(28 Şubat 1985 - )
Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa,
Bireylikler, Çıngar, Eliz Edebiyat, Hayal, Ihlamur,
Lonca Edebiyat,, Onaltıkırkbeş, Sincan İstayonu, Şiirsaati, Varlık, Yeniyazı vb.
gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Koma (2011, Zımba Kitap, Bursa)
Şiirlerinden
Seçmeler:
AYRILIKLARIN
EVİ
Yaz için söylenenler aklımda
Aşk için de
Şurası bir gerçek
Kimse düşmeden bilmez
Bilmeyecek
Güneşte biriken zamana taşıyor
Gölgelerin imecesi
Kimse sormasa da söylüyorum
İyi değilim
Ruhumu değiştim bulutla
Bir ağaçla gövdemi
Yine de düşüyorum oraya
Kalbim:
Tüm ayrılışların evi.
Onaltıkırkbeş
dergisi, Sayı: 34
BİR
KOŞU İÇİNDE
Çürüyen yerlerimi hayat sandım
Sarıldım kollarıma delice
Bir koşu güneşin ardından
Nereye vardı duvarların terlemesi
Baktım
Geceyi üstüme giydirmeyin
Uykusunu evlerin
Bir düşe kaçmak istiyorum
Öğret bana yürümeyi
Taşta, demirde ve insanda
Sonra al benden bu tuhaflığı
Yalnız ve uyuşmuş zamanın
Çizgilerini
Islanan yerlerimi utanç sandım
Sarındım ağaca ve buluta
Bir koşu toprağın içinden
Nereye vardı bu çürümek telaşı
Anladım…
Akatalpa,
Sayı: 121, Ocak 2010
BÖCEK İMPARATORU
Sonra vazgeçiyorsun
düşlemekten
Olmaz
Öyle kaynaşır ki
göğsüne
O siyah kemiği
kederin
Koyu bir uykuya
dönüşür
Zamanla hayat
Uyanmak ağrılıdır
çoğu kez
Anlamak uğraşı
ister
Taşın içindeki evi
Sessiz işleyişini
böceklerin
Ölüme rağmen değil
Ölüme bile
anlatarak sevgiyi
Yaşayabiliriz
…
Lonca Edebiyat, Sayı: 1
DAR ALANDA YİTİŞMELER
Üzücü şeyler de var
Bütün palyaçoları
yeryüzünün
Mesela
Beceriksiz bir
intihar girişiminde
Aşk süsü
sözcüklerin
Bir de kadınlar
Her şeyi
bulanıklaştıran devinim
Bilsen ne çok
sevinirim
Kendimi görünce
suda
Kısa sürüyor böyle
şeyler
Emekliye çıkınca
kentin gulyabanileri
Bana düşer uykusuz
çocuklara
Anlatılmak
Fazlası gibi nice
şeylerin
Yalnızlığın da bir
yükü var
Kolayca çıkılmıyor
oyundan
Eğer geçmişse
yaşınız otuzundan…
Akatalpa, Sayı: 118, Ekim 2009
DİDEM MADAK'I ARAMAK
Bir delilik üzere
doğmuşum ben
Öznemi elmas
sözleriyle bir kadın çizdi
Fiilsizliğim bütün
parlamentolarında yeryüzünün
Soykırım ilan
edildi
Artık sakıncalı bir
şiir
Bütün çizgileri
taşıran yalnızlık
Ne zaman uğrasam
evinize
Beni hep o
karşıladı
Uzayın sesinde
açılan gedik
Boşluğu fethetmenin
çaresizliğiydi
Seksen bir yıldız
kaydı o gece
Kudüs’ün üzerinden
O sabah bütün
çocuklar annesizdi
Tanrım bana şairsiz
bir kavim bağışla
Ya da beni kavimsiz
kıl…
“Koma” adlı kitabından
İYİ VE KÖTÜNÜN DÜĞÜN GECESİNDE
Berbat sesiyle
kirlendi şarkılar
Şaşıracak değiliz
Kıyamet böyle mi
gelir
Güle oynaya
Işıkların tedbirli
yanışları
Suya değen beyaz
bir yüzde
İncinir mi kuyuya
düşen deli
Kimse kurtarmamışsa
Önce kendini
Bir gecenin
önündeyiz
Az ileride zamanı
ruhlarına kadar
Sokan dünyalılar
Desem ki
Bu bir düğündür
Herkes ortaya
Kimse bırakıp
gelmiyor
Sesindeki
yalnızlığı
En sevdiğim aşk
repliği
Sen
Sapla boğazıma
sessizliği
Bundan öte ölüdür
Her kelime…
Akatalpa, Sayı: 125, Mayıs 2010
MAD WORLD
Etrafımda hep
tanıdık yüzler,
Yıpranmış yerler,
yıpranmış yüzler,
Aydınlık ve erken
bir gün yarışları için,
Hiç bir yere
gitmezler,
Gözyaşları
gözlüklerine dolar,
İfade yok, ruhlar
yok,
Çevirdim kafamı,
kederimde boğulmaya,
Yarın yok, yarın
yok,
Bir tür eğlence
buldum bunu,
Bir tür keder,
üzüntü,
İçinde olduğum
rüyalar,
En iyileriydi,
şimdiye kadar,
Sana söylemek zordu
bunu,
Hem, üstlenmek
zordu,
Daireler içinde
döner insanlar,
Buradalar,
Deli dünyada, deli
dünyadalar,
Çocuklar
bekliyorlar güzel günleri,
"Mutlu
yıllar", "iyi ki doğdun",
Her çocuk anlıyor,
"oturup dinlemeyi",
"Oturup
dinlemeyi",
Okula gittiğimde
ürkektim,
Kimse bilmedi beni,
"- Öğretmenim,
söyle bana ödevimi!"
Gör beni, gör
yüreğimi!"
Bir tür eğlence
buldum bunu,
Bir tür keder,
üzüntü,
İçinde olduğum
rüyalar,
En iyileriydi,
şimdiye kadar,
Sana söylemek zordu
bunu,
Hem, üstlenmek
zordu,
Daireler içinde
döner insanlar,
Buradalar,
Deli dünyada, deli
dünyadalar
-Gary Jules, Mad
World-
MOR DÎVAN
Karanfili anlıyorum
bundan
Ve uzakta yanmasını
Herkesin yüzünde
çalkalanan mevsim
Islak bir
didişmedir omurgamda
Ayaklarıma
bıraktığın çöl saati
Kum ve hafıza
Örtünmez bacaklarım
birbirine
Çemberi tamamlıyor
bulut ve güneş
Gitmek kalbinin
bütün harflerinden
Suskunluk
Sürekli ağrısı
dudakların
Yanılmak
eğilimindeyiz gece ve yatak
Gözlerin yüzüme en
uzak şehir
Üşür ruhun aynada
bıraktığı renk
Çağrılmak ardından
bir sesin
Ama
Benim adım yok.
Eliz Edebiyat, Şubat 2010
TÜR VE KÖKEN
O’na
Uyandığımda
Yepyeni bir göğüsle
kucaklaşır nefesim
İlerleriz güneşle
bir
Öyle kolay değil
Nice gölgenin
şeklini alır evren
Eğilmiş dut
ağaçları
Sarkıyor yağmuruna
her şeyin
Ve evlerin içi
ıslanıp duran
Gümüş bir anlamın
parlaması
İkiye böler
gökyüzünü
Gök sende yüzün
bende kalır
Geceye uzar
yalnızlığın saçları
Suların yüreğinde
fısıldaşan taşlar
Geldiği yolu
gösterir zaman
Bakamam ki
Gözlerimde olmadık
yerlerin
Yaraları açar
Anlarım o an
dinmeyen telaşını
Böceklerin…
Hayal Dergisi, Ocak-Şubat 2010
YOKLUK TAŞINMASI
Yeni bir dil bul bu
sessizlik içinde
Bir çocuk ağzımdaki
mührü kırsın
Anlarım yeniden ve
yeniden
Bu bulut döndükçe
yerküreyi
Bu böcek her akşam
toprağın kalbine
O naif tümceyi
gizler
Büyürüm sokaklarını
kentin
Caddelerini
Evlerde ve
insanlarda bir karanlık
Beni seyreder
Ne kadar da
kalabalığız hâlbuki
Oysa herkes herkesi
önce
Yalnızlığa
terkeder…
Varlık, Eylül 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder