(1965, Ankara - )
Yıldız Hanım ile Mehmet Gülbek’in oğlu. 1983 yılında Kuleli Askerî
Lisesi’ni ve 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl Kuleli Askerî Lisesi’nde İngilizce öğretmenliğine
başladı. 1995 yılında Marmara Üniversitesi İngiliz Dili Eğitimi Bölümü’nde
yüksek lisansını tamamladı. Daha sonra İzmir Maltepe Askerî Lisesi’nde ve
Ankara’da Kara Harp Okulu ve Bando Meslek Yüksek Okulu’nda öğretmenlik yaptı.
2012 yılında TSK’dan emekli oldu. 2013 yılında Cambridge Üniversitesi'nin CELTA
Programı'nı İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde tamamladı. 2013 yılından beri İzmir
Ekonomi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda okutman olarak çalışıyor. İzmir’de
yaşıyor; evli.
İlk şiiri 1998 yılında Varlık dergisinde yayımlandı. Şiirleri, şiir
üzerine yazıları, çevirileri ve söyleşileri Akatalpa, Bahçe,
Bireylikler, Dize, E, Eliz Edebiyat, Heves, İle, İnsan Şiir Defteri, İz’im
Sanat, Kavram Karmaşa, Kitap-lık, Kül, Ludingirra, Mahfil, Mühür, Öteki-siz,
S’imge, Son Yeni Biçem, Şiiri Özlüyorum, Uç, Varlık, Virgül, Yeni Biçem vb.
gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Ödülleri:
“Suda Tuhaf Hareketler” adlı
dosyasıyla 2001 Orhon Murat Arıburnu
Şiir Ödülü’nü aldı (Ödülü Hüseyin Peker’le paylaştı).
Yapıtları:
Şiir: Zefiran, 2008, Kül Sanat Yayınları, Ank.; Suda
Tuhaf Hareketler (2009, Mühür Kitaplığı, İst.; Güven Park, 2010, Karşı
Yayınları, İst.; Yabancı Dil, 2013, İkaros Yayınları, İst.; Tümünü Görüntüle, 2018, Dünyadan
Çıkış Yayınları, İst.
İnceleme, Eleştiri: Şiirle Tutulan, 2010,
Karşı Yayınları, İst.
Çevirileri: Alfred Lord Tennyson, Enoch Arden, 2018, Vakıfbank Kültür Yayınları
Hakkında
Yazılan Yazılardan Alıntılar:
/ "Tamer Gülbek
şiiri iki gerilim hattı üzerinde ilerler. 1. Dilin büyüsünü bozmadan şiirin
sınırlarını zorlamak, 2. Şiirin büyüsünü bozmadan dilin sınırlarını zorlamak.
Bu iki gerilim hattı sıklıkla aynı şiirde buluşur ki böyle şiirleri bu yüzyıl
başı şiirimizde bir sıçrama yaratacak gizilgüce sahip şairler arasında
anılmasına yol açacaktır. Ayrıca bu gerilim, Tamer Gülbek'in lirizme en uzak
duran şairler arasında oluşunu da açıklar."
Cem
Uzungüneş
SAHRA ÇADIRI
bir sahra çadırı garip bir şeydir
o çöle değil çöl ona kurulur
yutucudur ve nursuzdur
buruşuk bir ışık aydınlatır
yuttuğu darbeli adamların yüzlerini
ki bunlar uzak ve yarık şehirlerden gelmişlerdir
saklamayı bilmezler de içtiklerini dökerler
ve kızgındırlar
çocukluklarını bu çadırlara gömmüş gibi
ve ruhlarını patlak cibinlikler gibi
yaşadıkları şehirlerin göğüne germiş gibi
kızgındırlar
yani gariptir bu adamlar
onlar çölü değil çöl onları gezer
gecenin arındırılmış ruhudurlar bir bakıma
bu adamlardan biri konuşmaya başladı mı
şaşkın kanlar akar çamurlu sokaklarından
uzak ve yarık bir şehrin
kesilmiş gibi kirli damarlarından biri
ve boşalır oluklarından susamış ızgaraların
daha bir buruşur suratlar ve daha bir dökülür içilenler
bir şimşek çakar şimdi nedensiz boykotların üstünde
ve boykot eder karanlık aydınlığı
nöbetçiler nöbetini
ve kulaklar gecenin sessizliğini
korunmasız bir kobaydır işte o zaman sahra çadırı
ve gece komando bir yarasa gibi
kanlı dişleriyle inerek üstüne
geçmişin bütün sırlarını akıtır içine
yarık şehirlerden yeğdir yarasalar bu bilinir
ve yine bilinir ki
ölümüne kanayan bir sahra çadırı garip bir şeydir.
SİPARİŞ
bildik bir yabancılıkla giriyoruz geceye
körüz, balık gibilerinden üç şüpheliyiz
zifirî bir yabancılıkla giriyoruz denize
garsonun elinde tepsi, onun elinde karar
elinde garsonun bitimsiz su, derinliğinde esrar
çardağın altındayız, üstünde kerevetin
üç karanlık müşteriyiz, bitmez isteklerimiz
kına olsun isteriz ay ellerimize hiç dönmesin
isteriz ki karışsın deniz dibi telvesine tenlerimiz
körüz garson, sarhoşuz, gecede seken yüzleriz
yabancı bir tanışlıkla ilerliyoruz gecenin denizinde
bitmez ki isteklerimiz, su yüzüne sarkıtılmış ipleriz.
SAHTE MACERA
çok mu şeyle irkildim, ne ki bu sabahlar
başımın üzerindeki mutsuzluk kilidi
açılan bir alaattin kapısı, bir kapçık susamlı
çiziktirmekle geçiştiremeyecek kadar onurlu
disiplinli bir şekilde içiyoruz her kış
ve her yaz, bunları konu ediyoruz utanmadan
sahte macera başımızdaki, bir kamçılı madam
basmanın altındakini hayal ettiren güç
yazı da getirebilir bakışa göre
renklerle oynamaktan vazgeçeceğim bu gidişle
bu gidişle kızı alacağım o hâkî bahçeden
bahçelerin daha gerçek ve daha yeşil olduğu bir yere
üfledikten hemen sonra penisilini ilkbahar güneşine
ve yutkunduktan sonra iltihabını kandırılmış geçen yılların
askerî hastanelerin karanlık park yerlerinde
gececi ve şüpheci bir imbat eşliğinde
eski bir öğrencimin şırıngasının ucunda
mutlu bir bilinçsizlik gibi dönerken geriye göç
öfke yine kabarıyordu gabar dağını sulayan kan gibi
bela okumaya geldim hepinize, ben bir günahsızım
ben bana anlatılanlara inananım, ben sonra birden
bire gidenim, alanım hepsini o sonsuz hâkîlikten
birinci olurken ikinciye üzülmekten hicap duyuyorum artık
öyle ki, sabahın körü ağzıma kötü şeyler geliyor, bak
öyle kötü seviyorum ki topunuzu, öyle kopuk ve artık
bu gidişle hepinizi alacağım o kadersiz bahçeden.
“Zefiran” adlı kitabından
Tamer GÜLBEK
ZEFİRAN
ı.
hepsini ikimiz için yaptım nedir sabahları erkenden kalktım
akşamları erkenden yattım yazdığımı yırttım kasayı çöpe attım
görüntüyü gittim sattım harfleri kırdım ufaladım üfledim
geçmişe giden oluktan şükür dedim şükür aklımı koruyan
ruhuna ruhumu koruyan aklına herşeye değer dedim
yalnızlığın kırbacı develerin kırbasındaki acı su yeter ki sen
ıı.
selesindeki zeytine baktım karşımdaki hayalin gerçek çökeldi
içimde senin tahminin benim doğrum oldu zamanla sağaldım
zamanla doğruldum kaygan bir hayvan gibi dirildi kimlik sen
uzun tülbentler serdin suyuma sen uzun döndün
yörüngesinde beni yapan boşluğun aklımın kalanını muhafaza
ettin sarı bir denizde kırılmıştı filikam
ııı.
şimdi sarılıyorum bizden artan pamuğa ufukta kalan kızıl bir
çadır gibi uğulduyor geçmiş sıyrılırken sesler zencefil kokulu
koridorlarda ıslak bir havluyu seriyorum usulca tüten bir
köknarın üstüne dağılıyor sendeleyen nar kızlar misket
yuvarlıyor olağandışı bir enlemde buz topluyor hava uzaklarda
zefiranlı bir suya batırıyor hafızamız silik ayaklarını.
“Zefiran” adlı kitabından
Tamer GÜLBEK
*Tamer Gülbek'in izniyle yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder