9 Aralık 2016 Cuma

OZAN CAN TÜRKMEN


       Şiirleri Akatalpa, Aşkar, Çün’, Hacı Şair, Natama vb. gibi dergilerde yayımlandı.

Şiirlerinden Seçmeler:

ANAHTAR

Sen o eski saraysın
Bahçen herkese açık da
Kapıların kırk kilit.

Biz seni cezamız karanlıkta
Ateş diye çalmıştık.
Şimdi spotların altında
Bir antika lamba
Öyle mi şiir?

Durgunluğu işlesen keşke
Kapıyı suratımıza
Çarpıp çıksa yangın.
Belki tekrar hükümlerin dışında kalırsın.

Kalabalık saçlarını çiğniyor
Ne yazık!

Gece gündüz solumadan
Sana anahtar deniyorum.

Akatalpa, Sayı: 137, Mayıs 2011

BİR ADRES İKİNCİ ÜÇ

Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla
Kendi adımı yan yana yazdım, bekledim.
Otobüs geldi, bu üç şeyi alkışlıyor:
Tesadüf, yolculuk ve belediye.

Bana huzur sağlayın illegal bir kadından.
Satıcı değil uykucuyum.
Televizyonda oynamıştı bu rüya biliyorum,
Sonunda reklam giriyor.

Seni seviyorum ve bir
Şarkıya kaydettim bunu.
Aklımda ses, evimde oda çoğalsın.

Masum bir gülüşün var
Her fiyattan alıcı bulur.
O masumiyetin de altını adamlar işletir:
Açık ve kapalı otoparklar, dünya.

Adım sesinde başka bir adamın
Faturalarını yatırıyor, sıra da uzun.
Gündelik hayat sözleşmeler postalıyor.
Zincirlikuyu bir metrobüs durağı artık.

Seni seviyorum ve iki
Onluğun var mı? Benim param bozulmuş.
Evim çalışmıyor, uykular kesik.

Allahtan belamı istedim
Çünkü üç aylık birikmiş
Çocuklar da aç.
Çok çocuklar aç sen de biliyorsun.

Buna üzülmüyorum. “utancınızı vezneden onaylatın.”
Sana üzülüyorum . “bu işlemi internet şubemizden…”
Bu çirkinliği hep oluyorum insanlık hali
Tanrı yetmezliğinden hastanelere gidiyoruz.

Seni seviyorum ve üç
Adres oldu sen öğreneli.
Sonuncu yalnız ismini biliyor.

Ben hiç sevilmemişim de galiba
Dünya yansa beni niye kurtarmadınız?
Ev su alıyor kaptan güverteye çıkalım.
Sigara yakmış, suya batıyor, komik.

Annem hakkından gelecek dağınıklık.
Ben biraz uzansam mı yaşım geçiyor
Yorulmadım anne, yorulmadım;
Yenildim. Ailemizden tüccar çıkmıyor.

Şeytanın şerrinden bahanelere sığınırım.

Aşkar, Sayı: 25

ELDEN ÇIKARMAK ROLLERİ

                                     -adı buradan silinen’e-     
                           
Şiirgeldidamağımdakurudu
Diyelim bir kızın çok güzel
Gözleri var, yeşil.
Tam da burada çelimsiz şiir.
Gözlerinde kedi besliyor
Olsa sorunun cevabı.

Benden mutlu olmaz
Bu rolü başkasına nazikçe,
Bana ithaf provalar kavminden nazikçe…
Ben hiç oyuna çıkmadım.
Düşünüyorum öyleyse varım yoğum
Senindir, değil.
Kaybediyorum öyleyse oyundayım.
Kurallar kitabı elden ele
Sevmemek hakkı tanınmış
Üzülüyorum öyleyse…
Beni üzmeyen ölsün!

Baharat ve ipek yolları
Sokağımdan meşhur yolları dünyanın
Umut öyle uzun taşınmaz ölür
Çok sigara içer çok içki
Kanımda diken dolaştırmak o gün
Ölümlü yanım aksayarak
Ne kibirli yanım varmış
Ölmek nedir biliyor
Esirgeyen tanrının adıyla.

Sökerdim kaçardım omzumda ne varsa
Süngüler itilmiş gibi kendi en yükseklerinden*.
Ama umudun bir koşuşu vardı siperden
Görseniz ne sigaralar içerdik sizinle.

Kedileri şehla beslemek gibi
Seni sevene kadar ben,
Sonra yine ben
Şimdi ben, senaryosu çıkmazda
Ben öğrenci:
Yeni Başlayanlar İçin Hallac-ı Mansur*
Tanrı hem yapımcı hem reji.
Ben bu metrajda yenilirim.
Gel çıkar mucizeleri tanrının tekelinden.


*Osman Konuk
*Ah Muhsin Ünlü

Aşkar, Sayı: 23

LİSTANA

-Nasıl anlatsam ekimin sonunu-

Basit çıkarlar sövüyor sözlerimden içeri.
Seni sevdiğim şehirlerde
Yok satıyor şiir.
Çürük sevinçli insanlarda; aşk,
Kapalı gişe.
Bilirsin parlayan hasetimi
Ah sevgili Listana,
Bilmediğim ne var
İnsanlarla aranda?

-Ekim çalışılmış bir ölüm, şairane bir çözüm-

Böyle en güzelsin işte
Tanrınla koyun koyuna.
Şu güneş senin görkemli tanrın
Yalanlandı asırlar önce,
Hala sabahçı saçlarında ve gececi gözlerinde
Mucizeler gösterdiği halde.

-Umudun saklı krallığı usta sahtekarlığı-

Aslında seni tanrıdan dilemek var da
Vişnelere çaput bağladım inancımı,
İçkilere ömür dağıttım.
Antik tanrıçalarla andım adını.
Sanırım yeryüzünde,
Uzlaşacak tanrı kalmadı.
Gerçi düşündüm de senin şu başyapıt gülüşünü
Bir şair daha anlatmıştı.
Zaten hep yazdı dergiler:
Tanrı kendini yineliyor!
Gençlere fırsat verilmeli.

-Kanıtsız bir bozgunun ipucu pazarlığı-

Ama o biraz beklesin,
Sen de bekle güneş de geçsin.
Akşamüstleri daha yakışıklıyım
Uğraş biraz göreceksin.
Sevecek bir şey bul bende,
Nezaketle savaşıp,
Kahramanca bakışalım.
Seninle bakışmak belki
Beni bir devrim önce öldürür.
Belki meşrutiyet gelir aşkımıza
Tahtına yancı çıkarım.
Her kadın dudağımda yara,
Her erkek karnımda yumruk,
Hükmederim bir süre.

-Ertelenen ve küsen, ertelenen ve ölen ekim-

Şimdi yaylı çalgılar üzerinden yürüyüp
Erkekler sevmek hevesindesin.
Çünkü zaman ve dahi şehir elimizde değil.
Bak yine yanıldın bütün bunları ben yazdım.
Çekinerek beni sorduğun sokakları,
Sevdiğin, nefret ettiğim o adamları,
Erken sabahlarda gökyüzünün yakınlığını ben yazdım.
İşte şair bu evi suluboya çalışmış.
Önünde çocuklar oynar ancak
Sevgililer öpüşür,
Hani taş çatlasa bir şair ölür içinde
Cesur çabasıyla bir yaraya dönüşürken sevginde.
Ölümlü uykuna bakıp
Ne güzel yazmışım diyorum.
Bu sefalet bu yokluk
Cinayetler orda burada…
Bak bu sokak ölüme çıkıyor.
Kalabalığın köründe uyanmazsa kurtuluş.
Us vuruşarak çekiliyor,
Tarafsız sesini ekliyor çağrıma.
Ama gör işte Listana ben insanım ölüveririm,
Sevmeyi ağırdan alma.

-Elimden gelenin aciz masumiyeti-

Sahte bir tanrıdan
Tek isimde yaşayan üç kadına
Kan örgülü bir şehir gibi
Uydurdum bu şiiri sana.
İster misin adı İstanbul olsun?

-Ben ekimin yasına gidiyorum

Çıkarken şiiri kapatırsın-

ÖVGÜ

Gözlerin demeyelim,
Bende sürülen izlerin
Nadir bulunan her şey.
Vapurla seyahat eden
Bir kırlangıç örneğin,
Deniz aşırı gelmiş çiçek.

Git o insanlara kadın,
Güzelliğini vur görmemiş tanımlara.
Keşfettiysen sakladığım ne varsa
Hadi uykulardan konuşalım.

Demeyelim ama ne denir,
Gözlerin nadir bulunan her şey.
Tesadüfen ortaya çıkan
Geç kalınmış bir mektup,
Pencereler, tüller, endişen,
Belli belirsiz bir ben
Olmaz havada aşık olup.

Yorulup durduğum solukların,
Ağulu aklın,
Anmaya çekindiğim adınla
Dikine yürü
Vebalı topraklarımda.
Övülecek şey cesur kadınlığın
Ben böyle çekinirken.

Böyle ince çekinirken,
İstemem adının sorulduğunu
Gel o bensiz kıyılardan
Sen kadınların İstanbul’u.
Beni sevmez el lisanlarından
Bul bir çiçek getir bana
Uykularda uyuştuğumuz akşam
Tutup Türkçe’ye çevirelim.

Aşkar, Sayı: 21

SAAT KURGUSU

                            -saat kurarak şiir yazılmaz!-

Ben ölümlüyüm bilirsiniz
Nasıl yürür bu işler.
Tıkır da tıkır tanrının işleri.
-tanrı sanat kaygısı güder mi?-
Aktarır kuşlarını kum yerine
Mevsimlerin kuş saati
Bir yarım küreden diğerine
-neden her şey iki yarım?-
İkiye ayrılıverir insanlar.
İnsanlar ikiye ayrılır her fırsatta,
Bu defa ben ve siz.
Lover, tell me what the time is?

Çıkıyorum da imalarından aşkın
Her şey tırnak çıkarıyor birden.
İşte dört köşesiyle masa,
İşte balkonların soğuğu alnımda,
Kendimi nasıl öldürsem
Bu şiirde bir yenilik olsa?
Bütün imalar hızla… hadi bu şarkı son.
¿que hora son mi corazón?

Fransız şairleri düşünürsen -ölmüş olanları-,
Belki Fransız aktörlerle, biyografik filmlerde;
Bakarsın işine gelir beni sevmenin yolları.
Vaktimiz daralıyor, ara sokaklar da olur.
Quel heure est-il mon amour?

Saat kurmak tanrının büyük salonunda
Beklemek, yaşamaktan iyi kıvırdığımız.
21. yüzyılda ve diğer odalarda –dağınık-
Ne diyordu büyük saat:
Bütün mümkünlerin kıyısında!
Bütün mümkünlerin kıyısında!

Ne çıkmaz zamanlardayız sanki her şey bulundu,
İşte iyice biliniyor paramızın değersiz olduğu,
Saatin tutuk adımlarını bize zaman diye yutturduğu sonra.
Beni öldürmenin bütün güzel yolları biliniyor.
Tetikte bekliyor uykumuzu -saat gürültülü bir sanat-
Gerildikçe geriliyor.
Ama ben bir şeylere geç kalmış gibiyim,
Saatin kaç sevgilim?

Aşkar, Sayı: 22

VİŞNE SÖKÜĞÜ

Ağlamayı söktüm ve konuşmayı sonra
Kaç metre yürüdüm bu ikisi arasında
Annem bilmiyor kimse bilmiyor.
Çok doğudan daha azına
Öğretmenle dolu bir dolmuşta
Ölüm anılgandır, konuşmam isteniyor.

Okumayı söktüm ve düğmesini yakamın.
Lacivert yıldızlı kelimedir  pekiyi.
İnsan yarışkan hayvandır, bunu öğrenelim.
Herkes sistemin yılkısıdır, yaz tatilleri
Onlar bunu yadırgamaz, gereklidir.
Onlar dediğim meşhur kalabalık

Üzülmeyi söktüm ve gömleğimden lekeler.
Vişne nereye çıkacak bu lekenin sonu?
Annem bilmiyor kimse bilmiyor.
Aşktı işte, üç vasıta gidip durduğum
Az kendimden daha çoğuna,
Erguvan kuşandım sanarak  İstanbul’da.

Yalnızlığı söktüm ve ciğerimi tütünle.
Şimdi sesi öldü o kadının
Böylece biz, artık
Kendisiyle konuşmayan bir deli gibi kaldık.
Bir süre evde oturdum , kahkahaya çağırdılar
Hoşlarına çağırdılar, gitmedim.

Tanrıyı söktüm ve bir dili başka yoldan.
Dualar ettim, telesekreter
Aradığınız tanrı şu anda umursamıyor
Lütfen amin sesinden sonra…
Tanrım amin, lütfen böyle yapma
Mutlaka ara, konuşalım.


Aşkar, Sayı: 24

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder