Kurduğu şiir atölyesinde şiir çalışmalarını sürdürdü. Kastamonu’da şair
ve yazar Rıfat Ilgaz anısına 2001 yılından bu yana şiir dalında verilen Şiir
Ödülü’nün kurucusu oldu. Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi ( WALD )
tarafından Mahalleleri ve Muhtarlıkları Güçlendirme Projesi kapsamında kurulan
Kastamonu Mahalle Evi’nde sanat danışmanlığı yaptı. Toplu Fotoğraflar adlı bir
dergi çıkardı. Kastra Komnenüste Bir İkindi Vakti adlı bir Belgesel Film
projesi daha olan şair, “Türk Edebiyatında Oğuz Atay” konulu sempozyum
düzenledi. “Kastamonu’da Kadınlar Edebiyatla Buluşuyor” adı altında mahalleli kadınlarla
(öykü, şiir) atölye çalışmaları yaptı. I. Oğuz Atay Öykü ve Roman Ödülü’nün
gerçekleştirmesine katkı sundu. Dört kadın sanatçı arkadaşıyla “Ben Kadın–Me
The Women” adlı sergi açtı. 2009 yılında Antalya’da “Kadınlar Edebiyatla
Buluşuyor” etkinliğine katkıda bulundu.
İlk şiiri "Son Eylül"
Ağustos 1992 tarihli Kıyı dergisinde
çıktı. Şiirleri, öyküleri, yazıları ve kendisiyle yapılan söyleşiler Ada, Adalya, Adam Sanat, Agora, Akatalpa, Akköy,
Amanos Edebiyat, Amik, Bahçe, Bir Yeni Biçem, Cumartesi, Cumhuriyet Kitap,
Çağdaş Türk Dili, Ç. N. (Çevirmenin Notu), Damar, Deliler Teknesi, Dize,
Düşlem, E, Ebesobe, Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Esmer, Evrensel Kitap, Gösteri,
Hayal, İmgelem, İnsan, İnsancıl, Kavram Karmaşa, Katladık, Kıyı, Kidonya, Kitap-lık,
Kum, Kurşun Kalem, Kül, Lacivert, Le poéte travaille (Şair çalışıyor), Mavi
Yeşil, Mühür, Mürekkep, Öteki-siz, Öykü-Şiir, Öykülem, Özgür Edebiyat, Patika, Pencere,
Poetikus, Roman Kahramanları, Son Kişot,
Sonra, Şiir Odası, Şiir Ülkesi, Şiiri Özlüyorum, Taflan, Temrin, Üç Nokta,
Varlık, Yaklaşım, Yasakmeyve, Yelkovan, Yeni Biçem, Yom Sanat vb. gibi
dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayınlandı.
Akdeniz Üniversitesi Araştırma Görevlisi Arzu Tırak “Eğitimci Şair Betül Tarıman’ın Edebi Kişiliği ve Eserlerinde Eğitim Anlayışı” başlıklı yüksek lisans tez çalışması
hazırladı.
Ödülleri:
Safranbolu 6. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nde Tarihin
Gölgesinde Bir Kent Masalı adlı Belgesel Film Projesi ile ödül aldı. 1994 Ali Rıza Ertan Şiir Başarı Ödülü; “Üzgündü
Kırlar” adlı dosyası Sabri Altınel Şiir Ödülü’nde övgüye değer bulundu,
aynı dosyayla Çankaya Belediyesi ve Damar Edebiyat Dergisi 1996 İlkbahar Öykü-Şiir
Ödülleri’nde Şiir Üçüncülüğü Ödülü’nü;
“Kardan Harfler” adlı dosyasıyla 2000 Orhon Murat Arıburnu Şiir Jüri Özel Ödülü’nü; “Yol İnsanları” adlı kitabıyla 2005 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü (Ödülü Akif Kurtuluş’un “Herkes
Gitmiş” adlı yapıtıyla paylaştı.) kazandı.
Yapıtları:
Şiir
Kitapları:
& Ay Soloları (1995, Akdeniz Kitabevi Yayınları, Antalya,
48 s.)
& Üzgündü Kırlar (1996, Çankaya Belediyesi Yayınları, Ank.)
& Kardan Harfler (2000, Hera Yayınları, İst., 67 s.)
& Güle Gece Yorumları (2002, Can Yayınları, İst., 80 s.)
& Yol İnsanları (2004, Can Yayınları, İst., 80 s.)
& Kar Merdiveni (2007, YKY, İst., 100 s.)
& Ağır Tören (2009, YKY, İst., 138 s.)
& Hadde – Toplu Şiirler ve Melvin’e Giden Yol (“Ay
Soloları”, “Üzgündü Kırlar”, “Kardan Harfler”, “Güle Gece Yorumları”, “Yol
İnsanları”, “Kar Merdiveni” ve “Ağır
Tören” adlı yayınlanmış kitaplarıyla “Melvin’e
Giden Yol” adlı daha önce kitaplaşmamış yeni dosyasının birlikte basımı; 2012, YKY, İst., 485 s.)
& Rüzgârın Azabı (2015, YKY, İst., 72 s.)
Anlatı Kitapları:
& Zer (2015,
Heyamola Yayınları, İst., 80 s.)
Monografi Kitapları:
& Şiirli Takvimden Papaz Mektebine Kastamonu (2011, Heyamola
Yayınları, Türkiye’nin Kentleri Dizisi,
İst.)
Çocuk Kitapları:
&
Elma Dersem Çık (2008, Can Yayınları, Can Çocuk
Dizisi, İst., 72 s.; Resimleyen: Claude Leon)
&
Rüyaya Kaçan Kuşlar (2010, Kanguru Yayınları, Ank.)
&
Gezgin Kaplumbağanın Düşleri (2011, Çizmeli Kedi Yayınları, İst.,
112 s.)
&
Elim Sende (Çocuk şiirleri; 2011, Can Çocuk
Yayınları, İst., 72 s.; Resimleyen: An-Su Aksoy)
&
Ufacık Tefecik Kurbağacık (2012, Can Çocuk Yayınları, İst., 88
s.; Resimleyen: Yasemin Ezberci)
&
Gökyüzü Prensi Po ile Küçük Kız (2014, Can Çocuk Yayınları, İst., 48
s.; Resimleyen: Uğur Altun)
&
Kayıp Karınca Yuli (2014, Top Yayıncılık; Çizer: Pınar
Çekiç)
& Kızlar İçin Prelüd (2014, Nezih-Er Yayınları, İzmir, 78
s.; Fotoğraflar Arzu Alper Ersöz)
Katkıda Bulunduğu Kitaplar:
&
Dahiler ve Aşkları (Yayına Hazırlayan: Özcan Erdoğan;
2008, İkaros Yayınları, İst.)
&
Şairlerden Kürt Sorununa Çözüm
Önerileri (2010, Kurgu
Kültür Merkezi Yayınları, Ank., 216 s.)
&
Kızlar ve Babaları (Editörler: Gökhan Yavuz Demir,
Alper Kanca; 2011, Paradigma Yayınları, İst.)
&
Direniş Öyküleri 7 Şehirden 18 Gezi
Öyküsü (Hazırlayan:
Melike Uzun; 2013, Notabene Yayınları, 120 s.)
&
Annemle Ben (Editör: Firdevs Canbaz Yumuşak;
2015, Anka Kadın Araştırma Merkezi Yayını)
Şiirlerinden
Seçmeler:
AĞIR TÖREN
bir
gün: ağrıyan suları
meğer ki bir gün hint denizi
akdeniz mi desek deniz büyük mü büyük
bir denizmiş kadının ta kendisiymiş
bir gün bu büyük deniz deniz dediysem
öyle büyük bir gölet ikiye özenmiş
içinde bir çokluk bir çokluk
derken sular dans ediyor
derken bele dokunan parmak sahtedir
o gün işte içimizde zıplayan ses
ses umudunu suya düşürmüş
bu acının zirvesidir yani bele dokunan
parmak
öteki parmak omuzdadır yanlış bir tercih
o gün bu gün
diyoruz ne varsa
yolu her soranı sevgili diye
koynuna ALMA
zincirleme bir kaza anı
deftere yazılmış
bir ses ansızın
yüzüğü tut çek diyor
sol eldeki işaret parmak
evet o gün bu gün
EVET
bir:
varmış bir
uzun sıkıntıymış
zamanlardan bir zaman
(parmak yine belde)
ağrıyı önce
düş mü gerçek mi bilememiş
her şey uzakmış
her şey tamam
herkes söküğünü dikiyor
bir de ipliği tutuşu var
nalan’dı
nalan’ın parmakları var
parmakları incecik
parmak nalan’ın tuttuğu
içindeki HEVESİ tut
geldim
işte: yokmuş
meğer ki annesinin ta kendisiymiş
kendisine inanmamış yazık
sağ elde sağ parmak
sol elde sol parmak
hani içinde dev ağaç
yanlış bir tercih
o gün bugün
(el kendindedir)
nalan:
doğduğu gülümsemelerle
kırk dağı delerek
kırk sudan kırk küp su içmiş
bu kırk küp su
(bildiğiniz su)
gitmek kaygısıymış anlamalı
nalan
bir gün ünlem içinde
yüksüz
yoksundur aşktan
çözülürken
o gün bu gün
ağzı ve çenesi düşmüş
parmak! bil bakalım hangi parmak
“Ağır
Tören” adlı kitabından
AVUNTU
bir nar seçersin olmuş
bir nar avlular ardından
buruşturulup atılmış yaz rehaveti üstünde
ikiye böler içini görebilme umudu
sırlarla kaplanır gerçek sandığın
terbiye edilmiş bir kediyle
aklı şaşmış bir adam görünür
heyecan ya da doruktayken aşk
bir bardak alırsın içi boş
bir kuyu içini vesvese doldurur
annesinin derdinden doğar bir çocuk
keklik düşmüş gibi ovaya ağırdan
bahçesi kaçak jandarmalar
benzin bidonları mataralar
çarşılar gezer ağır kavun kokusu
balkonların sokağa döküldüğü aralıktan
bir ev alırsın içi boş ötekinde
sarhoşluklar
dengeyi dengesizlikten öğrenir çocuk
erzincan depreminde kendine dalmış toprağa
değil
sakındığın kendindir
tutunduğun toprakta hep bir uyumsuzluk
sırtında ağır bir yük morluklar
eli çenesinde bakar boşluğa öteki
derdine bağdaş kurmuş soluğu vietnam
denkler toplar fotoğraflar ısfahanlar
içinde öpüşmekten yorgun bir zorunluluk var
idare lambaları ve kuytuları evlerin
görülmüş damgalı mektuptur giz sanılan
gövdenin gövdede söküldüğü yerde
az görülmüş şeydir bir adamı adamda tanımak
örneğin tırnakları etinizde canınızı
acıtabilir
konuşmadan kalbinizi yoran
babanız ya da ağbiniz olabilir
çünkü kendinden içeriye taşmış
suretinde morluk ve kırk çamur
az satan kitaplar okursun kötü sanılan
kerpiç evlerde böyle
hayatı duymak gibi yirmi ikiden
mardinli bir kadındır denizle ırmağı
karıştıran
boynundaki ilmekle çünkü
her kadın kendinden göç edebilir
çünkü her kadın ucuz bir müvekkildir
eğer çok susmuşsa
sırlarla kaplanır gerçek sandığın
bir nar dağılmış gibi başaklar arasında
buruşturulup atılmış yazdır rehaveti
üstünde
“Kar
Merdiveni” adlı kitabından
BİL
belki gözleri kendinden uzak acıya memur
annendir ekmekler ufalar göğü kapısına
toplamış
kenarda ülkenin doğusu gibi dürülmüş
çarşaflar
bilmenin arzusuna yatırıp incir kokuşlu
bedenini
sataşmaya memur edilmiş gökle aranda…
bu gökten payına neler düşecek bil
şarkılanmış bir rüzgârla nisan öğlelerinde
odanda
mimozalar böyle esrarlı ağzı saklı ve lal
babandır gözleri dövecek ceplerinde hüzün
rengi leylak
aceleyle toplanmış gibi iki kardeş
balkondan
ablan dicle’den beri düşmüş bir at yollara
yorgunmuş
heyecanlar verdik biz can katık bir ölüye
inat
titredin ama biri vardı ki denizi gelmemiş
bir adamdı adı cemal
aşklar söndürürdü sağ eliyle ufaltıp
hevesler masallar
toplanmayı bekleyen ağrıydı bilmedin içi
hiç
şimdi bakır rengi almış rütbesiz bir er
yavaş
kalbiyle duymuş bir çocuk toza bulanmış her
anıda
bacaklarını taşıyamadığında tarağına
takılmış bir bitle
yüzü ağlar toplamış kadın şimdi az bulunur
nöbet tutulmuş kapı önlerinde olgunluğa
eriştiğinde
beni böyle benden uzak bil
“Kar
Merdiveni” adlı kitabından
ÇEKTİĞİM
HAYAT ÇİLESİNDEN
kuşlu sabahta kapı önünde terlikler
maziden fırlamış gibidir gecedir
annemin pullu elbisesidir
sararmıştır yakası çektiği hayat çilesinden
çektiği hayat çilesinden çocukluğun keskin
virajlarında
yıkılır ruhu çektiği hayat çilesinden
babamdır kaşları göğü çizer
ölçüsü yoktur çorbaya kattığı karabiberden
kaç ağız yanar göz söner
panik olmuşken ortada kalma hallerinden
fırlayacakmış gibi duran göbeğimi içeri
çekme gayretinden
dolaşır yazdıklarımı ve içimi iki sessiz
gemi
dert dolaşırken odaları hormon takviyeleri
ile
büzülür içime aldığım kedi çektiği hayat
çilesinden
aşkımdır kapısını sorgu sual bekler o
süpürür sual eser
onu üzen şey beni de üzebilir gerçeğinden
omuzlarımı tutan el omuzlarımda kal
ilkti aynı noktaya baktığım ay şarap bere
eve bolluk içime rüzgâr bahçeme tohum ek
kasığımdaki yara kurudu birbirimizi görme
hevesinden
hırstı bir şey olmamışlar evinde
küfürlü konuşurdu iki şair
kalkayım dediydim mülküme zarar gelmeden
paltomu aradan kaldırdım keşmekeşliği de
domateş salatalık doğradım tabağın ortasına
ben o zaman talihi kötüye girmiş şıracıydım
üzüm şaraba durmadan evvel
“Ağır
Tören” adlı kitabından
İÇİNDEN
ŞİİR GEÇEN EV
rüyaya dalma!
en sokak yerimde üşüdüğüm kar
evindesin, eski evinde
sözle örülü evde kısa yaz
ceplerinde şiir gezdirir
içinden trenler geçer
serinler anılar balkonunda
bildik yağmurlara benzemez hiç
değişse de konukları evlerin
her evin tarihi aşktan da eskidir
soyunur gurbeti düş kurar
ev zaman olunca
kapıya bırakılmış eşyalar
sıkıntıdan acımış
sonsuza karışmıştır
“Kardan
Harfler” adlı kitabından
MAHAN
yordunuz beni
acı dolu taştı fincan
işte ben bu kadarım
incecik bir kadınım
bir su kabıyım ellerinize
suyun azaldığı yerde
bir buğu kadarım
saçılsam bilmezsiniz
nişan alsam ipteyim
bana bir fırsat verilse
ben derine gülle inerim
gülde bahar vardır m a h a n
eşiğinde yorulan evlerin aşk
bana kapıyı aç
daha çok kadınım şimdi
siyah bir kadın ancak
saliha’yım ben dükkân önleri
ölü böcek kabukları kadarım
gözlerimde huzur evi kederi
beykoz'da baş döndüren
bir koku kadarım
dergi kapaklarından gemiler yaptım
asansörlerden korktum hep
olmadı bakışlarımın sevgili rengi
ölmeye yatmak istedim dün öğlen
ölüm ki siyah bir kadındır
siyah bir kadın siyah bir kadını ancak
sözle toplar kendinden
“Ağır
Tören” adlı kitabından
* Betül Tarıman'ın izniyle yayınlanmıştır.
**Fotoğraf: Şükrü Kırkağaç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder