25 Nisan 2018 Çarşamba

MAHMUT BIYIKLI




(1976, Develi / Kayseri - )


      
       Şair ve yazar. Yükseköğrenimini Marmara Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nde tamamladı. Öğrencilik yıllarında çeşitli sivil toplum kuruluşlarında kültür sanat faaliyetlerinde bulundu, dergiler çıkardı. Uzun yıllar Yeni Dünya Dergisi ve Seyr FM’in Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüttü. Mavi Yayıncılık’ta İstanbul Dergisi’nde editörlük yaptı. Hanımefendi, Beyza Çocuk ve Gençdoku Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürlüğü vazifesinde bulundu. “Yaşayan Hatıralar” Radyo programı 2011 yılında “Yılın Radyo Programı” ödülüne layık görüldü. Belgesel metin yazarlığı yaptı. Ulusal ve Uluslararası Kültürel organizasyonlarda Koordinatör olarak birçok projeyi hayata geçirdi. Halen Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı, İSTMEM Edebiyat Akademisi Müdürü, Akit TV Kültür Dünyası Programcısı ve Yeni Birlik Gazetesi yazarıdır.
       Şiirleri çocuk dergilerinde, kültür sanat yazıları muhtelif dergilerde yayınlanmaktadır. Bazı resmî ve özel kurumlara Kültür Sanat Danışmanlığı yapmaktadır.
Yapıtları:
      Deneme, İnceleme Kitapları:
& İhtişamlı Tarihimizden Muhteşem Öyküler (2015, Mavi Yayıncılık, İst., 80 s.)
& Şehrin Kaybolan Efendileri (2017, Post Yayın, İst., 238 s.)
       Söyleşi Kitapları:
&  Yaşayan Hatıralar (2018, Okur Kitaplığı, İst., 152 s.) 
       Anı Kitapları:
& Hak Dostlarından Hatıralar (2008)
       Çocuk Kitapları:
& Teravihte Gülen Çocuklar (2015)
       Antoloji:
& Şehir Şiirleri Antolojisi (2016, Mavi Yayıncılık, İst., 80 s.)

AZİZA RÜYA




(1968, İstanbul - )


       İstanbul Üniversitesi'nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi eğitimi aldı. Uzun yıllar antikacılık yaptı. İki çocuk annesi.
       İlk şiiri, 1991 yılında Sonbahar dergisinde yayımlandı. Öyküleri ve yazıları Karabatak vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Öykü Kitapları:
& Hicaz Koro (2016, Şule Yayınları, İst., 108 s.) 

SELÇUK UÇKU



(1944, Kırklareli - )


       Mimar, ressam, müzisyen, öğretmen, şair. Bakırköy Lisesi'ni bitirdikten sonra 1964 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü'ne girdi. Ressam Adnan Çoker ve Zeki Faik İzer galerilerinde iki yıl karakalem resim eğitimi gördü. Edip Hakkı Köseoğlu'ndan suluboya öğrendi. 1970 yılında aynı okulun Yüksek İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Mezuniyetinden bu yana eğitmenlik ve resim çalışmalarını sürdüren Uçku, altı kişisel sergi açtı, 200'den fazla yurt içi ve yurt dışı karma sergiye katıldı. GESAM (Türkiye Güzel Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), Ressamlar Derneği, Mimar Sinan Üniversitesi Mezunlar Derneği üyesi. İstanbul’da yaşıyor.
       Konularını doğal ve kültürel varlıklarımızdan aldığı suluboya resim çalışmalarını aralıksız olarak sürdürüyor. Halen özel resim dersleri vererek ressam yetiştiren Uçku, Çatı Sanat Galerisi, Pera Sanat ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
       Selçuk Uçku’nun yayımlanmış 6 adet şiir kitabı bulunuyor.

İRFAN ALKAYA



Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Ters Horoz (1967, Hüsnütabiat Matbaası, İst., 31 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

GANGESTER

Bir gün
Gidiyordum "Mançester"de
Bir gangester gördüm
Yatıyordu yerde

Ey Mançester Mançester
Bu ne biçim gangester
paçasını almışlar
Aşşık kemiği nerde.  

24 Nisan 2018 Salı

ÖMÜR KARAKAYA



(21 Ekim 1993 - )


       AT Dergi’nin yayın yönetmenliğini yapıyor. Vansesi gazetesinde köşe yazarı. Van’da yaşıyor.   
       Yasakmeyve dergisinin “Vaat Edilmiş Sayfalar” bölümünde (Sayı: 87, Temmuz-Ağustos 2017) “Plak” başlıklı şiiri yayımlandı. Şiirleri ve yazıları Anbean, Lemur,  Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

MAGMATİK TRAVMALAR

korkunç ölülerin kanları akıyor geceden
ve senin gözlerin
kahverengi bir magmadan çağırıyor tüm ölüleri canlanmaya
oysa benim vaktim yok
kendimi kırık bir darbukayla aldatmaya

senin nazarında deliliğin acıyan nasırları
hiçte tahammülüm yok şahlanmaya
aşina etmekteyim kendimi
bunaltının boş kovanına
yüksek hakikate
ve gözlerinden akan lavlara

biliyorum içimde mayhoş nitelikler çıkmayacak
senin lavları alıp peşinden giden krozomlarında
deniz kenarında cesetler boğuluyor
çıkarılıyor benim siyah şiş cesedim
biz iki pınarın aktığı birikinti bile olamayız
esrarengiz aşklar birikintide boğulur

yakma beni
lavlarla ıslanma
yalçın tabutlar elinde kalır
yaralı dualar bedenini magmalar
ve yer..

ÖLÜLER CİNAYET MASASINDA DELİRİR

takvimler ölü yaprağını delirtir anın
anlar bana baki vücudumun miğferi
bakışınla deliren gün
bir otogarın kırılmış velvelesi
gözlerinin içinde binlerce denklem kırgın
bana kalsa bozgun
çıplak acılarla bedenimi topluyorlar
dünya savaşları mağduru bir çıplaklık
dağılan mutlulukla kırılmış bir yazının intikalinde
katil aranmıyor
katil aklanıyor
cinayetimin masasında
aklım kanasın bari öyle kapansın ıhlamur yaraları
görgü tanıkları bitlerim
yalnızlığım benim tahterevallimin paslanmış suratı
tanrının da aklı kanıyor
ve kan yağıyor üzerimize
sen de kana kendini
ben sana tarafım
plastik göğsümde kanıyorsun sevgilim
kirli kanı temizleyen yoktur
ölüyorsun işte sevgilim
kana kendini..

PLAK

içinde siyah gülücükler olan
çok güzel düşler kuruyordum,
uyuyakalmadan sabahı bekler gibi
mazinin standart sapmalara uğramadan kapımı çaldığı gibi.

bir güzel nostaljik plak sesinin görüntüsü canlandı
saçlarımın en algısı açık köşelerinde,
bunun seninle bir bağlantısı olduğunu sanmıyorum
sanmadığım tüm perspektif yalanların içinden bakamadığım gerçekler gibi.

o nostaljik kıvılcımların içinden
sana sarılıp dayatamadığım tüm düzenin bana yansıtılmış yalanları
bir plak resmi gibi
dağladı gözbebeğimin ince mazisini.

şimdi dönüp arkama baktığımda anlıyorum
nostaljik bir kaostur plak,
durmadan seni  anımsatıyor
ciğerimin kurumuş dallarında..

Yasakmeyve, Sayı: 87, Temmuz-Ağustos 2017

EREN ŞAHİN



(1990, Wuppertal / Almanya - )


       2016 yılında Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.    
       Yasakmeyve dergisinin “Vaat Edilmiş Sayfalar” bölümünde (Sayı: 87, Temmuz-Ağustos 2017) “Helak Çocuklar Atlası” başlıklı şiiri yayımlandı. Şiirleri, Kıyı, Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı.


MERT MEVLÜT GÖKÇE



(21 Ocak 1994 - )


       Keçiören Fatih Sultan Mehmet Lisesi ve Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü mezunu. 2017 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans yapmaya başladı. Ankara’da yaşıyor.
       Yasakmeyve dergisinin “Vaat Edilmiş Sayfalar” bölümünde (Sayı: 88, Eylül-Ekim 2017) “Ezberlenmiş Ölüm” başlıklı şiiri yayımlandı. Şiirleri, Dergâh, Fayrap, Hece, İstanbul Birnokta, İtibar, Mahalle Mektebi, Sözcükler, Şiar, Temmuz, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Şiirlerinden Seçmeler:

BİLİNMEYEN ADRESLERDE

Kapı kapandı üzdün çıraklarla arkadaşlık edenleri
Yanlış zile basmaktan başka kusur yakışmadı sana
Gece gelen telefondan korktun gece gelen çocukluktan
Tarih kitapları büyük ihtilalden sonra seni hatırladı

Kapı kapandı iki küs kardeşti hep iki farklı yanın
Sana kalan miras, tüm bilimler boşa çıksın diye
Resmi evrak, imza boşluğu ya da tereddütler değil
Geçen günleri saçlarının uzamasından anlardın

Kapı kapandı dikkat çekmedi acıların yorgunluğun
Uzaktasın yok menekşelerine su verecek kimse
Merhameti cebinde pul gibi taşıyanlardan tören
Beklemedin sadece bir söz -verildiyse-

Her sevinç ertesi beliren terk edilmiş bir evdir
Diye bir mısraın yok varsa bir vesikalık ciddiyetin
Artık ne evham ne telaş bunca bıkkınlık atı
İlmin kapısıydı Ali, kalbinde hep açık kaldı

Dergâh, Sayı: 333, Kasım 2017

EZBERLENMİŞ ÖLÜM

                                                                 Kandemir ve Acer’e

Çocukların sırtındaki ezberler kaldırımlarda unutuldu
Rüyada rüyalarının özetini arkadaşlarına anlatamadan
Adının ilk sahibi biten şarkıların bitmediğini öğretecek
Bir çocuk bir çocuğa akşamları öldüğünü fısıltıyla söyleyecek

İsa var arkadaşım babası akşam onu ceketinin yanına asar
Ölmek istemez İsa belki güler ölüme komşu olmak ister
Annesi şifalı mevsimler gibi geçer miyop günlerden
Gözlerinde yetim kalan sulardan dünya sonsuz ellerinde ter

Türk Dili, Sayı: 781, Ocak 2017
Yasakmeyve, Sayı: 88, Eylül-Ekim 2017

ÖLÜM MİMARİSİ

Sesi gökdelenler gibiydi caddede
Gölgeliyordu uzaktan gelen cami sesini
Yorgun kahraman kentin telaşlı sinesinden
Bir genç kız kalbine giderken göğe yenildi

Eylüldü yağmur yağıyordu ve dolu
Çok ıslak çok kırmızı ölü çok ölü
Allah en büyüktür sıralamayı bozdu
Önce babalar gelirdi sonra akşam çünkü

Hece, Sayı: 249, Eylül 2017
Türk Dili, Sayı: 793, Ocak 2018

RESMİ SONUÇLAR

Nerede bulut nerede yağmur
Ölüm ilanıyla kayıp ilanı arasındaki fark
Birinde bulutlar gelir yağmur yağar
Birinde yağmur gelir yağar bulutlar

Bir isim bir isme değiyor gökyüzüne bak
Bir müezzin kadar kim uçurabilir kederini
Yüksek korkuluk: ömrün kadar uzundu kederin
Geç kaldın ötekilerce ezberlendi kanatsız mevsim

Kitapların bilmediği kuşlar gibi yaşadın
Kaldığın iki şık arasında kaybettin kimliğini
Bunları hep bakmadan söyledim bu kitabı
Bakmadım yoktu zaten hiçbir kuşun soyadı

Gizli hünerlerini ağlarken gösteren kapı
Manşetlere bakınca iş bırakan üzgün eczacılar
Evden çıkarken omzundaki kuşları kontrol eden sen
Yeni bir ölüm buldun saklayacaksın eskisinin yanına mı

Hayır, burada üzgün eczacı yok özür dilerim
Üzgün seçim üzgün tekrar üzgün şehirlilik
Özür dilerim hâlâ sevinçten bir ada var
Ne iyiydik dedi kuşlar genç mezarları beklerdik

Erken geldin kuşlar kendi yükseğinden düşerken
Giriş katta görünmeyen iyilik reddederken yukarıyı
Yetişemedi bizim kuşlar yine asansör hızına
Öldüler gelmeden ölümün resmî sonuçları

Nerede bulut nerede yağmur
Ölüm ilanıyla kayıp ilanı arasındaki fark
Birinde bulutlar gelir yağmur yağar
Birinde yağmur gelir yağar bulutlar

Türk Dili, Sayı: 791, Kasım 2017

ERCAN KAPLAN



(1985, Bigadiç / Balıkesir - )


       İlköğrenimini Cumhuriyet İlköğretim Okulu, ortaöğrenimini Cumhuriyet Lisesi’nde tamamladı. Kamu Yönetimi mezunudur. Çeşitli sürelerle Artvin, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şırnak’ta yaşadı. Halen İzmir’de yaşamaktadır.
       Sahne Tozu Tiyatrosu’nda iki yıl oyunculuk eğitimi aldı, bir yıl oyunculuk yaptı. ArtAcademy ve Başkent İletişim Akademisi gibi kurumlarda Oyunculuk/Dramatik Yazarlık/Yaratıcı Drama eğitimleri gördü. Çağrı Radyo’da şiir programı hazırladı ve sundu. Kültür Kentleri Birliği’nde, İzmir Temsilciliği; birkaç yerel gazetede köşe yazarlığı yaptı. Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği çatısı altında Genç Aktivistleri kurdu ve komite başkanıdır. İzmir’de şiir dinletileri gerçekleştirdi. 2014 yılında Tiyatro Yöngeç’i kurdu ve Genel Sanat Yönetmenliği’ni yapmaktadır.
       Şiire ilgisi ilkokul yıllarında başladı. Yasakmeyve dergisinin “Vaat Edilmiş Sayfalar” bölümünde (Sayı: 88, Eylül-Ekim 2017) “Öl ve Yaşa” başlıklı şiiri yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Ateşlere Verdin Yüreğini (2010, Bilgeoğuz Yayınları, 80 s.)
& İnançlar Mezarlığı (2012, Yeşil Elma Yayıncılık, 120 s.)

16 Nisan 2018 Pazartesi

FATMA ÖZKAYA



(1997 - )

       Fatih Gelenbevî Anadolu Lisesi mezunu. İstanbul Medeniyet Üniversitesi – Felsefe Bölümü’nde öğrenci.  
       Şiirleri Dergâh, İtibar vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Kaynaklar:
Şiirlerinden Seçmeler:

GÖK BORCU

Evinde kalabalık bir aileyi
ağırlar gibi dünya
Kaç kişi yaşadı, kaçı yaşar gibi
Üç elmayla geçindi, gök borcuyla

Üç ayaklı sandalyede
ha düştü, ha düşecek belli
Tanrıyı öldüren adamlar
Kalemiyle cahiliyeden beri

Yalnız bir dönüş var içinde
Bir dönüş, hırçın ve asi
Ne gelişinden haberdar
Ne bilir döneceği yeri

Dergâh, Sayı: 336

TEŞRİK

Gün ışığından esirgeyen
Gizli bir sığınaktı menzilin
Sen eğilip kalkardın
Karşında Allah vardı, avuçlarında biz
Kıpırdadıkça dudakların
Yıkılıp baştan yapılırdı evimiz

Sarı yaz ayrılıkları, bakışlar
Sahipsiz kalmış iki koku
Benim zaten
Sarılırken
Bir kolum bile yoktu

Saçlarımı saldıkça uyuyup uyandıkça
Sana dönüp baktıkça aklım hep bulanırdı

Hiç olmazsa ellerimi dedim
Tutup kurtar  bu çağdan
Bak toplamış eteklerini ayaksız koşuyor zaman

Kelimeler, gülüşler
Sevgiyle dolu iki kutu
Senin zaten
Giderken
Hiç ayağın yoktu

Bir gün kavga biter tebessümle gelirsin
Ben senin dönüşünü peki ya hangi camda?
Hangi camda beklesem pervazında gül açar
Ben üç gece beklesem sen beş gece gelirsin
Değilsen ki beklenen, beklemek haksız çıkar.

İtibar, Sayı: 75, Aralık 2017

UZAK

Saçların kara bir şelale gibi
Akar arasından parmaklarımın
Kollarımı açar beklerim seni
Küçülür küçülür birden sığarsın

Ne muhayyel adam ne rüya çocuk
Yüreğe saplanan dev bir acısın
Yerin sandığından büyük bir oyuk
Yokluğun bendedir, beklesin varsın

Bir akşam çağırsam kokun gelecek
Ne kadar uzaktan öpsem duyarsın
Üflesem bir nefste kaç mum sönecek
Elbet günü gelir, sen de yanarsın

Dergâh, Sayı: 329

15 Nisan 2018 Pazar

NİHAT HAYRİ AZAMAT




(23 Mayıs 1955, İstanbul - )


       Şair, araştırmacı. Eyüp Lisesi (1974), İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü (1978) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu (1983). İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nde kütüphaneci olarak çalıştı (1979-1985). “Anonim Tevarih-i Al-i Osman” konulu yüksek lisans çalışmasının ardından, “II. Murad Devri Kültür Hayatı” konulu çalışması ile doktorasını (1996) tamamladı. Halen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde öğretim görevlisi ve Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'nde inceleme redaksiyon kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır. TDV İslâm Ansiklopedisi'nde edebiyat ve tasavvuf tarihine dair çeşitli maddeleri yayımlanmıştır.
       İlk şiiri 1976 yılında Yeni Sanat dergisinde yayınlandı. Şiirleri ve yazıları “Düşünce, Fikir ve Sanatta Hareket”, Karabatak, Yedi İklim vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Fırtınayı Kucaklamak (1976)
& Kırklara Karıştı Deniz (İlk şiir kitabı “Fırtınayı Kucaklamak” ile sonraki şiirlerinden yapılan bir seçme; 1996, İz Yayıncılık, İst., 100 s.)
      İnceleme Kitapları:
& Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman  (1992, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, İst.)
Kaynaklar:
Hakkında Yazılan Yazılar:
Şiirlerinden Seçmeler:

GÖRDÜM GÖLGELERİN GELDİLER

gördüm
lâ süpürgesi elindeydi gittiğin her yerde ve illâ
gittiğin her yerden gölgelerini topladın

gölgelerin
tamam artık
yolun sonuna vardın    

geldiler 
ol da bir bak dediler
defter-i uşşak’ta var mıydı adın

ve gördün
duydular feryâd ü zârın çıkmış âsümâne dek
gölgelerle çok dolaşdın gelmedin divâne tek

bu beyit
kimin için yazılmıştı
anladın ve ağladın

defter-i uşşak’ta var mıydı adın

O DİYAR

                      Nâilî’ye

ey azizler
zekât-ı mey verilir
o diyardan gelmiştiniz

ey azizler
düşe kalka bu şehr içre haste-i gam
ve melâl dehlizlerinde kaybolan genci bulmak için gelmiştiniz

ey azizler
siz bütün yaralara merhemsiniz diye başlamak üzereyken söze
aşktır o aşktır aşk demiş gitmiştiniz

artık bu gence
zekât-ı mey verilir
o diyara dek gitmek kaldı