İsmail Aslan ve Efe Murad ile birlikte
Mayıs 2014’ten beri Kontra adlı şiir fanzinini çıkarıyor.
Şiirleri ve yazıları Akatalpa, Cin
Ayşe, Duvar, Gard, Hayal, Hece, Japonya, Kitap-lık, Ücra, Varlık, Yeniyazı gibi dergilerde yayımlandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Pazıl Bozul (2013, 160. Kilometre Yayınevi, İst., 64
s.)
& Kapital Öldürür (Efe Murad ve İsmail Aslan ile; 2015, 160. Kilometre Yayınları, İst., 96 s.)
Şiirlerinden
Seçmeler:
KES
YAPIŞTIR
o tırnakları kes
yapıştır o üçüncü sayfayı
bi
haftalık dergiye,
bizim kazıdığımız anlaşılmasın
aykırı sözleri yıkık duvarlardan.
şimdi kaçaklılık süresi diye bi şey çıktı
hem
parayla aldığın zaman
müebbet sende kalıyor,
bir haftaya bile kalmadan dışardasın.
o sayfayı da aç
şurdan bi pizza söyleyelim.
abi biz tıkladıkça garsonlar aç mı kalıyor?
abi biz tıkladıkça garsonlar aç mı kalıyor?
abi garsonlar, siktir et lan...
yok olsun insanın insana garsonluğu.
bak ne dicem
demin kimin sorduğu anlaşılmadı ya
bunun gibi sustuğumuz da karışmalı
hani at iziyle it izinin karışması gibi,
kötü adamlar olduğumuzdan da değil
adaletin temeli yer değiştirebildiğinden
böyle söylüyorum.
kimse ayranım ekşi demez abi
bu da sütün bozulmadığını deneyler
tek farkla ki
önceden tülbentten geçirilen yoğurt
şimdilerde türbana takılıyor.
e bu abi hiç ekşi olmamaya mı delildir?
e bu abi hiç ekşi olmamaya mı delildir?
yoo, şiir gerçekle hakikat arasında bir
karın ağrısıdır.
iyi de biz buraya nasıl geldik, anlamadım
geldik çünkü pizzalar da gelecek
kuru kuruya siyaset olmaz
dar boğazdan geçmez.
kola gitmez miydi pizzayla?
evet, kola gitti ey oğul!
peki lokantaların suçu ne?
bak aptullah kardeşim
Allah’ın gökdelenini diker gibi işaret
ettim ben seni.
süngü aşkına yemin ederim ki buradan biz
çıkıcaz.
peki lokantaların...
onlar bir zamanlar restauranttı
ve camlarında gazeteler yoktu
allah için yoktu.
gün gelen bir şeydir ya
onlar bunu bilemedi.
kipte zaman kayması olmazsa eğer
hayata mührümüzü vuruyoruz kardeşim
ve garsonların bir kısmını evinde
çalıştırabilirsin.
ah pizzalar da geldi.
hadi kes o tırnakları da başlayalım.
artık temiz olmamız lazım.
“Pazıl
Bozul” adlı
kitabından
ORTAÇAĞ
Sırtıma
saplanan şey dişlenmiş bir elma olmalıydı*
çünkü yaram büyüktü.
Ütüsü tele takılmış
diken üstünde bir
huzursuzluktu
her gün giyip
gittiğim.
Çıkarken umudun
listesi olurdu cebimde
bir kat eksik
giyinmiş gibi üşürdü göğsüm.
avucuma yazdığımı
alnıma kazırdım
çıkarken.
Ve yollardan
geçmenin resmi
çoğaltılırdı her
gün.
kimi özensiz
çarşaflar gibi sarkıtır başını
sevişmelerin
tutulduğu camlardan
kimi boşluğuyla
oynar
yarın yeniden
asılacak tabelaların
vesaire…
Bense bilirdim
bir yol sesi
kazasıydım dünyada
bir intihar korkağı
zihninin şakağından
silahlar geçiren.
(ve söylenen o ki
korkunun hançere faydası yoktur.)
Boşunaydı ılık
alnımı lavaboya eğmem
yatmadan evin
çivisine geçirmem avucumu
uykularımı delmem
boşuna.
Geldi bir gün O.
karanlık
gözlerini üzerime
örtmüşken
çürük bir elma gibi
kahverengi akıttı kanımı.
En ortaçağımda
sırtımı kalbimle değişirken
ne silahı
anlayabildim ne de akanı.
*Franz Kafka’nın
Dönüşüm adlı romanından.
Akatalpa, Sayı: 124, Nisan 2010
YÜZÜMÜN KOKUSU
Orda çürümüş kavunları düşündüm
baş parmağından eksik pabuçları.
arkasına doğru büyüyen bir gidişle
yüzümü yırttığım kokuları bütün.
bıçağın durduğu orada.
Sel olup
kalktığında bir kabir
adamlar camilere
salâlar koştururdu
ben beklerdim kurumuş
sidiğimle.
Mevsim neredeyse
cumartesi olurdu
annemin kısa
Maltepe'si
oyunlar arasında
uzun
tüterdi.
bütün topları,
çişleri bütün
kaçırıp beklerdim
işte.
Haftasonları
özensiz ağlardım
yanlış iliklenmiş
gömleğimin altında
annem kısa şortlar
yakardı.
Böyle kirası
aksamış dünya yürüdüm
kavunları yürüdüm,
tabutları da.
ne yandıysa
dumanına yetiştim.
yüzümü geçmiş
küllerle ovmuştum.
Akatalpa, Sayı: 116, Ağustos 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder