(11 Mart 1891,
İstanbul – 18 Ekim 1949, Ankara)
Selanik ve Üsküp idadilerinde, İstanbul
Lisesi'nde okudu, Yüksek öğrenemini Mülkiye’de (1910-1913) yaptıktan sonra,
Hariciye (Dış İşleri Bakanlığı)’ye katıldı. Bükreş’te (1985), Budapeşte’de
(1916-1921) konsolos katipliği ve konsolusluk yaptı. 1921'de Türkiye'ye
döndükten sonra Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen "Müdafaa-i Milliye" adlı
gizli örgüte katıldı, adalet, iktisat ve çalışma bakanlıklarına bağlı çeşitli
görevlerde çalıştı, Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Hecenin Beş Şairi'nden biridir.
Mülkiye'de öğrenciyken aruzla şiirler
yazan, Servet-i Fünun etkisi taşıyan bu şiirlerini Şehbal Dergisi’nde
(1912-1914) yayınlayan Enis Behiç, Balkan Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in
tavsiyesiyle heceyi benimsedi ve Milli Edebiyat akımına bağlandı. Enis Behiç
daha çok Balkan Savaşı dönemlerinde tanınmaya başlandı. Kısa zamanda aruz ölçüsünden
heceye ölçüsüne döndü, en ünlü şiirleri, milli heyecanlarla yüklü epik
şiirleridir. Hamasî ve lirik şiirler yazdı. Bir yandan da hece vezni üzerinde
çalışarak kimi durak değişikliklerini, bir şiirde çeşitli hece kalıplarını
kullanmayı denedi. İlk kitabını yayınladıktan sonra bir suskunluk dönemine
giren şair, 1946 yılından sonra bir çeşit mistisizmle Çedikçi Süleyman Çelebi
adlı bir mevlevinin ruhuyla temas sonucu doğduğunu söylediği dini ve tasavvufi
şiirler yazdı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
&
Miras (1927)
&
Varidat-ı Süleyman (1949)
&
Miras ve Güneş’in Ölümü (1951)
Kaynaklar:
A Abdullah Özkan –
Refik Durbaş, Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi, Cilt 1, 1999, Boyut
Dosya Yayınları, İst., s. 65
Şiirlerinden
Seçmeler:
HATIRA
Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgâr
Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın...
“Miras ve Güneşin Ölümü” adlı kitabından
ÖMÜR
Şen günler, bir kırlangıç
Gibi vuruyor kanat.
Kederli günler, sanki
Kurulmamış bir saat.
Birinde, rüya tadı
Biri, kan içen cadı
İkisinin de adı:
Ömürden bir gün... Heyhat!
SEVGİ
Nasıl söylesem, bilmem,
Ve anlatsam ne ile?
Bu öyle bir duygu ki
Gelmez kaleme, dile
Sen varsın bakışımda,
Her nefes alışımda,
İçimde ve dışımda.
Günahlarımda bile!
Gözümde, hayalimde
Hiç sorma ki neler var...
Sendedir ufukları
Ve ancak sana kadar...
Dünyayı iki şeyden
İbaret bilirim ben:
Biri, her şey olan: Sen!
Biri, sen olmayanlar!
TUNA
KIYISINDA
Evimden uzakta, annemden uzak;
Kimsesiz kalmışım yad ellerinde.
Bir vefa ararım kalbe dolacak
Gurbetin yabancı güzellerinde.
Tuna'nın üstünde güneş batarken
Sevgili yurdumu andırır bana.
Bir hayal isterim Boğaziçi'nden
Bakarım "İstanbul!" diye her
yana.
İstanbul! Ey sedef mehtaplarından
Hülya gözlerime ilk ışık veren!
Buranın ufkunda yanıp tozlanan
En munis renge de biganeyim ben.
Ah, orda renklerin -şark güneşile
Naz eden- sihirbaz ahengi vardır.
Bu akşam yurdumu andırsa bile
Ah, orda akşamın bin rengi vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder