Şiirleri, Akatalpa, vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Şiirlerinden
Seçmeler:
A
bu benim gerçeğim
değil
“ “ “ “
“ “ “ “
ve den den den
den...
**
beni doğurtan aşk
değil yaşam acısıydı. susuz kalış ilk sesim.
***
bazen merak
ediyorum beraberliğimiz bir karalama-taslak
mıydı; bahsettiğin
öykünün.. böyle olsa bozulur muydum
yoksa içim daha
rahat mı olurdu. sanırım ikisi de ancak bir
ilişki yaşamaktansa
bir öykü taslağı olmayı tercih ederdim. o
öyküyü sen yaz ben
okumayayım.
****
onlarca insan
arasındayım kahvaltı yapıyorlar, bu onlarca
insanla şimdimi
paylaşıyorum. dört kişi ve iki cümle aynı
masada oturuyoruz,
onların bağırtılı cümleleri ve benim
suskunluğum.. bir
gece kelebeği uçuşup duruyor. o kelebek
seni anımsatıyor..
kitaptaki bir cümle de.. sana benzeyen her
şey gibi.. sana
benzemeyen şeylerin de seni çağrıştırmasının
-neyi, gülünçlüğü
mü? işte oseninle
aynı şehirde
olduğumuzu ispatlayacak tek delil yok..
sabahın 04:30’unda
yemekhanede 20 küsur saatlik
çalışmanın üstüne
-yazmak gülünç olmalı ki bana böyle
bakıyorlar, onları
görmüyorum- çantamı alıp gitmeliyim,
seninle aynı kentte
olmadığımı bildiğim bir yere. öyle bir yer
yok ki. gene de
başka bir kente gitmeliyim. senimle o başka
kentin sokaklarında
dolaştırmalıyım kendimi; bunun için
değil elbette ama
böyle olur. masadakiler taklitlerle dikkat
çekmeye
çalışıyorlar; kırk yıldır kendilerini güden çobanın
taklitleriyle,
nasıl dikkat çekmez ki!..
işte gene kelebek.
yere kondu gece kelebeği; üstüne
basacaklar diye
titreterek beni.
artık hiçbir yere
oturup saate bakmadan seni
beklemeyeceğim.
geldiğinde gene saate bakmadan ne zaman
gideceğini
doğaçlamayacağım. bir süre senin gövdenin
incelikli ülkesinde
yaşadım. seni gezdirdim sokaklarda sana
erkek ve kadın
sevişmeleri sundum. sarhoş ettim nevizade’de
su katılmamış
rakılarla. eski bir sokakta öpüşürken yer ile
yeksan olma keyfi
yaşattım. beyazıt’ta ilk görüşte tanıdım
seni ve çatık
sesimle telefonu açmamana şaştım. eski bir
istasyonda rayları
parlattık ve gücendim yüreğini çelikten bir
kuşa emanet etmene.
bazı küçük yıldızlar göz kırptığında
mecidiyeköy’de
buruk bir gülümsemeyle söneceklerini
söyledim. kara
delikler sevgili kara deliliklerle aşılır ancak
ve o yıldızcıkların
vereceği ışın bir damla suda parlayacak
güce sahip değildi
*****
durakta otobüs yeni
kalkıyor on metre ilerinde, koşsan
yetişirsin; ıslık
çalıp biniyorsun. istasyonda tren kalkmak
üzere bilet
alıyorsun ikinci kez çalıyor düdüğü kondüktör,
ilkini sen de
duymadın, sigaranı atıp biniyorsun. mevsim
bahar, dört saat
sonra bitecek işin, sinemaya gideceksin
sevgilin aradı.
sanki otobüs
gitmiş, tren kaçmış hava kış ve 55 yaşında
gecikmiş gibisin
yalnızlığa dahi.
üstelik biletçi
biletine bakmadı bile. aynı gün koca tuvale
sığmamış yüzün, beş
santimlik saman kâğıda beşinci
karikatür kişisi
olmamaya gücenecek değilsin, değil mi?
hem güleç
çizgilerin kırık kalbini ihbar ederken..
******
sevişme bitiyor
içinde kalsın istiyorsun. kendine en yakın
hissettiğin zamanda
bitmişlikte öylece kalsın.. kalkıp
alelacele yıkanmaya
gidiyor. hiçbir sevişmenin arkasında
yıkanmak gelmedi
içinden..
*******
bu iş bu şehirde
bitmez. hiçbir zaman ona aşksız dostluk
sunacak dar
gönüllülüğe sahip olamam çünkü.
çünkü sendeleyip
düzelen bu ritim aslında hep düşük bu
ritim, bu gergin
ruhluluk, hep regl olacak iştahsız bulantılı
olmaklar
yumağı-çilesi karmakarışık hal; yazmak, üstüne
tekrar yazmak, bir
daha yazmak karalaması... her seferinde
yeniden keşfediliyorsa
terk, iyi bir kâşif sayılmazsın değil
mi? her seferinde
neron beceriksizliğinle kendi ırmaklarında
boğuyorsan
yangınını, su saklamaz küllerini.
Akatalpa, Sayı: 132, Aralık 2010
-İ'E-
unutmak yok
dalgınlıklar
katlanır kılıyor
anımsamalar ayak
diriyor zamana
kendine çekilip
kaybolma
a
a
a
lar
...lar
...
seni unutmak zor
hiç olmamış olanı
birkaç harfin
kalmış
yüzünde kırıl... gülüş
tozlu
uykulara sığamamış
sızı
küçük elleri uuuuu
....
n
acılara uzamış
erişemez
yaşamının ilk
aşkına
sıçrıyor her gece
yataktan
baba!
elinde iğ
geceleri uzatıyor
kendini eğirerek
Akatalpa, Sayı: 130, Ekim 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder