(1718,
Kahramanmaraş - 1808)
Döneminin ilimlerine vâkıf, Arapça ve
Farsçayı bu dillerde sözlük yazacak kadar iyi bilen, başta kadılık olmak üzere
birçok devlet hizmetinde bulunan ve III. Selim tarafından
"Sultânü'ş-şuarâ" (Şairlerin Sultanı) unvanıyla taltif edilmiş olan
Divan şairi Sünbülzâde Vehbi, Maraş'ta Sünbülzâdeler lakabıyla tanınan meşhur
bir aileye mensuptur. Asıl adı Mehmet'tir. Babası Reşit Efendi de âlim ve şair
biridir.
XVIII. yüzyılda Nedim ile Galip arasında yetişen ve bir asra yakın ömür
sürerek Sultan III. Ahmet ile II. Mahmut arasında 8 padişah devrini idrak etmiş
olan Vehbi, çocukluk ve gençlik yıllarını Maraş'ta geçirdi. İyi bir eğitim alıp
müderris olduktan sonra İstanbul'a gitti, kadılıklarda bulundu ve daha sonra
divan hizmetlerine girerek, Arapça ve Farsçayı pek iyi bildiği ve devletin
önemli mektuplarını başarıyla kaleme aldığı için Hâcegânlık rütbesi ile taltif
edildi. 1775 yılında Sultan I. Abdülhamit tarafından elçi olarak İran'a gönderildi.
İran elçiliği sırasında Ömer Paşa'nın şikâyeti üzerine idama mahkûm edilen
şair, padişaha sunduğu "Tanene" kasidesinden sonra affedildi. Bir
müddet boşta kaldıktan sonra tekrar kadılık görevi verildi.
Yurdun birçok yerinde kadılık yapan şair, İstanbul'da 1808'de vefat
etti.
Türk çocuklarına Farsçayı kolay öğretmek için Tuhfe-i Vehbi’yi, Arapçayı
kolay öğretmek için Nühbe-i Vehbi’yi yazdı. Bu manzum eserler Türkiye'de
medreseler kapatılıncaya kadar yegâne kitap olarak okutulmuş ve çok rağbet
görmüştür.
Sünbülzâde Vehbi'nin eserleri: Divan, Lutfiyye-i Vehbî, Tuhfe-i Vehbî,
Nuhbe-i Vehbî, Şevk-engîz, Münşeat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder