12 Temmuz 2015 Pazar

ONUR SAKARYA'DAN ŞİİRLER

HER GÜN MUTLAKA ÖPÜŞELİM

                                               Nergisime

Gökyüzünün penceresini aç
Beyaz bir dua dolsun odamıza
Biz yine de öpüşelim
Ki yıldızlar tebeşirle bir şeyler çizerken uzaya
Ki son trene tam vaktinde yetişememişken
Peronda bekleyen yere zımbalanmış ruhların arasında
Kırmızı dudakların siyah beyaz hayaletleri yırtarken
Ki ben her gün senin yollarına gözcü dikiyorum
Ses ver diye, nefes ver diye, elini uzat
Göz göze tutuşalım
Aramızda herhangi bir boşluk kalmasın
Sarıl bana
Biz yine de inatla öpüşelim
Çünkü kar yağabilir
Kapanabilir aşk köyüne giden tüm yollar
Bir insan pek tabi bir çiçeği sevebilir
Tam o anda tüm sevişenler infilak edebilir
Olabilir, olabilir

Bu kirli saatleri bir kenara kaldıralım
Bu ikinci el kalpleri ulu ormana verelim
Geçmişi kefene, kefeni güz bahçelerine göm
Som rüzgâr, değ günışığı, sev
Bize iki çay söyle eros
Çünkü biz nedense hep çay içerken âşık oluyoruz
Çünkü sana pamuk’tan bir ülke örüyorum
Biz yine de öpüşelim
Bir otobüse atla, evleri geç, arabaları geç
İnsanları geç, pişmanlıkları geç
Orta şekerli uykuları, göz çiçeklerini geç
Son durakta seni bekleyen o yangına koş
Hadi durma, sarıl bana
Aramıza mıhlayalım sevdanın haylaz ruhunu
Ama üzülmeyelim, üzmeyelim güvercinleri
Çünkü insan an patlamalarını tutmak isteyebilir
Beyazlar renklilerle yıkanabilir
Bazen ay gözyaşlarına tutulabilir
Olabilir, olabilir

Eğer edeceksek sevgilim
Hayata gülerek veda edelim
Ve o gün gelene kadar
Her gün mutlaka öpüşelim

“Zula” adlı kitabından
Onur Sakarya

NERGİS

Bir gün ismini duyarsam sisli bir sabahın…
Bakırla kaplanmış göğün altında bir sabah
Bir gün öylesine dışarı çıkıp, öylesine ama
Yani öylesine yürüyüp deniz kenarına kadar
Garip aksanlı alaca çiçeklerle konuşup
Yalvarıp ama öylesine gelmeni, hep gelmeni
Bir gün ölme ihtimalimize karşı
Bin mum yaktıracağım gölgeliklerde
Kan akıtacağım, helva dağıtacağım
Pirinç havanda erimiş hayal dövüyorum
Gerçek yapıyorum sisli bir sabah
Yaban ördekleri geçecek sonra üstümüzden
Sonra belimize güneş kuşaklarını dolayıp
Papatyalar arasından pembe pınarlara inerken
Düşlerken bir insana sarılmanın
İki ten arasında çaktığı kıvılcımı
Bir gün hem de sabahın sisinde
Sesini uçurumlara düşürürsem
Uçurtmalar taktırırsam saçlarına
Kızıl gözlü baykuşlar alırsa sonra
Yani gözlerimden tuzlu suyu fışkırırken sevgimin
Ellerimi açıp uçurumdan atlayan ruhlara doğru
Yalvarıp ama öylesine gelmeni, beklerken
Beklerken güz haykırışlarının arasında bir yerde
Araf desem değil, göz desen, göz var desen
Aslında sen bütün o güzel şeyleri söylerken
Aslında beni sevdiğini söylerken…
Bir gün ama bir gün yaprakların ağladığı bir gün
Bulutların sıkıldığı, etekli kedilerin paranoyasında
Sanki çok mutluluklar travmasında
Çok uykulular ve çok yorgunlar ülkesinde
Tepelerden kocaman cüceler yuvarlanırken
Aslında gözlerimin içinde sahrayı gördüğünü
Aslında yalnız kalmaktan ölesiye korktuğunu
Orada çok uzak da olsa kalbinin başkentine alsan
Orada uyusam sonra terlesem ve sen beni alsan
Alsan ve pamuklara sarıp gözlerimdeki kini silsen
Televizyona bakarken, çoraplarımı çıkarırken
Bulmaca çözerken, bağcıklarımı bağlarken
Sana söz olsun kalbimdeki aşkı demleyeceğim
Söz bir daha yalan söylemeyeceğim
Ve hep gelmeni, fırtınanın getirdiği karabasanlar gibi
Ve hep gelmeni yalvarıp öylesine gelmeni
Ağlayarak gelmeni…
Bir gün içdenizim kabarırken
Günlerin arasından, bir demet nergis çiçeği
Bir demet yeşil nazar duası, öğleden sonra sıkıntıları
Oyuncak yarış arabaları, ten yangınları
Acayip oldum bu aralar gözlerini çiziyorum her yere
Bir güvercin ürkekliğindeki koyu kahve
Bir yol boyunca uzanan mutsuzluk
Teybi açıp son ses, gaza basıp sonra
Martılar denizden havalanırken tenime bulaşan köpük
Bir şişe köpek öldüren, dünyanın sonuna kadar gidip
Bir gün ama bir gün geceden kan sızarken
Yüzünü alıp ellerimin arasına sonra
Sonra sana garip öyküler anlatırken
O öykülerde yunuslarla yarışan balıkçıları
O öykülerde soba dumanını, bez bebekleri
Çamurlu ve çıplak ayakları, ama çiçekçileri
Mendilci çocukları, menderes abiyi, serpil ablayı
Torbacıları, kolpacıları, gacılarıyla
O öykülerde acıdan gözlerini oyan adamları
Bir gün sisli bir sabahın ilk ışıklarında
İsmini gaipten haykıran meleklerin kucağında
Uyurken ve beklerken gelmeni, hep gelmeni
Gelip bedenimi sarsıp sana doğru uyanmamı
Düşlerimde gezdirmeyi seni
O silahlı böceklerden çok uzaklarda
Bacak bacak üstüne atan, sigara içen
Adam öldüren, kıskanç, kibirli böcekler
Hep savaşan hep savaşan her yer kan
O hırslı ve kindar böceklerden çok uzaklarda
Düşlerimde bulut ağaçlarından bir bahçede
Her türlü rengin dans ettiği gökkuşaklarının altında
Yağmurun temizlediği hayallere dalıp
Sana bir dünya sunacağım
Bir gün lacivert kokan bir şehirde
Gece ışıklarına karışacağım

“Zula” adlı kitabından
Onur Sakarya

YOLLARINA BAKA BAKA

Arka bahçende saklıyorsun bin tonluk çelikten kalbini
Yıldızlar patlıyor yüzünde, yüzün eriyor
Ve damlaya damlaya süpersonik kapsüllere yazıyorlar ismini
Bu masalı yamultmaya geldim, anne neredesin?
Gözyaşlarımı biriktirmeye başlamışken, banka battı
Şiir battı, gemi battı, üstüm battı, cinnet geliyor, kaçın
Aşk süzülerek geldi kirli bir kış göğünden, canıma battı
Açın artık perdeleri, açın, karanlık sesimi aldı yuttu
Nerede hamurdan düşlerimi şekillendirdiğim o kuytu?
Seni alacak o gemi nerede? Sahi, çok geç kaldı
Biri vardı, kara deliydi, gözlerini kilitleyecek
anahtarı vermeyi unuttu
Çiçekler patlıyor yüzünde, bu ne tesadüf
Benimle alakası olmayan bir sürü ölü var salonumda
Kurtlanmış aşkları kokuyor, ruhları hâlâ kokuyor
Evler pis, hayat pis, sefillik ne kötü Hürrüya
Kamyonla taşıyorum hüznümü bir uykudan bir uykuya

Sana ait bütün hatıralara kış lastiği tak
Çünkü kış deli geçecek, diyor hava durumu bültenleri
Biraz saygı kes bana bakkal amca, yağlı tarafından olmasın
Seni her gördüğümde beynimin tırabzanından bir çocuk kayıyor
Parklara giden bütün ihtiyarları topla, belki bir örgüt kurarız
Belki şehre sirk gelir,
Belki bir mandalla tuttururum kalbime gülümsemeni,
Belki motosikletli dondurmacılar geçer dağ köylerinden
Seni her gördüğümde içimdeki atmaca parçalıyor göğüs kafesimi

Bana ait bütün yalanları siyah poşetlere koy
Sen beyaz bir devrimcisin, mahalle maçlarına karış
Yüzüm yanıyor, aramızdaki kıvılcımın fotoğrafını çekiyorum
Arabam yok sevgilim, param yok, ben işte sadece, ben
Ulviye’yle Doğan’ın oğlu, biraz şair, biraz serseri, biraz göbekli
Zaman zaman çok yokuşlu kalplere tırmanıyorum
Ama sen uyu sevgilim, dizlerime kurduğum pamuktan krallıkta
Ben, saçak altlarının yağmur dansçısı, hasta adam, naif selam
Ama sen gel sevgilim, temiz bir hayat için dünyayı çırpıyorum

“Zula” adlı kitabından
Onur Sakarya


*Şiirler Onur Sakarya’nın izniyle yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: