(21 Mayıs 1985,
Kars - )
İzmir’de yaşıyor.
Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa, Ayı, Bireylikler, Cumhuriyet Kitap, Peyniraltı Edebiyatı,
Post Öykü, Sözcükler, Varlık, Yasakmeyve
/ Karakalem vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Ödülleri:
“Yolunda” adlı öyküsü altKitap 2016 Öykü Ödülü seçkisine girdi.
Şiirlerinden
Seçmeler:
AYIŞIĞININ SON ATI
Say ki, Fazıl’a…
Bir pus gibi
yürüyor şehre gece
Hasta bir at gibi
kırık ayak bileklerini sürüye sürüye
Kara kıyafetli
bulutlar valse kaldırıyorken birbirlerini
Sağlıklı bir yürek
gibi atıyor yanıp sönen yıldızlar
Ki rüzgâr sesinin
kesiliverdiği yerde
Dönerek düşüyor
dünya yükselen esler eşliğinde
Kuyruklu siyah bir
ayın karşısındaki taburede
Kalbi kulaklarında
atan bir adam
Önündeki okyanusta
yüzdürüyor alev parmaklarını
Su ve ateşin eşitliğinden
doğuyor şarkı
Kükrüyor beynimde
eyleme geçmeye yeltenen heves
Duruyor kervan,
sürüyor senfoni…
Kandan ve
mürekkepten doğan bu nihai nota, bu tılsım
Sanki kâinatın
kapısını açacak bir sol anahtarı elimde
Duruyor zaman,
akıyor senfoni
Aklına yıldırım
düşmüş bir adam taburesinden kalkıyor
Kuyruklu siyah bir
ay olarak asılıyor geceye
Gece, buruk bir
buğu gibi kalıyor gözbebeğimde…
Çünkü gece
Sağlam basan
ayaklarımın altında zehir bir zelzele!
İçimden çıkmak için
çırpınan çılgın bir imge
Çünkü gece
Duruyor dünya,
dönüyor senfoni…
Orada, o pus’lar
içindeki hasta at
Sanki, kuyruklu
piyanonun tuşlarından fırlayıp
Dörtnala çatlamaya
koşan bir zebra hayali…
Akatalpa, Sayı: 134, Şubat 2011
KESİŞEN KÜME
Bu utanç beni
yoramıyor sevgilim
Korkak duvarlarda
çapraz yazılan adım,
dokundukça büyüyen
yaram;
Ve işbu hayatı
kucaklayan acılarım çok kahraman.
Düş, yaşamak,
gaile, işte telaş falan filan..
Yani yine
konformist kediler cam kenarında olağan.
Yukarıda hüzünkeş
yıldızlar damardaki kan kadar yavan.
Benim oturduğum
mahalleler denizlere dökülüverse…
Ya işgâl altındaki
eşkâlim bile belirsizse..
Bu cini ben mi
tıktım allasen aklımın içine?
Bu kekeme sevinci
ben mi önerdim ömrüme?
Elbette terane!
Çok yukarılarda
level atlayan bir tanrı
ve onun korkutucu
melekleri kot arka cebinde.
Ama beni takvimler
bile yırtamıyor, ne ki sevgilim
Bakma iyiyim; ben
hep bensizliğe gebeyim.
Aşk bu…
İçime çizdiğim
pastel nü..
Her gece rutin
çektiğim trans hu.
Çocuklar beni
kendime küstüremiyor, iyi ki sevgilim
Durup durup
şükrettiğim, inan ki bu.
Akatalpa, Sayı: 139, Temmuz 2011
KURGU
uzlaşmak zor belli
ki bu coğrafyayla
eşyası dağınık bir
düzen
kimyası bozuk bir
ruh
ve yazgısı uzak bir
ihtimal olarak
çıkmak zor sorusu
olduğum bu bilmeceden
her şey kendi ekseninde
her şey kendi
ekseriyetinde dönerken
ve katlanarak
çoğalırken çukurumda yeminler
yani bıkmak bile
zor aslında bu ritimden
belli ki rayında
her şey kontrollü gerçek
kader ve kurban
yolun ucunda
kesişen habersiz iki neden
tam da her şeyin
ortasında
anlamların yer
değiştiği yeni bir manâda
çöken dünyada
ezilen bir ifade bile
yokken gururda,
varmak da zor belli
ki hayânın sonuna
herkes kendi
safında
herkes kendi
safsatasında takılırken
ve ilişirken ödünç
bir yaşam gibi aşka
anlaşılmak da zor
belli ki tanımlardan
nesnenin tespiti
bile muamma
insanın hevesi bile
tutarsız ölçekte
bizden başka her
şey olağan sanki
bizden başka her
şey güzel ve sebepli
ayılmak zor
dalgınlığından hayatın
hayat bilinçli bir
rüya kolajı belli ki
Aralık 2006
Akatalpa, Sayı: 137, Mayıs 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder