3 Kasım 2018 Cumartesi

Ali Ayçil bütün kitaplarıyla Dergâh Yayınları'nda



Ali Ayçil, Kovulmuşların Evi, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 108 s., 17 TL.

Bazen, tam gün ortasında bir şaşkınlık basıyor beni, bunu anlata­mam! Mesela, şehrin ayarını bozuyor cami bahçesinden sokağa sarkan güller; tesadüfen talandan kurtulmuş iki arkadaş gibi, bakışıp duruyoruz birbirimize. Sanki dünyaya gelmeden çok önce, hiç hatırlamadığım bir yerde, hafızamın kuytuluğuna atılmış bir düğüm çözülüyor bakıştıkça. Gök, benim o büyük şemsiyem gök, bakışlarımdaki hayret yüzünden uzayıp genişliyor; kendimi bir yabancı gibi hissediyorum onun altında. “Belki de ben burada,” diye geçiriyorum içimden; “belki de ben burada, ilk insanın yere bırakıldığı an unutulmasın diye, onun hayretini beklemekle görev­lendirilmiş bir nöbetçiyim.” Yeşermiş ekinlerden, yıkılıp kurulan kentlerden ve kopmuş onca takvim yaprağından sonra bile, hâlâ şaşırabilir insan.


Ali Ayçil, Yenilgiden Dönerken, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 144 s., 18 TL.

Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra ge­lirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kra­vatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kra­vatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı...


Ali Ayçil, Sur Kenti Hikâyeleri, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 158 s., 18 TL.

Sarraf Nizamattin’in küçük kızı babasının kalbine tutkundu. Onun, her bir mevsimde ayrı çarpan, ama her seferinde aynı kalmayı bilen bir kalbi oldu­ğunu biliyordu. Bu yüzden anlayışlı ve bilgeydi; bu yüzden katının karşısında yumuşak, uzağın yanında yakın, yalnızın arkasında yandaş gibi dururdu. Bir hakikat kendini ona açmadan, o asla önyargının patikalarında yürümeye kalkmazdı. Çift kanatlı kapı kendisi için çalınmaya başladığında, küçük kız, hiçbir beklentisi olmadan oturdu perdenin gerisine. Bu haliyle, Simurg’a varmak için yollara düşen saf kuşlara benziyordu. Neyi aradığını, perdenin öte yüzünde bekleyenler söyleyecekti ona. Bu oturuş öyle uzun sürdü, öyle uzun sürdü ki, bütün kent onu konuşur oldu.


Ali Ayçil, Naz Bitti, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 62 s., 13 TL.

“Ne etsem berabere bitmedi o yılgın maç
Herkes bende kalanı küçük bir sıyrık sanır
Sen aklıma düştükçe içim nasıl izdiham
Terkedilmiş bir evin ilk günü kadar ağır”



Ali Ayçil, Bir Japon Nasıl Ölür, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2018, 56 s., 9 TL.

Ali Ayçil’in yeni şiir kitabı çıktı:

Bir Japon Nasıl Ölür

“Hem yaralı hem yakını bir yaralının
kırıldı kuş sesinden direkleri dünyanın kaldım eşikte sübyan
kaldım cümle ovayla temmuzun köklerinde, yaşlanmış ağaçlara dert oldum.
Kimi görsem dedim işte buradayım iki ince boynumun arasında
kimi görsem dilim buruk, kelimeler ölümlü, sesim anadan üryan.

Yürüdüm benle birlik ağır bir halk yürüdü
suya baktı ağırdı, güze düştü ağırdı, yola vurdu ağırdı.
Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?
şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka
neyin var sen gidince aklı sende kalacak!”


Ali Ayçil, Arastanın Son Çırağı, Dergâh Yayınları, İst., Dergâh Yayınları’nda 1. Baskı: 2016, 55 s., 8 TL.

"Göğsümde koca bir gök taşırdım ben
çerçilerin boncuk sattığı çarşılardan
elimde atıp vurmaz bir sapan
avlanırdım hışmımdan nâçar düşmüş dallarda
ustam bazen çok uzak bir yerden gelsin diye
günün dalgın ipini dolardım makaraya

Bir gün devrildi arastaya
kocaman, ağır gölgesi çınarın
benden kaçan onca kuş
meğer dallarına konarmış ustamın."

Hiç yorum yok: