5 Aralık 2016 Pazartesi

SU NİL



       Şiirleri, Akatalpa, vb. gibi dergilerde yayımlandı.

Şiirlerinden Seçmeler:

A

bu benim gerçeğim değil
“ “ “ “
“ “ “ “
ve den den den den...

**
beni doğurtan aşk değil yaşam acısıydı. susuz kalış ilk sesim.

***
bazen merak ediyorum beraberliğimiz bir karalama-taslak
mıydı; bahsettiğin öykünün.. böyle olsa bozulur muydum
yoksa içim daha rahat mı olurdu. sanırım ikisi de ancak bir
ilişki yaşamaktansa bir öykü taslağı olmayı tercih ederdim. o
öyküyü sen yaz ben okumayayım.

****
onlarca insan arasındayım kahvaltı yapıyorlar, bu onlarca
insanla şimdimi paylaşıyorum. dört kişi ve iki cümle aynı
masada oturuyoruz, onların bağırtılı cümleleri ve benim
suskunluğum.. bir gece kelebeği uçuşup duruyor. o kelebek
seni anımsatıyor.. kitaptaki bir cümle de.. sana benzeyen her
şey gibi.. sana benzemeyen şeylerin de seni çağrıştırmasının
-neyi, gülünçlüğü mü? işte oseninle
aynı şehirde olduğumuzu ispatlayacak tek delil yok..
sabahın 04:30’unda yemekhanede 20 küsur saatlik
çalışmanın üstüne -yazmak gülünç olmalı ki bana böyle
bakıyorlar, onları görmüyorum- çantamı alıp gitmeliyim,
seninle aynı kentte olmadığımı bildiğim bir yere. öyle bir yer
yok ki. gene de başka bir kente gitmeliyim. senimle o başka
kentin sokaklarında dolaştırmalıyım kendimi; bunun için
değil elbette ama böyle olur. masadakiler taklitlerle dikkat
çekmeye çalışıyorlar; kırk yıldır kendilerini güden çobanın
taklitleriyle, nasıl dikkat çekmez ki!..

işte gene kelebek. yere kondu gece kelebeği; üstüne
basacaklar diye titreterek beni.

artık hiçbir yere oturup saate bakmadan seni
beklemeyeceğim. geldiğinde gene saate bakmadan ne zaman
gideceğini doğaçlamayacağım. bir süre senin gövdenin
incelikli ülkesinde yaşadım. seni gezdirdim sokaklarda sana
erkek ve kadın sevişmeleri sundum. sarhoş ettim nevizade’de
su katılmamış rakılarla. eski bir sokakta öpüşürken yer ile
yeksan olma keyfi yaşattım. beyazıt’ta ilk görüşte tanıdım
seni ve çatık sesimle telefonu açmamana şaştım. eski bir
istasyonda rayları parlattık ve gücendim yüreğini çelikten bir
kuşa emanet etmene. bazı küçük yıldızlar göz kırptığında
mecidiyeköy’de buruk bir gülümsemeyle söneceklerini
söyledim. kara delikler sevgili kara deliliklerle aşılır ancak
ve o yıldızcıkların vereceği ışın bir damla suda parlayacak
güce sahip değildi

*****

durakta otobüs yeni kalkıyor on metre ilerinde, koşsan
yetişirsin; ıslık çalıp biniyorsun. istasyonda tren kalkmak
üzere bilet alıyorsun ikinci kez çalıyor düdüğü kondüktör,
ilkini sen de duymadın, sigaranı atıp biniyorsun. mevsim
bahar, dört saat sonra bitecek işin, sinemaya gideceksin
sevgilin aradı.

sanki otobüs gitmiş, tren kaçmış hava kış ve 55 yaşında
gecikmiş gibisin yalnızlığa dahi.
üstelik biletçi biletine bakmadı bile. aynı gün koca tuvale
sığmamış yüzün, beş santimlik saman kâğıda beşinci
karikatür kişisi olmamaya gücenecek değilsin, değil mi?
hem güleç çizgilerin kırık kalbini ihbar ederken..

******
sevişme bitiyor içinde kalsın istiyorsun. kendine en yakın
hissettiğin zamanda bitmişlikte öylece kalsın.. kalkıp
alelacele yıkanmaya gidiyor. hiçbir sevişmenin arkasında
yıkanmak gelmedi içinden..

*******
bu iş bu şehirde bitmez. hiçbir zaman ona aşksız dostluk
sunacak dar gönüllülüğe sahip olamam çünkü.

çünkü sendeleyip düzelen bu ritim aslında hep düşük bu
ritim, bu gergin ruhluluk, hep regl olacak iştahsız bulantılı
olmaklar yumağı-çilesi karmakarışık hal; yazmak, üstüne
tekrar yazmak, bir daha yazmak karalaması... her seferinde
yeniden keşfediliyorsa terk, iyi bir kâşif sayılmazsın değil
mi? her seferinde neron beceriksizliğinle kendi ırmaklarında
boğuyorsan yangınını, su saklamaz küllerini.

Akatalpa, Sayı: 132, Aralık 2010

-İ'E-

unutmak yok
dalgınlıklar katlanır kılıyor
anımsamalar ayak diriyor zamana
kendine çekilip kaybolma
a
 a
  a
lar
...lar
...
seni unutmak zor
 hiç olmamış olanı

birkaç harfin kalmış
yüzünde kırıl... gülüş tozlu
uykulara sığamamış sızı
küçük elleri uuuuu
....
n
acılara uzamış
erişemez
yaşamının ilk aşkına

sıçrıyor her gece yataktan
baba!
elinde iğ
geceleri uzatıyor
kendini eğirerek


Akatalpa, Sayı: 130, Ekim 2010

Hiç yorum yok: