2 Ocak 2017 Pazartesi

AHMET YILMAZ


       Şiirleri Akatalpa, Karakalem, Mahfil, vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
       Katkıda Bulunduğu Kitaplar:
& Kara Şiir Antolojisi (Hazırlayanlar: Altay Öktem, Halil Gökhan)    
  
Şiirlerinden Seçmeler:

AŞK

bütün gün elimdedir kalemim
bilir sokulacağı sıcak yuvayı
açıkgözdür ama alçakgönüllüdür de
çok yazdığıma üzülür sık sık
aslında tek şiir yetermiş
boğazıma düğümleneni çözmeye

masamda silgim kalemtıraşım kâğıtlar
kesik uçlar mürekkepler çay bardağım
içlerinde en yalnızı kalemim
çalışkandır iş kaçmaz elinden
yazıya giden yolu bilir kıldan ince
kurşuni bir dikkatle geçer
duyguların keskin dönemecinden
ben uyurken nöbettedir kırpmaz gözünü
tam on ikiden şiirin yüreğine saplanır

sonra bana keyif çayını yudumlamak kalır
açıla açıla tükenmiş bir kalem kalır
buruşturulmuş kâğıtlarla çöp kutusunda

o yazar bana havası kalır

 26.04.2010

Akatalpa, Sayı: 128, Ağustos 2010

DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA BİRİNCİ NASİHAT

zulmün kanlı sofraları da birer birer devrilir çocuğum
devrilir ihtişamla uçsuz bucaksız ufuktan cüce saraylar,
gecikmez, arkasından heykeller de devrilir
kimi ahşap, kimi taştan, kimi balmumundan,
kimi insan kılığında, kimi tanrıya nispet, bulutlarla yarışır,
ölmeyenlerin heykelleri, içimizde kımıldayanların, nefes alıp
da vermeyenlerin,
korkutulduklarımızın, korkarak sevgi beslediklerimizin,
itinayla yontularak
heykele can verenler de devrilir, parça başı iş yapanlar da
heykel yapıp dikenleri devirenler, onlar da, onlar da!
kendi heykellerini oydurdular gözsüz, kulaksız, ağızsız
koydular devirdiklerinin yerine, törenle, yağmur çamur
aldırmadan,
kurşun adamlar, şaşkın çocuklar, saygılı kalabalıklar,
ağızlarda eriyen şeker, hürmetle uzayan sakız, alkışlar
unutulma korkusu mu, kibrin sahte güveni mi, kendileri
unuttular
unuttukları kendileri de devrilir

devrilir baban da bir gün, yorgun bir vişne ağacı gibi,
saat üç mü, beş mi, sabah mı, yoksa akşam
bari söyleyeyim unutmadan

 12.06.2011

Akatalpa, Sayı: 140, Ağustos 2011

VEDA BALOSU

ağır aksak dans ettim aranızda
hiçe kadar sayıp içimden
yol almadan başladığı yere dönen
dans da değil körkütük bir yalpalamaydı

yeni bir cennet ararken eskisini yitirdim
bir bozkıra düşmüş gibi
her dokunduğum kadında
düş kırıklarımı kalbimin altına ittim
su değmemiş yüzümle toprak görmemiş alnımla
kurtarmak bir mucizeydi ruhumun
paçavralarını ateş çemberinden

arkamdan konuşulmadan
dahası uydurulmadan
isterdim maskelerime yüzümü geçirip
çağrıldığım baloya bilerek ters kapıdan
son dansa özürsüz gecikebilmeyi
kırmızı ışıklara yakalanmadan
ayaklarına dalaşıp gecenin
en süslü tadınızı kaçırabilmeyi
düşürüp merdivenlere harflerimin tekini

hangi suyu bulandırdımsa boğulup
hangi hançeri körelttimse kesilip
asılıp hangi ipi kopardımsa nedensiz
hangi kalbe kriz hem zehir oldumsa sevilip
ama un beyaz ellerimle ölebilmeyi

Akatalpa, Sayı: 129, Eylül 2010

YAKAMOZ

 Serdar Ünver’e…

Yaş otuzu geçti mi,
oraya dönmeli, zeytinliklere
biraz deniz olsa, kayıkhanede
aklımda oltayla bulut avladığım günler…

annemdi yeşilin maviye nazı,
dört çocuğu için beş vakit nöbette,
çokça ıspanak, dolmabiber, biraz ısırgan
bir deliğe saklanırdım, kurtarıcım yağlı ekmek
karnımın gurultusu resim çizerken geçer…

fabrikanın sendikalısı ve en az haklısı babam;
kendi yemez, ordan bize zeytin peynir getirir
ev bile acıkırdı o zaman, böceklere bayram
yoksulluk kapıdan girip bacadan gider

gün biter top peşinde, bazen balıkta
zamanı saymazdım bozuk para gibi
ne iyi hesap kitap bilmemek, işte özgürlük
okul hep geri, hayat ileri
bilir Gemlik’e doğru denizi görenler…

çekip kopar yosunlu halatını,
çocukluğun sandalı…
dönüşsüz bir yolculuk, büyük rüzgârlar olsun
bir yakamozluk zaman yeter Körfez’de
değil mi ki ömrümüz yanıp sönmeye benzer …


Akatalpa, Sayı: 143, Kasım 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder