30 Ağustos 2008 Cumartesi

İlhan Berk'ten Madrigaller, Aforizmalar, Tümceler




İlhan Berk'ten Madrigaller, Aforizmalar, Tümceler


KUŞLAR ALTIN ARABALAR ELMAS GÖLGELER

II

Ne yazsak zamanı yazarız

(ordan bakıyoruz).

VII

Harftir
sesin
ve
sözün aslı.

XIII

Yeniden başlamak yoktur
iyisi mi
zamanın olmadığını söyleyelim.

XVII


Yokuşu inerken
sarıl ona

Çıkarken
gül.

XVIII

Ad
herşeydir.

XXI

Kuşların doğum gününde olacağım.

“Kuşların Doğum Gününde Olacağım” adlı kitabından


ŞİMDİ SİZİN OLDUĞUNUZ YERLER AKŞAMÜSTÜDÜR

1.Siz alazlar ışıltılar ve sonsuz zamandınız.

2.Biz o taşlar demirler körkuyulardık.

3.Küfü çarşafları çocukluk kokusunu içimize çekerdik.

4.Yakından bakıldığında değişir her şey.

5.Şimdi sizin olduğunuz yerler akşamüstüdür.

6.Size ‘gökyüzünün yarısı’ diye seslenirdim ve susmak bilmezdim.

“Kuşların Doğum Gününde Olacağım” adlı kitabından



6

İnsan eksiktir.

12

Adlandırılmayan yoktur.

21

Eşyada hep duru bir tat buldum.
Şaşılacak bir tansık da.
Bir çakıl taşının bir anlamı olmadığını kimse söyleyemez.

25

Hiçbir şey sadece şey değildir.

29

Varolan, sonsuzdur.

31

Yaşam, ölümündür.

37

Hep bir yerdeyiz. Bundan kurtuluş yok.
Hem burada olmayan hiçbir yerde olamaz.

38

Zamanı hep gündemde tutar ölüm.
Hiç de şaşmaz.

45

Yüz, dünyadır. Dünya dediğimizdir.
Dünyayı kuşanır yüz.
Dahası, yüzde dünya bütün çıplaklığıyla yaşanır.

47

İnsan eksiktir.

51

İstek yoksa,
ten ölüdür.

58

Yol düşüncesi, yolu sırtlanarak yürür.

69

Yazmak: Sessizliği kanatmak…
Hepsi bu.

82

Ölümü kimse bilmiyor.

85

Yaşama her yerde eşlik eden
ölümdür.

87

İnsan hep kendidir.

“Adlandırılmayan Yoktur” adlı kitabından


TÜMCELER DE YALNIZLIK ÇEKER

4

Bir tümce
bir şeyin nasıl olduğunu söyleyebilir

ne olduğunu değil.

UZUN KISA TÜMCE YOKTUR, TÜMCE VARDIR

1

Tümceler söz orduları kurarlar.

5

Bazı tümceler tutulmaz,
başlarını alıp giderler.

Gitmek her şeydir onlar için.

10

Yalnız geçmiş değil, yarın da uzaktır.
İkisi de karanlıktır
sonra da

11

Nerden bakarsak bakalım
Ölüm, kapalı kutu gibi sunulmuştur.
Çoğunda ölümsüzlükle örtbas
edilmiştir.

16

Ben uzun tümceleri severim.
Yükünü de hemen boşaltmasın isterim.



TÜMCELER BİR ADIM İLERİSİNİ BİLMEDEN YÜRÜR

1

Tümce,
kendini saklamalı.

Öyle kurulmalı.

16

Dil, yalnızca anlamla sınırlı değildir.

Dilin yurdu yoktur
Kopuk, bağımsız yaşar.


TÜMCELER YABANCIDIR

5

Varolmayan,
hiçbir yerde varolamaz.

6

Ad,
nesnenin adıdır.

19

Yüz, bir yorumlar yumağıdır.
Okumak gerekir.

“Tümceler Geliyorum” adlı kitabından

29 Ağustos 2008 Cuma

İlhan Berk'ten Şiirler






İlhan Berk'ten Şiirler

"NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM NE BÖYLE AYRILIKLAR"

Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm.

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni.

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.

“Köroğlu” adlı kitabından

PAUL KLEE’DE UYANMAK

Uyandım çiçek gibi dayanılmaz güzel kızlar
Ad Marginem'den asma köprüler kurmuşlar İstanbul'a
Nehirler, aylar çevirmişler o Ayla'lar, Münibe'ler
Tümü bir uzak denizde A'lar, V'ler, U'larla
Gece sarı bir evde bir iki yaprak evlerinin önünde
Açtı açacaklar dünyamızı açtı açacaklar

Bu denizi Ayla ayaklarını soksun diye getirdim
Bu dünyaları onun için açtım bu balıkları tuttum
Bir sabah çıkmak güneşler, aylar bir sabah çıkmak
Bir ağacı bu evleri sarı ters bir kuşu düzeltmek
Edibe bu sokağı al götür görmek istemiyorum
Edibe bu evleri Edibe bu göğü bu güneşleri Edibe
A'lar V'ler U'larla olmak Paul Klee'de uyanmak

“Galile Denizi” adlı kitabından
“ Requiem” adlı kitabından

BEN SENİN KRALLIĞIN ÜLKENE YETİŞTİM

Ben senin krallığın ülkene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.

Sen o çıktığım sularsın, zencim benim
Denize bakan evler gibiyim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.

Sen gittiğin o ülkesin varılmıyorsun
Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
Güzelliğin balıkları gibi İstanbul'un.

Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
Yankımış denizlere öbür kadınlara
Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış.

“Çivi Yazısı” adlı kitabından


NİGÂRİ

Nigâri, bir kâğıdı bir kalemi sevdi. Padişahları gördü Galata'dan. II. Selim'le ava çıktı.

I. François'yı, V. Charles'ı çizdi.

Büyük dedesi gibi satranç oynadı. Bir deniz kitabı yazdı. Bulunamadı.

Karanfili sevdi. Bunun için Barbaros'un, II. Selim'in eline karanfil verdi.

Kanuni'yi I. François'ya yazacağı mektubu düşünürken gördü. Kanuni onun için düşüncelidir. Gezdiği yerde yeşil bir dal vardır.

Padişahların yüzünü sevdi. Yavuz Sultan Selim* önünde bir elma gibi durmasını bilmedi.

İhtiyarlığında tanıdı Barbaros'u. Bu yüzden yeşil bir göğe bakar.

Ummanı dolaştı. Şiir yazdı.

Her sabah oturur kalemlerini sivriltirdi. Onun için eli hiç titremedi.

Neden sonra yeryüzüne bir Nigâri tavrı çıktı.

Artık Kanuni hep düşüncelidir. Doğan burunlu, seyrek dişlidir. Resimdeki gibidir.

II. Selim sarı pabuçlar giyer. Bir taşlığa basar. Ava çıksa bir adam sağ eliyle hedefi tutar.

Barbaros ne zaman arkasına bir şey giyse açık mavidir. Elini kaldırsa, otursa resimdeki gibi oturur.

Bir kâğıt üstündedir artık V. Charles. Başka hiçbir yerde de olmayacaktır.

Yavuz'un boyunu hiç bilmeyeceğiz.

Şimdi bir kuşbaz dursa, bıyığını bursa, yürüse, Nigâri tavrında yürür.

Şimdi Galata'da bir XV. yüzyıl denizi Nigâri'nin boyalarına giriyordur.

Sıkılıyordur bir kalem bir fırça bir kâğıt.


* Yavuz Sultan Selim sıkılgandı, İstanbul’a gizlice girdi. Okurken gözlük takardı.

“Şenlikname” adlı kitabından
“ Requiem” adlı kitabından

YAVAŞ YAVAŞ GEÇTİM KALABALIKLARIN ARASINDAN

Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından
bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen
geçtiği yeri
yavaş yavaş çıktım içimden. Dokundum
yavaş yavaş acıya, kuvarsa, şiire
yavaş yavaş tarttım suyu, anladım nedir ağırlık
kokular
coğrafya.
Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini
gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü
gördüm yinelemedi gördüğüm hiçbir şey
böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana
insanlaştırdım yavaş yavaş dışımı
böyle karıştım kalabalıklara
kalabalıklaştım böylece.

“Kül” adlı kitabından

GÜZEL IRMAK

Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
Bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
Tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız

“Güzel Irmak” adlı kitabından


ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

“Deniz Eskisi” adlı kitabından
“Requiem” adlı kitabından

ÇIKRIKÇILAR YOKUŞU

Ve yüzünü alıp çıktım. Öğleye doğruydu
Çıkrıkçılar yokuşuna yağmur yağıyordu

Ellerin ellerimde sessiz yürüyorduk ve
Kapkara bir oğlan durma bize bakıyordu

Tuhaf uzun bir sokaktı ve ben susuyordum
Bir kız memelerini bırakıp gidiyordu

Âşıktım ve hep seni soyuyordum aklımda
Bir adam çarşıyı üstümüze kapıyordu

Kadınların kızların ardından gittim durdum
Öptüğüm yerlerin içimde durulmuyordu

Üç kez yokuşu indim çıktım boncuklar aldım
Kocaman kırmızı ağzın ki hiç bitmiyordu

Akşama doğru bir aşçı dükkânına girdim
Sana benzeyen incecik atlar geçiyordu

Sonra birdenbire büyük bir sessizlik oldu
Bu dünyadan İlhan Berk geçti dedim yürüdüm.

"Aşıkane" adlı kitabından

İlhan Berk'in Ardından


İlhan Berk'in Ardından Dostları Ne Dediler.


Arif Damar:


İlhan Berk’in dünyamızdan göçtüğünü öğrendiğimde, önce şaşkınlık sonra derin bir üzüntüye gömüldüm. İlhan Berk, şairlerin içinde benim en eski arkadaşımdı. 40’lı yıllardan beri dostluğumuz vardı. Tanımadan önce de onun bir zamanlar çıkan Ses dergisinde şiirlerini okumuştum. İlhan Berk, şiirimizin yaşayan en büyük iki şairinden biriydi. Ötekisi bildiğimiz gibi Dağlarca’dır. Türk şiirini kuran şairler arasında andığım dostumun ölümü beni derinden etkiledi, Türk ve dünya şiirinin başı sağolsun.


Seyhan Erözçelik:


Her şeyden önce başımız sağolsun. Bir dönem kapandı. Ölümlere alışmıştık ama bana hep İlhan Berk sanki hiç ölmeyecekmiş gibi gelirdi. Sadece Türkiye’nin en büyük şairlerinden birini değil, çok yakın da bir arkadaşımı kaybettim.


Haydar Ergülen:


O şiiri özgürleştiren bir uçbeyiydi. Bir defa ben onun her zaman Türk şiirinden ileride bir şair olduğunu düşünmüşümdür. Yazdığı bütün dönemler buna dahildir. İster toplumculuk dönemi olsun, ister öncülerinden sayıldığı hatta aşırı uçlarından biri olarak adlandırıldığı İkinci Yeni olsun genel olarak hep Türk şiirinden ilerideydi. Onun yaşamından ve yapıtlarından tek başına bir Türk şiir tarihini okuyabiliriz. Etkilendiği ve etkilediği şairler bir araya geldiği zaman etraflıca bir Türk şiir tarihi çıkarabiliriz. O yüzden Türk şiirimizin gerçekten "Uç Beyi" nitelemesini hak eden bir şairdi.


Hilmi Yavuz: Şiirini çoğaltan bir şairdi


İlhan Berk, Türk şiirinin en özgün adlarından biriydi. Onun, şiirini sürekli olarak değiştirdiğini ve yeni arayışlara açık tuttuğunu biliyorum. Bu, Türk şiirinde çok görülen bir özellik değildir. Genellikle şairlerimiz belli bir ustalığa ulaştıktan sonra, o ustalığı devam ettirirler, tekrarlamakla yetinirler. İlhan Berk, sürekli şiirini değiştiren ve çoğaltan bir şairdi. Bir dostum ve ağabeyim olarak kendisini çok özleyeceğim.


Ahmet Oktay: Şiirlerini çok özleyeceğiz


İlhan Berk, çağdaşTürk şiirinin en verimli ve en değişken şairlerinden biriydi. Belki de en genç şairiydi demek lazım. İlhan, her yeniliğe açık ve hazır bir arkadaşımızdı. Çok üzgünüm. İlhan'ın şiirlerini çok özleyeceğiz.


Haydar Ergülen: Türk şiirinden daha ilerideydi


Cumhuriyet dönemi Türk şiirine tanıklık etmiş bir şair. Hatta yaşı Cumhuriyet'ten de büyük bir şair. Kendi kuşağım için şunu söyleyebilirim ki en önemli şairlerimizden biriydi. Örneklediğimiz ve kendini yenileyen bir şairdi ve sonuna kadar şairdi. Bütün şiir hareketlerini izlemiş, bazılarının içinde yer almış, bazılarına öncülük etmiş bir şair. Ben onun her zaman Türk şiirinden daha ileride bir şair olduğunu düşünüyorum.


Birhan Keskin: Çok canım yanıyor


Bu haber benim kendimi hazırladığım bir şeydi, fakat anladım ki böyle bir şeye hazırlanılamıyormuş. Çok üzgünüm ve çok canım yanıyor. Onu ve şiirini seven herkes için acı bir haber, ama benim için, Gonca Özmen ve Ahmet Güntan için biraz daha farklı bir acı. Son yıllarda çok yakın dostluğumuz vardı. O zaten büyük bir şairdi. Bana bir şey söylemek düşmez.


Ömer Erdem: Türkiye'nin en arayıcı şairlerindendi


İlhan Berk, Türkiye'nin en arayıcı şairlerindendi. Şifalı otları arar gibi aradı, Türkiye'de şiiri ve ismi sadece İlhan Berk olan bir şiir yazdı. Modern şiirimize bir başlangıç ve temsilci şair arayacak olsaydık kolaylıkla İlhan Berk'in ismini verebilirdik. Aynı zamanda iyi bir eleştirmendi. Şiire hem poetik bağlamda hem de Türk şiirinin bütünlüğüne bakmak bağlamında özgün bir üslup içinde yeni görüşler getirdi. Ondan ölümsüz bir mısra söylemek isterim: "Su Tanrı'nın yüzünü görmüştür".


Gonca Özmen: Koca bir suydu hiç dinmeyecek olan


İlhan Berk sözcüklerin hayatını yaşadı yeryüzünde. Hep arayışlar, yenilikler peşinde koştu. Koca bir suydu hiç dinmeyecek olan. Suyun toprakta kayboluşu gibi toprağa karışacak yavaş yavaş. Fakat eminim ki geniş zamanlı tümceler kurmaya devam edecektir İlhan Berk. Doğa ve şiir büyük aşığını kaybetti. Haydar Ergülen'in bir dizesi vardır: "Bir anıyı ağırlamakla geçen hayatlardanım". Sözcükler de ben de onun anısını ağırlamakla geçireceğiz hayatımızı.
Lale Müldür: 'Sevgili İlhan gidiyorsun ha'
Sevgili İ;lhan Berk sevgili İlhan Berk! Gidiyorsun ha gözlük/kasket bizi yavaş yavaş bırakıp? Pembe derin çıkardı senin esmer derin altından kuşa, kelebeğe, ağaca, bitkiye bakmadan gidiyorsun ha. Hepimizi yapayalnız öylesine bırakıp. "Bu dünya kadar eski bir şey yok."

İLHAN BERK




İLHAN BERK
(18 Kasım 1918, Manisa – 28 Ağustos 2008, Bodrum / Muğla)*


       Asıl adı Emrullah İlhan Birsen. N. İlhan Berk imzasını da kullandı. Hesna Hanım ile davavekili Veli Bey’in oğlu. Manisa’da 8 Eylül İlkokulu’nu ve Manisa Ortaokulu’nu bitirdi. Balıkesir Necatibey İlköğretmen Okulu’nu bitirdi. Giresun’un Espiye Bucağı’nda iki yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. 1943’te Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’nü bitirdi. 1945 – 1955 yılları arasında Zonguldak, Samsun, Kırşehir’de ortaokul ve liselerde Fransızca öğretmenliği, 1956 – 1969 yılları arasında Ankara’da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Yayın Bürosu’nda çevirmenlik yaptı. 1970 yılında emekli oldu. Bodrum’a yerleşti. Berk, bu tarihten sonra kendini tümüyle yazmaya verdi. Yalnız şiir ve şiire ilişkin yazılar yazdı. 6 yıl önce eşi Edibe Berk'i kaybeden İlhan Berk, Ahmet isimli bir erkek çocuk babasıydı. 19 Ağustos 2008’de durumunun ağırlaşması üzerine Bodrum Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Prostat kanseri ve kronik böbrek yetmezliği şikayetiyle tedavi gördüğü hastanede kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle 28 Ağustos 2008’de hayatını kaybetti. 30 Ağustos 2008’de Adliye Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Türbe Mezarlığı’nda toprağa verildi.
       İlk şiirlerini 1935’te Manisa Halkevi’nin çıkardığı Yeni Doğuş dergisinde yayımladı. Bu ilk denemelerini 1935’te Güneşi Yakanların Selamı adlı kitapta topladı. Bu kitabında yer alan şiirlerinde hece vezni kullandı. Sonsuzluk”, “kızıl”, “hulya”, “ateş” en sevdiği sözcüklerdi. Şairin, sembolist şiirden esinlenilmiş izlenimi veren imgeler yapmayı sevdiği, “Bir karanlık gecenin masmavi seherinde/Kızıl başörtünle gül yüzlü bahçede görün” mısralarında görülüyordu. Sonsuzluk”, “kızıl”, “hulya”, “ateş” en sevdiği sözcüklerdi. Şairin, sembolist şiirden esinlenilmiş izlenimi veren imgeler yapmayı sevdiği, “Bir karanlık gecenin masmavi seherinde/Kızıl başörtünle gül yüzlü bahçede görün” mısralarında görülüyordu. Günaydın Yeryüzü (1953) kitabından dolayı kovuşturmaya uğradı.
       1955 yılına kadarki dönemde toplumsal gerçekçi anlayışa bağlı ürünler verdi. Bu süreçteki ürünlerini Servet-i Fünun, Ses, Yığın, Yeryüzü, Kaynak, Yeditepe (1940-50) dergilerinde yayımladı. Destansı yönünün ağır bastığı ve “Türk Walt Whitman’ı” olarak adlandırıldığı bu dönemin ürünleri olan Günaydın Yeryüzü ve Türkiye Şarkısı, İstanbul’dan farklı olark İlhan Berk şiirinin “kırsal” ve “doğa”ya açıldığı şiirler olarak öne çıkar.
       Galile Denizi, İlhan Berk şiirinde bir dönemi kapayıp yeni bir dönemi açan karakteriyle ayırıcı öneme sahiptir. Şiirinin ikinci evresini oluşturan dönemde ‘İkinci Yeni’nin öncü şairi kimliğini öne çıkaran ürünler verdi. Şiirinin yapısal yanı ağırlık kazandı. Kendi şiirini kurarken düzyazı şiirlere, aforizmalardan harfleri, nesneleri, semtleri, bitkileri, otları, evleri, sayıları ve suyu sevmeye dek genişleyen çok kollu bir şiir ırmağı yarattı.
       Adı bir dönem İkinci Yeni akımıyla birlikte anılsa ve kendisi “İkinci Yeni’nin miladının ‘Saint Antoine’ın Güvercinleri’ şiiri olduğunu” iddia etse de, İlhan Berk şiiri sürekli olarak kendi yatağında akan, kendi kurallarını kendisi getiren bir şiir olma özelliğini korumuştur.
       İlhan Berk’in, kuşağının ve günümüzün şairlerinden ayrılan en önemli özelliği sürekli dil ve anlam arayışıdır.
       İlgi alanını şiirle kısıtlamayan ya da şiire malzeme sağlamak amacıyla kendini hemen hemen bütün ilgi ve etkilere açık tutan İlhan Berk, ilgi alanındaki bu çeşitlilik ve zenginliği şiirine olduğu kadar düzyazılarına da yansıtmış ve bu kimliğiyle Türk edebiyatının en üretken yazarları arasında yer almıştır. Otobiyografiden günce ve denemeye kadar edebiyatın diğer alanlarında da ürünler vermiştir. İlhan Berk, ilk başlarda şiirlerini ve kitaplarını resimlemekle başlayan resim tutkusu sergiler açacak aşamaya gelmiştir.
       Şiirleri, yazıları, çevirileri ve kendisiyle yapılan söyleşiler Adam Sanat, Akatalpa, Argos, Beyaz, Cumhuriyet, Cumhuriyet Kitap, Çığır, Dize, Düşün, E, Gergedan, Hürriyet, Hürriyet Gösteri, Kaynak, Kitap-lık, Le Poéte Travaille, Ludingirra, Milliyet, Milliyet Sanat, No, Oluşum, Pazarpostası, Sanat Olayı, Servet-i Fünun (Uyanış), Ses, Somut, Soyut, Sözcükler, Şiir Atı, Tercüman, Varlık, Vatan, Yaratım, Yasakmeyve, Yazko Edebiyat, Yeditepe, Yeni Biçem, Yeni Doğuş (Manisa Halkevi’nin çıkardığı dergi), Yeni Düşün, Yeni Ufuklar, Yenilik, Yeryüzü, Yığın, Yusufçuk vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı. Seçme şiirleri İspanyolca ve Fransızcaya çevrildi. Modern dünya şiirinin iki büyük şairi sayılan Arthur Rimbaud ve Ezra Pound’un kimi şiirlerini çevirerek kitaplaştırdı.
       Ödülleri: “Kül” adlı kitabıyla 1979 TDK Şiir Ödülü’nü, “İstanbul Kitabı” adlı kitabıyla 1980 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü, “Deniz Eskisi” adlı kitabıyla 1983 Yeditepe Şiir Armağanı’nı ve “Güzel Irmak” adlı kitabıyla 1988 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü (ödülü Ferit Edgü ile) aldı. 1987 yılında Dakar Üniversitesi’nden, 1998 yılında Bursa Uludağ Üniversite Senatosu tarafından “Fahri Edebiyat Doktoru” unvanı verildi. Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülleri içinde ‘Ustalara Saygı’ ödülünü aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Güneşi Yakanların Selamı (1935, Manisa Halkevi Yayını)
& İstanbul 1939-47 (1947, Sakarya Basımevi, Ank.)
& Günaydın Yeryüzü (1952, Yeditepe Yayınları)
& Türkiye Şarkısı (1953, Kaynak Yayınları)
& Köroğlu (1955, Seçilmiş Hikayeler Dergisi Yayınları (Dost), Ank.)
& Galile Denizi (1958, Varlık Yayınları, İst.)
& Çivi Yazısı (1960, Ataç Kitabevi Yayınları, İst.)
& Otağ (1961, Gergedan Yayınları, İst.)
& Mısırkalyoniğne (1962, Dost Yayınları, İst.)
& Âşıkane (1968, de Yayınevi, İst.)
& Şenlikname (1972, Yeditepe Yayınları, İst.)
& Taşbaskısı (1975, Yapıt Yayınları, İst.)
& Atlas (1976, Ada Yayınları, İst., 192 s.)
& Kül (1978, Ada Yayınları, İst., 118 s.; 1979 TDK Şiir Ödülü)
& İstanbul Kitabı 1947-80 (1980, Ada Yayınları, İst.; 1980 Behçet Necatigil Şiir Ödülü)
& Kitaplar Kitabı (1981, Yazko Yayınları, İst.)
& Deniz Eskisi / Şiirin Gizli Tarihi (1982, Adam Yayınları, İst.,118 s.; 1983 Yeditepe Şiir Armağanı)
& Günaydın Yeryüzü (1982, Adam Yayınları, İst.; Toplu şiirleri; Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu kitaplarının toplu basımı)
& Galile Denizi (1982, Adam Yayınları, İst.; Toplu şiirleri; Galile Denizi, Çivi Yazısı, Otağ, Mısırkalyoniğne kitaplarının toplu basımı)
& Âşıkane (1982, Adam Yayınları, İst.; Toplu şiirleri; Âşıkane, Şenlikname, Taşbaskısı kitaplarının toplu basımı)
& Delta ve Çocuk (1984, Adam Yayınları, İst.)
& Galata (1. baskı: 1985, Adam Yayınları, İst.; YKY’de gözden geçirilmiş 1. baskı: 2000, İst., 188 s.)
& Güzel Irmak / Şairin Kanı (1988, Adam Yayınları, İst.; 1988 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü)
& Pera (1. baskı: 1990, Adam Yayınları, İst.; YKY’de gözden geçirilmiş 1. baskı: 2000, İst., 188 s.)
& Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum (1993, Adam Yayınları, İst.)
& Avluya Düşen Gölge (1996, Adam Yayınları, İst., 120 s.)
& Şeyler Kitabı Ev (1997, Sel Yayınları, İst.)
& Seçme Şiirler (1997, Adam Yayınları, İst.)
& Çok Yaşasın Sayılar (1998, Adam Yayınları, İst., 96 s.)
& Eşik 1947-1975 / Toplu Şiirler I (1999, YKY, İst., 408 s.; İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu, Galile Denizi, Çivi Yazısı, Otağ, Mısırkalyoniğne, ‘Aşıkane, Şenlikname, Taşbaskısı adlı şiir kitaplarının toplu basımı)
& Aşk Tahtı 1976-1982 / Toplu Şiirler II (1999, YKY, İst., 384 s.; Atlas, Kül, Deniz Eskisi, Şiirin Gizli Tarihi adlı şiir kitaplarının toplu basımı)
& Akşama Doğru 1984-1996 / Toplu Şiirler III (1999, YKY, İst., 292 s.; Delta ve Çocuk, Güzel Irmak / Şairin Kanı, Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum, Avluya Düşen Gölge adlı şiir kitaplarının toplu basımı)
& Şeyler Kitabı (2002, YKY, İst., 436 s.; Bir Şey Olanlarla Bir Şey Olmayanlar, Ev, Çok Yaşasın Sayılar adlı şiir kitaplarının toplu basım)
& Delta / Toplu Şiirler (İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkiye Şarkısı, Köroğlu, Galile Denizi, Çivi Yazısı, Otağ, Mısırkalyoniğne, ‘Aşıkane, Şenlikname, Taşbaskısı, Atlas, Kül, Deniz Eskisi, Şiirin Gizli Tarihi, Delta ve Çocuk, Güzel Irmak, Şairin Kanı, Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum, Avluya Düşen Gölge, Bir Şey Olanlarla Bir Şey Olmayanlar, Ev, Çok Yaşasın Sayılar, Galata, Pera adlı şiir kitaplarının toplu basımı 2003, YKY, İst., 1922 s.)
& Requiem (2004, YKY, İst., 136 s.)
& Kuşların Doğum Gününde Olacağım (2005, YKY, İst., 114 s.)
& Adlandırılmayan Yoktur (Aforizmalar; 2006, YKY, İst., 128 s., Desenler: İlhan Berk)
& Tümceler Geliyorum (2007, YKY, İst., 114 s.)
& Bir Yeryüzü Tanığı - Seçme Şiirler (Hazırlayan: Güven Turan; 2009, YKY, İst., 112 s.)
& Çiğnenmiş Gül (Hazırlayan: Gonca Özmen; 2011, YKY, İst., 64 s.)
      Yabancı Dilde Yapıtları:
& Estanbul/İstanbul (1988, Madrid)
& Histoire Secréte de la Poésie/Şiirin Gizli Tarihi (1991, Paris, Arfuyen)
& Poemas/Şiirler (1992, Madrid)
& Rio Hermoso/Güzel Irmak (1995, Madrid)
& Selected Poems / Seçme Şiirler (2004, New York)
      Deneme, Günlük, Otobiyografi, Anlatı, Söyleşi Kitapları:
& Uzun Bir Adam (1982, Yazko Yayınları, İst.)
& Şifalı Otlar Kitabı (1982, Karacan Yayınları, İst.)
& El Yazılarına Vuruyor Güneş 1955-1990 (1.baskı: 1983, Tan Yayınları, İst.; genişletilmiş baskı: 1992, YKY, İst., 210 s.)
& Şairin Toprağı (1992, Simavi Yayınları, İst.)
& İnferno (1994, YKY, İst., 176 s.)
& Kanatlı At (1994, YKY, İst., 185 s.)
& Logos (1996, YKY, İst., 61 s.)
& Poetika (1997, YKY, İst., 58 s.)
& Kült Kitap (1998, YKY, İst., 412 s.)  
&Lettera Amorosa (2005, Hayy Kitap, İst., 48 s.)                                                                                   Mektupları:
& Enis Batur’a Mektuplar 1975-2005 (2014, Noktürn Yayınları: 10, Mektup: 1, İst., 232 s.; Genel Yayın Yönetmeni: Harun Atak, Kapak Tasarımı: Suna Hökenek, Kapak Görseli: İlhan Berk)
      Antolojileri:
& Başlangıcından Bugüne Beyit Mısra Antolojisi (1960, Varlık Yayınları, İst.)
& Aşk Elçisi (1965)
& Dünya Edebiyatından Aşk Şiirleri (1968, Varlık Yayınları, İst.)
& Dünya Şiiri Antolojisi (1974)
& Başlangıcından Bugüne Fransız Şiiri Antolojisi (2001, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İst., 364 s.)
& Güldeste (2003, Gendaş Kültür Yayınları, İst.)
      Çevirileri:
& Bellac Apollonu / J. Giraudoux (1950, MEB, Ank.)
& Seçme Şiirler / Arthur Rimbaud (1962, de Yayınları, İst.)
& Yerma / Federico Garcia Lorca (1962, Varlık Yayınları, İst.)
& Seçme Kantolar / Ezra Pound (1969, de Yayınları, İst.)
& Illaminations / Arthur Rimbaud (1971, Yeditepe Yayınları, İst.)
& Bernardo Alba’nın Evi / Federico Garcia Lorca (1981, Devlet Tiyatroları, Ank.)
& Asılı Eros (1996, YKY, İst.)
       Hakkında Yazılan Kitaplar:
& A’dan Z’ye İlhan Berk / Hazırlayan: Selahattin Özpalabıyıklar (2003, YKY, İst.; Kitap-lık dergisinin armağanıdır. Sayı: 64, Eylül 2003)
& & İlhan Berk'i Derleyip Toplama Denemesi / Eser Gürson (2007, YKY, İst.; Kitap-lık dergisinin armağanıdır. Sayı: 103, Mart 2007)
Kaynaklar:
A   Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Cilt: I / 1. baskı: 2001, YKY, İst., s: 170-174
A  Kanatlı At / İlhan Berk / 1994, YKY, İst., 185 s.
A  Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi / Memet Fuat / 12. baskı: 1998, Adam Yayınları, İst., s: 332-344
A  Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi / Memet Fuat / Genişletilmiş 5. baskı: 2000, Adam Yayınları, İst., 1. cilt, s: 466-483
A  Cumhuriyet Dönemi Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi / Metin Celâl / 1. baskı: 1998, Papirüs Yayınları, İst., s: 143-151
A  Türk Edebiyatından Aşk Şiirleri Antolojisi / Metin Celâl / 1. baskı: 2001, Alfa Yayınları, İst., s: 205-208, 403
A  Yüzyılın Türk Şiiri (1900 – 2000) / Hazırlayan: Mehmet H. Doğan / 2001, YKY, İst., 1. Cilt, s: 450-462
Hakkında Yazılan Yazılar:
1 Alper Çeker, Sevgilim Retorik ya da / Yasakmeyve, Sayı: 2, Nisan-Mayıs 2003, s. 105-110
1 Ülkü Başsoy, İlhan Berk’li Oyunluklar: 1955-2008, Yeniyazı, Sayı: 7, Eylül-Ekim 2010, s. 59-74
Hakkında Yazılan Yazılardan Alıntılar:
/  “Şiirimizin hiç yaşlanmayan, bırakın yaşlanmayı, her yeni döneminde, her yeni şiirinde ilk günkü acemiliği yaşayan, ilk günkü coşkuyu duyan, yenileşmeye her zaman açık en genç şairi: İlhan Berk’i bir tek cümleyle çizmek gerekse bunları söylerdim. Ve de İstanbul’un ‘yorgan gibi’ dizelerinin, Köroğlu’nun, Günaydın Yeryüzünün şairi İlhan Berk’ten Çok Yaşasın Sayılar’ın avant-garde şairi İlhan Berk’e çok uygun düşerdi bu tanım.
       İlhan Berk, 40’ların başlarından günümüze her şiir akımının, her şiir hareketinin içinde yerini almış, akıntıya kapılmayarak kendi çizgisini kalınca çizmesini bilmiştir. Galile Denizi ile başlayan dönemde, İkinci Yeni içinde, onun öncülerinden biri olarak, söze dayalı, anlatımcı şiirden kapalı, imgeci şiire yönelen bir şair… Eski çağlara, mitolojiye, tarihe bir dönüş; kent düşkünlüğü ve şiirin karanlıklaşması, anlamın hemen tümden yitişi… Âşıkane ve onu izleyen iki kitapta Osmanlı duyarlığını arama çabaları; eski tarz şiirde, minyatürlerde, eski kitaplarda ayak izlerini bırakarak dolaşan bir şair… Atlas ve Kül’den sonraysa daha evrensel bir duyarlıkla, geçmiş şiir yaşantısının temelleri üzerine kurduğu daha geniş tabanlı bir şiir geliştirir. Galata’da, Pera’da kentin, daha çok kent yaşamının, kent insanının yaşamının izleri peşinde bir kazıbilimci gibi dolaşan şair…
       İlhan Berk’in bir başka belirgin özelliği, İstanbul’dan beri bir ‘bakış’ şiirni geliştiriyor olmasıdır. Şiar dolaşır, görür, bakar ve şiire geçirir. Her şey şiire geçmek içindir. İlhan Berk için, dizelere koyabildiği sürece her şey şiirdir. Kendi yönünden, olaylara bir katılma, insanlarla birlikte olma diye bir sorun yoktur; dünyanın, olayların, insanın dışında dünyaya, olaylara, insanlara bakan bir insandır o: “Her şey yerini alıyordu sırası geldikçe / İlhan Berk bütün bunları görüyordu.”

Mehmet H. Doğan / Yüzyılın Türk Şiiri (1900-2000)/ 1. Cilt, s: 450-451

/  "İlhan Berk bir şiir amatörüdür. Şiirsiz yapamaz. Şiirle oynar. Şiirle yeni oyuncaklar yapar. Vardır ya çeşitli birimler, çocuklar onları deneye deneye yeni biçimler yaparlar. Berk'in bu özelliği trajik yoksunluğundan, potansiyel eksikliğinden gelir. Düzyazıya tutsak olduğunu hiç değilse sezmektedir. Böyle olunca şiire ulaşabilmek için sürekli şiir arar. Bulduğunu sandığı yerde yanılır, yeniden yola çıkar. Arar, arar... Yaşamını şiir yazmakla değil, şiir aramakla geçirmiştir."

Eser Gürson / İlhan Berk'i Derleyip Toplama Denemesi / 2007, YKY, İst., s: 57

Yazarla Yapılan Söyleşiler:
J  Şair ve Okuru: İlhan Berk / Alper Çeker / Yasakmeyve, Sayı: 3, Temmuz-Ağustos 2003, s. 6-18
J   
Şiir Hakkındaki Düşünceleri:
ü  “Şiir bir şey anlatmaz demek, anlamı yoktur, anlamsızdır demek değildir. Anlamla yola çıkılmaz demektir.” Poetika / 1. baskı: 1997, Yky, İst., s: 57
ü  “Şiir en çok sessizlikleri yaşar.
      Şiir dili kekemedir. Bu yüzden sessizlikleri sürekli vurgular.
      Sürgitlik, kesintisizlik düzyazıya özgüdür.
      Şiir sessizlikle dağılıp parçalanarak yol alır.
       Şiirin bütün birimleri bunu satfada /Sayfa, şiirin ölüm kalım yeridir) yaşar.
      Düzyazı bu sessizlikleri bilmez.
       Şiirdeki bu sessizlik ‘sözün ertelenmesinin’ ta kendisidir. Şiir ile düzyazıyı ayıran da budur.
       Sözün ertelenmesinden kopardıklarımızdır şiir” Logos / 1. baskı: 1996, YKY, İst., s: 22
ü   “Şiir sözcüklerin anlamını görmemezliğe gelmekte yatar.” Logos / 1. baskı: 1996, YKY, İst., s: 37