(28 Ekim 1966, Aksaray
- )
İlk ve ortaokulu Sakarya’da, liseyi
Bursa’da okudu. 1989 yılında Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdi.
Aynı yıl devlet memurluğu görevine başladı, 1993 yılında ayrıldı. El
sanatlarının çeşitli dallarında uğraş verdi. 2012 yılından bu yana İstanbul’da
çeşitli yaratıcı yazarlık atölyelerine katılarak öykü yazmaya başladı.
İlk öyküsü ”Beştaş” 2013 yılında Notos
Dergisi’nin mayıs haziran sayısında yayınlandı ve 2015 yılında Çukurova
öğrencileri tarafından kısa film yapıldı. Öyküleri, kitap tanıtım yazıları ve söyleşileri
Çoğul, Edebiyat Nöbeti, Edebiyatist,
Gamlı Baykuş, Ihlamur, Lacivert, Notos, Roman Kahramanları, Vagon gibi dergilerde
yayınlandı. “Buyurun Beyefendi” adlı öyküsü Son Gemi Öykü Seçkisinde yer aldı. İzmir’de yaşıyor; evli, iki çocuk annesi.
Ödülleri:
“Son Cevizlik”
adlı öyküsü Nilüfer Belediyesi 2016 Yaşar Kemal Öykü Yarışması’nda birinciliğe
değer görüldü.
Yapıtları:
Öykü
Kitapları:
& Son Cevizlik (2018, Notabene Yayınları, İst., 88 s.)
Son Cevizlik kitabının tanıtım yazısı
“Son Cevizlik; ağaçların katledildiği,
üretim alanlarının, toprakların yağmalandığı, güçlülerin acımasızlığı, hırsı
karşısında çaresizlerin şaşırıp yalpaladığı, taşra gerçekçiliğinden
uzaklaşmadan, iyilik, kötülük, yokluk, zenginlik, umutsuzluk, umut, muhtaçlık,
korku, insan ve doğa sevgisi ekseninde, geçmişin tortusuyla şimdiki zamanı
anlatan öykülerden oluşuyor.
Unutulmuş, kaybedilmiş, hayal kırıklığına
uğramış insanların sesinde, ince, duygulu tınılar yerine umudun, neşenin olması
öyküleri farklı kılıyor. Yazarın yalın, özgün ve kapalı anlatımdan uzak,
derdini kolayca döküveren, özellikle de günlük konuşma dilini çok iyi kullanan
anlatım tarzı, basit düşünme biçimleriyle öykü kahramanlarını, son derece
gerçek ve sahici kılıyor. Yansıtılan sahnelerin arka planında doğanın
hışırtılı, esintili ağaçları da eksik değil.
Son ceviz ağacının gölgesinde, yağmur
korkusuyla toplanan kirazların, silkelenen dutlarla birlikte kırgınlıkların,
küskünlüklerin de döküldüğü çarşafların atmosferinde gelişen öyküler, doğanın
karşısında insanın yaşam mücadelesini, vazgeçmişliğini, kabul etme biçimlerini
sorguluyor. Güçlülerin dünyasında kandırılanların, ezilenlerin haklı öfkesinin,
nefretinin yanında, ne olursa olsun merhameti elinden bırakmayan kahvecinin
yüreği yeniden insanlığımızı düşündürüyor. Bir bardak çay olup içimizi ısıtıyor
iyilik.
Öykülerin geneli, kendi yasa ve düzeniyle
işleyen kasabalarda geçiyor. Suçların, kanunsuzlukların çabucak örtüldüğü,
dosyaların kapatılıverdiği durumlarda vicdan ve adalet gibi varlığı sürekli
tartışılan olgular da aslında taşranın koyu çaresizliğine teslim oluyor. Konu
ve temanın, genel olduğu kadar günceli de yakalayan bir titizlikle seçimi,
diyaloglarla zenginleşip ritmini düşürmeyen öykülere dönüşüyor. Kapatılan
fabrikalarla işsiz kalanların bir an önce para kazanma, zengin olma uğruna başlarına
gelenlerin anlatıldığı ironik öyküler acıyla gülümsetiyor. Ağır çalışma koşulları
altında, emeğinin karşılığını alamayan insansa sonunda yanlışlara sürükleniyor.
Olayların ve kahramanın eşit kurgulandığı
öykülerde atmosfer de göz ardı edilmemiş. İlk öykü kitabıyla Fatma Nuran Avcı,
öykücülüğümüze gerçekçi ve sağlam bir adım atıyor. Yazar, 2016 Yılında Nilüfer
Belediye’sinin Yaşar Kemal Öykü Yarışmasında 1124 öykü arasından “Son Cevizlik”
adlı eseriyle birinciliğe layık görülerek başarısının işaretini vermişti.
Değişen, değişirken çürüyüp bozulan
geleneksel yaşamın bitmeyen sorguları; ezen ve ezilenlerin, haklı ya da haksız
her durumda var olan toplumsal sorunları öykülerin, geçmiş zamanda ya da
şimdi’de değil de sonsuz bir boşlukta salındığı izlenimini veriyor. Kenarda,
bir başına kalmış, kaybolmuş insanın, acımasız olayların anlatıldığı gerçekçi
öykülerin hissettirdiği duygularla yeniden düşünmeli: Vicdan, merhamet, adalet
gibi kökü yabancı olan kelimeler gerçekten bizden çok ayrı ve uzağımızda mı?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder