17 Ekim 2016 Pazartesi

FARİS KUSEYRİ


(1978 - )


       Şiirleri ve yazıları Akatalpa, Edebiyatta Üç Nokta, Eliz Edebiyat, Heves, Sonra Edebiyat, Varlık, Yasakmeyve gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Orontes Mensurları (2014, Islık Yayınları, İst., 88 s.)
       Çevirileri:
& Maya Angelou, Kafesteki Kuşun Şarkısı (Seçilmiş şiirler; 2015, Ayrıntı Yayınları, İst., 176 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

BALABAN’IN ANLATTIĞIDIR

“simurg, kuşların gönüllerinden sabrı ve
kararı aldı. aşkları birken yüz bin oldu.”
 feridüddin-i attar

nereye tutunsam bir yangın artığı
bir bahar eskisi hangi kadını öpsem

kınsız yatağan ve sinsi bıçak dünyasında
bana aşkı anlatma ey sararmış kitap
mürekkep kurur, sular durulur
gün ayazında çırçıplak kalırsın

ben bir ses arıyordum ey eski zaman yazıtları
ey tirşe gölgeler
sustu mu çağlayacak, korkutacaktı tiranları

mezmurlar sussa ne başlayacak ki ardından
hiçbir şeyse kabulümdür
kabulümdür ancak uğultulu bir sessizlik

yârim benim kanayan yerim,
benim ağrıyan yerim.
ne adanmışsa sana söküp at
at ki kuzgunlar üleşsin

yatırlardan korkmayasın diye
çaputlar bağlıyorum o bilge ağaca
günü görünce sevinmek niye
niye umutlanmak denizin kokusuyla

çıplak ayaklı nebilerin ak sakalları vardı
onlar korurdu taşlanmış mukaddes fahişeleri
çiçekli evlerden ve çıkrıklardan ve kuyulardan önce
yaban hayvanlar şehirlere küsmemişken daha
her gün bir efsaneye gebe, her an ilahi bir müjdeyken
söz kirlenmeden önce ve ses burulmadan önce
seviştim ahitlerden sakince çıkıp gelen fahişelerle
fahişeler kana kesmiş birer ucube doğurdular
ve rivayet odur ki adsız tanrılar emzirmektedir onları hâlâ

Akatalpa, Sayı: 116, Ağustos 2009

KAN

 “unutulmuş bir ihtilal bildirisinin arkasına yazılmıştır”

devrildi mevsimin ak sancağı
karardı her yer örtüldü pencereler

baharla mı aldatacaklar beni
kuşlarla mı kitaplarla mı
kapattığım kapılar aldanmışlığımdır
benim
kıvıldayan akkurtlar benim
özkardeşlerim
toprak çürüdükten sonra nefret neye
yarar
ne yana gidilir harita alkanlar
içindeyken

güz bile değil yaprağın sararması
tırnağın uzaması ölüm bile değil

kıyamı bildim ve gördüm kıblelerin
ihanetini
nasıl da koşuşurduk uğruna
gökçekimlerinin
genç ölüler tutardı ihtilallerin güncesini
bir kan bilirdi
bir ben bilirdim
işleyen rotatiflerin kıymetini

geldi ki sonu gelmez sandığımız
tuttuk dinledik
tevekkül hain dostumuzdu
ey kardaşlar ey yaranlar imdi sözüm vardır size
unutun adlarınızı
onlar size titreyen nabızlardan başka ne verdiler

değil mi ki her yer günlük güneşlikti
değil mi ki kırılmıştı kabuklar
sıkılı yumruklarla umut terennüm edilirdi
merhaba mı diyelim şimdi elveda mı

siz yarası soğumuş kızgın bakışlarım
kendini bükülmez sanan dizlerim benim
sözle başlamıştı her şey, söz bir büyüydü
yaşamaksa bir kabullenişti ancak
yazılmış tarihleri unutun artık
karanlık daha çok anlatır günden

bir tek sorum var zaman sefihlerine
ben neyi unutacağım ey biliciler
ve neyi hatırlayacağım ey susayna eskileri

ağudur suyun anlattığı
söz biter ve kapanır kuyular

KÜL

yakın mı uzak mı o yaralı yüz
o saydam bakış o kapalı kapılar
yeni mi dersiniz erguvanın bu hırçın rengi
dönenip duran bu harmaniler
neden kara ve yakaları kirli

her şey yerli yerinde mi ey mağrur zaman
için için akan bir ırmakta gizlenen tabutum
söz dinleyen ellerim
gürültüyle devrilen günün altında verilmiş sözler
saklı sevinçleri derdest eden
bin yıldır beklenip de verilmemiş sözler

düş neye yarar hatırayı unutturmaktan başka
uykuma közlenmiş ateşiyle bedenler biçiyor
atlas yükünden yük beğeniyor sırtıma o ihtilal şarkısı
her gece evreni yıkıp da yeniden kuran kim
siz misiniz harflere tılsımlar bağışlayan
lanetlenmiş şiirleri kulağıma fısıldayan siz misiniz ey
alıştım her sözüne babil’de adımı unuttuğumdan beri

şaşırt beni, ak göğüslerini göster
yazık ki ellerimi de aldı düşlerim
ellerim tedirgin birer balıkçıldı benim

bir kavafın oğlu olsaydım
bırakıp giderdim ardımda bütün şehirleri
eskiyen ayakkaplarıma aldırmadan hem de

ama buradayım işte, bu kum gibi dağılan odada
bir ümmi dervişsem kim anlatıyor bu hikâyeleri
ben kanıyorum ey sisli sokaklar ben ve benim çıplak ayaklarım
kan, benim kanım yeter mi söylenmemişi söylemeye
ve hangi aşk göğerir bin yıllık söz kirlenince

kuyulardan güzel çocuklar mı çıkardı
tiril tiril teriyle açılır mıydı özleyen babaların gözleri
su böyle paslanmadan önce

ey göğe sürülmüş alınyazım, karakaderim
mutluluk
çıkıp gelsen sana korkak diyeceğim

irişti vakti sonsözü söylemenin
bana kaldı gün başaklarını yakan o lanetli kıvılcım

potada cezbeyle eriyen metal ve
yabanda adını hatırlamak için bavkırançakal ve
gecenin gözlerindeki puhu ve
sabahın yelinden bilinen açık kalmış uykusu

kapalı kapılaryaralı yüzsaydam bakış
ne varsa apaçık yazılacak elbet tedirgin ellerim

ta sin mim

KÜN

kalu belada duydum sesini ben o gündür seni ararım
o gündür seni ararım ayaklanmaların ilk kargışlarında
bir eskimiş saat bekler çıkmaz sokaklarda, ıssız bulvarlarda
sana ne söyleyeyim karakara odalarda içim buruk bile değil
bilmem uyuyakalır mısın yaz akşamları tahta iskemleler toplanırken
bilmem, istemem bilmeyi ellerinin yumuşaklığını aklının mavi rengini

kan oturmuş uzuvlarım var gözlerim var görülmedik sen bilmezsin
kırık kalmış selamlarım, pazar yıkanmalarım, yapılmamış ödevlerim
kaçıp uzak koyakların yaprak kokularını bulsam da hep aynı yerdeyim
ölü bir dostun son bakışına mı benziyorsun, acı gibi değil, değil matem gibi
dönüp dönüp seni buluyorum sanki hep senden korktum hep sevdim seni
sanki sözlerin altın varaklı kitaplarda çoğaldı açık yeşil torbalarda saklandı
sanki kün dedin bu sokaklar o yüzden boş bu oda ondan dağınık

sinsi kâbuslar tutarken elimden bilmecesini cevaplardım istiharelerin
ah ben ne çok severdim yağ kutularından fışkıran fesleğenleri
açıl derdim kapılara ve açılırlardı beni dışarıda bırakarak her seferinde
şiirler okurdum hiçbir dilde yazılmamış, âşık olunmamış kadınlar severdim
intiharla biten romanlar alırdım, anlardım ölümün sevgili bir sayvan olduğunu
köleler gölgeleri özlerdi, ben utanırdım sana biriktirdiklerimden
gel de al bu kesilmiş saçlarımı saçılmış uykularımı bitmemiş şiirlerimi
sen ol dersin ve olur, dolar sokaklar taze kokular yükselir karakara odalardan




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder