Şiirleri Akatalpa, Karakalem, Mahfil,
vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Katkıda Bulunduğu Kitaplar:
& Kara Şiir Antolojisi (Hazırlayanlar: Altay Öktem, Halil
Gökhan)
Şiirlerinden
Seçmeler:
AŞK
bütün gün elimdedir
kalemim
bilir sokulacağı
sıcak yuvayı
açıkgözdür ama
alçakgönüllüdür de
çok yazdığıma
üzülür sık sık
aslında tek şiir
yetermiş
boğazıma
düğümleneni çözmeye
masamda silgim
kalemtıraşım kâğıtlar
kesik uçlar
mürekkepler çay bardağım
içlerinde en
yalnızı kalemim
çalışkandır iş
kaçmaz elinden
yazıya giden yolu
bilir kıldan ince
kurşuni bir
dikkatle geçer
duyguların keskin
dönemecinden
ben uyurken
nöbettedir kırpmaz gözünü
tam on ikiden
şiirin yüreğine saplanır
sonra bana keyif
çayını yudumlamak kalır
açıla açıla
tükenmiş bir kalem kalır
buruşturulmuş kâğıtlarla
çöp kutusunda
o yazar bana havası
kalır
26.04.2010
Akatalpa, Sayı: 128, Ağustos 2010
DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA BİRİNCİ NASİHAT
zulmün kanlı
sofraları da birer birer devrilir çocuğum
devrilir ihtişamla
uçsuz bucaksız ufuktan cüce saraylar,
gecikmez,
arkasından heykeller de devrilir
kimi ahşap, kimi
taştan, kimi balmumundan,
kimi insan
kılığında, kimi tanrıya nispet, bulutlarla yarışır,
ölmeyenlerin
heykelleri, içimizde kımıldayanların, nefes alıp
da vermeyenlerin,
korkutulduklarımızın,
korkarak sevgi beslediklerimizin,
itinayla yontularak
heykele can
verenler de devrilir, parça başı iş yapanlar da
heykel yapıp
dikenleri devirenler, onlar da, onlar da!
kendi heykellerini
oydurdular gözsüz, kulaksız, ağızsız
koydular
devirdiklerinin yerine, törenle, yağmur çamur
aldırmadan,
kurşun adamlar,
şaşkın çocuklar, saygılı kalabalıklar,
ağızlarda eriyen
şeker, hürmetle uzayan sakız, alkışlar
unutulma korkusu
mu, kibrin sahte güveni mi, kendileri
unuttular
unuttukları
kendileri de devrilir
devrilir baban da
bir gün, yorgun bir vişne ağacı gibi,
saat üç mü, beş mi,
sabah mı, yoksa akşam
bari söyleyeyim
unutmadan
12.06.2011
Akatalpa, Sayı: 140, Ağustos 2011
VEDA BALOSU
ağır aksak dans
ettim aranızda
hiçe kadar sayıp
içimden
yol almadan
başladığı yere dönen
dans da değil
körkütük bir yalpalamaydı
yeni bir cennet
ararken eskisini yitirdim
bir bozkıra düşmüş
gibi
her dokunduğum
kadında
düş kırıklarımı
kalbimin altına ittim
su değmemiş yüzümle
toprak görmemiş alnımla
kurtarmak bir
mucizeydi ruhumun
paçavralarını ateş
çemberinden
arkamdan
konuşulmadan
dahası uydurulmadan
isterdim
maskelerime yüzümü geçirip
çağrıldığım baloya
bilerek ters kapıdan
son dansa özürsüz
gecikebilmeyi
kırmızı ışıklara
yakalanmadan
ayaklarına dalaşıp
gecenin
en süslü tadınızı
kaçırabilmeyi
düşürüp
merdivenlere harflerimin tekini
hangi suyu
bulandırdımsa boğulup
hangi hançeri
körelttimse kesilip
asılıp hangi ipi
kopardımsa nedensiz
hangi kalbe kriz
hem zehir oldumsa sevilip
ama un beyaz
ellerimle ölebilmeyi
Akatalpa, Sayı: 129, Eylül 2010
YAKAMOZ
Serdar Ünver’e…
Yaş otuzu geçti mi,
oraya dönmeli,
zeytinliklere
biraz deniz olsa,
kayıkhanede
aklımda oltayla
bulut avladığım günler…
annemdi yeşilin
maviye nazı,
dört çocuğu için
beş vakit nöbette,
çokça ıspanak,
dolmabiber, biraz ısırgan
bir deliğe
saklanırdım, kurtarıcım yağlı ekmek
karnımın gurultusu
resim çizerken geçer…
fabrikanın
sendikalısı ve en az haklısı babam;
kendi yemez, ordan
bize zeytin peynir getirir
ev bile acıkırdı o
zaman, böceklere bayram
yoksulluk kapıdan
girip bacadan gider
gün biter top
peşinde, bazen balıkta
zamanı saymazdım
bozuk para gibi
ne iyi hesap kitap
bilmemek, işte özgürlük
okul hep geri,
hayat ileri
bilir Gemlik’e
doğru denizi görenler…
çekip kopar yosunlu
halatını,
çocukluğun sandalı…
dönüşsüz bir
yolculuk, büyük rüzgârlar olsun
bir yakamozluk
zaman yeter Körfez’de
değil mi ki ömrümüz
yanıp sönmeye benzer …
Akatalpa, Sayı: 143, Kasım 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder