28 Eylül 2010 Salı

YEDİ İKLİM'E GEÇ MERHABA, MÜHÜR'E MUHTAR MÜHRÜ! / HÜSEYİN ALEMDAR

YEDİ İKLİM'E GEÇ MERHABA, MÜHÜR'E MUHTAR MÜHRÜ!

Osman Serhat'ın Yedi İklim'de yayımlanan "Otobiyografi Gibi" şiiri ve Mühür'de
yer alan "Günümüz Şairlerinin Başucu Şairleri ve Kitapları" adlı başucu anket(!)
olmasa bu yazıyı inanın yazmayacaktım. Şiir demişken sevgili Osman Serhat'ın
şiirini buraya alaraktan yazımı Mühür'le ilişkilendireceğim merak etmeyin.

OTOBİYOGRAFİ GİBİ

Bilinir ki
Kur'an'dan korkmadılar
Sözün gücünden korktular
CHP Nâzım'dan korkmadı
Şiirin gücünden korktu
Ama Nâzım "vatan çiftliklerinizse eğer" şiirini DP için yazdı
Politikaya hiç âlâka duymadım
Yeni anayasaya ne red ne evet
Nâzım'dan sonra yazmak büyük cesaret
Budak, Ahmet Erhan ve ben yazdık yine de
Bizden sonra Haydar ve İskender vardır
Haydar az masa başı az imge
İskender ise yeraltı edebiyatı taklididir
Yeteneklidirler yine de... düzyazıları da kuvvetlidir Cemal gibi Hâşim gib
Ama yetmiyor
"Şu eseri vardır" denilmiyor
Aklıma bizden sadece Alacakaranlıktaki Ülke ve Yerlere Göklere Dair geliyor
Nâzım'dan sonra yazmak cesaret
Ben
"Tanrı korkunun üzerindedir ama Sevginin üzerinde değildir" diyorum
Hepsi bu kadar
Sadece sevgi sevgi sevgi tâ mahşere kadar
Ölümümden sonra sevecekseniz hiç sevmeyin beni!"

Bir şairin kendini hasta derecede sevmesine hep şapka çıkarmışımdır. Kendimizi şiirle ifade eden yaratıklar olduğumuza göre Tanrı katında ve kul göreceliğinde böyle bir hakkımızın olabileceğini var sayıyorum. Bu anlamda çok sevdiğim Osman Serhat'ı bir de böylesi bir narsist yan edindiği için bu kez Allah için sevdim! Yalnız, şiirin son dizesinin bu kadar derin bir küfürle söylenmesi şimdilik erken derim. Yedi İklim dergisine ürün desteği veren birkaç arkadaştan biri de benim. Dergi etiği anlamında, yazarlarına demeyeceğim şairlerine bu kadar vefalı ve incelikli yaklaşan çok az dergi var. Şiirden ve dergilerden uzaklaşma yaşımın geldi ya da geçiyor dediğim bu yıllarda sırf Ali Haydar Haksal, Zafer Acar, Aykut Nasip Kelebek, Burcu Akkanlı ve Ümit Zeynep Kayabaş için bu dergiye daha uzun yıllar yazmak isterdim. Özel bir okulda ödül verdiğim Aykut Nasip Kelebek'in beni daha uzun yıllar mahcup edeceğini düşünüyorum. Hele Zafer Acar, onun ikinci kitabı "Hamse" için uzun uzun yazmak isterdim. Elimdeki sayıda onunla yapılmış bir özel sayı var; mutlaka herkesin okumasını isterim. Gelelim Mühür'e. Eğer önümüzdeki on yıl içinde de sinema yapamazsam, kokuşmadan bir köye çekileceğim (Bu köy şoven düşünceyle Trabzon'daki bir köy olmaz sanırım, beni Gebze paklar). Hiç aklımdan geçmeyen bir işle, muhtarlıkla meşgül olmak meşgul olmak isterim; "mühür" sevdam o yüzden. Mühür demişken, Mühür dergisinin Eylül-Ekim sayısına ilk mührümü bu başucu(!) anketten ötürü vurmak istedim: Akif Kurtuluş'tan Cevat Akkanat'a, Sina Akyol'dan (hele ki Sina!) Cenk Gündoğdu'ya, Mehmet Sadık Kırımlı'dan (kalbi hemşerim abim, sen hangi memlekette yaşıyorsun!) Hilal Karahan'a, Zeki Karaaslan'dan Koray Feyiz'e sizler ne kadar şiire dâhilsiniz kardeşler!

"Ölümümden sonra sevecekseniz hiç sevmeyin beni!"


HÜSEYİN ALEMDAR

Hiç yorum yok: