(1959,
Kahramanmaraş - )
Şiirleri ve çevirileri Akatalpa, Kurşun
Kalem, Özgür Edebiyat, Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Eski Bir Bellekle (1992)
& Yaş Kırk, Artık (2007, Yom Yayınları, 288 s.)
& Gökyüzü Çok Uzak (2015, Nezih-er Yayınları, Dirim
Şiir Dizisi: 1, İzmir)
Şiirlerinden
Seçmeler:
AYNADAKİ KOLYE
yeri göğü aradılar
bütün kadınların
boynuna baktılar
eski sandıklar bir
bir boşaltıldı
karların, buzların
erimesini beklediler
yıllar geçti
bulunamadı kolyenin kendisi
bir sır gibi kaldı
aynada görüntüsü
şubat ’11
Akatalpa, Sayı: 140, Ağustos 2011
BEN YİNE DE YENİLGİLERE İNANDIM
ben dağlara ve
rüzgâra inandım
bir atın yelesinden
akan tere
ben yıldızlarla
geceye inandım
yıldızlar ki
gecenin hafızasıdır
ben o hafızada
yanan bir hatıraya inandım
ben hem dağlara
çıktım
yalnızlığımın
ateşinde ısındım
hem şehre indim
yalnızlığıma
yenildim aynalarda
ben hem bir
ceylanın ürkek edasına vuruldum
hem bir aslanın
yaşama hakkına inandım
sevgiliye verilen
güle
mezara bırakılan
bir karanfile inandım
bir eşkıyanın
asaletine
dağlarda
cesaretine, şehirde esaretine
ben bir ananın
yakarışına inandım
tenden akan şehvet
gecenin ırmağına
karışıyor
ben o ırmakta
kutsanan ruha inandım
zaferlere
ihtiyacımız vardı, biliyorum
ben yine de
yenilgilere inandım
Akatalpa, Sayı: 129, Eylül 2010
ÇEYİZ SANDIĞI
necla hanım için
gitmem iyi oldu bu
kez
bana haksızlık
yapanlarda pişmanlık
kendimde kendime
olan mesafeyi gördüm
her şey yerli
yerindeydi yine
üzerinde hâlâ iğne
takılı işleme karşılıyor seni ilk
büyü bozulacakmış
gibi geldi bana yıllarca
çok açtım çok
kapattım o sandığı
hep kapattım
gördükçe kapağını
beze değil, kalbime
geçirilmiş o iğneyi
göz bebeklerime
battı her seferinde
(göz nurundan değil
artık kızlar
otto kataloğundan
düzüyorlar çeyizi)
birkaç parçayı
buraya getirdim
şimdi kullanıyorum
hem iyi geliyor
bana, hem acı veriyor
kullanmak tam yirmi
sekiz yıl sonra bir çeyizi
kalanı dağıttım
almak istemedi
bazıları, uğursuzluk getirirmiş
bilirim, elimden
mumlar da alınmıştı bir zamanlar
en sevdiğim
arkadaşımın kına gecesinde
bir kusur gibi
yaşadım genç kızlığımı
yokluğunda annemin
‘her ölüm erkendir’
annelerinki daha da
erken
ateşler içinde
yattım akşamında
çeyizimi dağıttığım
günün
sanki hayallerimi,
gençliğimi dağıttım
oysa her şey o gün
dağılmıştı
çocukluğum,
saçlarım
annemin solgun
yüzünde bakışlarım
sandık mıydı,
bedenim mi boşalttığım
bulanık sularına
ruhumun
ahşabın sabrı
genç bir kızın
kabri idi
toprak bir evde
bir çeyiz sandığı
Akatalpa, Sayı: 125, Mayıs 2010
DEĞİL
yalnız değil, ıssız
kahır değil, iç
keder
ne oda, ne sokak,
balkon
balkon vefadır,
sokak cefa
yemin değil, beddua
gitmek değil,
dönmek zor
ne dün, ne bugün,
ertesi gün
budur bizi alıkoyan
bir yoldan
varsa cefada hep
vefa
yoktur aşkta bir
son defa
ne ter, ne arzu
ten ile aşk verir
huzru
sitem değil,
suskunluk
gece değil,
uykusuzluk
kahve değil, kokusu
sokaklarda
ne yaşamak, ne
hatırlamak
bir ertesi gün
mahmurluğu tadı
zaman değil, vakit
bugün yaşandı bitti
çoktan
bir ertesi gün
hüznü
kalan bize tek
nakit
Haziran ‘10
Akatalpa, Sayı: 131, Kasım 2010
DUADIR ANNELER
sabah olduysa yine,
ondandı
akşamı getiren, bir
haberi
ayrılıkları bitiren
sofrayı kuran bir
dua idi
en çok okudukları
şeydir
annelerin
çocuklarına sessizce
iyi olana ısrarlı
bir davettir
kötülüğe vurulan
kelepçe
çocuk masal dinler
okuduğu duadır
annenin
çocuk masaldan
bilir tatlı uykuları
anne duadan
hikmetinden sual
olunmaz bazı şeylerin
yüzlerinden daha
yakındır onlara
duadan sonra gelir
bir anne için ayna
aynada kendini
görür yalnızca
onda çocuğunu,
gelecek olanı
gün onunla başlar,
onunla biter
önce bedeni girer
yatağa
sonra ruhu kadının
duası hepsinden
önce
yıkandığı sudur,
kurunduğu güneş
şefkat ve merhamet
çeşmesi
annenin kalbidir
dua
hep çarpar, hep
bağışlar
süt değil, dua ile
büyütür çocuğunu
bir annenin
başladığı yerdir dua
beddua bittiği
en son anneler
oturur masaya
ve yine onlar olur
ilk kalkan
annelerin de
sığındıkları bir anneleri var
her yerde ve her
zaman
kasım ‘10
Akatalpa, Sayı: 134, Şubat 2011
İTİRAF
gün olsun kapımı çalmadın uykusuz
gecelerinde
işte ben bu yüzden günlüğün olmak
istedim
biliyorum, dudaklarını ıslatır şarap
kadının
sen nem katardın geceye dudaklarınla
ne sen bu şehre, ne de hayata
dudakların geç kalmış yüzüne
hep telaşlı, hep terli, hep ıslak
ah, bir mendil bile kalmamış
gençliğinden
her kadın biraz da çeyiziydi eskiden
eskiden annesi olurdu yanında
insanın
şimdi bir şarkı bile yok hafızada
şimdi uykusuz geceler ve intihar
provaları
sen bana hiç öyle sarılmamıştın
neden her gün doğum günün değil
ne çiçekler aldım sana çiçek
pazarından
ne pırlanta yüzükler kapalı çarşıdan
elimde bir şişe şarap sana geldim
hediyem olsun doğum gününe bu itiraf
çiçekler vazolarda solar, yüzükler
parmaklarında
günlükler çekmecelerde, belki
sahaflar çarşısında
yılların rüzgârı dudaklarını
kurutur, kurutmuş da
itiraflar mı, onlar kalbinde yaşar
insanın ebediyen
geç kalmadık, hayat erken çıktı yola
varmadan daha kendimize verdik mola
aşkın ve devrimin engebeli
yollarında
çiçekler vazolarda soldu
yüzükler ince zarif parmaklarında
kimi çekmecelerde kapalı
kalbin hangi kalplerin hoyratlığında
dudaklarında bir bozkır kuraklığı
şimdi
yine de yazdım sana bu şarkıyı
her şarkı bir itiraftır gizli gizli
söylenen her şarkı bir yalnızlık
gecenin bu geç saatinde
söylenmeyen başka bir keder kalbimde
ben seni hiç sevmedim, biliyorsun
beyazın akışını sevdim ben sende
yalnızca
Akatalpa, Sayı: 119, Kasım 2009
KARŞILAMA
komşular dışarı
çıkmış
ürpertici bir
sessizlik içinde herkes
biri gelmiş olamalı
yine
ya dağdan
geliyorlar
ya da şehirden
kimi zaman yalnızca
haberi
diri ya da ölü
böyle karşılıyor
evlatlarını bir halk
ne öldüklerine
üzülüyoruz
ne yaşadıklarına
seviniyoruz
mart ’10
Akatalpa, Sayı: 138, Haziran 2011
KİMİ
HAYATLAR KAYITLI KAYIPLARDIR
1.
yazık, günah ve ayıp
içimizde hep bir şeyler kayıp
kimi adamlar kimi kadınları düşünürken
kararmış masalarında meyhanelerin
kimi kadınlar kimi adamların kollarındaydı
kimi adamlar kimi kadınları düşünerek
öldüler
kimi kadınlar kimi adamları düşünerek
yaşadılar
giden bir hayat kayıptı, gelecek olansa
ayıp
gidenlere tutunarak yaşadı kimi kadınlar
2.
meyhanelerde beyaz örtülü masalar
masalarda kimi kadınlar
kimi erkekleri düşünürler
arada bir dudaklarını ıslatırlar
kadehler birer aynaya dönüşür zamanla
kaybolurken içinde kederli bakışları
kimi kadınları düşünürler
bir zamanlar başka kadınlar olduklarını
kendilerinin
başka kadınlar da acaba
başka olacaklar mıydı bir gün
her ihtimal bir nefret
bir teselliydi böyle gecelerde
böyle gecelerde yankılanır eski bir şarkı
‘bir ihtimal daha var’, o da yaşamak
Akatalpa,
Sayı: 121, Ocak 2010
MUSLUK
her musluk bir gün damlayacak
kimselere sormadan yapacak bunu
duyacak mavi havlu, kirli ayna
porselen tabak, krom çaydanlık
duyacak alttaki komşu bir gece vakti
her musluk bir gün damlayıverir
ve su koyuverir huzurlu bir pazar gününe
musluk da tamir eder mısra tamircisi
her musluk bir gün damlayacaktır
seramik lavaboya, beyaz fayanslara
en çok da sinir uçlarımıza
her musluk bir gün damlayacak
ve çınlayacaktır sorusu gecenin
sessizliğinde:
“sitem ederler tutamıyorum diye suyu
kim tutabilir avuçlarında suyu bir gün
hangi ermiş, hangi sihirli eller
damlatmadan yere göğe
tutamazken toprak, koca gökyüzü
ben nasıl zaptedebilirim onu
ben ki küçücük bir musluğum
kâh bakırdan dökmeyim, kâh demirden
sıkmaktan her gün canımı çıkardılar benim”
bir gün bir musluk damlayıverir
bir şeyler mi söylemek ister bize acaba
Ocak
2010
Akatalpa,
Sayı: 127, Temmuz 2010
YÜRÜSEM
yürüsem kaç şehir
eder bir sokak
içsem kaç dostluk
sıcak bir çay
ağlasam kaç gökyüzü
boşalır
uykusuz bir gece
kaç hayat eder
bir geceden kaç
intihar çıkar
tutsam ellerini kaç
bahar gelir
bıraksam kaç akşam
çöker içime
yaşasam kaç hayat
eder bir ömür
beklemek ölümü kaç
yüzyıl
çıksam balkona kaç
yıldız
kaç sokak çıkar
karşıma birden
dokunsam şehre ve
geceye
kaç çocuk ölür
içimde sessizce
kessem bu gökyüzünü
kaç ayna çıkar
baksam hangi yüzüm
yine karşıma
yürüsem bir ömür
yağacak yağmur
şehir büyüyecek
uzayacak gece ve
sokaklar
balkonlar sokağa
inecek bir bir
yürüsem o şarkıyı
hatırlayacağım
hatta bir gün
söyleyeceğim
Akatalpa, Sayı: 123, Mart 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder