1 Eylül 2018 Cumartesi

SERAP KADIOĞLU



       Şair ve yazar. Rize doğumlu. 2002’de 19 Mayıs Üniversitesi “İnşaat” bölümün-den mezun oldu. Özel eğitimler alarak gazete muhabirliği, kariyer danışmanlığı, editörlük gibi işler yaptı. Başörtü yasağının kalkmasıyla birlikte İstanbul Üniversitesi’nde “Sosyoloji” ve Anadolu Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerini okudu. Şiire olan tutkusu onu hiçbir işte rahat bırakmayınca 2014’ün sonlarında eki-bini kurarak “Şiar” adında bir edebiyat dergisi çıkardı. Halen Şiar dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapan şair, aynı zamanda Anadolu Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyesidir.
       Şiirleri ve yazıları İtibar, Şiar, Türk Edebiyatı vb. gibi dergilerde yayımlandı.     
Kaynaklar:

Şiirlerinden Seçmeler:

ALLAH’A ISMARLADIK

-Sözüm yorulmasaydı sesim göğe yükselmezdi.

Sen ne zaman gitsen
Hiç bilmediğim bir şehirde
Hiç tanımadığım biri oluyorum ben

Hüzünden çiçekleri bırakıp kucağıma
Dünyayı yağmur gibi üzerime yağdırdın
Arınmak için yürüdüm şiirlerle

Göğsümdeki sırrı gökyüzüne ısmarlayıp
Yorgun şiirimi gölgesine ektim
Kurak günde serinliğim olsun diye

Çifte kavrulmuş acılar doldurup ceplerime
Akşamları eve yalnızlık getirdim
Ölü kırlangıçlar kondu göğsüme

Sevemedim konuşmayı, sesimi şiirle yaktım
Masada kaldı eyvahlarım
Biz babalardan susmayı öğrendik
Ağlamamız bile yarım

Bir tebessüm avucuna bıraktığımız düşler
Hesap soruyor şimdi kırışmış alınlarda
Kerahate düştü gün, yaklaşıyor akşam
Bir eyvah ki ince bir marazdır tenhalarda

Asıldığı yerden yırtıldı abamız
Muştulu yarınları tehlikeye attık
“Hızır’la bir saati” çok gördük kendimize
Cennet kirasını veresiyeye yazdık

Şiir yorgun insan işi
Biraz da beceriksiz, yaşamakta
Şiirden ötesi eğer susmaksa
Sesimizi göğe asıp ısmarladık Allah’a

BEN SUSUYORUM

Ben susuyorum havalanıyor kuşlar
Yetim gülüşler kalıyor bulutların ardında
Bir martı can çekişirken yorgun semada
Hayallerim kayıyor usulca avuçlarımdan
Ben susuyorum havalanıyor kuşlar

Bir mezar kazıyorum düşlerin mavisine
Vedaya hazır gibi yüzümü öpen rüzgâr
Yamalı yerlerinden batarken devrik sandal
Kalıyor avuçlarımda en müstear acılar
Ben susuyorum havalanıyor kuşlar

Şiar Dergisi, Sayı: 1

BİR MELEĞİN UYKUSU

Şimdi bir meleğin uykusunu izliyorum
Şeffaflığın kutsal beyazında adın,
Bir yanın sabah gibi taze bir genç kız
Bir yanın gün batımı kadar yorgun bir kadın,

Başının altında narin ellerin
Sanki uzanmış duaya, avuçlarında âminlerin,
Nefes alış-verişin her çekişte ah der gibi
Gönlümü kanatır derin derin,

Şimdi bir meleğin uykusunu izliyorum
Kanadı kırık kuş ürkekliğinde.
Sanki dokunsam canı yanacak
Öyle masum, öyle ellenmesi günah..!

Ruhum mu dokundu ki ruhuna
Yıldız gözlerini araladın tebessümle bana
Korktum büyülü seyri bozmaktan
Uyu dedim ey melek, dal cennet rüyalara!

Şiar Dergisi, Sayı: 1

GÜN GELİR

Gün gelir hüzün öper alnını
Rüzgar artık bir ayrılık türküsüdür
Gözlerine yoldaş olur yağmurlar
Dile gelir bulutlar senin için

Gün gelir hazan olur yüreğin
Gözlerin ıslak topraklara özenir
Dalından düştükçe kızıl yapraklar
Görürsün ağaçlarda hüznün resmini

Ve gün gelir bahar olursun
Toprağında yeni yeni çiçekler
Sükûtun ırmaklar gibi coşası gelir
Gönle vuslat mısralarının doğduğu demdir

Şiar Dergisi, Sayı: 2

MAVİ İNTİHAR

I.
Elleri boş bir balıkçı hüznüyle
Batar günler akşam olmadan.
Tebessüm ihtiyar tozlu raflarda,
Kapanan kapılardan yorgun ayaklar.

Dilimde mağrur bir türkü,
Selâmım öksüz, sabır iftihar.
Gökyüzüne uzanan çetrefilli yolda,
Mavimi deşiyor gâvur betonlar!

Umuda set çeken duvarlara
Şiirler çağlarım, gün çökümüne inat!
Kınalı güvercinler aşka giderken
Kerahate kalmasın kayıp dostlar!

II.
Dilenmemiş özürler doluşmuş heybelerde
Yağmalanmış şehirlerin sakinlerinden,
Umarsız figüranlar birer kahraman;
Musa’nın asası diye yaslanılan tahtalar...

Cüretim fitneyi çağırır
İsyan ettikçe zulme.
Dervişçe bir derinlik
Sürükler sükûnete.
Suskunluklar bilenir kasatura ağzında,
Mızraklar saplanınca yutkunduğum soluğa,
Mürekkebim coşar bir yağmur damlasıyla!

III.
Yamalı hayallerimi bağlayıp
Islak bir serçe kanadına,
Salıverdim umarsızca.
Ruhumu yağmura banıp, arınıncaya
Bıraktım fütursuz, rüzgârın kollarına.

Sırtımda yedi gök,
Önümde uçsuz deniz...
Kamburum eğildikçe ruhum göğe erişir.
Dünya bir gün,
Güzelliğini bilmeyen adamlarla güzelleşir.

Şiar, Sayı: 6

Hiç yorum yok: