5 Mart 2014 Çarşamba

CEZAYİR MENEKŞESİ - AYDANUR SARAÇ


sırf merakından vazoda  cezair menekşesi,
ölümün elma kokularıyla geldiğini bilmiyor
çiçek kokularıyla, tenimi soyuyorlar kıyasıya
ve gülmüyor ne yazık ki, kaç kez geçiyor bu yoldan
kelebeklerle kiraz kurtları

ne denli ince, ne denli oyunlardan çıkıyorsunuz,
kendiniz olabilmemin ağırlığı akıyor rahminizden,
baladlarını söylüyor ortaçağ rahibeleri,
bir şey bile olmayan yanını seviyor ikizim,
şarabıyla yıkıyor kendi beğenmişliğini   
        
Furuğ pencerede, yüzünden sürülen şiirler yazıyor,
nice güneş yanığı içinde, kavlıyor kavlatıyor da
yerini tutmuyor yeni gelen, oruçlu bir kentliyim artık,

diyorum uzun bir geceye uyuyordur herkes,
dünküne benzeyen bir yanılgıydı yaşam,

öğrenmiştir nasıl geldiğini ölümün cezayir menekşesi

Aydanur Saraç

*Şiir, şairinin izniyle yayınlanmıştır.

4 Mart 2014 Salı

A. TOLGA SUYOLCUOĞLU

(1969, Ankara )

       İlkokul, ortaokul ve liseyi Yükseliş Koleji’nde okudu. ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nü birincilikle bitirdi. Üniversite yıllarında Devinim adlı sanat ve politika dergisini çıkarttı. Bu dergide takma adla makaleler, denemeler, şiirler de yazdı. Bilkent Üniversitesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü’nde burslu olarak master yaptı ve bir yıl politika derslerine devam etti. 1993 yılında yine burslu olarak Edebiyat Sosyolojisi okumak için İngiltere’ye gitti. Tatil için Türkiye’ye döndüğünde geçirdiği bir kaza nedeniyle eğitimini yarım bırakmak zorunda kaldı. 1997 yılında Gri Kırıntılar adlı fotoğraf ve şiir sergisini açtı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Kıymetli Evrak (1999)
& Sakin Ölüler Antolojisi (2001, Can Yayınları, İst., 64 s.)

SEVAL ESASLI

(1958, Trabzon - )


       Çocuk felci hastalığına yakalandı, bu nedenle öğrenim göremedi. Şiire küçük yaşlarda başladı.
       Şiirleri, Çerçevesiz, Gökyüzü, İnsancıl, Kıyı, Milliyet Sanat, Şairin Atölyesi, Şiir-lik, Varlık, Yarın vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Ödülleri: “Sekizinci Renk” adlı kitabıyla şiir dalında 1984 Rıfat Ilgaz-Cide Edebiyat Ödülü’nü, “Su Gölgeleri” adlı kitabıyla şiir kitabı dalında 1989-90 Yunus Nadi Ödülleri’nde mansiyon aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Sekizinci Renk (Çınar Yayınları, İst., 1984)
& Yarına Kaç Var? (Çınar Yayınları, İst., 1985)
& Su Gölgeleri (Çınar Yayınları, İst., 1990)
& Kışkırtıcı Çekirdek (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997)
Kaynaklar:
A  http://sevalesasli.blogspot.com.tr/

YARINA KAÇ VAR?

Bütün camların kırıldığı yerden geliyorum
Geçtiğim yollarda bıraktım gövdemi
Damarlarımı sardım, koca bir yumak oldu
Hemen yeni bir beden örmeliyim kendime

Anlatamıyorum derdimi, yeni kipler bulmalıyım
Tırnaklarımla kazımalıyım bu nükleer göğü
Hem silah hem barış düşü satıyorlar ağlamamalıyım
Ağmamalıyım kiralık umutlara, gezgin anlamlara, başıbulanık
Derdimi, diyorum; olmuyor -yeni diller bulmalıyım

Çağım çoğul ölümler çağı -tekil ne kaldı?-
Çağım beyaz bayraklı diller çağı -ozan mezarı-
Bir şiire bir ömür yetmiyor artık ve ozana şiir - ne zaman yetmişti ki?-
Bulunamamış sözcükler gömülü her dakikasında -yarına kaç var?-
Çağım yedi başlı ırmaklarıyla kan çağlayanı -yarına kaç deniz?-


“Yarına Kaç Var” adlı kitabından

ONUR TEKİN


(11 Ağustos 1986, Biga / Çanakkale - )


            Liseyi Hüseyin Akif Terzioğlu Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü’nde bitirdi (2004). Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda dört yıl öğrenim gördü (2004-2008). Üç kişisel olmak üzere çok sayıda karma resim sergisine katıldı. Mustafa Berkay Işık ile “Doğmasız ve Ölmesiz” şiir fanzinini çıkardı (2008).
       Şiirleri, Doğmasız ve Ölmesiz, Eliz Edebiyat, Göğe Bakma Durağı, Lacivert, Mor Taka, No Edebiyat, Yeniden Siya, Yüxexes-Karakalem, vb. gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.
      Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Yeni Gün Eski Gece (2014, Komşu Yayınları: 175, Yasakmeyve Şiir Dizisi: 112, İst., 64 s.)

SİNAN KARADENİZ


(1978, Fatsa / Ordu - )

M. Sinan Karadeniz imzasını da kullandı. İlk ve orta öğrenimini Fatsa’da tamamladı. 2001’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Fatsa’da yaşıyor; evli ve üç çocuk babasıdır.

Şiirleri ve öyküleri Akatalpa, Fayrap, Gargalak, Kertenkele, Papirüs, Şehir, Şiiri Özlüyorum, Yasakmeyve gibi dergilerde yayımlandı.

Yapıtları: Şiir: *Yomblues, İst.: Komşu, 2013 *Dünya Balkısı, İst.: Hayâl, 2018


Şiirlerinden Seçmeler:

DÖNENCE

dönüyorsun
Atlar, balıklar, düşler, uslar, sendeki bu devinime tutkun
Güzelleşiyorsun her randevuda
nefesim uçurumun başında bekliyor ağzına
Bütün kentlerine harften insan yontuları diktiriyorsun
sırf ben okuyayım diye
Bir yaz çıplaklığını atıyorsun saatlere. 
Adnan yalıyor yutuyor bana mısın demiyor
Döndükçe eriyor Yalçın'ın badem çekirdeği;
sol yanından ağzına çıkmıştı o gün, acıydı
Üstünde yine de yürümüştü ağzına ağır gelen tadın
gözünü Adnanların çıplaklığı yalayışı bürümüştü

Kazılar yapılmayacak bir Mezopotamya keskiliyorsun benden
Adnan ve Yalçın benim en eski fosillerim
Görünmez yedekçilerim, onları askılığa asarken, hüzünlenmiştim
Kimileyin yüzüme tükürüyor rüzgar, Adnan'ı sigarama sarıyorum
Denizlerin kolajına bakıyorum
Binlerce yıldır bana bakan gözlerini topluyorum
çamurdan, kırağılı yapraktan
Bir kadının topuğundan, akarsuları oltalıyorum

Şehrimin bir yakasında elektrikler kesik
ufkundaysa şimşekler çakıyor 
Bu yaz yağmuru ya, yine de yürüyorum,
Ormanlarında Füsun'un peşine ben de vuruluyorum
Ardımda kayıp ilanı göremiyorum, kayıptan da sayılmıyor bu gidiş
Doruklarda toplamını arıyorken, hoyrat ellerce soyuluyorum
rakı dökülüyor,

Sen döndükçe gözümde karanfiller yaprak döküyor
Yedekçilerim saçlarımdan Füsun deriyor,
Kuşburnu sepetliyor ellerin giderken, devrilen bir anıt üstünden
Toprağı bir arsız gibi parmaklatıyorlar bana
toprak hep onlara kızıyor, ağlıyorum
Hayatın kılcallarında ıs yok ben de...
Kar, boran oluyor duvarda palto, masada şapka,
Gözlerimdeki ışığa kar diye yontuluyorsun 
bir kafeden, koruluklardan
Bir gökkuşağı diye tanıyor kimileri bizi
Çocukların yüzlerinde hâlen öyle.

Dönüyorsun,
Güneş doğarken, batıyor her yerimde
Sana el sallarken son dönüşünde
hüzünlü anılar albümünü tek tek çeviriyorsun
Topladığım bütün gözleri dolduruyor
yağmurda yürürken yitenler: F/A/Y

Dönüyorsun
Su serpiyorum ardından yeri geldi diye
bir daha dönesin diye değil
Kana kana ayran içmiştik, dudak dudağa...
Issız oteller, şehvetli kütüphaneler gibiydik seninle.

"Yomblues" adlı kitabından

*11 Ocak 2024 tarihinde güncellendi.
*Yayına Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç

GÖZ BANYOSU - VEYSEL EROL

Sonbaharın Bindokuzyüzdaksandokuzu

I
karenin dört kenarı vardır
ve yalnızlığı ellerimizin

ah cibal
bıkmışsın
köşeli seslerden

ötende
kıvırcık saçlı deniz
bıkmışsın
hint okyanusu'nda uyanmaktan

karenin dört kenarı vardır
ve yalnızlığı ellerimizin

II
bir böcek
başını kaptırır çiftleşirken
bir örümcek gövdesini
bir berber uyudukça
sakalını kaptırır
asker üniformasını
kasap kolunu
tren yolunu
yolcu sokağını

insandın
şiirin kavanozunda
bir imde kırılır
ve bir hayvan
hapsedilir doğasına

onsekiz yaşındaydın
ve bir daha
kendinle yatamamıştın

çantanda ben yoktum
aynaya baktıkça
ruj yerine jilet bulamamıştın
yitip bitireceğim kendimi
koktukça seslilerim
kemireceğim dişlerimi

sır demiştin
işte
çanta ben(d)im

içi boşalmış zorunluluk
hafif(t)im

III
taş içimdir benim
hüznüne vur
incelsin
incelsin memelerin

tekrar et

ne kaldı bitecek
içime al

sonbaharın bindokuzyüzdoksandokuzu

taşı unuttukça
yağmuru anımsa
ıslandıkça
beni

kömürlü silgiyi

tekrar et
  

“Göz Banyosu” adlı kitabından
Veysel Erol

VEYSEL EROL


(1976, Diyarbakır - )


       Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitirdi. Mersin’de yaşıyor.
       Şiirleri, Başka, Islık, Kuzey Yıldızı, Öteki-siz, Yaratım, Yasakmeyve gibi dergilerde yayımlandı.
Ödülleri: “Göz Banyosu” adlı dosyasıyla İsviçre Hastanesi Sanat ve Edebiyat Ödülleri kapsamında Şiir Jüri Özel Ödülü’ne değer bulundu.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Göz Banyosu (2006, Komşu Yayınları: 8, Şiir: 8, İst., 64 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

BİRİNCİ MANKEN

yüzünü gördüğüm kaşıkta
sıcak bir ceset var

gümüşe tapıyorum
gümüşü okşayan
masada yangın var

yangın dildir
nesnelerin dili
sığıntıyı
ünlemlere saklar

yankıyı
yansısız bir aynaya
   -sakın

bağırma
beni ruj tutar
ağızda kurşun
elde kalem var
 
duydun mu
yemek bitmedi daha 
tabakta
göğsümün topukları var

“Göz Banyosu” adlı kitabından

HASATÇI

ben bir ikindi uykusuyum, rüzgârda
çiçeklere bakmak modaydı, kentte uçuşan
bir tuğlada pıhtılaşmış yazı, saçları kızıl
elleri kil, kadınlığı 1945 almanyası
 
ben bir ikindi uykusu, henüz soğumuş
pis kokularda yatan şiir
son kurşun: gençlik modaydı
 
ölmek için daima zaman vardı,modaydı
sarı hem çok yakındı, ateş
teknemim ağzı: yakın şiirleri
patlasın şakağımızda yüreğin kızgın öküzü
kuruyan kelimeler tutuşsun insan tarlasında
ağır ağır, dil oynasın
 
deniz bu, cansızlık modaydı: mavi
kendini koklayan bir kırmızıydı, beyaz
hep beyazdı zaman, modaydı
 
Yaratım, Sayı: 16, 2007

SİVİL MUHAFIZ KURŞUNU

el edince siz en sevdiğim şarkılardan seslendiniz
çingene romansı güllerin ağzıyla yıkanıp gelmiştiniz

hangi sözcüğün hatırını sorsam sizdiniz, bin bir şikâyet
evlerin tecrit köşesiydiniz, anlatamam
olağanın dağlarında lorca papatyaları: seviyor–seviyor

aşağısı fazlaca kalabalık ve doğaüstü, bir anlam
küresel sığıntılara karşı, tekdüze
intiharlara karşı, fişlenmiş yapraklara
arap büyülerine karşı, hisar kulesi
kendi güçsüzlüğüne karşı, yıkıldı yıkılacak
üstün kalabalığına karşı

bir devrim boyu simonov şarabından içtim
anılarda rusya pek soğuk
anlatır mı size evliya kedilerim
beklemek sultan camisinden de boğuk

el edince siz en sevdiğim şarkılardan seslendiniz
bir devrim boyu tüm zamanlara karşı
çingene romansı güllerin ağzıyla yıkanıp gelmiştiniz
sivil muhafız kurşununa doğru

SONBAHARIN BİNDOKUZYÜZDOKSANDOKUZU

I
karenin dört kenarı vardır
ve yalnızlığı ellerimizin

ah cibal
bıkmışsın
köşeli seslerden

ötende
kıvırcık saçlı deniz
bıkmışsın
hint okyanusu'nda uyanmaktan

II
bir böcek
başını kaptırır çiftleşirken
bir örümcek gövdesini
bir berber uyudukça
sakalını kaptırır
asker üniformasını
kasap kolunu
tren yolunu
yolcu sokağını

insandın
şiirin kavanozunda
bir imge kırılır
ve bir hayvan
hapsedilir doğasına

onsekiz yaşındaydın
ve bir daha
kendinle yatamamıştın

çantanda ben yoktum
aynaya baktıkça
ruj yerine jilet bulamamıştın

yitip bitireceğim kendimi
koktukça seslilerim
kemireceğim dişlerimi

sır demiştin
işte
çanta ben(d)im

içi boşalmış zorunluluk
hafif(t)im

III
taş içimdir benim
hüznüne vur
incelsin
incelsin memelerin

tekrar et

ne kaldı bitecek
içime al

sonbaharın bindokuzyüzdoksandokuzu

taşı unuttukça
yağmuru anımsa
ıslandıkça
beni

kömürlü silgiyi

tekrar et
  
“Göz Banyosu” adlı kitabından


ADİL İZCİ


(16 Şubat 1954, Niğde - )
      
İlk, orta ve lise öğrenimini Niğde’de gördü. AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nde başladığı yüksek öğrenimini aynı okulun Yeni Türk Edebiyatı Bölümü’nde 1978’de tamamladı.  İstanbul Amerikan Robert Lisesi’nde 1980’de başladığı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği görevinden 2010’da emekli oldu; okulda 1983-1997 yılları arasında yayımladığı edebiyat ve sanat dergisi Çağrı’da dil kirliliği üzerine yazılar yazdı. İstanbul’da yaşıyor. İki kız babası. Dil Derneği üyesidir.
İlk şiiri, Doğan Hızlan’ın özendirmesiyle 1984’te Hürriyet Gösteri dergisinde yayımlandı. Şiir, yazı ve söyleşileri Adalı, Adam Sanat, Akatalpa, B(aşk)a, Cumhuriyet, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Çıkın, Dize, E, Edebiyatta Üç Nokta, Göçebe, Gösteri, Güzel Yazılar, İnsan, Kıyı, Kiraz, Kitap-lık, Kum, Kurşun Kalem, Lacivert, Mavi Liman, Mühür, Nar, Poetik’us, Sincan İstasyonu, Şiir Atı, Şiir Oku, Şiir Ülkesi, Şiir-lik, Türk Dili, Türkiye’de Sanat, Uç, Varlık, Yasakmeyve, Yaşasın Edebiyat, Yazılıkaya, Yine Hişt  gibi dergi, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Yapıtları: Şiir Kitapları: Günizi, 1997, Hera Şiir Kitaplığı, İst.; Su ve Yaprak, 1999, Hera Şiir Kitaplığı, İst.; Kır ve Gök, 2007, Komşu, İst.; “aşk imiş”, 2009, YKY, İst.; Haiku’ş, 2013, Komşu, İst.
Öykü: Ada Sularında, 2016, Ve, İst.
Deneme: Ağaçlar Kitabı, 2004, Toroslu Kitaplığı, İst.; Evler Sokaklar Kitabı, 2010, Yitik Ülke, İst.; Kuşlar Kitabı, 2013, Komşu, İst.; Örtmenim!, 2016, Komşu, İst.
Derleme: Mavi Kitap – Yazınımıza Saygı ve Sevgi, 2019, Türkiye İş Bankası Kültür, İst.
Monografi: Eski Bir Niğde, 2009, Heyamola, İst.
Çocuk Kitapları: Deniz Olsun Adı, Çocuk şiirleri; 2011, Günışığı Kitaplığı, İst.; Karamel, 2014, Türkiye İş Bankası Kültür, İst.; Bahar İkindisi, Çocuk şiirleri, 2015, Kırmızı Kedi, İst.; Hayal Kurmaca, 2016, Kırmızı Kedi, İst.; Karamel’in Rüyaları, 2017, Uçan At, İst.; Karamel’in Günlüğü, 2017, Uçan At, İst.; Hayvan Dostlarım, 2019, Kırmızı Kedi, İst.
Katkıda Bulunduğu Kitaplar: Yeraltına Mektuplar, 2013, YKY, İst.; Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı, 2012, Yitik Ülke, İst.

Kaynaklar: Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 5 / Abdullah Özkan – Refik Durbaş / 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., 1075; Günışığı Kitaplığı internet sayfası; Yapı Kredi Yayınları internet sayfası.

Şiirlerinden Seçmeler:

AŞK İMİŞ

XXX

Baharın mı kuşlardan başı dönüyor kuşların mı
Bahardan? Eski birer tanıdık ağaçlar ve sular

Nisan mavisinde eski bir tanıdık gökyüzü de
Kırlar patikalar sessizliğin rüzgârı… hepsi

Ürperen bir gelincik ne uyuyor ne uyanmış
Yüzünü böyle gösteriyor dünya bir an için

Kimse görmez nasılsa eğilip öpeyim derken
Otların kahkahası gözlerini açıveren güneş!

Sonra sırada bekleyen ne kadar kahkaha varsa…
Döndün ya açılıyor benim de bütün seslerim.

“aşk imiş” adlı kitabından

ÇİZGİ

Yürüyüşüm babamı andırıyormuş
Öyle dedi, çok eski bir tanıdık.
Yazarken de benzediğim oluyor
Bazen de ellerimi belime bağlayıp
Eski rüyalara doğru gidişim
Eski uğultularla.

Bilmiyor kimse
Çoğu zaman uyku önceleri
Birlikte akıp gidiyoruz:
Ben yeryüzünde, O’ysa gökyüzü
Yokluğa sesler verip anlar katarak
Sonsuz zaman içinde
Birer yere tutunup bakıyoruz.

Güne dönünce
Çok şeyim ondan artık.

“Günizi” adlı kitabından

DİNGİNLİK

Masası bir süredir pencere önünde
Gök düşüyor en çok:Düşünce uçsuz
Bulutlar da iniyor aralıklarla
Kâğıtları görünce anımsıyor
Gidip gelen ufuk sarışın güneş
Uzak epey uzak birçok yüz.

Bunları sarınıp hemen her gece
(Yeryüzü kısık, çoktan çekilmiş)
Sessiz bir ruhla gidiyor

Dinginlik, nerede dursa gölgesi...

“Kır ve Gök” adlı kitabından

GÜZCÜL

II

Her şey darmadağınık, hazan sürüyor
Gökse hep uçuk mavi. O eski güzcül
Aynı çekingenlik, ürpertiler içinde
Kimse varlığını tam sezemeden
Görülmesin diye derlediği kederler
Düşe dönük biraz ve rüzgârlı, ötede...
Kabukları okşadık, yine o ölümlülük!
Eğildik ne varsa, yaşlı ağaçlar, biz
Güz ki kuzeylere çok eski alışkanlık
Loşluklarına basarak yürüdüğümüz.
Hazan sürüyor ve darmadağınık her şey
Tarihimiz de, biz de. Şurada kasım
Manavlarda hevenkler, son sonbahar
Işıklara boğulup mum, lamba ne varsa
Gözlerimiz kederleri görmesin diye.

HAİKU’Ş

53
Hâlâ öyle:
Kuşlar ya da sen -
O zaman susuyor korkum.

54
Ağacım
Hayallere dalmış:
Her kovuğunda bir yuva -

55
“İlk kez mi?
Gökyüzünde gördüm
Ondan kuş duyunca mavi...”

56
“Bense ilk
Kıyılarda gördüm
Öyle kuş duyunca beyaz...”

Akatalpa, Sayı: 121, Ocak 2010
“Haiku’ş” adlı kitabından

KURU GÜL UYKUSU

Meğer yok olması ne acılıymış!
Hep oradaydım, doğduğunu hiç bilmeyen
Ve aynıydım, olgunluk yıllarımda
- Çocuklukla gençlik çabuk geçermiş,
Sanki hiç yaşamadım onları –
Öyle kaldım; sevinçli, kendime dönük.

Bir gündü, başladılar ağaçlarımdan
Cevize yaklaştılar, incirlere, çınara
Onlar yok edilirken kör oldu gözlerim
Kaydım bir kenara dengemi yitirip
Bülbülleri kestiler, kanlandı yaprakları
Gözlerim kör oldu onlar yere düşerken.

Kiremitler söküldü, çatımı kaldırdılar
Gökyüzüne uçuştu tüm gizemlerim
Külleri hangi suyun rengini değiştirir?
Ah yuvaları yok oldu serçelerin,
Sakaların, isketelerin – zaten ne kalmıştık:
Ben, her yere sinmiş anılarla kuş sesleri,
Martıların konduğu balkon demiri, gökyüzü,
Ot bürüyen bağrımız, yoncalar, gitgelimiz –

Duvarlarım söküldü bir gün, yanıldım
Sökülmedi, darmadağın edildi sıcaklığı
Pervazları çıkardılar, oymaları, tüm izleri
Dolaplar parçalandı – gizemi kalmadı aşkların –
Zeminler söküldü – kaç gülendamın gelip geçtiği –
Duvarların sevdası sarmaşıklarım, morsalkım,
Pencereler – ne güçmüş kalbin yaşarken alınışı! –

Denize baktım bir an, ne çok değişmişti
Buradan gözlerimi yıkar, açılırdım.
Ne çok yuva varmış, yıkıldıkça anladım
Serçeydi, isketeydi ve gece bülbülleri
Yıkıldıkça anladım, yaşam yuvalanırmış
Ve her yerde tuttuğum, hep bir anıymış.
Her kapının ardında birikmiş kokularım
Dolap, sandık, içindekiler. Bahçeden uğramış
Ne varsa, her yaşayanın az – çok bıraktığı.

Böyle geçti son anlar, ölümü tamamladım
Kimse eğilip seçmedi yokluğa karışanı
Mermer çeşmem az önce şuradaydı,
O kadar yıkılmıştım ki bir şey duymadım
Neyim varsa toplayıp hoyrat ellerle...

Yokum şimdi, boşluk eser üstümde
Gün olur eski gözler anar beni yeniden
Üç beş eski şarkıyı kırık dökük söyleyip
Birkaç bülbül söz eder gece ötüşlerinde
Uzaklara çekilmiş ebruli bir rüyayım.

MANOLYALI EV

                           Ev oğlu Haydar Ergülen’e

Nasıl bulabilirim, neler ve kimlerdendir
Yollarda bazı günler öyle durup
Bir şey var, derin bakış istiyor
-Bundan belki; sessizce eskiyorum ben de-

Manolyalı ev: Derin bakış istiyor:
Kimler, hangi zamandır görünmeden hiç
İçe dönük bahçe, alt kat; günün çoğu
Hepsi bir büyü üzre, avuç sıcaklığında
Pencere, stor masa, onca kâğıt, kalemler
Ve fincanlarla orda uzun süre
İnsansız da aynı; ruh hep deviniyor...

Üst kat, yağmurun ve her şeyin beklendiği
Düşlük! Ve dinlerken geçilen uykular için
Gök ve deniz için! Haziranlar, balkondan
Manolyalar için, ayışığındaki ten gibi
Ve ten gibi koka koka; dokunulmaz
Koklanmaz bile; periler gibi narin
Uykuda çarpan düşünce gibi. Gök açılıyor
İçindeki güzelin rüzgârı dağıldıkça
Bu düşten başkasına silkinirim:
Eğilmiş, yüzünü koklatmak üzre...

Yollardayım, gece yağmur gelip geçmiş
Gök açık ve deniz yakın, lacivert
Ama soğuk ruhumuza kadar inecek ki
Haziranlar, manolyalı ev; kışa hazırlık!

Varlık, Kasım 2002
Adil İzci 

*23 Kasım 2019 tarihinde güncellendi.