19 Ekim 2016 Çarşamba

ZAFER ÖZGEKAĞAN


(28 Şubat 1985 - )


       Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa, Bireylikler, Çıngar, Eliz Edebiyat, Hayal, Ihlamur, Lonca Edebiyat,, Onaltıkırkbeş, Sincan İstayonu, Şiirsaati, Varlık, Yeniyazı vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.

Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Koma (2011, Zımba Kitap,  Bursa)

Şiirlerinden Seçmeler:

AYRILIKLARIN EVİ

Yaz için söylenenler aklımda
Aşk için de
Şurası bir gerçek
Kimse düşmeden bilmez
Bilmeyecek

Güneşte biriken zamana taşıyor
Gölgelerin imecesi
Kimse sormasa da söylüyorum
İyi değilim

Ruhumu değiştim bulutla
Bir ağaçla gövdemi
Yine de düşüyorum oraya
Kalbim:
Tüm ayrılışların evi.

Onaltıkırkbeş dergisi, Sayı: 34

BİR KOŞU İÇİNDE

Çürüyen yerlerimi hayat sandım
Sarıldım kollarıma delice
Bir koşu güneşin ardından
Nereye vardı duvarların terlemesi
Baktım

Geceyi üstüme giydirmeyin
Uykusunu evlerin
Bir düşe kaçmak istiyorum
Öğret bana yürümeyi
Taşta, demirde ve insanda

Sonra al benden bu tuhaflığı
Yalnız ve uyuşmuş zamanın
Çizgilerini

Islanan yerlerimi utanç sandım
Sarındım ağaca ve buluta
Bir koşu toprağın içinden
Nereye vardı bu çürümek telaşı
Anladım…

Akatalpa, Sayı: 121, Ocak 2010

BÖCEK İMPARATORU

Sonra vazgeçiyorsun düşlemekten
Olmaz

Öyle kaynaşır ki göğsüne
O siyah kemiği kederin
Koyu bir uykuya dönüşür
Zamanla hayat

Uyanmak ağrılıdır çoğu kez
Anlamak uğraşı ister
Taşın içindeki evi
Sessiz işleyişini böceklerin
Ölüme rağmen değil
Ölüme bile anlatarak sevgiyi
Yaşayabiliriz

Lonca Edebiyat, Sayı: 1

DAR ALANDA YİTİŞMELER

Üzücü şeyler de var
Bütün palyaçoları yeryüzünün
Mesela
Beceriksiz bir intihar girişiminde

Aşk süsü sözcüklerin
Bir de kadınlar
Her şeyi bulanıklaştıran devinim
Bilsen ne çok sevinirim
Kendimi görünce suda

Kısa sürüyor böyle şeyler
Emekliye çıkınca kentin gulyabanileri
Bana düşer uykusuz çocuklara
Anlatılmak

Fazlası gibi nice şeylerin
Yalnızlığın da bir yükü var
Kolayca çıkılmıyor oyundan
Eğer geçmişse yaşınız otuzundan…

Akatalpa, Sayı: 118, Ekim 2009

DİDEM MADAK'I ARAMAK

Bir delilik üzere doğmuşum ben
Öznemi elmas sözleriyle bir kadın çizdi
Fiilsizliğim bütün parlamentolarında yeryüzünün
Soykırım ilan edildi

Artık sakıncalı bir şiir
Bütün çizgileri taşıran yalnızlık
Ne zaman uğrasam evinize
Beni hep o karşıladı

Uzayın sesinde açılan gedik
Boşluğu fethetmenin çaresizliğiydi
Seksen bir yıldız kaydı o gece
Kudüs’ün üzerinden
O sabah bütün çocuklar annesizdi

Tanrım bana şairsiz bir kavim bağışla
Ya da beni kavimsiz kıl…

“Koma” adlı kitabından

İYİ VE KÖTÜNÜN DÜĞÜN GECESİNDE

Berbat sesiyle kirlendi şarkılar
Şaşıracak değiliz
Kıyamet böyle mi gelir
Güle oynaya

Işıkların tedbirli yanışları
Suya değen beyaz bir yüzde
İncinir mi kuyuya düşen deli
Kimse kurtarmamışsa
Önce kendini

Bir gecenin önündeyiz
Az ileride zamanı ruhlarına kadar
Sokan dünyalılar
Desem ki
Bu bir düğündür
Herkes ortaya
Kimse bırakıp gelmiyor
Sesindeki yalnızlığı

En sevdiğim aşk repliği
Sen
Sapla boğazıma sessizliği
Bundan öte ölüdür
Her kelime…

Akatalpa, Sayı: 125, Mayıs 2010

MAD WORLD

Etrafımda hep tanıdık yüzler,
Yıpranmış yerler, yıpranmış yüzler,
Aydınlık ve erken bir gün yarışları için,
Hiç bir yere gitmezler,

Gözyaşları gözlüklerine dolar,
İfade yok, ruhlar yok,
Çevirdim kafamı, kederimde boğulmaya,
Yarın yok, yarın yok,

Bir tür eğlence buldum bunu,
Bir tür keder, üzüntü,
İçinde olduğum rüyalar,
En iyileriydi, şimdiye kadar,

Sana söylemek zordu bunu,
Hem, üstlenmek zordu,
Daireler içinde döner insanlar,
Buradalar,
Deli dünyada, deli dünyadalar,

Çocuklar bekliyorlar güzel günleri,
"Mutlu yıllar", "iyi ki doğdun",
Her çocuk anlıyor, "oturup dinlemeyi",
"Oturup dinlemeyi",

Okula gittiğimde ürkektim,
Kimse bilmedi beni,
"- Öğretmenim, söyle bana ödevimi!"
Gör beni, gör yüreğimi!"

Bir tür eğlence buldum bunu,
Bir tür keder, üzüntü,
İçinde olduğum rüyalar,
En iyileriydi, şimdiye kadar,

Sana söylemek zordu bunu,
Hem, üstlenmek zordu,
Daireler içinde döner insanlar,
Buradalar,
Deli dünyada, deli dünyadalar

-Gary Jules, Mad World-

MOR DÎVAN

Karanfili anlıyorum bundan
Ve uzakta yanmasını
Herkesin yüzünde çalkalanan mevsim
Islak bir didişmedir omurgamda

Ayaklarıma bıraktığın çöl saati
Kum ve hafıza
Örtünmez bacaklarım birbirine
Çemberi tamamlıyor bulut ve güneş
Gitmek kalbinin bütün harflerinden
Suskunluk

Sürekli ağrısı dudakların
Yanılmak eğilimindeyiz gece ve yatak
Gözlerin yüzüme en uzak şehir
Üşür ruhun aynada bıraktığı renk
Çağrılmak ardından bir sesin
Ama
Benim adım yok.

Eliz Edebiyat, Şubat 2010

TÜR VE KÖKEN

O’na

Uyandığımda
Yepyeni bir göğüsle kucaklaşır nefesim

İlerleriz güneşle bir
Öyle kolay değil
Nice gölgenin şeklini alır evren

Eğilmiş dut ağaçları
Sarkıyor yağmuruna her şeyin
Ve evlerin içi ıslanıp duran
Gümüş bir anlamın parlaması
İkiye böler gökyüzünü
Gök sende yüzün bende kalır

Geceye uzar yalnızlığın saçları
Suların yüreğinde fısıldaşan taşlar
Geldiği yolu gösterir zaman
Bakamam ki
Gözlerimde olmadık yerlerin
Yaraları açar

Anlarım o an dinmeyen telaşını
Böceklerin…

Hayal Dergisi, Ocak-Şubat 2010

YOKLUK TAŞINMASI

Yeni bir dil bul bu sessizlik içinde
Bir çocuk ağzımdaki mührü kırsın

Anlarım yeniden ve yeniden
Bu bulut döndükçe yerküreyi
Bu böcek her akşam toprağın kalbine
O naif tümceyi gizler

Büyürüm sokaklarını kentin
Caddelerini
Evlerde ve insanlarda bir karanlık
Beni seyreder
Ne kadar da kalabalığız hâlbuki
Oysa herkes herkesi önce
Yalnızlığa terkeder…


Varlık, Eylül 2009


Hiç yorum yok: