14 Temmuz 2015 Salı

İLYAS TUNÇ'TAN ŞİİRLER

SARIL BANA

         gece korkuları ki hazırlar
         her kadını yeni bir aşka
         sarıl bana !

rüzgar, balkon kapısı, ayak sesleri... neler oluyor ki dışarda! kemirgenler de var, etoburlar da, kan emici vampirler ya da... işte, çarpıyor camlara yarasa! işte, gülümsüyor duvarda tarantula!
         sarıl bana!

bilirim niçin çekilir salyangozlar kabuğuna, lir kuşları niçin gizlenir çalılıklarda... senin kabuğun yok, dikenlerin de... tedirgin böceğim benim ! yalnızlık bir iguana...
         sarıl bana!
düşün, tropikal ormanları, derin denizleri, uçurumları ! sonra leoparlar, sırtlanlar, sansarlar... sonra leşçil sinekler etlerinin altında...
         sarıl bana!

görünmez tehlikeler de var, kötü ruhlar da, tuhaf şeyler ya da... işte, çamaşırlar toplanmış, hayaletler balkonda! işte, bir yastık, gizli bir el boğazında!.. senin kimselerin yok, fener bekçilerinin de... zavallı kırmızı balığım benim ! yalnızlık katil balina; sarıl bana…
         sarıl bana!..

“Sesler İncelikler” adlı kitabından
İlyas Tunç

BEN SANA KAPILDIM

        kıyılarda kalamazdım...
sevgilim; tatlı suyum, akıp gidenim ! atlar huysuzdu, taşlar yosunlu, başım döndü, sendeledim; ürkütmedim yengeçlerini, nergislerini ezmedim...
         ben sana kapıldım !
             
soyundum, iklimine alıştım; gecelerine... köprüler uzaktı; uzun urganlar verdiler, almadım, tutunmadım kimselere... salsız, sandalsız, kuytu yerlerinden...         
         ben sana kapıldım !
hadi, hazırla tuzaklarını, hortumlarını, girdaplarını... saçlarından,  sarmaşıklarından soyun... hadi, çığırından çık, dökül yatağıma...  balçıklara bata çıka;   çökeltiler ve delta...
         ben sana kapıldım ! 
             
         sevgilim; tatlı suyum, akıp gidenim !
         söyle, hangi koldan inelim denize
         taşkınlar  diner, değişirmiş harita...

 “Sesler İncelikler” adlı kitabından
İlyas Tunç

KIŞ SESLERİ

1.
kar taneleri
yıldız yıldız ekiyor
kardelenleri!

2.
kefen dediğin
kar beyaz yorganı mı
yoksul evlerin?

3.
can yongaları
onarıyor rüzgârın
kırdığı dalı!

4.
kış esintisi!
gidersen kim tarar ki
perçemlerimi…

5.
sustum! uykusu
uzun sürdü yılanın,
dedi, kar suyu…

İlyas Tunç

MASAL

pinokyo ve ben bir de çizmeli kedi
nil nehri kıyısında buluverdik sepeti

acıkmış ağlıyordu  içindeki Musacık
sakar çocuk pinokyo, kırıverdi pipeti

iyi ki  Mc Donald's gelmişti peşimizden
Musa, sahipsiz oğlum ne bilsindi diyeti

sepetin kulpu hasır, ha koptu ha kopacak
nil nasıl taşımıştı bu taşınmaz külfeti

suları bulandıran tufan'a hamd olsun ki
yetişti son karede tanrının silueti

dedi, kavmi olmayana kimseler inanmaz
gerçeği bekliyorduk sundu masal demeti

pinokyo hokka burun, kedi çıplak ayaklı
peki ben mi kandırdım şu koskoca milleti

beni nineme sorun, hızır' la beraberdim
bu şiir, kırmızı başlıklı kız'ın  marifeti

Varlık Edebiyat ve Kültür Dergisi, Aralık 2000, Sayı: 1119
İlyas Tunç

KADIN ŞİŞE VE ÇÖL

gözler gedik verir de dile yerleşirse tik
çöl imajı büyüler, susuzluk olur nothing

şişe arka planda, önde su gibi kadın
önden arkaya doğru, düştü düşecek tetik

siz yanlış anladınız, tetik bir deklanşördür
sözcükler tab edilir çıkar ortaya etik

kadın, şişe ve çöl bir de üç beş bedevi
tamamlanır böylece postmodern estetik

şu milenyum çağında yabancıyım kendime
şark köşesi, nargilem ne kadar da otantik

meşeler gölgesine serselerdi uyurdum
eğrelti otlarından bir yatak ortopedik

kumullarda bata çıka vardım ki tapınağa
ince işler peşinde son tanrımız genetik

tetik uzunca pipet, ben yanlış anlamadım
şişe düşer incinir, kadın olur everything


Kül Edebiyat ve Sanat Dergisi, Ekim 2001, Sayı: 17
İlyas Tunç

NESNELER VE SÖZCÜKLER

         Nesneler insanı kışkırtır...
         Görmek, çoğu zaman yetersiz kalır, dokunmak isteriz. Belki de bedensel varlığımızı kanıtlamak için gereklidir bu. İlk dokunma ürperti ve şaşkınlık yaratır; bir fotoğrafın arabı gibi belirsizdir. Beynimiz, karanlık odasında nesneleri tab eder, ikinci kez dokunma gereğini duymayız. Duyumsal algılarımız zihinsel tasarımlara dönüşmüştür artık.  
         İmgelem gücümüzün egemenliğine giren her şey tabu olmaktan çıkar...
         Aklın soyutlama yetisidir bütün bunların kaynağı; öyleyse yabancılaşma trajik yazgısıdır insanın.
         Geriye dönme şansımı yitirdim; yine de hiç dokunulmamış bir nesne arıyorum. Nereye gitsem sözcükler benden önce oradalar, her şeye bir ad yakıştırıp uzaklaşıyorlar. Suçsuzum; çünkü sözcükler karşısında ben de bir nesneyim. Adımdan kurtuluş yok:
         İlyas !
         Dönüp bakınıyorum; masa, kalem, kuş, ağaç... Bütün nesneler beni çağırıyor. En iyisi, şu yaşlı salyangozun güz güneşi altında parıldayan izlerinden yürümeli. Yaprağa karışmak istemiyorsan, diyor yaşlı salyangoz, kaleme koşmalısın, kalıcı olan odur. 
         Kalemin sesi, zorba ve ürkütücü; bacaklarımı karnıma çekip, düşünüyorum... 
         Düşünmek, eylemi erteler. Ertelenen eylemin saati yaklaşıyor. Nesnesi olmayan son sözcüğe hiç dokunmadım; kışkırtmaktan korkuyorum. Siz anladınız; ama tasarlayamam. Onu algılarsam ben olmayacağım.
         Keşke, yaşlı salyangozu dinlemeseydim.     
         Yaprağa karışmanın hazzını yaşayamadım.

“Savrulmalar” adlı kitabından
İlyas Tunç

ÇIT       

         Nesneleri konuşturmak bilincimizin ilkel kalıntılarından biridir. Uğuldayan ağaçlardan korkuyorum. Taşı anlamak için suya karışmak gerekir. Animizm, en egemen dindir. Somuttan soyuta tam olarak geçemedim... Düşünmekten yoruldum, uyumak istiyorum:
- Çıt !..
- Televizyonu açtım, dedi kızım.
Ortada televizyon falan yoktu; çizdiği resmi gösteriyordu. İmgeler gerçekliğin yerine geçince geriye çıt sesini çıkarmak kalır. Şiir de Sevecen'in yaptığı gibi yapar. Canlı, çocuksu ve bulaşıcı bir şeydir bu. Herhangi bir sözcüğü fısıldayın onu imgeyle yüklersiniz:
- Çıt!..
Anahtar döner; çıt, düğme çözülür; çıt, yürek açılır; çıt, kıvılcım başlar; çıt... Çıt, çıt, çıt...
         Çiçekler, çekirdekler, günebakanlar... Masalar üzgün, çekip gitti konuklar. Ne kaldı avuçlarımızda! Eridi dudaklardaki tuz. Parklardan, bahçelerden çıt yok, renklerden, çizgilerden çıt yok, çıt yok şiirlerden, inceliklerden...
         Ey şairler! Lir kuşları çalılıkların!
         Nesneleri küstürmeyiniz.
         - Çıt!..        


“Savrulmalar” adlı kitabından

Hiç yorum yok: