6 Temmuz 2014 Pazar

ATAMAN O. AVDAN

ATAMAN O. AVDAN
(22 Mayıs 1986, İzmir - )


       Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Boğaziçi Üniversitesi’nde Modern Türkiye Tarihi okudu.
       32 sayı Ay Edebiyat adli fanzini çıkardı. Kısa film çalışmaları yaptı. Halen Kanada’nın Vancouver şehrinde yaşamakta, Simon Fraser Üniversitesi’nde Sosyoloji doktorası yapmaktadır.
       İlk şiiri Ağustos 2001 yılında Varlık dergisinde çıktı. 2001-2007 yılları arasında şiirleri  Akatalpa, Budala, Kavram Karmaşa, Son Kişot, Sözcükler, Ünlem, Varlık, vb. gibi dergilerde yayımlandı. Altı yıllık bir aranın ardından 2013 yılında tekrar şiir yayımlamaya başladı.
Ödülleri: 2002 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’nde Betül Esener, Onan Günöz ve Polat Onat ile birlikte övgüye değer bulundu.

Şiirlerinden Seçmeler:

ADSIZ

Tanıdık mı bu güneş
birden, bir yerlerden?
Sevgilimle oyunlarımız gibi
yalnız biz anlarız, yalnız oyun biter.
Onunla bir gece, tünellerden yürüdük.
Beraber uyandık onunla
şehirde yattığımız akrepsiz
yelkovansız uykudan.
Tanıdık mı bu ev, hatırlıyor musun?
Soyunduk, sevgilimle
küçücük bu banyoda yıkandık.
Bütün fidanları o suyla suladım.
Bir daha ikimizin de geçmeyeceği
bir sokak köşesinde sarıldık
öyle kaldım, akşamüstü dağıldı.
Biz yürüdüğümüzde, çocuklar
balonlarına zor tutunurdu.
O rüzgârlara tek tek ad vermeye
ise hiç uğraşmadım.
Ki ben adları severim en çok
seslenmeyi severim ama onun
rüzgârında ters yüz olmayı
seçtim. Ne güzel bir baş dönmesi.

İstanbul, 2012

Akatalpa, Sayı: 167, Kasım 2013

BULUTLARDA

ilk kez seyrettim şimşekleri denizin üstünde
evine yakın bir yerde, birazdan dönecektin.
Oysa yeni gelmiştik, dumanın kulübeleri ve
hendeği örttüğünü düşünmüştük.
Anlattın bana ağaçların yasalarını.

Doğduğun ülke gökyüzündeydi, ayna yoktu hiç
suya bakardın; yansıma yüzeyde değil
içindeydi. Heyecanlıydın inerken
bekliyordum merdivenin bittiği yerde.
Hemen gitme, bulutlar da kalsın.

Şapkarnı çıkarıp masaya koydum, ıslanmış.

Son Kişot, 6 Eylül Ekim 2003

ÇINAR

Parmaklarım ne güzeldi eskiden
duyardı üstündeki hanedanı kahveye otursam
duyardı ormanı, her kovuğu
gri, yeşil, sarı lekeleri –yamaları-
kara kabuğu zehri emip parça parça dökülen.

Kavram Karmaşa Dergisi, Kasım-Aralık 2002       

IŞIĞINIZ

1.
Zaman geçmiş, anlar mıyız; üstümüzde
bilmedik tavanlar
ben ellerimi uzattım tutmaya, siz ışıklar aradınız
buldunuz da.

2.
Sizi tanıdım, siz beni
tanımadınız; oysa ne çok fotoğrafımız var
şimdi kurtulamadığım. Bu sonuncu
Amsterdam, siz hiç tanımadığınız bana
yaslanmış, ceketimde bir şeyler asılı
önümüz sarılı hayat.
Bu, uzak gibi duran geçen kış
nasıl da yan yanayız Galata’da, oysa
beni tanımadınız
ben sizi, ışığınızdan bir adım geriye attım,
tanıdım.

3.
İki gece önce, çocukken
siz yürümüyordunuz dünya gidiyordu
sağınızdan solunuzdan
öyle gördümse ben öyleydi
ilk bilgisayar oyunları gibi
ağaçlar çöp kovaları duraklar geçti yanınızdan.
Işıklarınız yoktu ve
bir sis çanı ensenizde
ne duydunuz ne durdu dünya.

Akatalpa, Sayı: 166, Ekim 2013

NEHİR

Masaya yaklaştı, adımlarında bir kuzu
aklında hep o soru; “Kum ve zaman
nerede ayrılır?”
Kum akar saatte, sadece saatte
zamanın olmaz yatağı, nehir o.

Kavram Karmaşa Dergisi, Kasım-Aralık 2002

OLANLAR

I.
Kuzeye bakan evler kurduk tahtalardan
Rahat koltuklarında kitap okuyan
Dikiş diken, çay içen kadınlarla donattık odalarını
Bacasızdı ve sıcaktı inadına
Tutuşmazdı pencereleri kadınları öldürmesek
Çünkü bir kadını taşırdı her pencere
Sokağı gözlerlerdi saksıların arasından

II.
Yerin dibinden çıktı güneş saçıyordu alevlerini
Geçmişti türlü işkenceden
Derin bir yara ve onlarca yara
Sırtında, göğsünde, yüzünde: Kirpikleri
Kazınmıştı gözünden, dudaklarında
Diş izleri -acıyı dindirmek için başka bir acı-
Saçları traşlı ki rastgele kesilmiş belli

III.
Vahşi bir hayvan ölümüne bakıyordu
Arka ayaklarında doğrulmuş, rüzgârlıydı
Bakıyordu cepheden gelecek ölümüne
Hiçbir hayvan ve tanrınınkine
Benzemiyordu bakışı. O, bir zamanlar
Tapılacak güzellikte. Soylu, her çağda muzaffer
Bir zamanlar sağlam, emin ve kendinde yürürdü
Oysa ruhundaki her şey akıyordu bacaklarından
Soyluluğu akıyordu bacaklarından
Elimi uzatsam tutar mıydım -belki
Olacak iş miydi, çürüyordu

Budala Dergisi, Ocak-Şubat 2002

SARMAŞIK

Sarılmış gördüm bir kadını saksıya
yeşil elbisesi ve zayıflığı
sarmaşığı tamamlıyordu.
Gözlerinde karıncalar
yürüdü buza aldırmadan.


Kavram Karmaşa Dergisi, Kasım-Aralık 2002 

Hiç yorum yok: