30 Temmuz 2015 Perşembe

HALDUN ÇAĞLAYAN


(1962, Sivas - 29 Temmuz 2015, Antalya)


       Şair, doktor, müzisyen. Tam adı Uğur Haldun Çağlayan. Elazığ, Ağrı, Ankara’da büyüdü. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Sivas, Antalya, Kuşadası kentlerinde kamuda ve özel sektörde cezaevi tabipliği, idari hekimlik, sağlık ocağı hekimliği, huzurevi hekimliği, 112 acil yardım ve kurtarma hekimliği, adli tabiplik, acil servis hekimliği, işyeri hekimliği, turizm hekimliği yaptı. Askerliğini 1992 yılında tabip teğmen olarak Şirnak'ta tamamladı. 2012 yılında kamudan emekli oldu. Antalya’da bir özel hastane ve tıp merkezinde acil servis hekimi olarak mesleğini sürdürmekteyken 2002 yılında başlayan kalp hastalığının ilerlemesi sonucu çalışamaz hale geldi. Dört kez evlendi, dört kez boşandı; üç çocuk babası. Antalya’da yaşıyor.
       Şiirleri ve yazıları Akdeniz Sanat, Bahçe, Çınar, Güneş, İblis, İnsan, Kedi, Lara Sanat, Mavi Portakal, Morca, Sombahar, Ütopya vb. gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı.
     “Kara Şiirler” ve “Yazıldığı Gibi Okunan Şiirler” adında iki şiir, “Duvarda” adlı deneme-şiir ve “Şehirler” adında düz-şiir yapıtları ilk olarak “www.halduncaglayansiir.com/” sitesinde yayınlanmıştır. “Encyclopedia”, “Aedificium”, “Çöl Vaazları”, “Kitab-ı Esrar” adında dört deneme, “Baksa Tabiban-ı Cihan Yareme” adlı bir anı ve “Yol” adında bir öykü kitabı, şairin kafasındaki ve tezgahtaki kitaplarıdır.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Caz ve Çocuk (1991, Akdeniz Yayınları, Ant.)
& Ölü Doğmuş Şiirler (1996, Akdeniz Yayınları, Ant.)
Kaynaklar:
A  http://www.halduncaglayansiir.com/


Şiirlerinden Seçmeler:

YİTİK BİR BABANIN PEŞİNDEN

baba bağışla beni.

akşam oldu, kör oldum, çözüldü ellerimiz
sesim kısıldı baba, katıldım kaldım
sana seni sevdiğimi söylemiş miydim
bağışla beni baba, ölmezsin sandım

nasıl sessiz çırptın öyle kanatlarını
neden böyle sessiz yaşadın baba
biliyorum aşk bitiyor, şiir susuyor
ölmeyecektin baba, bağışla beni

baba, bağışla beni.

mümkün mü yeniden başlamak şimdi
konuşsan ya, sohbet olam dil olam
yetim kalacak sesim, söyleyemediklerim
ölüyorsun, soluyorsun, baba bağışla

ölmedin biliyorum, bir oyun oynuyoruz
elma desem çıkacaksın masallar anlatarak
okşayarak saçlarımı, baba, şarkılar
söyleyelim, al udunu, bağışla beni

SOLO

                                         SOLve patuli

upuzun bir şarkıya başlıyorum, defolun
yalnız içimde yankılanacak sesim
kör alfabesiyle yazacağım şarkımı
yalnız sağırlar duyacak, dilsizler söyleyecek
şarkımla topallar dans etsin istiyorum
ve çolaklar tutsun ellerimi yalnızca

ezgisi yok bu şarkının, ritmi de yok sesim de
neden toplandınız şarkım yok haydi defolun!
hey sen! neden attın önüme o batası paranı?!
sizdiniz bacaklarımı kıran, kör ettiniz gözlerimi
ama anlatmayacak şarkım bunları
hiçbir şey anlatmayacak, dilimi koparttınız
bu kırık keman, bu delik davul, bu soluksuz saksofon
ne söyleyebilirim size adımdan başka
adımı bile unuttunuz

söylüyorum şarkımı, bir kel şarkıcı
dişsiz tarak, sırsız ayna, yüzsüz adam: gökyüzü
kendime başlıyorum, kendimle başlıyorum,
gidin defolun ya da kalın tef olun
bir şıngırtı olsun katın sesime

26 Temmuz 2015 Pazar

NABİ ÜÇÜNCÜOĞLU

(28 Ağustos 1922, Torul /Gümüşhane – 31 Ocak 1969, Trabzon)


       İlk ve ortaöğretimini Torul Namık Kemal İlkokulu ile Trabzon İskenderpaşa ilkokullarında ve Trabzon lisesinde tamamladı. Liseden sonra bir süre Siyasal Bilgiler Fakültesine devam etti, maddi sorunları yüzünden buradaki öğrenimini yarıda bıraktı (1940–1941). Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü (1949) bitirdikten sonra Tirebolu, Torul ve Trabzon’da Türkçe öğretmeni ve yönetici olarak görev yaptı. Evli ve iki kız babasıydı. Kıyı dergisi ve ailesinin katkılarıyla doğumunun 90. yılında,  2013 yılında adına bir defalığına ödül konuldu.  
       Şiirleri, Varlık, Varlık Yıllığı, Kaynak (Ankara), Kaynak (Balıkesir), Kıyı, Yücel, Yeni Mecmua, Yeni Ufuklar, Hâkimiyet gazete (Trabzon) ve Hamsi vb. gibi dergi, gazete  ve yıllıklarda yayımlandı. Şiirlerinde öğretmenliğin saygınlığını, yalnızlık, yoksulluk, görev aşkı, yöre ve vatan sevgisi, ümitsizlik, hoşgörü temalarını işledi.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Memleket (1961, Ekin Basımevi, İst.)
       Hakkında Yazılan Kitaplar:
& Ahmet Özer, Memleket Şairi Nabi Üçüncüoğlu (2010, Phoenix Yayınları)

Şiirlerinden Seçmeler:

MEMLEKET

Benim olduğun için seni severim
Ben öğretmenim.
Akşamları, akşamlar kadar yorgun
Ortalık ışımadan Memleketime
Güneş olurum.
Mehmet’in kalemi
Fatma’nın defteriyim sene be sene
Yazılır okunurum.

Seni, köy köy okulla donatacağım
Öreceğim yol yol
Bu, ilk âşıklığım değil
Kar yağıyor ayışığına
Bahar, düşüncelerimizden güzeldir
Hazırol.

Benim olduğun için seni severim
Ebekuşağının yeşilli benim
Göğün mavisi, denizin.
Başımız sana bağlı Memleket
Ömrüne bereket.

Bu tarafları Memleketimin, toprak
Bu tarafları taş
Harşıt boyu, bulut bulut yar kokar
Taş ama Memleketimin bu tarafları
Zor ama saran halleri var.

Şive’nin Cami Mahallesinde
Bir öğretmen kozasını örüyor
Çilesi Anadolu üstüne, büyük
Allah görüyor.

Ben köy öğretmeniyim
Yıldızlıkta, yıldızların ufağı
Ayışığında baharı köyümün, Akdeniz’de
Haritada Sakarya’sı Türkiye’min Ağrı Dağı
Ellerimde tebeşir tozu, gömleğimde ter

Yayla yayla memleket tüter.

DURAN AYDIN

(1960, Adana - )


       Koza, Düşün, Akdeniz, Söylem, Turunç ve Çağdaş Yaşam dergilerinin mutfağında yer aldı. 2010 yılında Adana’da yayımlanan Turunç dergisinde bir dönem yayın yönetmeni olarak görev yaptı. Adana’da yayımlanan “Çağdaş Yaşam” dergisinin sanat yönetmenliğini yapıyor. Adana’da yaşıyor.
       İlk şiiri “Düşünen Adam” 15 yaşında Adana’da yayınlanan Hür Ses gazetesinde yayımlandı. 1970 sonlarından başlayarak şiirleri ve yazıları Afrodisyas Sanat, Akdeniz, Berfin Bahar, Beşparmak, Çağdaş Yaşam, Dönemeç, Düşlem, Edebiyat Cephesi, Hakimiyet Sanat, Karşı, Kıyı, Milliyet Sanat, Parantez (Almanya), Saçak, Sesimiz, Sincan İstasyonu,  Somut, Söylem, Tan (Yugoslavya), Tay, Tmolos Edebiyat, Turunç, Türkiye Yazıları, Varlık, Yapıt, Yaşam İçin Şiir, Yazıt, Yazko Somut, Yeni Düşün vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
       Ödülleri: 1977 yılında Güney gazetesi, 1978 yılında Yapıt dergisi, 1984 yılında Yeni Türkü, 1989 yılında Çukurova gazetesi, 2011 yılında Tay Dergisi/ İbrahim Yıldız Şiir Yarışması’ndan ödüller aldı. “Gölgemi Sildin Gölgenden” adlı kitabıyla 2013 Nabi Üçüncüoğlu Şiir Ödülü’nü aldı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Halkın Dilleri (Kemal Bayrakçı, Eyüp Demiröz ve Oktay Erol ile; 1978, Şahbaz Matbaası, Kozan)
& Yoklar Sahibi (1987, Akdeniz Yayınları)
& Hayatı Yeniden Denemeye (1998, Söylem Yayınları)
& Gölgemi Sildin Gölgenden (2013, Çağdaş Yaşam Yayınları)
       Monografi Kitabı:

& Hergele Yolu (İstiklal Mahallesi'nden Tozu Alınmış Yıllar) (2015, Heyamola Yayınları, Adana Kitaplığı Dizisi: 4, İst., 140 s.)

ÖKSEL DEMİR

(5 Kasım 1940, Tekirdağ - )


       Çanakkale Öğretmen Okulu ve İstanbul Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Emekli öğretmen. Tekirdağ’da yaşıyor.
       Şiirleri, 1959-65 yılları arasında Yeditepe dergisinde, Varlık yıllıklarında, Memed Fuat’ın  Türk Edebiyatı yıllığında, Ataç, Değişim, Dost, Kiraz (Tekirdağ, 1993-1995) Mavi Dergi (Tekirdağ, 2004-2006), Şehir, Tay, Türk Dili, Varlık, Yelken, Yeni Gerçek gibi dergilerde  yayımlandı. Ölüm Biraz (1962) adlı yapıtındaki şiirlerinde, yalnızlık ve özlem izleği öne çıkar. Bir süre, İkinci Yeni Şiiri etkisinde soyut şiirler yazdıktan sonra toplumcu gerçekçi şiire yöneldi. Toplumcu ozanlar arasında yerini alır. Devrimci duyarlılığını özgün bir biçimde yansıtır. Söyleyiş ve imge zenginliği, şiirlerinin en önemli özelliğidir.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Ölüm Biraz (1962)
& Tanığı Hüzündür Sonbaharın (2015, Heyamola Yayınları, İst., 52 s.)
Monografi Kitapları:

& Tekirdağ Mavi Gözlü Kent (2009, Heyamola Yayınları, İst., 232 s.)

19 Temmuz 2015 Pazar

ŞAKİR KURTULMUŞ

(1958, Eskişehir - )


       İlk ve orta öğrenimini Eskişehir’de tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü’nü bitirdi. 1977 yılından bu yana çeşitli gazete ve dergilerde çalıştı. Yeni Devir Gazetesi’nde uzun bir süre  ‘Sanat-Edebiyat’ sayfası hazırladı.
       1980 yılında Necati Polat’la birlikte ‘Tin Yazıtları’ isimli bir edebiyat dergisi yayınladı. İzinsiz yayınlandığı gerekçesiyle 12 Eylül yönetimince soruşturmaya uğradı ve yayınına son verildi. Bu arada kendi kurduğu  ‘Önce Yayın-Dağıtım’ isimli firmada kitap yayını ve dağıtımı faaliyetinde bulundu.
       İnsan Yayınları’nın kuruluşunda görev aldı, teknik ve idari işlerden sorumlu olarak çalıştı.1985 yılında askerliğini kısa dönem er olarak Bilecik ve Manisa, Kırkağaç’ta tamamladı. Askerlik bitiminde tekrar döndüğü İnsan Yayınları’ndaki görevinde kısa bir süre bulundu ve oradan gazetecilik mesleğine devam etmek amacıyla ‘Yeni Haber’ gazetesine geçti. Gazetenin yayınına son vermesi üzerine işsiz kaldı ve basın yayın organlarında uzun yıllar sürdürdüğü iş yaşamını başka bir alanda sürdürmek üzere havalimanında çalışmaya başladı. On yıl kadar çeşitli kurumlarda görev yaptı ve buradan emekli oldu. İstanbul’da yaşıyor.
       Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. Eskişehir’de arkadaşlarıyla birlikte ‘fecir’ isimli bir duvar gazetesi çıkardı. Porsuk çayının kenarındaki bir kıraathanede oturup  burada yazdığı  gazetenin yazılarını,  yayınlanmak üzere üç nüsha olarak el yazısıyla çoğaltıp İstanbul, Bursa ve Kahramanmaraş’a  posta yolu ile ulaştırdı.
       İlk şiiri 1978 yılında Mavera dergisinde yayınlandı. Şiirleri, yazıları ve söyleşileri Aylık Dergi, Bursa’da Sanat-Edebiyat,  Edep, Kıyam, Mavera, Yedi İklim, Yönelişler  vb. gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Ah Güzel Bir Gün (1985, Akabe Yayınları; Bütün Eserleri: 1, 2015, Çıra Yayınları)
& Yusuf’un Kuyusu (2013, Yedi İklim Yayınları, İst.; Bütün Eserleri: 1, 2015, Çıra Yayınları)
& Ölüm ve Ayna (2014, Yedi İklim Yayınları, İst.; Bütün Eserleri: 1, 2015, Çıra Yayınları)
 Biyogafi Kitapları:
& Hz. Hamza (1984, Beyan Yayınları, İst.)
& Bilal-i Habeşi (1984, Beyan Yayınları, İst.)

Şiirlerinden Seçmeler:

AKDENİZ’E DÜŞEN ÇOCUKLARIN İLK SÖZLERİ GİBİ

                                                                    Üstad Nuri Pakdil’e

1.
baharı çağrıştıran güneş
içimde  mısır rüzgarları
gazze’den fırtınalar
güneşi sarsan bulut yoğunluğu
ve sabah çayı esenliğe bir simge
besmele ile varılan geçitlerde
sisler boğazında ilk baharı
yeşil vadilerde yazı ve kalemi
kitap aydınlığında inancı ve gücü
zindeliği sırtlanır çıkarız dağa
tufan öğretisiyle
kitap  bildirgesiyle
nuh’un kaybolmuş denizine
karanlığı koyarak ardımıza
iz sürerek  denizleri
musa’nın izini sürerek geçeriz
dua ile kalkarız yer sofralarından
doğuda baharı çağrıştıran güneş
batıda koyu bir ıssızlık
korku dolu bir sessizlik

sabırla doldur kalbimi ey yüce dağ
sabır güzelliğinden bir pay rabbim
sabır deryandan bir ihsan bahşet
ey kalbimin sızısı, kudüs
ya da cebimde pusula gibi
teneşir vaktini bekleyen hazır kalbimi
kalbimin titreşimlerini
ört ırmağa akan düşlerimi
hira’nın gölgesinde büyüyen
duygularım açık ve net
sen karanlıkların
korkularımın  üzerini ört

9.
bir sesim uzak kaldı  kudüs bir de ben
denizin yaslandığı kayalarda güneşlenirken
savaştan çıkmış bir deniz hüznüdür akdeniz
acıyı ağlarken gördüm  kudüs’te acıyı
gazze’de kelimeleri savaşırken
ve çocuklar büyürken ağlayan  hüznü
bir ses fırtınası içimde kayalar hüzünlü dağlar
renk renk alaca dağlar yeşil dağlar
mavi dağ siyah dağ sarı dağ kurşun dağı
fırtınanın damarlarında kuşlar
kelimelerin kalbinde çocuklar büyür

11.
ellerinden çarpar üstüme üstüme deniz
ruhuna nakış gibi işlenir  şehidlerimizin  sesi
bir ikram gibi gelir ovalardan dağlardan gelir
şiir fırtınası rüzgarlardan
belkıs’ın sarayından  tekbir sesi
yusuf’un kuyusundan tevhid sesi
beyaz ülkeden gelir deniz
yeni bir ülkeden
kovulmuş şehirlerden gelir
senin bildiğin rüzgarlardan
benim  bildiğim ülkeden gelir deniz
ortadoğulu ustanın gözleri vurdu beni
acemi avcının elindeki av gibi vurdu
mescidi_i aksa’nın  kalbi vurdu
denizi döven dalgalar gibi vurdu
mermiler gibi vurdu
yağmur gibi mermiler hem doğudan hem batıdan
kuzeyden ve güneyden gelen mermiler vurdu
akdeniz’e düşen çocukların ilk sözleri gibi vurdu
son sözleri gibi vurdu
dağ  yordu ellerin yordu
kudüs gözlerin  senin , usta
sözlerin  vurdu beni
dünya haritasında
ortadoğu’nun kalbini
işaretleyen ellerinden
kalbimin üstünde titremeler

12.
orman kırmızı deniz yeşil gök sarı
ey sesim
ey ‘yitik cennet’imin sesi
ey ben
ey benim  siyah yüzüm
ey kudüs yüzüm
ey benim kurşun geçirmez
inci  bakışlı sessizliğim
mavi sofralarımızda canlı canlı kuşlar
bakır tenli balıklar
sedef bakışlı yerliler var

evden kaçan ipek böceği
emir sultan’ın bahçesine konar
yeni bir yuva kurar

KONUŞMAK ÜZRE SUSTUM

1.
şiirin sesidir taş düşer göynüme
bir taş sesidir yeni seslere açılır

2.
bir sıralı gündü, saralı günlerden kalan
dalgalı bir güne doğdum fırtınalı güne
acıktım ikindi mevsimine çıktım
koştum bayazıt camiine misafir oldum
koştum da şadırvan kuşuna kondum
hem koştum hem düştüm
döndüm de  kalbimin akşamlarına düştüm
bülbül sesimiz oldu kelimeler sular gül

3.
kuş odalı evlerinde kapalı çarşının, doğanın ritmi
hafız’ın divanından tütsülenir aşk nameleri
su sesidir kar kış sesidir gül
taş gibi ali’nin keskin kılıcıdır su
suyu öper, kılıç sesidir dudaklarımda gül
ali kayası’ndan akar kelimeler, kılıç gibidir sular
kıpır kıpır maraş dağlarından kelimeler
karanlıkların üstünü örter gül

4.
taş geldi sular çoştu
bahçeler kan doldu gül
genç kızların bohçalarında
nar çiçekleri açtı
şu dağları aştı geldi su

5.
bentler ki taş oyukları sanki baykuş yuvası
sihirbaz uykusu gibi bağlı gözleriniz  bayım
başındaki şapkadan çıkmış tavşan koşusu gibi
yabancılar inşa etmiş evlerinizi belli
darbe ile işgal edilmiş sarı alanlar bayım
sahte usta gibidir yabancı böcekler
ne içimdesiniz ne yüzümün dış cephesinde
gül bahçelerine ağ örüyor örümcekler
gökyüzünün bağrında büyür ırmaklar
gözyaşlarımın içinde kelebekler gül

6.
tarihtir seçimden seçime oylanır
masal değil değişen coğrafyadır
atlaslar bölünür iklimler çarpılır
gözleriniz  neden kapalı bayım
asker şapkalı kontlar paylaşır beşe bölünür
abedeye bölünür batıya bölünür
bir sen varsın baharım bütün
sözcükler
ruhuma şahdamarından kan  pompalar
hicran içinde mahzun bir de sen gül
her kuşun alnında bir işaret  gül


gül-ateş-ölüm-şen
gülün ateşiyle gelen serinliktir ölüm
ateş çiçeği güle sevdalı
sabır serinliği
aşk teri-sabır çiçeği

7.
alnımın ortasında kan lekesi gül
yüzümdeki tarihin yeni yüzyıl lekesi
hilal asyadan koparılmış, afrikadan bölünmüş ay
siyah bir turnusol kağıdı izi sanki lekesi
sanki batıya iliştirilmiş bir put, sanki yamalı elbise
şiire sonradan eklenmiş bir virgül sanki
çoğaltılıp kapının önüne konan bir bildiri sanki gül
yeni yüzyılın insanlık bildirisi
her bildirinin altında ayrı bir imza
her taşın altında bir gül
siz kola içersiniz patentli kola
biz su içeriz fakat çayı tercih ederiz

8.
kanla değiştirilmiş haritalardan
bir taş kaldı bağrıma taş gül
bir taş sesidir kalbim su sesi gül
her seher aydınlığında ses veren gecedir
gecenin sabahında gül veren bir sabır çiçeği
ritmi bozuk saat sessizliğinde kalbim
her taşın parlak yüzünde bir gül
toprağımı sular

şiir çiçeği
sabır suyu
gül aşkı

9.
ayın güneşe öykünmesi gibi akşam gül
severim gülü başım döner
bu bir rüya değil bir his gül
senin gerçekliğin kadar kavi bir aşk gül
taş evler kadar diri ve sarsılmaz yapılar
tarih kadar eski ahşap konak
taş gibi yalın güneşten kayalar
kaya gibi taş dağ gibi dağ gül
aşk-dağ-taş boyalı ruhum
serin oldu ve doldu gönlüm
güle sundum

10.
devinim denizde kelebeklerin kabuklarında gül
kelimeler taş gibi soyulur denizin kabuklarından
taş taş dökülür şiirin incilerinden gül
denizin istiridyelerinden sahilde kılcal deriler
yalnızlığından dökülür hasret şiire gül
dökülür taşlar kirlenir etekler kayalar
eteklerin sesinden dökülür taşlar şiire gül
su sesidir taş sesidir gül
gül sesidir içimdeki kayalar
yaşam rüzgar olur sabır taşır sözcüklere
nar tanecikleri içinde sel olur taşar gül

11.
gül şurubu besler kanını
doğuma hazır annenin sütünü gül
oyuncaklar çocuğa bayramlık sevinç
beklenmedik aykırılıklar şairin tezgahında
ya da çocuk şiirin elinde, uyumlu
eğilir bükülür ağlar güler
aşk güneşin küllerinden doğar
ustalar oynatır yerinden taşları
depremlerin öncü sesidir taşlar
karıncalar ve sular
zeytin bahçeleri ve hurmalar
horozlar ve ağaçlar
bereketli topraklar gül

12.
anne rahmine düşer çocuk
sabrın dudakları çatlar
güller başucunda annenin ağlamaklı güller
sular çağlayan olur taşar
gökten yağmurlar beyaz beyaz gül
dua ile gelir konuklar evler dolar
alnından dökülür taşlar gül
boncuk  boncuk dualar gökte
annenin nidasıdır şarkılar
evin duvarlarından yansıyan göğe
doğumda ağlayan müjdenin sesi gibisin gül
gül ve çocuk düşer anneden
eski masallar kulaktan kulağa kentlerde
eski yapıların taşları bizans evlerinde
her taşın altında bir gül
yeni bir güne düşer gül
şiirin içinde şarkı gibisin gül
ses olup taştı geldi
aziz su gibidir su
bahçeler sabır doldu
ırmaklar gül
dağları içti de geldi su

13.
bir taş sesidir kalbim
kurşundan ağır sesim
karşı kıyıya çarpar

14.
her kuşun alnında bir işaret gül
sabır çiçeği
işte bizim öykümüz
gülü sundum
konuşmak üzre sustum

Yedi İklim Dergisi

ŞİİRİ YÜZDÜREN KUŞLAR

bin şiiri ezbere okuyan kuşlar gördüm
ikinci bin şiiri ezbere okuyan balıklar
üçüncü bin şiiri okuyan şairler
gökte kuşlar, denizde balıklar
şiiri yüzdüren kuşlar
ve şiiri uçuran balıklar gördüm
yunus’u gördüm
kuşlarla uçan yunus’u
ve balıklarla yüzen yunus’u
kırk yıl dağdan odun taşıdı
yoruldum demedi yunus
ve eğri bir odun getirmeden
kırk yıl odun taşıdı yunus
kuşlar ve balıklarla birlikte yaşadı
çileyi taşıdı odunların üstünde yunus
kırk yıl odunların altında yunus
toprağa karıştı şiiri yaşarken yunus
kırk gün kazanda kaynatılıp çıktı yunus
taptuk yine de ‘dünya kokuyorsun’ dedi
çileyi yaşarken odunlarla yunus
bin şiiri yeniden yaşadı yunus
kuş sesleridir, balık yüzüşleridir
gelir yerleşir şiirine
şiir ritmidir tabiatın içinde yol alır
ses olur kuşların dilinde bal
balıkların bedeninde ses
kurulmuş başköşede güneş
zikir ve duaya açılır şiir
kuşların ve karıncaların peygamberi
süleyman gibi konuşan kuşlardır
sesler
ve azap saatlerinde aşkın
karıncalardır, şiirde zikir yükselir
yunus gibidir süleyman gibidir
karnında yunus taşıyan balık da
kuşlar gibidir
bizim yunus gibidir
bin şiiri ezbere okuyan kuşlar gördüm
ikinci bin şiiri okuyan balıklar
üçüncü bin şiiri okuyan şairler
gökte kuşlar denizde balıklar
şiiri yüzdüren kuşlar
ve şiiri uçuran balıklar gördüm


Yedi İklim, Mart 2013