15 Haziran 2008 Pazar

Baba Şiirleri

BABA ŞİİRLERİ

BABAM VE LİMAN

Limanın anlamını çözer mi yanaşan gemi
Bunu denize sorsam daha derine iner
Liman bir şey söylemez belki de gemilere
Açıklarda içine demir atmışsa eğer

Babam limandı belki, yanaşmayan gemi ben
Aynı suların açığı, kıyısıydık ikimiz
Susmak ona özgüydü eşlik etmekse bana
Ben şimdi anlıyorum, martıydı eksiğimiz

“Ahşap Anahtar” adlı kitabından
Abdülkadir Budak (1952)


BABAM VE YOLCU

Babamdı içimdeki yolculuklardan biri
Uçuruma çıkmasını hangi oğul isterdi?

Hadi ben hayırsızım raydan çıkmış trenim
Daha acısı baba, yolcu da benim!

“Ahşap Anahtar” adlı kitabından
Abdülkadir Budak

BABA

bir rüzgar boyu uzağım en yakın oğlumdan
bir kez bile soramadım yağmuruma
kanat vuran çiçek çığlıklı kızlarımın

kırılan tohum sesiydi eyvahım uçtu
kara gölgelerden süt emdi torunum
kızılca ninnilerle indi kar kuyularına

ufku gün ışığında alnıma yaslayan kitap
öğretti her doğum ölümle doğrulanırmış
kuşlar yuvalandıkça kurşun yaralarına

“Cemresiz Günlerde” adlı kitabından
Celal Soycan (1948)





ASKERDEN DÖNEN OĞULLA BABANIN KUCAKLAŞMASI GİBİ


birden sert birden dişli bir budakla karşılaşır gibi
binlerce ipeğin binlerce yüze birden değmesi gibi
askerden dönmüş bir oğulla bir babanın birden kucaklaşması gibi

gözlerin bile konuştuğu diller var onlar gibi
söz dudağa değmeden gözyuvarlarının ışıması gibi
bir oğulla bir babanın karanlıkta yeşerttiği tohumlar gibi

sakal uçlarına saklanmış gülümseyişler gibi
bir babanın bir oğlun döndüğü yerden çok önceden dönmesi gibi
kılıç diliyle dünyanın sonradan araya girmesi gibi

bir gün bir babanın yükünü bir oğlun devralması gibi
kol kola girip alem içinde
bir su aslanı bir su aslanı gibi akıp gitmesi gibi

“Evvel” adlı kitabından
Ömer Erdem (1967)

BABALAR UZAK

Kimi geceler vardır bir çocuk
Usulca yer değiştirir yatağında
Gizli mağaralarda gündüzden artan ışık
Gibi kendi ıssızlığını çoğaltır yalnızlık

Kimi geceler vardır yıldızlar
Kendileri kadar çok ve uzaktırlar
Tozların dinlendiği saatlerde elişi
Sıcaklığını arayan çocuğun usulca ürperişi

Kimi geceler vardır uzak yollara çıkılır
Bakınca bir kapı açılır karanlıkta, uçuşur tozlar
Orada bir erkek usulca bir kadından ayrılır
Orada kendi gövdesine sığınır bir çocuk

Kimi geceler vardır, babalar uzakta eskir
Suya atılan bir taşın buruşan sessizliğidir
Ayışığı, gölgeler… kâğıttan yelkenli
Kimi geceler uzakta, bir tepenin ardında

Ova: bir çığlığın izdüşümü avuçlarımda

“Sudaki Ankâ” adlı kitabından
Tuğrul Tanyol (1953)


Bir şiirde benden okumaya ne dersiniz?

ANNE! BABAM NE ZAMAN DÖNECEK?

Anne! Babam nereye gidiyor her pazartesi
Sırt çantasını alıp çıkıyor ayaz sabahlara
Gitmek için uyuklayan otogara
Uykulu gözlerle binip otobüslere
Bir şehirden bir şehre
Aynı kaderi paylaştığı insanlarla
Geç kalarak işine,
Geç başlayarak güne ve
Haftaya
Uykusunu alamayarak…

Anne! Babam ne yapıyor gittiği şehirde,
Pazartesi, salı,
Çarşamba, perşembe,
Bir de cuma,
Babam oturuyor bir masada,
Bir bilgisayar masasında,
Bir yazıcı, bir de masa takvimi,
Babam bilgisayara bakıyor, bilgisayar babama

Anne! Babam işini seviyor mu eskiden olduğu gibi?
Babam kazandığı parayı hak ediyor mu?
Kazandığı para babamı hoşnut ediyor mu?
Masadaki takvim babama ne fısıldıyor?
Takvimin yaprakları nereye sürüklüyor babamı?
Bir gün daha geçiyor, takvimden bir yaprak daha
Düşüyor
Düşü üşüyor babamın.

Anne! Babam üşüyor mu?
Ne üşü babacığım!
Ne de düşlerini yitir.

Ya annem ne yapıyor baba
Bugün günlerden Cuma
“Canın ne yemek istiyor baba”
Annem az sonra senin sevdiğin yemekleri yapıp
Mutfaktan çıkacak ve senin için
Giyinip süslenerek
Balkonda seni beklemeye başlayacak
Sakın geç kemle! Baba,
Unutma bugün günlerden cuma

Akşam olmadan, güneş batmadan
Elveda demeden yaza
Ağaçlar üşümeden, serçeler ürkmeden
Anne! Artık babam dönsün evimize
Dönsün yanımıza babam,
Rüzgâr alıp gitmeden yaprakları
Allahım! Dönsün artık babam
Sıcakları kaçırmadan, yolunu şaşırmadan…
Artık dönsün babam, Allahım…


Şükrü KIRKAĞAÇ

Hiç yorum yok: