(1988, Amasya - )
Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunu. İstanbul'da
yaşıyor.
Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa, Bireylikler, Dil ve Edebiyat, Lacivert, Papirüs, Patika, Sarnıç,
Sinek Kağıdı, Üryan, Ütopya, Varlık vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Güneş Alan (2016, Hayal Yayınları, İst., 64 s.)
Kaynaklar:
Şiirlerinden
Seçmeler:
CEPHE
Korkardım karanlıktan da alıştım artık
cinlerine
Yaranı, uzun savaşlara gitmeden önce
bilmezdim
Kalbimi tam tutuyorum şimdi, dokunmuyor
arsızlığın
Islık çalmayanlardan içli şarkılar
beklerdim önceleri
İnsan, çat kapı kurtarılır sanırdım
Müjdeyle gittiğim yerden başım eğik
dönüyorum
Hatıra diye şimdi sana atılan taşları
topluyorum yerden
Hırsızlığıma göz yuman sokakları anmıyorum
artık
Bir heves yürüdüğüm ışıklardı, yokuşu
görmezden geldiğim
Dualarla çözülürdü başıma musallat olan
gençlik
Yolun sonunda, akşamları eve dönmediğimiz
şehirler vardı
Kimle yalnızsan bana zul gelir kalanlar
Koştururum ovalarında, uğultuluyum
çoktandır
İlkin, şehri çatlatan bir ağrı olarak
girdin içime
Bir koşu kızışmış göğsümü dayadığım
serinlik
Hatırlayınca iştahım kesilip kalkardım
sofradan
Benzin, yüzüme bilmediğim renkler sunardı
da
Geceye sığmazdı benim baktığım karanlıklar
Başkasına baktığının nazarı da bana değer
Gökyüzünden öğrendiğimi duvara karşı
tekrarlayarak
Her yenilgiden sonra buluşmak üzere
çekildiğim yer
Kandır beni suçu üzerime kalacak oyunlara
Akatalpa,
Sayı: 180, Aralık 2014
GÖKYÜZÜ
ANILARI
-Sen hep yanlış sayardın gemileri
Konuşurken dinlenmemiş
Bir
çocuk kızgınlığıyla
Doğruyu söylesem
Küsüp gidecektin-
Işıklar örtüyor
Aklında çakan şimşeği
Bu deli zırvası kanunla hapsedilmişsin
Yenik geri dönüyorsun
Elbisende rüzgar izi
Ne zaman havalansa kuşlar
Bir silah sesinin ağrısını
Dizlerinde duyuyorsun
Yenik geri dönüyorsun
Kalbini sürüyerek
Geçtiğin yollara
Her ilgide sınırsız bir aşk yarattın
kendine
Bir zaman saçlarını dinlendirdiğin
omuzların vardı
-Oyuklarını kabzalarla doldurduğun-
Kirlettin
O emirsiz bakan dağları
Geri dönüyorsun
Aksayarak bilmediğin aynalarda
Dizlerindeki gamze
Eski bir savaşta seken kurşunun hatırası
Akatalpa,
Sayı: 161, Mayıs 2013
İBRAHİM
DE DİNLESİN
Yine vuruyor ak yerine düşman bir güneş
Bıraksalar dünyayı karşıdan karşıya
geçirecek
Soluğu artıyor ciğerinden bu sesler susmaz
İbrahim
Ödlek alıştırma yağmuru saçlarına saçlarına
dolsun
Ellerinin nasırıyla yüzlerine doğru İbrahim
Sen karışmazsan bitmeyecek bu zulüm
Nasıl yaşar insan o kavga olmazsa
Hangi leke kendiyle temizlenir
Aynalarda tersinden yüzüyor bulutlar
Boydan boya arşınlıyor kalbimi kinim
Küsüyorum martılar büyük gemilere koştuğunda
Bir zaman gücenir çabucak terk ederdim
kendimi
Şimdi bizden beklenen bir hayır var İbrahim
Büyüyor dev yerinden kaldırılmadıkça
Mermisini hor görüyor silah mermi değil kurşun
Adım atınca yer değişir sanırdım ayla güneş
Yetmezdi yer ki kökleri yüzüne sığsın
Kırılmış artık rüya yüzün andırmıyor seni
Uyuyor musun İbrahim?
Kız kardeşinin ayağını inciten taşlar
Haklısın dağları dünyanın dişlerine benzet
Günahımız varsa geceleri inmeyelim
atlarımızdan
O ter elbet yerini bulup ırmaklara karışır
bir gün
Sesli oku olanları devrik günlerini ayıkla
Senin putunun gücü diğerlerini kırmaya da
yeter
Bu hiçbir dağın gölgesinde boylanmayan
ağacımız
Bir gün bizim için yeniden dal vermeye başlar
Akatalpa,
Sayı: 158, Şubat 2013
SON
KARE
Mevsimden önce geldi aklıma kış
Göç ettim de sonra güneyde unutuldum
Gece; unutkan baba, kanatlarım içe büyürdü
Penceremde ölmüş kuşların ağzındaki buğu
Sende şen şakrak sevdiğin çocuk dünya
Sokaktan karanlık yerlere inerdi akşam
Resimlerde bile tütmezken evlerin bacaları
Bir evden bir eve çamaşır ipleri dar sokak
Az soru sorardı soğuğa alışmış kadınlar
Çocuklar eve girmeden arkasında hep bir şey
saklardı
Korkarım derdim elini tutmaktan böyleyse
dünya
Gecede gökyüzünden korkmuş kuş çığlıkları
Ben miydim o dizine tüneyen yorgunluk
Saçların rüzgârdan önce sokağa çıkardı bir
zaman
Otobüsler kalkınca bizimdi duraktaki
sessizlik
Yıkılan evlerde kaldı şimdi kendinden bahar
çiçeklerin
Benim yüzümde bir şehrin
Kötü çıkmış sonbahar fotoğrafları
Akatalpa,
Sayı: 170, Şubat 2014
ULAK
Okulunu değiştirmiş çocuklar senden sonra
Kızlar, korktukları yerlere erkeklerle
gitmişler
Falcılar saklamış bildiklerini
Eve erken dönerdin dışarıda yanıldığından
Aydınlık yüzlerin olanımızı çoğaltırdı
Bereket bulduk mutsuzluğunda
Sayılmamış yıldızlardı bir gece gökyüzünden
caydığın
Zamanı bilenlerin uğursuzluğuymuş geç
kalman
Nerede olduğumu kaçırdığım duraklardan
anladım
Gençliğim, ışıklarını kapatıp da geçerdi
içimden
Bana, uzaklarda adres sorduran yabancılara
Bakınca dünyada başıboş kalmam
Mutluymuş gibi sokağa ayakkabılar giyip
çıkardın
Tok gelirdin dışarıdan saçına yorgunluklar
kondurup
Evden uzaklaştıkça çocukların içine düşen
kuşku
Ne çabuk büyüdü sorusu annelere
Asfalt biterdi sende, dağ yollarına
başlardım
Dünyanın haline sapa kalır içinden geçenler
Adını saklardı çiçeklerin güzelliklerinden
utanıp
Anladığın dilde oku, oku ki sorular sorayım
Alameti beklenen günün, iyi hayaletlerin
arkadaşı
Yangın çıkarmayacak unutkanlıklardan bize
hayır yok
Akatalpa,
Sayı: 174, Haziran 2014
UZANINCA
GEÇMEYEN AĞRI
Doldurduğum suları dökmeden taşırım sana
Çattığım dalları ev sanıp misafirliğini
beklerim
Zehrim alınıp kuyuma itildim çubuklarla
-Ganimetten bir pay, şehirdeki meczuplara-
Yürüyüşten, ayaklarımı sürüdüğüm için
atıldım
Ağzımızda toprak tadı en özenilmiş
sofralarda
Aynı elbiseyle geçiştirilen davetler
Yırtılıp da yenisi konmuş bir fotoğrafın
Yadırganışı var her bakmamda
En sona saklanan hediyeler henüz göz göze
gelmeden verildi
İlk soruyla anlatıldı bütün akılda kalanlar
Bir kol uyuşmasıyla ovalanan korkular,
iştahsızlık
Hastalıklar, izinsiz kopardığımız
meyvelerle sokağımıza girdi
-Vaktimiz
Yanlış yazılmış bir adresi ararken
Ev
sahiplerinin terslemeleriyle geçti-
Artık, yalnız kapı dışarı edilenler
anlatabilir
Apartmanların üzerine kurulduğu harabeleri
Sana miras kalan;
Unutkanlık, yakın gözlükleri, günü geçmiş
merhemler
Bu tufanı da kar tatilleriyle
atlatabilirsin belki
Uslu durup, ilaçlarını günü gününe içersen
eğer.
Akatalpa,
Sayı: 193, Ocak 2016
YANGIN
YERİ
Üzerinde dönen bulut
Bir taç gibi saçlarında
Söyleme zamanın geçtiği yeri
Beni dünyadan ayıran
Ensene düşen saçlarının gölgesi
Başka bir yerlere doğruyum ben
Gök uğulduyor arkandan
Toprak itiyor evlerini
Biz uyurken kayan yıldızların
Nereye düştüğünü bilmiyorum
Baban gecekondusundan izliyor
Yaptığı piramitleri
Terden sırılsıklam bir dünya
İçimin kuruluğu bundan
-Yanında uyuyan kardeşin dolunayı
Geceleri güneş mi sanıyor-
Söyleme kim kapatıyor
Uykuya dalan dünyanın kepenklerini
Akatalpa,
Sayı: 167, Kasım 2013