(1987, Edirne - )
JINHA’da (Kadın Haber Ajansı) LGBT muhabirliğini sürdürüyor.
Ödülleri: 2011 yılında “Gökkuşağı
Gece Çıkar” isimli şiir kitabıyla Cemal Süreya Başarı Ödülü’nü kazandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Gökkuşağı Gece Çıkar (2011, Ihlamur Kitap, İst., 64 s.)
& Yitik Ayetler (2013, Tilki Kitap, İst., 64 s.)
Kaynaklar:
A http://umitmanay.blogspot.com.tr/
Şiirlerinden
Seçmeler:
CİHANGİR
ÇİFT TARAFLI AHİRET
Kazanılmış nefretlerin övüncü
Korkak; nefessiz…
Birşeyleri unutmak istercesine,
Aynı semtte gidip geliyorum.
Cihangir çift taraflı bir ahiret;
Arka yüzü cehennem, ön yüzü cennet.
Peydahlanmamış her çocuk hotel odalarında
kalıyor.
Kan kokusu bulaşıyor çarşaflara…
Sokaklar cinayetleri kusuyor,
Kusuyor yalnızlıklarını istiklale kadar.
Pencereden aşağı bakıyorum,
Ben de kusuyorum boğaza kadar.
Yol boyu martıları, deniz analarını
kusuyorum grimsi.
Ece Ayhan’ı, Orhan Veli’yi ve kusuyorum
İlhan Berk’i Pera sıyla.
Bedenlerle örülü bir mezarlıkta uyuyorum,
korkuyorum, ürküyorum.
Ne kadar susarsak o kadar yaşayacağız.
Ve aslında susarak da var gücümüzle
haykıracağız onlara.
Aşk; her şeyden kaçıp cihangire saklanmış
olabilir mi?
Bence burada, bir tinercinin gözünden
bakıyor şuh binalara.
DENİZKIZI
İLAHİSİ
İçimde
açılan o büyük kapıya son kez gözlerimi kapatıp dayanmak istiyorum,
Kapalı
kapıları açmak ya da aralamak adına…
Sonsuzluğa
akan bir şelalenin altında yıkanıyorum.
Ruhumdaki
kirler tanrının yüreğine akıyor arınmak adına.
Tarifsiz
bir şey bu;
Dokunmak
gibi, hissetmek gibi…
Avuçlarını
bir tennure ’ye bağışlamak.
Haddim
yok. Her yerim denizkızlarının sürdüğü tuz parfümü.
Çağırıyorum
onları…
Gel!
Zindandayım, Karanlıkta… Gün ışığına, balıklara öyle hasretim ki!
Üniformalılar
köyümüzü insanlara açtılar. Balıkları yakalayıp kızgın yağlara attılar.
Vahşet
bu! Katliam…
Doğa
Anne intikam alacak, sinirleri bozulunca toprak kalbi hızlı atar onun.
Depremler
olacak… içine çekecek insanları…
Okyanusları
ayaklandıracak, sular yutacak onları.
Bağışla
beni Anne; ben âşık oldum.
Güvenmemeliydim
onlara.
Su
çok az kaldı pullarımın arasında, öleceğim…
Son
şarkım bu; son ilahi dua Babama.
SEYYAH
Bir
seyyah tanıdım,
Altı
yerinde bilinmemiş kıtalar
Bu
ninni, bu uyku
Esir
gözkapakları bir “yum” demeye
Dudaklarında
defnenin yakamozu
Teninde
kor ateş volkanik dağlar misali.
Kurdun…
Bir
kurşun asker gibi kurup bıraktın beni.
Sol
– sağ, sol – sağ…
Durdum.
Öyle
büyük laflar etmeyeceğim,
Sev
ulan yeter beni…
Arabesk
gibi sev, Orhan gibi, Bergen gibi..
“Aşk”
derken titresin sesim.
Tıpkı
“anneciğim” der gibi…
Bak
İzmir tutuştu her şeyiyle…
Çingene
ruhum isyanını koydu karanlığa.
Başladı
çıplak ayakla dansa.
“Ay”
dansöz, yıldızlar seyirci.
Kirpiğini;
bir kibrit kutusuna koydum,
Kahve
içtiğimiz bardakları da çaldım.
Dudağının
değdiği izmariti kıskanır oldum.
Ama
biliyorum ki;
Senin
kalbinde ruj lekeleri var,
Saklayamazsın
ki!
Çocuksun
sen,
Otuz
bir yaşında koca bir çocuk.
Kızmayacağım
sana…
Hadi
söndür sigaranı kalbimde,
Söndür
ışıkları, söndür geceyi,
Mumlar
erisin buruşmuş çarşaflardan içeriye.
“Yitik
Ayetler” adlı kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder