir
insan
kendine sokuldukça
rengini bulan yaşamak
izafiyet teorisi nedir bilmeyen annelerin
bağrında
İstanbul trafiğidir
alnımıza denk gelen apartman boşlukları
merdiven süpürüyor aydınlık odalara
yüzündeki makyaja inanıyor kadınlar
bu pazar yine tatil
ülkemiz çan seslerinden uyuyamıyor
devam ediyoruz, Allah fizik kurallarını alt
üst eden bir Tekvin
tarih tekrardan ibaret, hepimiz öleceğiz
hızını alamayıp ağrıyan yerlerimize konan
bu yaşamayı
neden üstüne alınır ki insan durmadan
ölü süsü verilmiş gölgemiz sabahları ezana
denk gelsin
şimdi tam vaktinde adalet diye
gülün gölgesinde yüzümüzü ekşitiyoruz
dünyaya karşı
boşluğu doldurulmamış bulmacalar çok kere
sorulsun
duvarda acı çatlak, paslı çivinin ucu
rendeleniyor ruhumuza
şarkıya çağıranlar nerede
suyu niye sesli düşünüyor çöl
savrulan çiçek, kuruyan dudak, gidilmemiş
ülkeler
utanmasa yeryüzü içimizde uzayacak
İtibar,
Sayı: 46
İKİ
KERE GÜZELSİN
dağılan saçlarını merhametle anmaktayım
suyun kalbi yavaşlıyor sana sokulurken
kelimesi kelimesine neşeden yapılmışsın
gökdelenler bulutları kemiriyor
aldırma, dünya ikimiz için yeterince hür
bir kuşu tarif ederken çok kere
gülümsüyorsun
böyle devam edersen bana geleceksin
çiğdem yükselince gözlerinde
sürgün, ki bir memlekettir, benim için geçerlidir
sabahın duvağını açık bırak, yüzün girsin
dalları budanan karaağaçlar rüzgârı içiyor
portakal bahçesine yaklaşıyor hurda yüklü
kamyonlar
yaşamanın temel şartı telaştır diyor
geçiştirilmiş günler
olsun, kalbim senin yağmuruna içeriden
ilikli
mahcup ve çelimsizim
beni savun dünyanın huzurunda
cepheden uzaktayım
önümüzde kayda alınmamış şiirler, uzak yol
atlıları
önümüzde çiçeğe büyük saksılar, yüksek
duvarları cennetin
gülümseyeceksin
ve ben balçıktan yaratıldığına
inanmayacağım
bil diye söylüyorum
bana bakarken iki kere güzelsin
SÖZ
şimdi neşide okuyacak vakitte değilim ben
çünkü vakitsiz terliyor kelimeler ağzımda
ve ölüm hırıltılı bir sese dönüşüyor boğazımda
kalbimden tenha bir yer yok benim için
uzun susuşlar süpürüyor yüzümü
bazen bir şarkıdan koparıyorum kendimi
ansızın
ansızın sert bir rüzgâr değiyor korunaklı
yalnızlığıma
işte o zaman üşüyorum
koltuk altıma termometre koyuyor dünya
üstüme kapattığım kapılardan tekrar
geçebilmek için
marşlar ilikliyorum dudaklarıma
sessizliğimi böyle kandırabiliyorum ancak
oysa sessizlik ağlayan bir kadının
gövdesindeki darp izlerini lanetlemesiydi
hatırlıyorum
henüz çocukken
uçabilirim diye düşünüyordum
göğü durdurup kuş sürüsü ektim bulutlara
düştüğümde farkına vardım
güvercinlerin öptüğü kanatlarımdan
başlamıştım yorulmaya.
çürümekle itham edilen bedenimi gömmek için
mezar kazıcıların kirli ellerine
yalvarıyorum
karanlığı yıldıracak sözler söylüyorum onlara
gölgem bir servinin altında uzasın
istiyorum
çünkü gölgem anlaşılabilir kılıyor beni
kadınlardan saklayarak öptüğüm güller
azarlıyor ellerimi
beni toprağa yatırıp ölçümü alıyorlar
bakın ne kadar insanım!
zamandan sıkılıp saate bakıyorum
ne büyük bir yanılgı
ayağımın altında uçurtmanın düştüğü boşluk
söz veriyorum
düşerken gökdelenleri ıskalamayacağım bu
kez.
TARAFSIZ
GÜNLER
yağmur, inanmadığı yeryüzüne yağabiliyorken
hâlâ
göğün bir halk tarafından hırpalandığını
gördüm
adı kara tahtaya bir kere yazılmamış
sabahları uyandırdım
yüzünü denemek için içini aynaya döndü
keder
acemiydim yurda kesin dönüş yaparken
yanlışlıkla kendimi vurdum
yine elimi tuttu merhamet, yine omzumda iki
çeşit kuş
bütün bunlar olurken yenilebilirdim elbet
tarihi ağzına kadar insan fotoğraflarıyla
doldurdum
utanırken gülüşü kızaran kızlara çarpan
şarkıların yerine
annemin kızlık soyadından giriş yaptım
dünyaya
uzun uzun ellerime bakıp kendime yeniden
seslendim
ölü numarası yapıyordu benim mahallemde
vatanın ara sokakları
inkılâbın yapıldığı günlerde zeynep okulun
en güzel kızıydı
sesi ıhlamur gibiydi, toprağa yakın bir
şeydi
çocuktum mevlit okunan cenaze evlerinin
yanından geçerken ürktüm
cebimde güvercinlerle girdim slogan atılan
meydanlara
ne tuhaf, bazı günler pazartesinin etiketi
çoktan yırtılmıştı
ıslanmaya nereden başlamışsa yer kabuğu
etimde önce orası üşüdü
geç kaldığım bütün ziller hatırına olaysız
dağıldım okul bahçesinden
eylem planlarında gündeme alınmayan şıkkı
oynadı kalbim
ön saflarda çarpışan hep yerlilerdi ve hep
serçeler
karanlığın birden bastığı ülkelerin alnını
örttü güneş
bir zenciydim ve telefonlara mehdinin
sesiyle çıktım
insan içine karışırken hep yalnızdım kasıt
aramadım bunda
müziği değiştirip çiçeği savaşın ortasında
tek başına bıraktım
vakit mukaddes bir işçilik, taht kavgasında
ömrün her günü
hücresinde ölü bulundu tarafsız kalan
günler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder