3 Ağustos 2018 Cuma

OYHAN HASAN BILDIRKİ



(10 Haziran 1947, Bağarası köyü, Söke / Aydın - )


       Türk yazar, şair, denemeci, araştırmacı. Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer gibi şairlerin kuruculuğunu yaptığı Hisarcılar Akımı‘nın temsilcilerindendir. Edebiyatımızda daha çok hikâyeleriyle tanınır.
     İlköğrenimini doğduğu yerde tamamlayan Bıldırki, Aydın Lisesi’nden mezun oldu. 1971 yılında Bursa Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü, 1991 yılında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Türkçe öğretmeni olarak ilk görevine Kastamonu-Şenpazar İlçesi Kuztekke Ortakulu’nda başladı. Yurdumuzun çeşitli yerlerinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı, Milli Eğitim Şube Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Son olarak Kuşadası Kaya Aldoğan Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği görevindeyken 1997 yılında emekli oldu. Evli ve iki çocuk babasıdır.
     İlk şiirini 1962 yılında Aydın’da Ses gazetesinde yayınladı. 1969 yılından sonra edebiyat dergilerinde eleştiri, araştırma, şiir ve hikâyeleriyle yer aldı. Hisar'da yayınlanan ilk hikâyesinin adı "Şeftali Çiçekleri". Türk Edebiyatı'nda yayınlanan ilk hikâyesi de "Rüyâlar Gerçek Olsa" adlı hikâyesidir. Bazı gazetelerde çeşitli mahlaslar kullanarak köşe yazıları yazdı. Alaaddin Korkmaz ile birlikte, Bursa’da, “Bursa’da Zaman” adlı bir edebiyat dergisi çıkardı. Beşparmak ve Sarızeybek dergilerinin isim babalığını yaptı. Dergâh Yayınları tarafından çıkarılan 8 ciltlik Resimli Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi‘nin yazarları arasına katıldı. Sarızeybek dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptı.
     Şiirleri, öyküleri ve yazıları Adımlar, Akköy, Alkım, Alkış, Antoloji, Balova, Berceste, Beşparmak, Bilge Çocuk, Bursa’da Zaman, Çağrı, Doğuş Edebiyat, Dolunay, Erciyes, Fikir ve Sanatta Hareket, Genç Kardelen, Gülpınar, Herfene, Hisar, İnanç, Kuşadası Halkın Sesi, Kültür Çağlayanı, Medya, Millî Eğitim, Millî Eğitim ve Kültür, Millî Kültür, Ortanca, Öncü Edebiyat, Sarızeybek, Sevgi Yolu, Söke Ekspres, Söke Esnafın Sesi, Söke Öykü Roman, Şafak, Tarla, Tay, Töre, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Yenisöke, Yiğit Efem vb. gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
       Ödülleri: 1980 yılında “Bir Bıçağın Keskin Ucu” hikâyesiyle Töre dergisi Hikâye dalı üçüncülük ödülünü, 1995 yılında “Kar Üstünde Kan Damlası” hikâyesiyle Türk Edebiyatı dergisi ‘Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması seçiciler kurulu özel ödülünü, 1996-1997 ve 1998 yıllarında Aydın Gazeteciler Cemiyeti Hikâye dalı birincilik ödülünü, 2007 yılında Söke’de yılın şairi ödülünü aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Liseden Sesler (1964, İzmir)
& Atatürk Aramızda (Seçilmiş Şiirler, 1991, Reform Matbaası, İzmir, 112 s.) 
& Bütün Fidanlar Sımsıcak (1994, Millî Eğitim Basımevi, MEB Öğretmen Yazarlar Dizisi: 112, İst., 56 s.)
& Ceylan Gözlüm (1997, Özen Ofset Matbaası, Aydın, 144 s.)
& Bulutlar Pusuda (2006, Damla Ofset Matbaası, Söke, 144 s.)
& El Değmedik Sevdalara Uyanmak (2007, Kitap Atelyesi Yayınları: 64, Şiir Dizisi: 47, Ank., 172 s.)
& Gökyüzü Yeniden Mavileşir (2008, Kitap Atelyesi Yayınları: 80, Şiir Dizisi: 55, Ank., 164 s.)
Öykü Kitapları:
& Koçaklar (Millî Hikâyeler, 1975, Kutluğ Yayınları, İst., 152 s.)
& Üçüncü Günün Öğlesi (1986, Doğruluk Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İzmir, 96 s.)
& Bir Başka Şafak (1988, Millî Eğitim Basımevi, MEB Öğretmen Yazarlar Dizisi: 45, İst., 112 s.)
& Gün Çarığı Sıkınca (1990, Doğruluk Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İzmir, 120 s.) 
       Romanları: 
& Dönülmez Yol (1964, Aydın)
& Çanakkale Destan Destan (2008, Alperen Yayınları, Kolalı Matbaası, Aydın, 160 s.)
& Koçaklar 1915 Çanakkale (2012, Ötüken Neşriyat, İst., 183 s.)
      Araştırma Kitapları:
& Dil Çerezleri (1999, Özen Ofset Matbaası, Aydın, 150 s.)
       Antoloji Kitapları:
&  Yurdumun Şairleri Antolojisi (Tülay Sarayköylü ile; 2011)
       Çocuk Kitapları:
& Üç Elmadan Biri Sana (2011, Söke)
Kaynaklar:
A  Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, Cilt I, 2001, YKY, İst., s. 184
Şiirlerinden Seçmeler:

AKŞAM OLMADAN

Önümde gideceğim yol duruyor,
Sevgi yolu yanında uzanıyor.
Haydi seç seçebilirsen birini;
Kaderim mi ne, beni bırakmıyor?

Biri var beni çağırır durmadan,
Gözlerinde bin bir umut parıldar.
Biliyorum kalbimdeki anahtar;
Sevgi kapılarını tek tek açar.

Gece dolunay kesiliyor görsen,
Güneşle bir duygularım atlanmış?
Kafdağı'na doğru uçuyor bilsen,
Aklım zindanda, gönlüm kanatlanmış!

Zor çağlar geçti, mor çağdayız şimdi,
Sevda nedir bilir olmuş gönlümüz.
Seninle birlikte yoldayız şimdi;
Birer birer açar solmuş gülümüz.

Önümde gideceğim yol duruyor,
Biri var beni çağırır durmadan.
Aklım zindanda, gönlüm kanatlanmış;
"Keşke"siz günlere akşam olmadan!

ÂŞIK KALBİM ÜŞÜYOR 

Kafdağı'nı da gördüm diye övünen Şehzade'm,
O dağları gördün de söyle bana ne oldu?
Kanadına kırağı vurmuş kelebekler gibi;
Ahir ömründe açan soylu çiçeğin de soldu?

Dolunay her gece bize gülümserdi,
Gözlerimize doğan güneş "Merhaba!" derdi.
Seher yıldızı kaderimize el ederdi;
Bize nazar mı değdi, söyle bana ne oldu?

Gözlerime hüzün düştü için için ağlıyor,
Ebedî ışığını yitirmiş âşık kalbim üşüyor.
Geçit vermez kara dağlar yollarımızı kesmiş yine;
Hani Ayvaz'ın Köroğlu'suydun, söyle bana ne oldu?

Sevdiğimi gurbet akşamlarında bıraktım,
Bir saza tel diye gerilsem az gelir bana.
Bütün gemilerimi karşı kıyıda yaktım cayır cayır;
Umuduma Deli Dumrul kesildim de ne oldu?

Seninle senleşirdim, gökkuşağına tutunurdum,
Sensiz yedi renkten hiçbirinde yokum şimdi
Yüce dağlar ardında tutuklanmış umudum
Hani her gecenin bir sabahı vardı, ne oldu?

Şimdi kolum kanadım kırık, ruhum ıslak
Şiir miir yazmak gelmiyor içimden.
Sensiz yollardayım yeniden, kadere bak;
Bize nazar mı değdi, söyle bana ne oldu?

AŞK DESEM AZ GELİR

Gariptir bende bir resmin bile yok
Gülsuyuna batırılmış mektupların da yok
Ama beni sana, seni bana bağlayan bir şey var
Aylar geçtikçe büyüyen, ölümsüzleşen
Sıcaklığı ilk gençlik günlerimize kadar uzanan
Aşk desem az gelir, karasevda belki

Bu şarkılar ne böyle sensiz dinlediğim
Hepsi de hasret ateşiyle boyanmış sanki
Yüreğimi kabartıyor, gözlerimi yaşartıyor
Oysa bak dolunay ve güneş ne kadar parlak
Öyleyse beni sana, seni bana bağlayan ne ki
Aşk desem az gelir, karasevda belki

Günüm günüme benzese de arada sen farkı var
Sensiz günlerimi takvimlerden çıkardım bu yüzden
Bu aramızdaki apaçık ortada sayısız yıldız gibi
İçimizden biri ötekisiz olamaz şimdi
Aylar geçtikçe büyüyen, ölümsüzleşen
Beni sana, seni bana bağlayan bir şey var aramızda
Aşk desem az gelir, karasevda belki

Sen orada, ben burada yalnızlığımızı içimizde yaşadık
Kalbimizde saf sevdamızın resmi
Ağaçta tek tek yaprağa, kayada mermere işlenmiş
Gökyüzünde renk renk açmış, öyle dillenmiş
Öyleyse beni sana, seni bana bağlayan ne ki
Demek aşk şarabı içsek de karasevdaya susadık
Gözlerimizdeki ışıktan, yüreklerimizdeki ateşten belli
Yolumuzun üstünde duran bir şey var şimdi
Seni bana, beni sana bağlayan gönüllü kelepçemiz
Aşk desem az gelir, karasevda belki

AV İZİNDE BİR ŞAHİN 

Şiir bir ebemkuşağı
Mavi, yeşil, sarı, kırmızı
Ansızın hayâl ufkumuzu kuşatır
Şiir henüz doğuma yatmış bir çiçek
Gonca gonca sancılar içinde
Hayata uzanır

Şiir cümle güzellikler aynası
Ürkek bir ceylanın katıksız sevdası
Yeşeren dallardaki umut
Kâh açılır, kâh kapanır
Akşam alacasının sancısını yaşar
Sabahın ilk ışıklarıyla şahlanır
Av izinde bir şahin olur uçar
Sayısız Kafdağları'nı aşar

Şiir parıldar
Sevgilimin gülen yüzünde
Damar damar kanımızda
Menekşenin morunda
Zamana yatırılmış karanfil kurusunda
Sınırsız gökyüzünün en ucunda
El değmedik sevdalara uyanır

Şiir duyup yazamadıklarımız
Kabaran öfkemiz, dirilen sevgimiz
İki dirhem, bir çekirdek
Fiyakamız

Şiir kavgada zehir zıkkım
Yedi ceddimize kurşun
Barışta havai fişeği

Şiir bizim insan yanımız

AYNALARA BAŞKA GÖLGE DÜŞMESİN 

Sensiz geçen bir dakikam bile yok,
Hangi aynaya baksam senden izler var.
Kafdağı?nın ardına düşenler çekip geldiler;
Birer birer açılıverdi aydınlık ufuklar.

Zaten sen, nereye gitsem benimle ordasın,
Odamda, bahçemde, yolda, kırdasın.
Sayısız resimlerin geçişi başlar gözlerimde;
Yüreğimdeki senli zamanlardasın.

Hiçbir aynaya başka gölge düşsün istemem,
Papatya kokulu baharlardayım.
Selam olup döküldüm mısra mısra;
Göçmen kuşlarla birlikte havalardayım.

En karamsar aynalarda bile gülümser gözlerin,
Güneşteki aydınlık mısın, nesin?
Şimdi bütün günlerim daha güzel,
Kalbimdesin!

Gönlümde sevinçler birbiriyle yarışıyor,
Umutlarım avuçlarımda.
Her aynada görüyorum senden izler var,
Gözlerin bakışlarımda.

Mutluyum be gülüm, mutluyum şimdi
Yüreğim ulaşılmaz ufuklarda.
Bütün aynalara başka gölge düşsün istemem,
Yaşıyorum papatya kokulu baharda.

Gördün mü göçmen kuşları birer birer geçtiler,
Sana da mutluluklar dilediler.
Şarkılarında cıvıl cıvıl günaydınlarla,
Selamımı söylediler!

Aynalar, güzel aynalar
Siz de ne bakışlar, ne sırlar var!

BİR GÜN ŞAFAK SÖKECEK

Şimdi yolumuzun üstünde sayısız fırtınalar var
Zamana tutunacak sevdalımı arıyorum
Arzu kesilecek, şahlanan arzularımla yarışacak
Gönlüme taht kuracak sevdalımı arıyorum

Bir gün özlediğimiz şafak sökecek
Melek ve Şehzade, Kafdağı'ndan dönecek
Sevdamız yazılacak çiçek çiçek
Şiirimi şiiriyle karşılayacak sevdalımı arıyorum

Ölümüne sevdalıyım ben sana, ölümüne
Kavalıyla derdini döken çobanım dağlar başında
Gözlerim odaklanmış sevda izi düşmüş gözlerine
Alın yazım, kader çizgim sevdalımı arıyorum

Umutluyum... Umut yüreğimin gül bahçesi
Çılgın bülbül ve çoban şiirlerle yarışıyor
Biriciğim, nur tanem, hayatımın özeti
Göçmen kuşlardaki merhabam sevdalımı arıyorum

Şimdi ikimizin de gözleri ümide boyalı
Sevgi ateşleri damar damar kanımızda
Hasret denizinin suları tükendi tükenecek
Mor dağları aşacak sevdalımı arıyorum

KALBİNDE MAZİMİZ KANATLANIYOR

      Gözlerimi bıraktım güneşe ve dolunaya
      Özledikçe göresin diye
      Şiirlerimi taktım rüzgârın peşine
      Umutsuzluğa düştükçe duyasın diye

      Ben de öyle yapıyorum bir tanem
      Özledikçe gözlerim güneşte ve dolunayda
      Umutsuzluk kuyularında kaldıysam
      Kulaklarım penceremi tıklayan rüzgârda

      Sevdamın hikâyesi sinmiş mor karanfillere
      Yaprak yaprak okuyasın diye
      Alev alev kalbimi açtım turnalara
      Melek ve Şehzade'yi anasın diye

      Ben de öyle yapıyorum hayatım
      Mor karanfilleri gördükçe içim titriyor
      Cıvıl cıvıl kuş sesleri heyecanlandırıyor beni
      Gönlümde sayısız fırtınalar esiyor

      Gözlerini görüyorum ya güneşte, ya dolunayda
      Kalbim ısınıyor
      Kızıl gülün dalında çılgın bülbül öttükçe
      Ruhum kanatlanıyor

      Biliyorum sen de öyle yapıyorsun sevdiğim
      Güneşi gördükçe için ısınıyor
      Gözlerin damladı damlayacak, aklında sevdiğin
      Kalbinde mazimiz kanatlanıyor!

      “Kaderim Kaderine Kelepçelenmiş” adlı kitabından

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder