4 Aralık 2018 Salı

ALİ SEYYAH



Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Çolak Ressam (2018, Şule Yayınları, İst., 78 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

ÇOLAK RESSAM

nehri tedirgin geçiyordun
koşarak gergin ağlarla bana tedirgin
örgülü saçların sığmadı ellerime
bu eğri avuçlarla seni nasıl tutayım
ben çolak bir ressamım, iyi türkü söylerim

iyi de ne kelime kırık döküktür evim
dudağından bellidir bir çölü soracağın
öyleyse suya kanma bu bahçeye varmadan
buluttan çit öremem boğar bahçelerimi
uçurtma bilmem ama, iyi sapan tutarım

sana seslendi biri yorulup neşesinden
onun kanadı yok ya gök belledi kafesi
şimdi söylesem ona -sen kafeste doğmadın-
demiri ben bükmedim paslıdır tırnaklarım

ah bu çocuk değil mi sancılanan karnımda
kendi resmini çizen aynalara bakmadan
şimdi hançerler uman göğsündeki boşluğa
şimdi kısık bir sesle söylüyor türküsünü
yok mu bu savaşın sarılmaya kolları

sen ey prensesim -hâlâ düğünün yakın-
yakalandın çöllere hâlâ serin ellerin-
benimse boğuk evim, bir tanedir duvarı
çiviler dövüşür gece resmini tutmak için

DELİ BALKONU

pencere kıyısında dirsek izleri
perdede sinek ıslığı kesik
ulaklar telgraf sırasında nicedir
ellerim mi kızıl kavrar güvercinleri

uçurtmalar tutuştur ellerimize
göz göze gelelim epeyce varıp
postaya bırakılır açılınca göz
her kavuşmak uzun, her korku kısa

kule duvarları, döner merdiven
hani ellerimle taşıdıklarım
bir düşüş ki varmadı beton zemine
çağrılmasam devirirdi bu hücum beni

deli balkonu, açık pencere
bir ayna eksik görmeye kendim
sırtımı yasladığım çınarlar devrik
medet umduğum lamba da kısık
ey gün! ağırlandın, ağırlandın
kalmadı uğurlayacak ayakta seni


23 Kasım 2018 Cuma

ENVER ALİ AKOVA



(28 Aralık 1995, İstanbul - )


       2015 yılında Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun oldu. Koç Üniversitesi Ekonomi ve Felsefe anadal, Matematik yandal olarak yüksek öğretimine devam ediyor. İstanbul’da yaşıyor.
       İlk şiirleri 2018 yılında Varlık dergisinde yayınlandı. Şiirleri ve söyleşileri Varlık, Yeni E vb. gibi dergilerde yayımlandı.
      Ödülleri: ”Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı dosyasıyla 2018 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’nü aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Olmasını İstediğimiz Bir Park (2018, Varlık Yayınları, İst., 56 s.)
Şiirlerinden Seçmeler:

BİR ZAMANDAN OVAYA

Gök burada bodur ve yayvan
Böylece yer yer genç kavaklarla
Bir ahi bulutları dürüyor

Zaman bütün kıvrımlarıyla iç içe yatıyor

Güneş gözlerimden giriyor içeri
Ve sökülüyor kara kıştan gördüklerim
Sana tutunduğum yerlerden çözülüyorum

Bir ağaçtan düşer gibi olgunlaşıyorum

Ellerim ıslak ve berrak
Bir zamandan, bir ovaya topluyorsun beni
Bittiğim yerde büyüyebilen bir türüm

Bütün suları aydınlık denizlere bir ederim

“Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı kitabından

OLMASINI İSTEDİĞİMİZ BİR PARK

Karşısına geçtim izliyorum
İçten bir ses sanki neredense
Hatta evcimen; çoğumuzdan büyük
Bu kapıların arasında sıkılınca,
Odalardan çıkıp karşısına geçtim, izliyorum

Yoksa konuşmayı bile unutacağım

Oturdukça ilkelleşiyorum
Şimşek çaktı, sonra yağmur caddeye
Ve kubbeye düşerken iri damlalarla
Sela okundu
Rüyamda biri öptü beni

Gerçekliğin kılıcı, düşün elinin kiri

Bir gülüşünde / Hala sıcak mı vücudum
Kanlar içerisinde, apartmanın kapısında
Kapıcının eline doğdu kedi. Bir can uzunluğuna
Daha utanç böyle taşındı, dibine düştü upuzun cirit
Ağacın iskeletine konmuş kargalar var

“Olmasını İstediğimiz Bir Park” adlı kitabından

21 Kasım 2018 Çarşamba

M. SAMİ TÜRK



 (1986, İstanbul - )


       2008 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nin aynı bölümünde yüksek lisans yaptı. 2011 yılından beri Sakarya Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okutmanlık yapmaktadır.
       Çevirilerinden bazıları:
& Thomas Bernhard, Amras - Watten (2013, YKY, İst.)
& Ernst Theodor Amadeus Hoffmann, Kedi Murr’un Dünya Görüşü (2015, İletişim Yayınları, İst.)
& Wulf Dorn, Karabasan (2016, Pegasus Yayınları, İst.)
& Thomas Macho, Hayat Adaletsiz (2017, Açılım Kitap)
& Elfriede Jelinek, Michael-Çocuksu Topluma Gençlik Kitabı (2017, İletişim Yayınları, İst.)
& Thomas Bernhard, Hakikatin İzinde (2017, YKY, İst.)
& Robert Musil, Niteliksiz Adam (2018, Aylak Adam Yayınları, İst.)
       

6 Kasım 2018 Salı

AYŞEN IŞIK



(İstanbul - )


       Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Bursa’da yaşıyor.
       Öyküleri, Askıda Öykü, Kitap-lık, Notos, Öykü Gazetesi, Öykü Teknesi, Sarnıç, Sözcükler vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Öykü Kitapları:
& Kör Dövüşü (2018, Sel Yayıncılık, İst., 94 s.) 

3 Kasım 2018 Cumartesi

DUYGU KANKAYTSIN




       İzmir’de doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü, Dramatik Yazarlık-Dramaturgi Ana Sanat Dalı’ndan mezun olduktan sonra aynı üniversitenin Sahne Sanatları Bölümü’nde “Performans Metni Olarak Sevgi Soysal’ın Tutkulu Perçem Öyküleri” adlı teziyle yüksek lisans derecesi aldı. Aynı bölümde doktora eğitimini sürdürmektedir. Jiyan adlı oyunu ile sahnelenmeye değer Suat Taşer Kısa Oyun Yazma (2014) ödülü sahibi. Cemil Kavukçu’dan uyarladığı Avludaki Tren adlı radyo oyunu TRT Ankara Radyosu’nda yayınlandı. DEKAUM I. Kadın Araştırmaları Sempozyumu’nda Düzenleme Kurulu üyesi olarak görev aldı.
       Kitapları:

       Şiir: Hayatçağıran (Şiirden Yay., 2013), Rağmen (Kırmızı Kedi Yay., 2018)
       Katkıda Bulunduğu Kitaplar:
& Oğuz Atay’la Oyunlarda Buluşma Mahmut Temizyürek ile; Kastamonu, 26 Mayıs 2017)
& Nedim Gürsel’den Hakan Bıçakcı’ya 34 Yazardan Kısa Film Öyküleri (Hazırlayan: Remzi Karabulut, 2017, Seyyah Kitap) 
& Asuman Susam Şiiri - Ruhi Su Şiir Ödülü 2016 Sempozyum Kitabı (Ses ve İz Yayınları, İst.)
& Sanatın Gölgedeki Kadınları (Derleyen: Özlem Belkıs ile birlikte; 2018, Ayrıntı Yayınları, İst.)

Ali Ayçil bütün kitaplarıyla Dergâh Yayınları'nda



Ali Ayçil, Kovulmuşların Evi, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 108 s., 17 TL.

Bazen, tam gün ortasında bir şaşkınlık basıyor beni, bunu anlata­mam! Mesela, şehrin ayarını bozuyor cami bahçesinden sokağa sarkan güller; tesadüfen talandan kurtulmuş iki arkadaş gibi, bakışıp duruyoruz birbirimize. Sanki dünyaya gelmeden çok önce, hiç hatırlamadığım bir yerde, hafızamın kuytuluğuna atılmış bir düğüm çözülüyor bakıştıkça. Gök, benim o büyük şemsiyem gök, bakışlarımdaki hayret yüzünden uzayıp genişliyor; kendimi bir yabancı gibi hissediyorum onun altında. “Belki de ben burada,” diye geçiriyorum içimden; “belki de ben burada, ilk insanın yere bırakıldığı an unutulmasın diye, onun hayretini beklemekle görev­lendirilmiş bir nöbetçiyim.” Yeşermiş ekinlerden, yıkılıp kurulan kentlerden ve kopmuş onca takvim yaprağından sonra bile, hâlâ şaşırabilir insan.


Ali Ayçil, Yenilgiden Dönerken, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 144 s., 18 TL.

Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra ge­lirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kra­vatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kra­vatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı...


Ali Ayçil, Sur Kenti Hikâyeleri, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 158 s., 18 TL.

Sarraf Nizamattin’in küçük kızı babasının kalbine tutkundu. Onun, her bir mevsimde ayrı çarpan, ama her seferinde aynı kalmayı bilen bir kalbi oldu­ğunu biliyordu. Bu yüzden anlayışlı ve bilgeydi; bu yüzden katının karşısında yumuşak, uzağın yanında yakın, yalnızın arkasında yandaş gibi dururdu. Bir hakikat kendini ona açmadan, o asla önyargının patikalarında yürümeye kalkmazdı. Çift kanatlı kapı kendisi için çalınmaya başladığında, küçük kız, hiçbir beklentisi olmadan oturdu perdenin gerisine. Bu haliyle, Simurg’a varmak için yollara düşen saf kuşlara benziyordu. Neyi aradığını, perdenin öte yüzünde bekleyenler söyleyecekti ona. Bu oturuş öyle uzun sürdü, öyle uzun sürdü ki, bütün kent onu konuşur oldu.


Ali Ayçil, Naz Bitti, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 62 s., 13 TL.

“Ne etsem berabere bitmedi o yılgın maç
Herkes bende kalanı küçük bir sıyrık sanır
Sen aklıma düştükçe içim nasıl izdiham
Terkedilmiş bir evin ilk günü kadar ağır”



Ali Ayçil, Bir Japon Nasıl Ölür, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 56 s., 9 TL.

Ali Ayçil’in yeni şiir kitabı çıktı:

Bir Japon Nasıl Ölür

“Hem yaralı hem yakını bir yaralının
kırıldı kuş sesinden direkleri dünyanın kaldım eşikte sübyan
kaldım cümle ovayla temmuzun köklerinde, yaşlanmış ağaçlara dert oldum.
Kimi görsem dedim işte buradayım iki ince boynumun arasında
kimi görsem dilim buruk, kelimeler ölümlü, sesim anadan üryan.

Yürüdüm benle birlik ağır bir halk yürüdü
suya baktı ağırdı, güze düştü ağırdı, yola vurdu ağırdı.
Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?
şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
neyin var sen gidince aklı sende kalacak!”


Ali Ayçil, Arastanın Son Çırağı, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2016, 55 s., 8 TL.

"Göğsümde koca bir gök taşırdım ben
çerçilerin boncuk sattığı çarşılardan
elimde atıp vurmaz bir sapan
avlanırdım hışmımdan nâçar düşmüş dallarda
ustam bazen çok uzak bir yerden gelsin diye
günün dalgın ipini dolardım makaraya

Bir gün devrildi arastaya
kocaman, ağır gölgesi çınarın
benden kaçan onca kuş
meğer dallarına konarmış ustamın."

30 Ekim 2018 Salı

FATİH BAHA AYDIN




       Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi.
       Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
      Ödülleri: “Bihaber” ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle Star Gazetesi tarafından verilen Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü’ne layık görüldü.
Yapıtları:
       Romanları: 
& Bihaber (2017, Ötüken Neşriyat, İst., 332 s.)
Yazarla Yapılan Söyleşiler:

HÜSEYİN AHMET ÇELİK




(1990, Adana - )


       Ortaöğrenimini Adana Erkek Lisesi’nde tamamladı. Anadolu Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği ve Medya-İletişim okudu. Yazıları lise yıllarında Gerçek Hayat’ın Teneffüs sayfasında yayımlandı. Berhava öykü dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Ayraç ve Siyah Sanat’ın yayın kurulunda bulundu. 2018 yılında yayınlanmaya başlayan Muhayyel dergisinde editörlük yapıyor. İstanbul’da yaşıyor; evli.
      Öyküleri, yazıları ve söyleşileri Aşkar, Ayasofya, Berhava, Bûtimar, Dil ve Edebiyat, Fayrap, İtibar, Muhayyel, Müdahale, Şehrengiz, Yediiklim vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Öykü Kitapları:
& Sevinebilirsin Suâda İşte Yalnızız (2018, İz Yayıncılk, Muhayyele Dizisi, İst., 112 s.) 
Yazarla Yapılan Söyleşiler:

28 Ekim 2018 Pazar

TANER SARITAŞ



(1991, Tokat - )


İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini doğduğu şehirde tamamladı. 19 Mayıs Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu ve hâlen yaşadığı İstanbul’a Türkçe Öğretmeni olarak atandı.
Şiirleri ve yazıları Bûtimar, Dergâh, Hece, İzdiham,  Mahalle Mektebi, Muhayyel, Tahrir vb. gibi dergilerde yayımlandı. Arkadaşlarıyla birlikte Tahrir Dergisi’ni çıkarmaya devam ediyor.
Şiirlerinden Seçmeler:

BİR KIRGINLIĞIN ŞİİRİ OLSUN İSTERDİM

Nerden bilebilirdik Galileo’nun şiirimize bir yerden dâhil olacağını
Çatık kaşlarıyla bize bir şeyler anlatan bir dostun varlığını nerden
Uzun bir yolu yürüdük onunla ve bunları hiç hesaba katmamıştık
Çünkü kadim bir kavrayışla biliyorduk kalbin hesap kaldırmadığını
Biliyorduk ve bazı şeyleri bilmesek de haberdardık bazı şeylerden

Günler uzundu o zamanlar biz gençtik ve heyecanlıydı yaşamak
Kitapların içinden geçerken hayatın püf noktalarını arardık daima
Bir ırmak akardı sağ yanımızdan sol yanımız gürültülü kalabalıklar
Mahcuptuk nasibimizi beklerken ve umursamaz görünürdük oysa
İşte böylece öğrenmiştik her şeyin göründüğü gibi olmadığını da

Akşamları kaldırım kenarlarındaki bahçe duvarlarına siperlenirdik
Babalar evlerine dönerdi ve çocukların ellerinden tutardı anneler
İstirahata çekilirdi güneş ve gün yüzüne çıkardı direşken karanlık
Yoksulluklara çare olmazdı ama yorgunlukları örterdi bir müddet
Dünya bu marşı tekrarlardı durmadan sonrası yalnızca unutkanlık

Unutkanlık ah sahi bazı şeyleri hiç unutmamıştık unutmayacağız
Bir dostluğu anıları yazları kitapları kırgınlıkları ve bütün bunları
Hiç unutmayacağız ömrümüzün sonuna taşıyacağız heybemizde
Son kibrit çöpüne denk düşecek ölüm ve biz vademiz yettiğince
Sağalmayan yaranın tazeleneceğini her fırsatta haykıracağız

Dergâh, Sayı: 301

DÜŞTÜKTEN SONRASI

Ayağım takılınca düştüğüm yerin bir adı yoktur
düşerken neyi kaybetmiştim kaybolması gereken
sonra kapalı kapılar boş avlular ve bir gök serçesiz
yarasını büyüten iki şehir arasında yollar bitmeyen
ben nice istesem de bir masaldan içeri giremem

hiçbir masal kabul etmez beni nice ısrar etsem de
boşa çıkar dualarım belki bir başka duanın hatrına
sonraya sakladığım ne varsa kalmıyor kimseye
her şey tükeniyor iştahla yutuyor her şeyi zaman
ansızın bakakalıyoruz yaşadıklarımızın arkasından

oysa yine de biri var kirli sularımızı dupduru kılan
alnımızı ak yüzümüzü aydınlık hatta dilimizi şen
içimize bir damla ışık düşse biliriz sahibi bellidir
gününü inatla doğudan batıya çekerek yürüyen
yorgundur insan acıya ve sevince emanetçidir

ÖNCE İYİLİĞİN VARDI SENİN

İlkin senin iyiliğinden başlamak gerek anlatmaya
çünkü her şey senin iyiliğinden sonra oldu
taşra birkaç yıl daha taşraydı o zamanlar
döner kapıların nispeten acemisiydik yürüyen merdivenlerin
büyük kentler birkaç yıl daha az kalabalık ve dar

Bir selam hayatın patikasından geçince anıya dönüşür
yazdır mevsimlerden takvimler atını ayaza koşturur
masanın üstünde kitaplar ve yerde gözlerim
çocukluğumda kaybettiğim bir şeyi aranıp durur
oturulur biraz konuşulur ve söz tükenir
her hareket buyruksuz hazırlığıdır bir sonrakinin

Gün devrilir ve sırrı büyütür gürültüsüz
mesafeler kısaldı ve herkes kendi hayatının bilirkişisi
yürüdüm bir güze vardı sürdüğüm bütün izler
yürüdüm çetin kış yürüdüm neşeli bahar
yürüdüm durgun yaz ve yine güz

sır dediğin kül altında köz
İki noktayız yeryüzünü çaprazlamakla meşgul
can bulur beklemenin yeni biçimleri bizimle
bir güzel son için göğe açık ellerimiz
sen bir göl kenarında susmayı öğretirken çiçeklere kuşlara
ben kentin içinde tövbe saçağının altında

İlkin senin iyiliğinden başladık anlatmaya
çünkü ne olduysa senin iyiliğinden sonra oldu
iyiliğin hiç kaybolmayan bir şey gibi orada duruyordu

Hece, Sayı: 228