20 Aralık 2019 Cuma

YALÇIN ARMAĞAN KİTAPLARI



İmkânsız Özerklik - Türk Şiirinde Modernizm, 1. Baskı: 2011, İletişim, İst.; 5. Baskı: 2018, İletişim, İst., 172 s.

Sanatçının kendisine sorduğu “sanat, toplum için midir, sanat, sanat için midir” sorusuna verilen cevap, sanatçının “özerk” alanını kısıtlar. İkinci Yeni şiirine gösterilen dirençten yola çıkılarak eleştirel bir “anlatı” kurmayı amaçlayan İmkânsız Özerklik: Türk Şiirinde Modernizm, 1950’li yılların ikinci yarısında Türkçe edebiyatta yaşanan “modernist” dönüşümü anlamak için bu edebiyata verilen tepkilerin nedenlerini sorguluyor. İkinci Yeni’nin özerk bir şiir dili inşa etmesinin bu şiire gösterilen direncin asıl nedeni olduğunu iddia eden Yalçın Armağan, özerklik karşıtlığının hangi saiklerle ve nasıl şekillendiğini göstermeyi deniyor. Yazar, Türkiye modernleşmesinin ilk döneminden başlayarak, kendi hassasiyetleri nedeniyle, edebiyatın ve daha özelde şiirin özerklik karşıtlığı ile kendini var etmeye çalıştığını ileri sürerken, bu karşıtlığın inşası sırasında hangi taktiklerin geliştirildiğini inceliyor.

İmkânsız Özerklik: Türk Şiirinde Modernizm, İkinci Yeni üzerine çalışanların kendilerini 1950’li yıllarla sınırladığı ve bu şiiri genellikle Batılı referanslarla anlamaya çalıştığı bir ortamda, İkinci Yeni’yi Tanzimat’tan günümüze Türkiye modernleşmesine özgü hassasiyetler açısından yorumlamayı deniyor. Richard Rorty’nin “Bizi olanaklı kılanlar neyi olanaklı kılmakta olduklarını bilemezlerdi” sözüne bağlı kalarak , “bugün”ün içindeki “dün”ün ayrıştırılması ve bu sayede “bizi olanaklı kılan”ın ne olduğunu göstermeyi hedefliyor.

/*/


İmgenin İcadı /İkinci Yeni'nin Meşruiyeti, 2019, İletişim, İst., 224 s.

Kavram tarihi ile şiir kuramının, kanon tartışması ile edebiyat tarihinin iç içe geçtiği bir kitap İmgenin İcadı. Daha önce İmkânsız Özerklik’te modernist şiirin estetik dirençle karşılanmasının tarihsel nedenlerini inceleyen Yalçın Armağan, bu kitapta, İkinci Yeni’ye gösterilen direncin zaman içinde nasıl kırıldığını, başlangıçta “anlamsız” bulunan şiirlerin “imgeci şiir” adıyla nasıl kabul gördüğünü ele alıyor. 1952 ile 1983 arasında şiir alanındaki hayli tartışmalı döneme odaklanarak, imgeyi tanımlamanın değil; imge kavramının nasıl ortaya çıktığının, bu kavrama niçin ihtiyaç duyulduğunun, “Şiir imge sanatıdır” önermesini Nmeşrulaştırmak için hangi argümanların ileri sürüldüğünün peşine düşüyor.

İmgenin İcadı, İkinci Yeni’yi imge kavramının dönüşümü açısından yorumlayarak alternatif bir şiir tarihi sunduğu gibi, edebiyat kurumunu analiz etmek için bir yöntem de öneriyor.

/*/


Erdal Öz-Adnan Özyalçıner-Kemal Özer, Arkadaş Mektupları, Yayına Hazırlayan: Yalçın Armağan, 2019, Can, İst., 392 s.
“Bir ağacın dalları gibiydik,” diyor Kemal Özer, 1950 kuşağından dostlarını anarken. Arkadaş Mektupları’nda bu çok dallı ağacın üç ismi Erdal Öz, Adnan Özyalçıner ve Kemal Özer’in 1955 ile 1973 yılları arasında yazdıkları mektuplar bir araya getirildi.

Erdal Öz, “Kendimin o yıllardaki görüntüsünü buluyorum,” diyerek arkadaşlarına yazdığı mektupların bir dönemin belleğini nasıl kayda geçirdiğine işaret ederken Kemal Özer de mektupları sayesinde kendisiyle yüzleşme olanağı yakaladığını dile getiriyor: “Özellikle 1970’e kadar yazdıklarım, elimde başka örnekler olmadığı için, başlı başına birer kendimle yüzleşme olanağı. Bu mektuplara ulaşana değin o yıllara ilişkin yalnız belleğimde kalanlar vardı, bir de elimdeki yanıtlardan çıkardığım birtakım ipuçları.” İlk kez bir arada yayımlanan mektuplar, bir kuşağın “görüntü”süne ulaşmamıza olanak sağlıyor.

1950 kuşağının üç önemli isminin mektupları, kendi kişisel tarihlerinin kayıtlarını tutmanın yanı sıra 1955’ten 1973’e kadar arkadaş sohbetlerine saklanmış “gizli” edebiyat tarihini de açığa çıkarıyor.

/*/


İlhan Berk, Şiirin Çizdiği-Edebiyat ve Şiir Üzerine Yazılar, Yayına Hazırlayan: Yalçın Armağan, 2019, YKY, İst., 464 s.

İlhan Berk’in 60 yıl boyunca edebiyat üzerine yazdıkları ilk kez bir araya getirildi: Şiire hep “yeni baştan başlayan”, şiirin çizdiği çizgilerin peşini bırakmayan, sürekli kendini araştıran şairi yeniden okumak için…

“Benim değişmek diye bir sorunum yok. Yani önceden bir kurama göre davranmam. Kuramı bana algılarım getirir. Çeşitli çağlarımın yaşamalarıdır bunlar. Onlara bütün olanaklarımı açarım. Bütün olanaklarımı ortaya koyarım.Bunun bir adı da kendimi şiire bırakmaktır. Şiirin çizdiği çizgiyi sürdürmektir. Şiirin çizdiği çizgi de o anımdaki duygular, o çağımdaki yaşamalardır. O anın, o çağın duyguları belirler kuramı. Bu yaşamalara, bu yaşamaların biçimlendirdiği özlere, biçimlere, şiirin koyduğu çizgilere karşı çıkmam. Şiir buyruğunu sürdürür. Bir çocuk gibi baktım ben şiire. Yöntemim de bir çocuk yöntemidir. Her kitabımda bir öncekine yabancılaştığımı duyarım. Birdenbire yazdıklarım beni ilgilendirmez olur. O zaman şiire yeni baştan başlıyormuşum gibi olurum. Zaten ben hiçbir zaman yazmayı öğrenemedim. Şiirin getirdiği her olanağa inanırım. Bu çıkmaz da olsa,oraya gitmeden dönmem. Yaptığımı bozmaktan korkmam. Korkmam çünkü beni buraya yine yaşamalarımın getirdiğini bilirim. Boyuna kendimi dinlerim. Kendimi araştırırım. Kendimi ararım. Şiirim bu yüzden bir aramadır da. Benim şiirim böyle bir çizgi koyar.” – İlhan Berk

Hiç yorum yok: