Yapıtları: Şiir Kitapları: Günizi, 1997, Hera Şiir Kitaplığı, İst.;
Su ve Yaprak, 1999, Hera Şiir
Kitaplığı, İst.; Kır ve Gök, 2007,
Komşu, İst.; “aşk imiş”, 2009, YKY,
İst.; Haiku’ş, 2013, Komşu, İst.
Öykü: Ada
Sularında, 2016, Ve, İst.
Deneme: Ağaçlar
Kitabı, 2004, Toroslu Kitaplığı, İst.; Evler
Sokaklar Kitabı, 2010, Yitik Ülke, İst.; Kuşlar Kitabı, 2013, Komşu, İst.; Örtmenim!, 2016, Komşu, İst.
Derleme: Mavi
Kitap – Yazınımıza Saygı ve Sevgi, 2019, Türkiye İş Bankası Kültür, İst.
Monografi: Eski
Bir Niğde, 2009, Heyamola, İst.
Çocuk Kitapları: Deniz
Olsun Adı,
Çocuk şiirleri; 2011, Günışığı Kitaplığı, İst.; Karamel, 2014, Türkiye İş Bankası Kültür, İst.; Bahar İkindisi, Çocuk şiirleri, 2015, Kırmızı
Kedi, İst.; Hayal Kurmaca, 2016,
Kırmızı Kedi, İst.; Karamel’in Rüyaları, 2017,
Uçan At, İst.; Karamel’in Günlüğü, 2017,
Uçan At, İst.; Hayvan Dostlarım, 2019,
Kırmızı Kedi, İst.
Katkıda Bulunduğu Kitaplar: Yeraltına Mektuplar, 2013, YKY, İst.; Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı, 2012, Yitik
Ülke, İst.
Kaynaklar: Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi
Cilt 5 / Abdullah Özkan – Refik Durbaş / 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., 1075;
Günışığı Kitaplığı internet sayfası; Yapı Kredi Yayınları internet sayfası.
Şiirlerinden
Seçmeler:
AŞK
İMİŞ
XXX
Baharın mı kuşlardan başı dönüyor
kuşların mı
Bahardan? Eski birer tanıdık ağaçlar
ve sular
Nisan mavisinde eski bir tanıdık
gökyüzü de
Kırlar patikalar sessizliğin
rüzgârı… hepsi
Ürperen bir gelincik ne uyuyor ne
uyanmış
Yüzünü böyle gösteriyor dünya bir an
için
Kimse görmez nasılsa eğilip öpeyim
derken
Otların kahkahası gözlerini açıveren
güneş!
Sonra sırada bekleyen ne kadar
kahkaha varsa…
Döndün ya açılıyor benim de bütün
seslerim.
“aşk
imiş” adlı kitabından
ÇİZGİ
Yürüyüşüm babamı andırıyormuş
Öyle dedi, çok eski bir tanıdık.
Yazarken de benzediğim oluyor
Bazen de ellerimi belime bağlayıp
Eski rüyalara doğru gidişim
Eski uğultularla.
Bilmiyor kimse
Çoğu zaman uyku önceleri
Birlikte akıp gidiyoruz:
Ben yeryüzünde, O’ysa gökyüzü
Yokluğa sesler verip anlar katarak
Sonsuz zaman içinde
Birer yere tutunup bakıyoruz.
Güne dönünce
Çok şeyim ondan artık.
“Günizi”
adlı kitabından
DİNGİNLİK
Masası bir süredir pencere önünde
Gök düşüyor en çok:Düşünce uçsuz
Bulutlar da iniyor aralıklarla
Kâğıtları görünce anımsıyor
Gidip gelen ufuk sarışın güneş
Uzak epey uzak birçok yüz.
Bunları sarınıp hemen her gece
(Yeryüzü kısık, çoktan çekilmiş)
Sessiz bir ruhla gidiyor
Dinginlik, nerede dursa gölgesi...
“Kır
ve Gök” adlı
kitabından
GÜZCÜL
II
Her şey darmadağınık, hazan sürüyor
Gökse hep uçuk mavi. O eski güzcül
Aynı çekingenlik, ürpertiler içinde
Kimse varlığını tam sezemeden
Görülmesin diye derlediği kederler
Düşe dönük biraz ve rüzgârlı,
ötede...
Kabukları okşadık, yine o ölümlülük!
Eğildik ne varsa, yaşlı ağaçlar, biz
Güz ki kuzeylere çok eski alışkanlık
Loşluklarına basarak yürüdüğümüz.
Hazan sürüyor ve darmadağınık her
şey
Tarihimiz de, biz de. Şurada kasım
Manavlarda hevenkler, son sonbahar
Işıklara boğulup mum, lamba ne varsa
Gözlerimiz kederleri görmesin diye.
HAİKU’Ş
53
Hâlâ öyle:
Kuşlar ya da sen -
O zaman susuyor korkum.
54
Ağacım
Hayallere dalmış:
Her kovuğunda bir yuva -
55
“İlk kez mi?
Gökyüzünde gördüm
Ondan kuş duyunca mavi...”
56
“Bense ilk
Kıyılarda gördüm
Öyle kuş duyunca beyaz...”
Akatalpa,
Sayı: 121, Ocak 2010
“Haiku’ş” adlı kitabından
KURU
GÜL UYKUSU
Meğer yok olması ne acılıymış!
Hep oradaydım, doğduğunu hiç
bilmeyen
Ve aynıydım, olgunluk yıllarımda
- Çocuklukla gençlik çabuk geçermiş,
Sanki hiç yaşamadım onları –
Öyle kaldım; sevinçli, kendime
dönük.
Bir gündü, başladılar ağaçlarımdan
Cevize yaklaştılar, incirlere,
çınara
Onlar yok edilirken kör oldu
gözlerim
Kaydım bir kenara dengemi yitirip
Bülbülleri kestiler, kanlandı
yaprakları
Gözlerim kör oldu onlar yere
düşerken.
Kiremitler söküldü, çatımı
kaldırdılar
Gökyüzüne uçuştu tüm gizemlerim
Külleri hangi suyun rengini
değiştirir?
Ah yuvaları yok oldu serçelerin,
Sakaların, isketelerin – zaten ne
kalmıştık:
Ben, her yere sinmiş anılarla kuş
sesleri,
Martıların konduğu balkon demiri,
gökyüzü,
Ot bürüyen bağrımız, yoncalar,
gitgelimiz –
Duvarlarım söküldü bir gün, yanıldım
Sökülmedi, darmadağın edildi
sıcaklığı
Pervazları çıkardılar, oymaları, tüm
izleri
Dolaplar parçalandı – gizemi kalmadı
aşkların –
Zeminler söküldü – kaç gülendamın
gelip geçtiği –
Duvarların sevdası sarmaşıklarım,
morsalkım,
Pencereler – ne güçmüş kalbin
yaşarken alınışı! –
Denize baktım bir an, ne çok
değişmişti
Buradan gözlerimi yıkar, açılırdım.
Ne çok yuva varmış, yıkıldıkça anladım
Serçeydi, isketeydi ve gece
bülbülleri
Yıkıldıkça anladım, yaşam
yuvalanırmış
Ve her yerde tuttuğum, hep bir
anıymış.
Her kapının ardında birikmiş
kokularım
Dolap, sandık, içindekiler. Bahçeden
uğramış
Ne varsa, her yaşayanın az – çok
bıraktığı.
Böyle geçti son anlar, ölümü
tamamladım
Kimse eğilip seçmedi yokluğa
karışanı
Mermer çeşmem az önce şuradaydı,
O kadar yıkılmıştım ki bir şey
duymadım
Neyim varsa toplayıp hoyrat
ellerle...
Yokum şimdi, boşluk eser üstümde
Gün olur eski gözler anar beni yeniden
Üç beş eski şarkıyı kırık dökük
söyleyip
Birkaç bülbül söz eder gece
ötüşlerinde
Uzaklara çekilmiş ebruli bir
rüyayım.
MANOLYALI
EV
Ev oğlu Haydar
Ergülen’e
Nasıl bulabilirim, neler ve
kimlerdendir
Yollarda bazı günler öyle durup
Bir şey var, derin bakış istiyor
-Bundan belki; sessizce eskiyorum
ben de-
Manolyalı ev: Derin bakış istiyor:
Kimler, hangi zamandır görünmeden
hiç
İçe dönük bahçe, alt kat; günün çoğu
Hepsi bir büyü üzre, avuç
sıcaklığında
Pencere, stor masa, onca kâğıt,
kalemler
Ve fincanlarla orda uzun süre
İnsansız da aynı; ruh hep
deviniyor...
Üst kat, yağmurun ve her şeyin
beklendiği
Düşlük! Ve dinlerken geçilen uykular
için
Gök ve deniz için! Haziranlar,
balkondan
Manolyalar için, ayışığındaki ten
gibi
Ve ten gibi koka koka; dokunulmaz
Koklanmaz bile; periler gibi narin
Uykuda çarpan düşünce gibi. Gök
açılıyor
İçindeki güzelin rüzgârı dağıldıkça
Bu düşten başkasına silkinirim:
Eğilmiş, yüzünü koklatmak üzre...
Yollardayım, gece yağmur gelip
geçmiş
Gök açık ve deniz yakın, lacivert
Ama soğuk ruhumuza kadar inecek ki
Haziranlar, manolyalı ev; kışa
hazırlık!
Varlık,
Kasım 2002
Adil İzci
*23 Kasım 2019 tarihinde güncellendi.