24 Kasım 2015 Salı

ZEYNEP ARKAN


(22 Aralık 1975, Adapazarı / Sakarya - )

       Şair ve yazar. Annesi Saniye Hanım, babası Feyzi Bey. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü’nden mezun. Evli.
       Çocuk kitabı uyarlamaları yaptı. Biyografi, çeşitli özel dosyalarda şiir ve eleştirinin yanı sıra dijital kültür, internet, sosyal medya gibi konularda çalışmaları devam ediyor.  Aynı zamanda Modern Şiir Deneyleri ve İkinci Yeni Şiiri üzerine çeşitli akademilerde dersler veriyor. 
       İlk şiiri “Taşınmak”, Dergâh dergisinde yayımlandı. Daha sonra şiirleri, yazıları ve şiir eleştirileri avant gardé, Başıbozuk, Dergâh, Hacı Şair, Hece, Heves, Japonya, Karagöz, Kırknar, Kökler, Kuyudaki Koro, Mahalle Mektebi, Öteki-siz, Sompla Ka, Tezgâh, Yasakmeyve gibi dergi ve fanzinlerde yayımlandı.



Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& İkrar (2006, Ebabil Yayınları, İst., 80 s)
& Orada Merhamet Varmış (2015, Ebabil Yayınları, İst., 64 s.)
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

ÇOK GÜZEL İLERLİYOR

Çok güzel ilerliyordu kızın kitabı
Okur oturur oturduğu yerde, kitap ilerler çünkü
Bir fincanın altında, tercihen fincanın renginde
Görünmek için bekliyor, keyif verici maddeler listesinde yeri olmalı,
-yüzyılın şifresini kırıyor haz denen bu kelime-

Yazarın raflardaki son kitabı ve kızın kucağında
Birine ellerini uzatmak kadar bile
Yorulmuyor kız, çünkü çok güzel bir ilerleme var
Hızlı ve heyecanlı; kızın sevdiği ne varsa
Başparmağıyla mesajlar yazmak istedi yazara
“İlerleme konusunda kitabınız çok güzel,
Kitabınızı çok beğendim çünkü ilerliyor”

Dizlerine kadar kışa batmalar çok güzel
Kız otobüste bunu hissediyor, pencerenin buharı
Yan koltuktan gelen sigaraya banmış palto kokusu
Yüzünü cama döndürse de güzel ilerliyor kitabı
Camdan bakınca iki Suriyeli kadın, beş çocuk
Otobüse doğru ilerliyor içi sıkıldı
Her akşamüstü savaşın tanıkları sokağı dolduruyor
Eve kaçmanın daha hızlı bir yolu olmalı.

Eve varınca kahve için su ısıtacak
Çünkü kitap çok güzel ilerliyor
Yeni alınmış kırmızı çorapları yatağa bırakacak
Yatağın kütüphaneye en yakın köşesinden objektife bakacak
Camdaki orkideyi kadraja sığdırmalı
Kitabın ilerlemesini hiç kimse durduramaz
Çünkü aşk ve ihtiras beklediğinden çok fazla
Kitap ağlatıyor bir yandan, ama az
Kendine ait bir kahraman yaşıyor bu kitapta
Paralı ve yakışıklı, kızı da çok seviyor
Kıza mücevher alıyor, aşk hızla ilerliyor
Çılgın bir âşık, kitabı kapatınca buna inanıyor
Kızın acısız yüzünde kan kırmızısı bir heyecan
Erkek kızı öpecek, kitap çok güzel ilerliyor.

Kahvenin suyu kaynadı, fotoğraf için her şey hazır
Dünya, düşünmemek üzerine çok güzel ilerliyor.

KAĞIT RENKLERİ

Bütün ithafları kaldırdım şiirlerimdeki
Diyen Sami Baydar’a yanına ne aldın peki, diye soramadan gitmesini
Tavansız bir şadırvandan gökyüzüne bakarak
Hiç görmediğimiz kağıt renklerine yazdığını bilmedik.

Bizim ahkâmlarımız çoktur. Mesela bizde dünya da çoktu, isteseydi verirdik
İstemeden vermeyi bilseydik bir mandalinayı soyar gibi kolayca
Bir eli kırılınca diğerine bakarak düzelten
İlkel insanlardan çok ileride
Öyle çok ileride bir yerde, çok fazla
Uzaklaştıktan sonra anlaşılan bir mesafede çok yakından bakılınca hepimiz
Sağa sola fırlatılmış insan özetleri.

Anlattıkça kayboluyor anılar ve sanki yaşanmamış
Çürüyen bir makyajın altında da güzeliz
Dünyada bakacak bir yer yok, anılar kayboldular
Kare bir masanın etrafında Mahşerin Dört Atlısı
Çorbasını bitirip yemeğine geçerken
Ayağıyla merdiveni konuşturan bir adam
Dünyayı odasına asıp, pencereden bakmayan
Konuklarını yollayıp bakmamış hiç ardına.
Merzifon'da ahşap bir ev, içten merdivenli bir kalp
En büyük değer, en küçük değer
En küçük değere ulaşmış ağır suçları.

Ne kadar çok acısanız da yüksekten bakan merhametiniz
Yüzüne söylenemez kelimeler için ölümü bekleyen
Bir kaçağı karanlıkta kıstıran korkudan daha derin
Kalpler yanılır ve yer bulamaz yanılmamışların yanında
Arzuların başlayış ve bitiş saatleri sizin ağzınızda
Yüzünü solduracak çiçeklerin gölgesinde uyuyan güzelliğin.

Bir zamanlar belki o da gülmüştü arkadaşlarıyla.

Hacı Şair, Mart-2013

ORADA MERHAMET VARMIŞ

                                                                                            Uçmaklara uçanlara uçuşa
                                                                                            Bu çok fazla

İlk sendin elini tutunca ayakları yerden kesilen
Hep aynı kalmanın laneti üzerinden gitti
İlk uçuşundu ya da kaçıncı acemiliğin
Yüzünü aydınlatan güneşe sırtını dönerek döne döne
Yine yüzün sonra sırtın ve yine
Yükseliyordun uzaklaşıyordun gidene benzemiyordun
İstiyordum, devam etmeye devam etmek
Sağlam ipler, metal zincirler, bol güneş
Yolun tozu kalkıyor, tepelerde üç çeşit kuş
Havalanıyorlar bütün, büyük, büyülü
Orada merhamet varmış, uçuşunu izleyen

Kadim dinlerde ölümden sonra uçar, kayıp bir dil gibi ruh
Rüzgâra kapılıp gitmenin gök katında bir anıtı
Çırpınışın tutsağı, hologram gösterisi
Bir rüyada her şeyin sonunu özetleyen

Zamanın karşısına alıp bir rüyayı koy
Çirkinse de koy yitmişse de bir unutuşla
Kanlı kavgasında dünyanın, kalbinin yedeğini al
Kabuğunu kırmasın diye her dokunan eliyle
Uzakları koy, çok uzakları, sabah uyanmayı kolaylaştıran
Kış bastırınca odaya kapatan hafta sonlarını koy
İçinden kolay çıkılmayan bir rüya olsun geriye doğru say
Uçak radarlarına takılan kuşları topla sürüsüyle boy
Bir uyurgezerin hazırlığı gibi toy
Çünkü düştün uçmakla kurtulacağın o yerde

Çünkü düştün
Bir intihar süsü gibi güneşe karşı asılmış temiz çamaşırlar
Çünkü düştün
Çin porseleni gibi sözlerin hiç akılda kalmadı
Çünkü düştün
Yağmurla biten bir piknikten kalmış gibi çürüdün
Pencereni kapat, sonsuz kızaran günbatımında
Harfleri çözeceğiz, biten rüyalarda yaşayan.

*Sompla Ka dergisi

SERBEST MÂİ

Gelsin 72 millet aynı bahçede toplaşalım 72 illetle
Tanışmadan sırt sırta vererek bir kuyrukta sabahın ayazında
Baş başa kaldık mı tomografi çekilelim bugünün hatırasına
İsteyen çeyizine koyar boy boy asetatlar çerçevesiz
İsteyen camdan atsın hastaneler temiz kalsın
Sen gel de içime bak, bak yine temiz çıktı!

“Doktor bey nedir acaba batındaki o çıkıntı?”
-Bu bir serbest mâi, hayatınızın merkezi
Siz de bir dünyasınız, üçte ikiniz suyla vaki…

Al onu aşk koy adını ya da küfürü bas
Kapkara bir isyanı savur, gökler feleğini şaşsın
Bekle ki gelsin bembeyaz elbiseyle Şifa Hatun
Öleceksin şimdi değilse bile belki yarın
O halde korkman boşa ertele ve unutmaya çabala
İçinde aksın tüm dünyanın ırmağı, sen kurumayı bekle
Lakin sakın bekleme kesildi artık o nida
Gelip aşk kurtardı mı seni, hangi şair o meşhur merakıyla
Kim kim kim sardı seni “yorulmadım” diyerek
Gizlice ağladın, seslice güldün ne değişir
Bağır çağır yine serbest değilsin içindeki su kadar.
Toplanmış başına bir dünya, acımaklar derdine
“Ölüm bizim için ama seni alsın mümkünse”
Bu bakışlar silinsin, içerde bir serbestlik düşüyor ve düşüyor
Büyüyor içerde kaldıkça su, haykır sesin büyüsün
Seni korkutacaklar ve sonra göreceksin
Görmesen bile düşün, kendi şansını kullan
Yürüyemez, oturamaz ve uyuyamazsın
Hamile de değilsin, hiçbir kuzuyu bir oturuşta…
Yemedin ama huzursuzluğun tam bir litre
İçmedin hiç karnını doldurarak bir şarabı bir dikişte.

Sağa dönsen sağda, sola dönsen keza
Hele bir yürü de gör, gel de dik dur bakalım
Uyudun mu sıçramadan bir gece
İçinden çıkmak istemeyen bir şeyle
Ama ne sana ait ne de geleceğine.

Yaşamak bu korkuyla, bu aşkla bitecek ve senin
Sonun olmayacak bu serbestlik bu mâi
Gül geç, sıhhatin gafletiyle geçen ömürdür zayi.

Hece, Eylül 2011

TAŞINMAK

uzun koridorlar hayatı kısaltmanın en kestirme yolu
çocuk şarkıları, antidepresanlar, kalorifer isleri arasında
sesini kısmak için ince topuklu terliklerin
temkinli basışlarla gittikçe kamburlaşarak
atılan adımların acemiliğidir taşınmak

katran karası komşu gözleri perde aralığında
merdiven boşluğunda tozlu parmakların iç içe geçtiği bir alkış sesi
bilirsin yalnızlığın tarifsiz yalnızlığı peşinde üç beş adam
hiç bakmadan çıkılan selamsız
ilk merdiven basamağıdır taşınmak

koridorlaşan hayatımız loş ve uzun
ama ne kısa bir yol ölümden konuşmak bir koridorda
ayaküstü taşınmak, aşına aşına yürünmüş terliklerle ivedi
elleri karıncalanmış bir dünden kalan yorgunluğun tadıyla
hep aynı kanepeden hep aynı yöne dönüp çukurlaşarak
oturmayı istemektir taşınmak

yersizlik senin yazgın ey insan
okunamaz bir tarih, kayıtlı sürgün kuşağı
kutsanmış mahremiyetin evinde senin
ne bir oh sesi, ne bir kuş cıvıltısı gelir kulağına
düşünmeden delik koliler taşırken insanın delilik tarihini
delirebilen varlık olarak insan zihnimizde sorularla çoğalır
nesnel ve eşzamanlı sorular ve koliler de elbet delinir
her şey ansızın olur, sorular cevapsız kalır

insan taşınırken alın yazısını da elbet yanına alır.

"İkrar" adlı kitabından

YOK BENİM DUDAKLARIM ANGELINA

bende ne kesik ne tavşan ne köfte
biçimse biçim, işveyse işve
ketum hissi veren küçüklükte
ama kimse beceriksiz demez sana öpünce
gerisi çantada keklik senin yüzünde

her şey bu kadar ahenkli mi angelina
dünya dönerken de gülüyor mu insana
hayata 1-0 galip başladıysan
minibüste abla değilsin, hiç kimseye hocânım
kimsen yok seni hüznüyle ayartacak
üzülme, benim de kocam yok ki aldatsın
hanimiş nerde kızım okuldan kimler alsın
bak ben şairim, bak dudaklarıma
işte " Türkiye'nin her yerinde..." mührüm
işte burada tütmesi gereken ocak
burada koca bir bozkırın ortasında
herkesi bir kerede terk etmenin hazzıyla
uzak dediğimde gerçekten uzak
uzun dediğimde gerçekten çok
hiçbir şey olmamış gibi ne demek
ben buradaysam gerçek burada

her gece mektup yazıyorum Kâmuran'a
Çalıkuşu’nu pek güzel oynuyorum
senden öyle çok nefret ediyorum ki, inanma
hiç benzemez ağzı onca laf yapanlara
onlar usturuplu traşlı seraysever severler
aşkın pahasından bîhaber
sevgi dolu kalpleri barışıktır gençlikle
yataş puffy hüviyetli dandiler
şiirle bilcümle temas halinde

ama yok angelina takdir ediyorum
hiçbir emek zayi olmuyor ya
ona gülüyorum çok gülüyorum
yok benim dudaklarım biliyorum

bu yüzden sen şiir gibisin, şair değilsin
bilmezsin aklınla gökleri yere sermeyi
hiç döner mi başın kelimelerle
bilmezsin neler olur gök yerine dönünce
bilmezsin dünya ayağıma gelince
1977 telefon edince, gönül arşa değince
sen nerden bileceksin, işin çok
her gece Good Night Express’e sen binersin

"her güüzel şey gibi
kaapış kapış gidersin..."*

*Eti Pop Kek Şarkısı.

Hiç yorum yok: