27 Temmuz 2008 Pazar

Gökçenur Ç.'den Şiirler




Ama Yaz Geçti, Bize Ne Şimdi Bunlardan

Sıcaktan çıtırdıyor fıstık çamları,
öğle göğü mavi gömleğin senin.
Bir sözcüğün gölgesine sığındık güneşten.

Öteden geçen kuş sürüsü
baş harfleri adının, soyadının,
o gömleğin yakasına annenin işlediği.

Nelerden konuştuk o yaz?
Konuşmak iyidir dedik yazsa, susmaktan,
atlardır tanrıların en sevdiği karıları
Ama yaz geçti, bize ne şimdi bunlardan?

Anlam, sözün özdeğidir diyordum,
şiir tırmandığı kayalıktan inemeyen bir yavru keçi,
neyle dolar sözcüklerin içi, hızla boşalırken yaşam?

Ğ ile başlayan bir sözcük arıyordum Türkçe’de,
bütün sarı denizleri dolaştım o yaz,
Ama yaz geçti, bize ne şimdi bunlardan?

“Her Kitabın El Kitabı” adlı kitabından


ANLAMAK GEREKİR Mİ?

Dedim ki halkın yıldızları göktedir
sizin yıldızlarınız omuzlarınızda
çelenkler ve çapraz kılıçlar arasında

Dedim ki halkın yıldızları göktedir
gök bir sözcüktür
yıldız gibi, söylenirler gecede
geç kalmış bir haberciyi beklerken
ve ölüm ne ise anlamak gerekir mi?

Çok sözcük gördüm ağaçların içinde,
devrilmiş, bronz bir yunt yontusu
ya da gümüş bir düş kapanı
ışıyan ılıyaz güneşleriyle,
belki bir diken, belki diken bile değil,
saf acı, batmış
gecenin çavdar kokan ayağına
çok sözcük gördüm, vardılar
sözcükleri anlamak gerekir mi?

Dedim ki kurt kulası bir attır ölüm
ne ise anlamak gerekir mi?
bir sözcük değil ki bilelim
kullanalım dizenin bir yerinde
belleyelim ölüm var
ıslak bir atın yelesini okşar gibi
elleyelim, tadalım yulaf ezmesi
gibiymiş diyelim tadı, koklayalım ki tekrar
karşılaştığımızda kokusundan tanıyalım
denizden yeni çekilmiş bir ağ gibi kokuyordu
desin birimiz, herkes desteklerken onu
ağlar çekilirken deniz gibiydi kokusu
diye karşı çıksın diğerimiz

Dedim ki gülgunî beyaz bir attır ölüm
aşkyaratan deriz aramızda ona biz
aşk bir sözcüktür, benzemez aşka
içimizde genişleyen söğüt gölgesi,
iki ağacın arasından geçen nehir,
rüzgârın ansızın yön değiştirmesi,
birbirine benzemez bunlar
birbirine benzemeyen şeyleri anlamak gerekir mi?

Dedim ki sincabî doru bir attır ölüm
zamanbüken deriz ona yanınızda biz
adını söylemez hiç kimse, içimizden mor leke deriz
geçer sözcüklerin ovasından tırıs
ısırarak rüzgârın haşaşiyun sırtını
deriz bir şeyler yapmalıyız
ama zaman ne ise anlamak gerekir mi?

Dedim ki bakla kırı bir attır ölüm
seversiniz onu beslersiniz
darı, küspe ve yıldızlarla
okşarsınız yelesini
okşar gibi halkın atasından kalma
gururunu, bu atla geçeceğiz dersiniz
iki nehrin köprülerini, nal izlerinden
fışkıracak yeraltında kanat çırpan deniz,
onunla varacağız varsıl kurtlar ülkesinin
topraklarından pay alacağımız masaya
düşgördüren deriz ona biz, hüküm düşü,
düşler ne ise anlamak gerekir mi?

Dedim ki kar yağdı kara bir attır ölüm
bir sözcük sizin için
bir dalın rüzgârda kırılması
gece bastıran tipi
bakır bir maşrapa gibi
daldıra çıkara çıkar fıçılarına
doldurur boşaltırsınız
önemli anlamlarla
ulusal güvenlik, küresel terör,
istikrar gücü, bölgesel barış ve para piyasaları
dersiniz güçtür anlamak ve güç ne ise anlamak gerekir mi?

Halkız biz, yıldızlarımız göktedir
anlamayız göğü, yıldızları
anlamayız zamanı, sözcükleri, ölümü aşkı
ama biliriz göktedir gök, zaman geçer
sözcükler yaşadığımız dünyadadır
sonra aşk vardır anlamasak da vardır
ve ölüm, bir gün sizin de alnınıza değecek
süzülüp kiraz yapraklarından sisli bir kasım sabahı
halkız biz, yıldızlarımız göktedir
anlamayız göğü, yıldızları
anlamayız zamanı, sözcükleri, ölümü aşkı
ama biliriz azalan öneminizi arttırmak için
bu kurgulanmış tehlike, bu ölüm pazarlığı

Dedim ki halkın yıldızları göktedir
sizin yıldızlarınız omuzlarınızda
çelenkler ve çapraz kılıçlar arasında
ve ölüm bir sözcük değil
oğuldur bize, sonra susar siyaset

Yanaşır beyaz kuleye gübre yüklü kamyonet


Yasakmeyve, Sayı: 7, Mart-Nisan 2004
“Her Kitabın El Kitabı” adlı kitabından

* Şiirler, Gökçenur Çelebioğlu'nun izniyle yayınlanmıştır.

GÖKÇENUR Ç.



(3 Mart 1971, İstanbul - )

Şair, çevirmen. Asıl adı Ahmet Gökçenur Çelebioğlu. Ayşe Alev Hanım ile Mustafa Rüştü Çelebioğlu’nun oğlu. Çocukluğu İstanbul, Adana, Urfa, Gaziantep, Antakya, Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, Ankara, Eskişehir, Kastamonu, Bartın, Amasya ve Tunceli arasında mekik dokuyarak geçti. İTÜ Mühendislik Fak. Elektrik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. İÜ İşletme Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. İstanbul’da yaşıyor; evli.
1990’dan bu yana şiir, çeviri, yazı ve söyleşileri Akatalpa, Atika, Başka, Cumhuriyet Kitap, Ç.N., Çevrimdışı İstanbul, Diri Ozanlar Derneği, E, Edebiyat ve Eleştiri, Gediz, İblis, İnsan, Kurşun Kalem, Mavi Liman, Özgür Edebiyat, Poetik’us, Sonra Edebiyat, Sözcükler, Şiir-lik, Şiir Ok’u, Şiir Ülkesi, Üç Nokta, Yasakmeyve, Yazılıkaya, Yeni Biçem gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Özellikle Balkan ve Amerikan şiirinde onlarca şairden yüzlerce şiir çeviren Gökçenur Ç. bunların yanında, Wallca Steven, Paul Auster, Anne Carson, Katerina Illiopolou, Miln Dobricic, Ivan Hristov, Claudiu Komartin’in seçme şiirleri ile modern Japon Haiku Antolojisi ile Modern Amerikan Şiir Antolojisi’ni Türkçe’ye çevirdi. Riga, Vilnius, İstanbul, Cunda, Atina, Lodove, Zagrep, Belgrad, Sofya, Gümüşlük, Edinburgh, Crear ve Tel-Aviv’de çeviri atölyelerine ve festivallere katıldı. Kadir Has Üniversitesi’nde çeviri etkinlikleri yönetti. Şiirleri İngilizce, Almanca, Fransızca, Maltaca, Bulgarca, Yunanca, İbranice, İsveççe, Portekizce, Japonca, Romence, Letonca, Litvanyaca, Makedonca, Sırpça, Hırvatça, Galce, Asturyaca, İspanyolca, Macarca ve Oksitancaya çevrilerek saygın edebiyat dergilerinde yayınlandı. Avrupa Kültür Başkenti 2013 Marsilya kapsamında Lettres Catales Projesinde adına tek kopya tasarlanan yayımlanmamış şiirlerinden oluşan Türkçe-Fransızca iki dilli elyapımı ve elyazısı bir kitapla yer aldı.
Makedonya’da yayınlanan Blesok adlı uluslararası edebiyat dergisinin yayın kurulu üyesi olan Gökçenur Ç, Word Express projesinin ana kurucu ve yöneticilerinden biridir. Word Express adı altında 12 ülkeden 50’den fazla yazar ve şairin katıldığı, tüm Balkanlar’ı katederek İstanbul’a ulaşan bir kültür projesi tasarladı. Proje, Birleşik Krallık (UK) konsolosluğunun Creative Collobration (Yaratıcı İşbirliği) programını kazandı ve Litterature Across Frontiers (LAF, Sınırları Aşan Edebiyat Derneği) ve Delta Yayınları ile birlikte projeyi yönetti ve yürüttü. Proje kapsamında paneller, çeviri atölyeleri, okumalar gibi etkinlikler düzenlendi. Ç.N. adlı çeviri dergisi yayın kurulu içinde yer aldı.
Ödül: “Her Kitabın El Kitabı” adlı kitabıyla 2007 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü kapsamında İlk Kitap Özel Ödülü’nü, “Giderken Öpmeseydin Keşke” adlı kitabıyla 2019 yılında şiir dalında verilen Sabahattin Kudret Aksal Yazın Ödülü’nü ve 2019 Metin Altıok Şiir Ödülü’nü kazandı.
Yapıtları: Şiir: *Her Kitabın El Kitabı, Yitik Ülke, İst. 2006 *Söze Mezar, Yitik Ülke, İst. 2010 *Onüç Kuşa Bakmanın Tek Yolu / L’unico Modo Per Verdere Tredici Merli Tutti Assieme, Türkçe İtalyanca çiftdilli; I Libri Del Merlo, İtalya 2011 *Dünyadayız, Dil de Dünyada, Ne Güzel Herkes Burda / U Svetu Smo Mı, U Svetu Su Recı, Ovde Je Sve Tako Savrseno, Seçme şiirler; Türkçe Sırpça çiftdilli; Trechi Trg, Sırbistan 2011 *Sırtında Bunca Sözcükle, Yitik Ülke, İst. 2012 *Doğanın Ölümü, Yitik Ülke, İst. 2014 *Issız İncir Ağacı, Yitik Ülke, İst. 2016 *Giderken Öpmeseydin Keşke, Yitik Ülke, İst. 2018
Çeviri:  *Paul Auster, Duvar Yazısı, Can, İst. 2008 *Katerina Iliopoulou, Bay T., Yitik Ülke, İst. 2012 *İgor İsakovski, S.ktir Git İsakovski, Yitik Ülke, İst. 2014 *Claudiu Komartin, Bir Garip Roman, Yitik Ülke, İst. 2015 *İvan Hristov, Bdin, O Bataklık, Yitik Ülke, İst. 2015 *Wallace Stevens, Bir Karakuşa Bakmanın On Üç Yolu, Yitik Ülke, İst. 2017 *Milan Dobricic, Kutlu Kaybedenler, Yitik Ülke, İst. 2017 *Ursula K. Le Guin, Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak, Yitik Ülke, İst. 2017 *Ursula K. Le Guin, Şimdilik Her Şey Yolunda–Son Şiirler 2014-2018, Metis, İst. 2019.


Şükrü Kırkağaç

Güncelleme tarihi: 27 Mart 2020

Fazıl Hüsnü Dağlarca

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
(1914, İstanbul - )



Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey’in oğlu. Bir asker çocuğu olarak ve aile geleneğine uya­rak ilk ve orta öğrenimini Konya, Kayseri, Adana, Kozan, Tarsus gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tamamladıktan sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne yazıldı. 1933’te Kuleli Askeri Lisesi’ni, 1935’te Harp okulunu bitirdi. Piyade subayı olarak orduya katıldı. Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Trakya’nın çeşitli kentlerinde görev yaptı. II. Dünya Savaşı yıllarını Trakya’da bölük komu­tanı olarak geçirdi. 1940’ta İstanbul’a atandı. 1950’de önyüzbaşıyken kendi isteğiyle asker­likten ayrıldı. Bir yıl kadar Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü’nde çalıştı. 1952’de Çalışma Bakanlığı İş Müfettişi olarak İstanbul’da çalışmaya başladı. Bu görevinden 1959’da emekli oldu.
İstanbul’ Aksarayda 1959’da Kitap Kitabevi’ni kurdu. Türkçe dergisini ( 43 sayı, Ocak 1960, Temmuz 1964 ) ve Kitap Kitabevi yayınlarını yönetti. 1970’te sahibi bulunduğu yayınevini kapattı. Bundan sonra herhangi bir işte çalışmadı. İstanbul’da yaşıyor.
Dağlarca’nın edebiyata olan ilgisi çok genç yaşlarda başladı; 1927’de henüz bir ortaokul öğrencisiyken Yeni Adana gazetesinin öğrenciler arasında düzenlediği bir öykü yarışmasında birincilik kazandı. İlk ürünü sayılabilecek olan bu öykü Yeni Adana gazetesinde yayımlandı. İlk şiiri ‘Yavaşlayan Ömür’ 1933’te İstanbul dergisi’nde yayımlandı. 1934’de Harp Okulu öğrencisiyken Varlık dergisinde yayımlamaya başladığı şiirleriyle edebiyat dünyasında adını duyurmaya başladı.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ilk şiir kitabı 1935’te yayımlanan Havaya Çizilen Dünya’dır. Bu kitaptan önce 1934’te Varlık dergisinin değişik sayılarında “Sandallar”, “ Göçsem”, “Bu Dağlar”, “Arkasından” adlarını taşıyan dört şiiri yayınlandı.
Edebi kişiliğini bulma yolunda büyük bir aşama olduğu kabul edilen Çocuk ve Allah ise 1940’ta yayımlanır. Bu kitapta yer alan çoğu şiiri 1935-36 döne­minin ürünleri olup; ilk kez Varlık ve Kültür Haftası dergile­rinde yayım­landıktan sonra ki­taba alınmıştır. Bu kitabı dil ve yapı bütünlüğü bakımından Türk edebiyatı­nın en önemli yapıtla­rındandır. Bu kitabındaki şiirlerinde iki farklı etkinin varlığı hissedilmekte­dir; Kaynağı özel­likle Necip Fazıl Kısakürek ve Ahmet Hamdi Tanpınar’a da­yanan şiirsel etki ile Peyami Safa ve Mustafa Şekip gibi yazarların düşünsel etkisi. Dağlarca’nın Çocuk ve Allah’ta yer alan şiirlerinde sıkça karşılaşılan “sükûn, ruh, günah, ebediyet, ayna, ruh, Allah” gibi kavramlar ve bazı tamlamalar Necip Fazıl ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiirlerinde de görülmektedir. Kitapta yer alan diğer şiirlerse şairin Necip Fazıl sözcükleriyle düşünerek, şiirini Ahmet Hamdi’nin tamlamaları ile zenginleştirmeye çalıştığını gösterecek ölçüde görünür.
Kimi eleştirmenlerce Dağlarca’nın şiirinin üç evre geçirdiği belirtilmektedir; “Sezgisel dönem” (1935-45), “geçiş dönemi” (1945-55) ve bugüne uzanan “akılcı dönem”.
Şükran Kurdakul Fazıl Hüsnü’nün değişik dönemlerinde şiirine kaynak olan duyarlıkların üç yönde geliştiğini belirtmektedir. Birincisi, tek olarak insanın evren karşısındaki şaşkınlığını, yalnızlığını, korkularını, ölüm gerçeğine karşın yaşarken duyduğu bunalımları, doğasal görkemin yansımalarını işlemeye çalıştığı daha çok içe dönük şiirler; ikincisi, insanın doğa ve aykırı toplum güçleri, kurulu düzenin görünen, görünmeyen yasaları içinde günlük yaşamlarını saran sıkıntı ve acıları, yoksulluk ve yoksunlukları, buhran ve patlamaları işlediği dışa açık, toplumsal şiirler; üçüncüsü ise destanlar ve çocuk şiirleri.
Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Aç Yazı (1951) ve Asu’daki (1955) şiirlerde genel görünüşleriyle insan-doğa, insan-evren ilgilerinin ağır bastığı temalar işlenmektedir.
Daha’da doğayla birlikte toprağın üzerinde yaşayanlar, yaşanan dönemin yanı sıra geçmiş zaman da şiire girmeye başlamıştır. Kişi, doğa ve evren karşısında yine “meçhul”ün baskısını duymaktadır. Doğa, dağ, yeşil, kuş, ağaç, evren, gök, yıldız, sonsuzluk, insan halleri çoğunlukla yine rüya ve uyku sözcükleri ile karşılanır. Bu anlamda Çocuk ve Allah’ta karşılaşılan sözcükler ve tanımlar Daha’da da temel ögeler halinde görülmektedir.
Çakırın Destanı’nda yaklaşı olarak her yedi sekiz dizeden birinde ağaç, rüya, gece, uyku, ölüm, dağ, kuş ve yıldız sözcüklerinden birinin bulunması rastlantı değildir.
Asu’da “ölüm, ölüm düşüncesi, ölüm korkusu, ölüler, ölümden sonra yok olmayı sindirememek, Tanrı’ya sığınmak zorunluluğu” birbiriyle iç içe girmiş temalar halinde görünmektedir. Asu’yu oluşturan şiirlerde “zaman” gece, çağ, vakit, gün; “uzay” evren, uzaklık, boşluklar, sonrasızlık; “ölüm” varlık, uyku: “doğa” yeşil, yeşillik, dağ, kuş, ağaç sözcükleriyle anlatılır. Asu’da yer alan “Merihliye Sesleniş”, “Asu”, “Asu’nun Oğlu” gibi şiirleri alışılmışın dışında, özgün ve etkili şiirlerdir.
Dağlarca’nın Toprak Ana (1950), Aç Yazı (1951), Dışardan Gazel (1965), Yeryağ (1965), Kazmalama (1965) kitaplarında insan-toplum, insan-doğa ilişkilerine dayanan temalar işlenmektedir. Geçimini toprakran sağlayan köylü (Toprak ana’da yoksul köylü), kentte orta tabakalar, ve günü kurtarmaya çalışarak yaşayan yoksul insanlar; bu insanların acıları, yalnız bırakılmışlıkları, yoksullukları daha çok saptama düzeyinde girer şiirlerine. Şair soyut sözcükleri terk eder, halkın dilini aramayı amaçlar. Köy insanının yaşamını o yörenin insanlarının kullandığı sözcüklere başvurarak yerel anlatımlarla zenginleştirmeye çabalar.
Dağlarca’nın bu dönem şiirlerinde genel olarak söyleyiş olanaklarını zenginleştirmek için folklora başvurduğu söylenemez; şairin halkın dilini kullanma çabalarına karşın, geleneksel halk biçimi şiirlerinden yalnızca türküye yaklaştığı gözlemlenmektedir. İşçi ve köylülerin yaşamlarını halk şiiri biçimleri içinde ele aldığı şiirlerine “Zonguldak Ağıdı”, “Çobanyılıdız Köyünde”, “İşsiz”, “Sen” adlı şiirleri örnek oluşturmaktadır.
Dağlarca 1960’lardan sonraki şiirlerinde ülkede yaşanan toplumsal değişime paralel olarak, iç ve dış sorunlara daha duyarlı, ulusal çıkarlara sahip çıkma bilincinin geliştirildiği, sömürüye ve ezilen halkların mücadelesine yakınlık duyan ve emperyalist baskıya karşı çıkan şiirler kaleme almıştır. “Dayak”, “Pulsuz Dilekçe” adlı şiirlerinde sömürüye karşı savaşıma çağrıda bulunurken, “Dev Yürümeden Önce” adlı alegorik şiirinde emperyalist baskıya karşı çıkmıştır. Vietnam Savaşımız (1966) adlı kitabında savaşan Vietnam halkına duyduğu yakınlığı dile getirir. Bu dönemde ülkeyi ve hatta dünyayı ilgilendiren her türlü toplumsal olay şiirlerine girer. Güncel yurt ve dünya sorunları karşısındaki tepkilerini yansıtan bu şiirlerinde, Kıbrıs olaylarından ulusal petrol sorununa, seçim ve grevlere kadar değişik konuları işlerken, küçük bürokratlardan Almanya’ya göç eden emekçilere kadar geniş bir kesimdeki insanların şiirini yazar.
Dağlarca’nın özel bir yanı da Cumhuriyet’i izleyen yıllarda çok özlenmiş olan destan şiirini yaratması, Mustafa Kemal’i eylemi içinde şiirleştirerek değerlendirmesi, topluma uzanan gür bir sesin yankısını sağlamasıdır. Çakırın Destanı (1945) ve Üç Şehitler Destanı’nda (1949) Kurtuluş Savaşıkonusuna bağlı temaları işleyen şair, daha sonra İstiklal Savaşı/Samsun’dan ankara’ya (1951), İstiklal Savaşı/İnönüler (1951), Yedi Memetler (1964), 19 Mayıs Destanı (1969), Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973) gibi kitaplarında aynı konuyu tarihsel gelişimi içinde ele alarak, başlangıç ve zafer arasındaki önemli olaylar, savaşlar çizgisi düzeyinde sürdürmüştür. Mustafa Kemal’in kongreler evresindeki girişimleri, örgütlenme aşaması, İnönü ve Sakarya çarpışmaları, cepheler, cephe gerisi, askerler, savaşa gönüllü olarak katılan vatanseverler genellikle özerk parçalar halinde görünen şiirlerle verilmek istenmiştir.
Dağlarca’nın en önemli özelliklerinden birisi de şiirlerinde çocuğa en fazla yer veren Türk ozanı olmasıdır. ‘Çocuklarda’ dizisi olarak yayımlanmış 20’nin üzerinde kitabı bu­lunmaktadır. “Çocuklarda” dizisinin ilk kitabı Açıl Susam Açıl 1967’de basılmış ve bu alandaki ürünleri günümüze kadar sürmüştür.
Şiirleri, yazıları ve kendisiyle yapılan söyleşiler Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılapçı Gençlik, Ye­ditepe, Türk Dili, Yenilik, Vatan, Kültür Dünyası, Çağrı, Türkçe, Ataç, Türk Yurdu, Yön, Devrim, Varlık, Milliyet Sanat, Milliyet Sanat Dergisi Eki, Sesimiz, Yaşasın Edebiyat, Berfin Bahar, Cumhuriyet, Cumhuriyet Kitap, Kitap-lık gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en verimli şairlerinden bir, olan Dağlarca’nın bir özelliği de bütün yaşamıyla şiire adanışı, kendisini anlatmak için başka hiçbir türe atlamayışı, şiir dışında bir yol düşünmeyişidir.
Dağlarca’nın şiirleri pek çok dile çevrilmiş, ayrıca Türkolog Giselle Kraft tarafından şair üzerine ‘ Dağlarca’da Hayvan Sembolü ’ adlı bir doktora tezi hazırlanmıştır,
Ödülleri: Çakırın Destanı kitabındaki bir şiiri 1946 CHP Şiir Yarışması (üçüncülük ); Asu ile 1956 Yeditepe Şiir Armağanı; Delice Böcek ile 1958 TDK Şiir Ödülü; 1966 Tür­kiye Milli Talebe Federasyonu Turan Emeksiz Armağanı; 1973 Arkın Çocuk Edebiyatı Yarışması’nda üç şiirine Yarışma Üstün Onur Ödülü; 1974 Struga (Yugoslavya ) 13. Şiir Festivali Altın Çelenk Ödülü; Milliyet Sanat Dergisi 1974 Yılın Sanatçısı Ödülü; Horoz ile 1977 Sedat Simavi Vakfı Ödülü (Peride Celal’in Üç Yirmidört Saat isimli romanıyla paylaştı.); 1967’de International Poetry Forum / Uluslararası Şiir Forumu ( Pittsburg. Amerika ) tarafından ‘ Yaşayan En İyi Türk Şairi seçildi.
Yapıtları:
Şiir Kitapları :
& Havaya Çizilen Dünya ( 1935, Bozkurt Bas. İst. )
& Çocuk ve Allah ( 1940, Bozkurt Bas. İst. )
& Daha ( 1943, Latif Dinçbaş Mtb., İst. )
& Çakırın Destanı ( 1945, Marmara Mtb., İst. )
& Taş Devri ( 1945, Marmara Mtb., İst. )
& Üç Şehitler Destanı ( 1949, Varlık Yayınları, İst. )
& Toprak Ana ( 1950, Varlık Yayınları, İst. )
& Aç Yazı ( 1951, Varlık Yayınları, İst. )
& İstiklal Savaşı/ Samsun’dan Ankara’ya ( 1951, Marmara Mtb., İst.)
& Sivaslı Karınca ( 1951, Yeditepe Yayınları, İst. )
& İstanbul - Fetih Destanı ( 1953, Yenilik B., İst. )
& Anıtkabir ( 1953, Yenilik B. İst. )
& Asu ( 1955, Yenilik B. İst., 1956 Yeditepe Şiir Armağanı )
& Delice Böcek ( 1957, Varlık Yayınları, İst., 1958 TDK Şiir Ödülü )
& Batı Acısı ( 1958, İst.)
& Mevlana’da Olmak: Gezi ( 1958, Çağrı, Konya )
& Hoo’lar ( 1960, Yenilik B. İst.)
& Özgürlük Alanı ( 1960, Kitap, İst. )
& Cezayir Türküsü ( Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileri ile birlikte; 1961, Kitap, İst. )
& Aylam ( 1962, Kitap, İst. )
& Türk Olmak ( 1963, Kitap, İst. )
& Yedi Memetler ( Koçaklama; 1964, Kitap, İst. )
& Çanakkale Destanı ( 1965, Kitap, İst. )
& Dışardan Gazel ( 1965, Kitap, İst. )
& Kazmalama ( 1965, Kitap, İst. )
& Yeryağ ( 1965, Kitap, İst. )
& Vietnam Savaşımız ( İngilizce çevirisiyle; 1966, Kitap, İst. )
& Kubilay Destanı ( 1968, Kitap, İst. )
& Haydi ( 1968, Kitap, İst. )
& 19 Mayıs Destanı ( 1969, Kitap, İst. )
& Vietnam Körü ( destan-oyun; 1970, Yenilik B. İst. )
& Hiroşima: Atom Bombasının 25.Yılı ( İngilizce ve Fransızca çevirileriyle birlikte; 1970, Kitap, İst, )
& Malazgirt Ululaması: 26 Ağustos 1071- 1971 ( 1971 ,TDK, Ank, )
& Kınalı Kuzu Ağıdı ( 1972, İst. )
& Haliç (1972)
& Bağımsızlık Savaşı – 30 Ağustos ( 1973, Cem Yayınevi, İst. )
& Bağımsızlık Savaşı – İzmir Yollarında ( 1973, Cem Yayınevi, İst. )
& Gazi Mustafa Kemal Atatürk ( 1973, TDK, Ank. )
& Horoz ( 1977, Cem Yayınevi, İst., 1977 Sedat Simavi Vakfı Ödülü ( Peride Celal ile pay­laştı. ) )
& Hollandalı Dörtlükler ( 1977, Cem Yayınevi, İst, )
& Çukurova Koçaklaması ( 1979,Cem Yayınevi, İst. )
& Nötron Bombası ( 1981, Cem Yayınevi, İst. )
& Yunus Emre’de Olmak ( 1981, Cem Yayınevi, İst. )
& Çıplak ( 1981, Cem Yayınevi,İst. )
& İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler ( 1985, İst. )
& Dişiboy ( 1985, İst. )
& Takma Yaşamalar Çağı ( 1986, İst. )
& Uzaklarla Giyinmek ( 1990, Adam Yayınları, İst. )
& Dildeki Bilgisayar ( 1992, Varlık Yayınları, İst. )
& Gazi Mustafa Kemal/Eylemlerde, 10 Kasımlarda ( 1998, Yenigün Haber Ajansı, İst. )
& O’1923/Tapınağa Asılmış Gövdeler ( 1998, AD, İst. )
& Seviştilerken (Seviştilerken/Kaçaklar/Çiçek Seli/Yokedilen ÇokulusluOlmak, 1999, Doğan Kitap, İst.)
& İmin Yürüyüşü/Biçimlerle Soyunmak ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Ötekinde Olmak ( Oralarda/İkisi ) ( 2000, Doğan Kitap, İst. )
& Dün Geceki/En Sevmek ( Şeyh Galib’e Çiçekler ) ( 2000, Doğan Kitap, İst. )
& İçimdeki Şiir Hayvanı (2007, Norgunk Yayıncılık, İst., 44 s.)
& Orda Karanlık Olurum (2007, YKY, İst., 61 s.)
& Arkası Siz (2007, YKY., İst., 62 s.)
& Genç (2007, YKY., İst., 125 s.)
& İçeri Sait Faik (2008, YKY., İst., 43 s.)
Çocuk Kitapları:
& Açıl Susam Açıl ( 1967, Nova Makedoniya, Üsküp )
& Dört Kanatlı Kuş ( 1970, Varlık Yayınları, İst. )
& Kuş Ayak ( 1971, Milliyet Yayınları, İst. )
& Arkaüstü: Uçsuz Bucaksız Yaşama ( 1974, Cem Yayınevi, İst. )
& Yeryüzü Çocukları ( 1974, Cem Yayınevi, İst. )
& Yanık Çocuklar Koçaklaması ( 1975, Arıkan Yayınları, İst. )
& Balina ile Mandalina ( 1977, Cem Yayınevi, İst. )
& Yaramaz Sözcükler ( 1979, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ank. )
& Göz Masalı: Sinema 1020 ( 1979, Cem Yayınevi, İst.)
& Şeker Yiyen Resimler ( 1980, Cem Yayınevi, İst. )
& Yazıları Seven Ayı ( 1980, Cem Yayınevi, İst. )
& Güneşi Doğuran ( 1981, Derinlik Yayınları, İst. )
& Hin ile Hincik ( 1981, Derinlik Yayınları, İst. )
& Cinoğlan ( 1981, Derinlik Yayınları, İst. )
& Kaçan Ayılar Ülkesinde ( 1982, İst. )
& Dolar Biriktiren Çocuk ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Başparmak ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Bitkiler Okulu ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Orta Parmak ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Serçe Parmak ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Yüzük Parmağı ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Gösterme Parmağı ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Oyun Okulu ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Okulumuz 1’deki ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Okulumuz 2’deki/Kanatlarda ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Okulumuz 3’deki ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Cin ile Cincik ( 2000, Doğan Kitap, İst. )
& Cincik ( 2000, Doğan Kitap, İst. )
Söyleşi Kitapları:
& Yapıtlarımla Konuşmalar 1 ( 1999, Doğan Kitap, İst. )
& Yapıtlarımla Konuşmalar 2 ( 2000, Doğan Kitap, İst. )
Yabancı Dildeki Kitapları:
& Choix de Poémes (Çeviren: Tajsin Saraç; 1958)
& Selection de Poémes – plaquette (Çeviren: Akil Aksan; 1965)
& Our Vietnam War (Çeviren: Müfit Bilyap; 1967)
& Nelja Tııvga Lınd (Estoncaya çeviren: Ly Seppel; 1969)
& Selected Poems (Çeviren: Talat Hamlan; 1969)
& Öltözködne a halott (Macarcaya çeviren: Dezsö Tandoni; 1972)
Kaynaklar :
1 Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Cilt:1, 2001, YKY., İst., s. 257-262
2 Ataol Behramoğlu - Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi Cilt: 1 Sosyal Yayınlar, 4. Ba­sım, 1997, İst., s. 316-333
3 Ataol Behramoğlu - Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi Cilt: 2, Sosyal Yayınlar, 4. Ba­sım, 1997,İst., s. 1086-1088
4 Memet Fuat - Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, 1. Basım, 1985, Adam Yayınları, 12. Basım, 1998, İst., s. 227-248
5 Memet Fuat - Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi 2 Cilt, Genişletilmiş 1. Basım, 1999, Adam Ya­yınları, İst., 5. Basım, 2000, s. 204-237
6 Behçet Necatigil - Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, 19. Basım, 2000, Varlık Yayınları, İst., s. 122-124
7 Şükran Kurdakul - Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, 6. Basım, İnkılap Kitabevi, İst., 1999, s. 216-217

Rıfat Ilgaz

RIFAT ILGAZ
(7 Mayıs 1911, Cide / Kastamonu – 7 Temmuz 1993, İstanbul)


Rıfat Ilgaz 1940 kuşağının önde gelen toplumcu-gerçekçi şairlerinden birisidir. Tam adı Mehmet Rıfat Ilgaz. İlk şiirlerinde Mehmet Rifat, mizah yazılarında Stepne ve Remzi Işık imzalarını kullandı. Düyun-ı Umumiye memuru Hüseyin Vehbi Bey ile Fatma Hanım’ın oğlu; baba tarafından Sivastopol, anne tarafından Bartınlıdır. Denizci bir aileden gelen babasının ticari gemilerde “kâr uşaklığı”, “gemi kâtipliği” gibi görevlerden sonra Düyun-ı Umumiye’de memur olması nedeniyle aile Cide’ye yerleşmiştir. Dönemin altı yıllık ilkokulunun ilk beş yılını Cide’de, son yılını Terme’de, ortaokulu Kastamonu’da okudu (1924). Ailesinin geçim zorlukları nedeniyle lise öğrenimini yarıda bırakarak yazıldığı Kastamonu Muallim Mektebi’nden 1930’da mezun oldu ve öğretmenliğe başladı. Bolu, Gerede, Akçakoca ve Gümüşova’da sürdürdüğü öğretmenlik görevinden sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi (1938). Adapazarı’nda Türkçe öğretmeni olarak göreve başladı. Ancak enstitünün son yıllarında yakalandığı verem hastalığı ilerleyince bir süre İstanbul Süreyya Paşa Sanatoryumu’nda yattı; daha sonra öğretmen olarak İstanbul’a atandı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında önce Karagümrük Ortaokulu, daha sonra Nişantaşı Lisesi’nde Türkçe öğretmenliği görevini sürdürdü.
İlk edebiyat eğitimini babasının ve ağabeyinin okuduğu Sherlock Holmes’un dedektif romanları ve Kerem ile Aslı, Zeycan ile Asuman gibi halk öykülerinden alan Ilgaz şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri “Sevgilimin Mezarında” 27.07.1927'de, Kastamonu’da günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz (Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı.
Bu tarihten 1940’a kadar Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Uyanış, Hamle ve Yeni İnsanlık dergile­rinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Eski şiirin ölçü ve uyak kalıplarını başarıyla kullandığı bu şiirlerinde ağırlıklı olarak romantik bir bireyin gündelik sorunlarını işledi ve daha sonra temsilcileri arasında yer alacağı toplumcu gerçekçi anlayış çizgisine uzak şiirler yazdı. Bu dönem şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer ve Halit Fahri Ozansoy etkisinde kaldığı görüldü. Hasan Tanrıkut, Sabahat­tin Kudret Aksal, Salâh Birsel ile tanıştı. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942'de Yürüyüş dergisi'ni çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Cahit Irgat, A.Kadir, Na­zım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar.
Kendi şiir çizgisini temsil eden ilk kitabı "Yarenlik"i 1943’te yayınladı. Şi­irleri olağanüstü bir ilgi gördü. Yarenlik’te yer alan şiirlerinde ağırlıklı olarak işbaşında sakatlanmış işçiler, geçim sıkıntısı çeken memurlar, emekliler, kapıcılar, mahalle sakinleri, sanatoryum köşesinde ölen yoksullar ve kimsesizler, tatlı hayallerle avunan küçük insanlara yer verse de, sınıf çatışmasının ilk yansımalarını alttan alta sezdirmeye çalıştı. Halk şiiri geleneğini sürdürür nitelikte şiirlerin yer aldığı bu kitapta mizah ögesi toplumsal bir içerik kazanarak yergiye dönüşmüştür. Ocak 1944'de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. Ve bir süre tutuklandı. Pertev Naili Boratav "Sınıf" için; "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat Ilgaz'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak birşey yoktur" diye yazdı. Sınıf’ta bir öğretmenin ağzından yoksul öğrencilerin okul ve okul dışındaki hayatını konu alan şiirlere yer verirken; işçisi memuruyla dar gelirlileri, dilenci ve beslemeleriyle toplumun ezilen sınıflarını konu edindi. 1945'te Gün dergisi çıktı. Ilgaz bu dergide sekre­terdi. Bu dergide ya­zıları yayınlandı. Aziz Nesin'in Cumartesi dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946'da Esat Adil, Saba­hattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın dergisi'ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar.
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan - Yozgat'a tayini çıktı. 1946’da yeniden rahatsızlanarak İstanbul Validebağ Sanatoryumunda yattı. 1947’de öğretmenlik görevinden alındığı gibi sanatoryumdan da çıkarıldı ve bu tarihten sonra bir daha öğretmenlik yapmdı.
Şubat 1947'de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi .Sık sık kapatılan bu derginin daha son­ra­ları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergile­rin adı sık sık değişiyordu. Türk mizah geleneğinin en önemli dergileri arasında sayılan Markopaşa, Malumpaşa, Merhumpaşa, Hür Markopaşa, Adembaba, Dolmuş ve Taş dergilerinde kurucu, sahip, yazı işleri müdürü ve yazar olarak yer alan Ilgaz, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte etkili bir muhalefet yürüttü. 1948’te yayımlanan Yaşadıkça ise Bakanlar Kurulu kararıyla (Sabahattin Ali’nin Sırça Köşk adlı kitabıyla birlikte) yayımlanır yayımlanmaz toplatıldı. 1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sa­kın­calı oldu­ğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952’de Adembaba dergisini çıkardı. 1952-1960 yılları arasında Tan Ga­zetesi'nde dizgicilik,düzeltmenlik yaptı, imzasız olarak fıkralar yazdı, röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk­'un çı­kardığı Dolmuş dergisi'ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sı­nıfı, Pija­malar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul’da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı'nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne"(Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Taş, Karikatür, Şaka gibi dönemin mizah dergilerinde yazdı. Ocak 1953'te “Devam” adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. 1961 Anaya­sası yü­rürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus, May, Türk Solu gibi gazetelerde ve edebiyat dergilerinde mizah yazıları ve şiirleri yayımlandı. Sınıf Yayınları'nı kurdu ve kendi kitaplarını ya­yınlaya­bildi. 1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı.
Yeni Gazete, Yenigün, Yeni Ulus ile Cide ve Bartın gazetelerindeki köşe yazarlığından sonra 1974'te Yenigün gazetesinden emekli oldu. Doğum yeri olan Cide’ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde göz al­tına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır.
Basılıp oynanmamış veya oynanıp yayınlan­mamış oyunları da olan Ilgaz’ın tiyatro türünde en ünlü eserleri Hababam Sınıfı (ilk oyna­nışı: 1966), Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (ilk oynanışı: 1969) ve İbiş adlı oyunlarıdır.
Türk mizah edebiyatının klasikleri arasında anılan Hababam Sınıfı adlı romanın kazandığı başarı, Ilgaz’ı Hababam Sınıfı ekseninde gelişen bir dizi oyun yazmaya yöneltmiş ve bu oyunların Ulvi Uraz tarafından sahnelenmesi ve Ertem Eğilmez tarafından filme aktarılması, yazara ülke çapında ün kazandırmıştır. Özellikle sinema dilinde daha çok gülmece özelliğiyle öne çıkan Hababam Sınıfı filmleri Ilgaz’ın eleştirel ve yergici yaklaşımını göz ardı etmişse de, toplumsal eleştiri öğesinin altını çizmiştir. Ilgaz’ın Hababam Sınıfı dizisiyle yapmaya çalıştığı şey, gülmece öğesini öne çıkarmaktan çok, yoksul kesimden parasız yatılı öğrenciler ve düşük maaşlı idealist öğretmenler aracılığıyla sınıf çelişkilerini gözler önüne sermektir. Hababam Sınıfı 1975’te Ertem Eğilmez tarafından filme alındı; filmin çok tutulması üzerine “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” (Yönetmen: Ertem Eğilmez, 1975), “Hababam Taburu (Yönetmen: Hulki Saner, 1975), “Hababam Sınıfı Uyanıyor” (Yönetmen: Ertem Eğilmez, 1976) çekildi. Ayrıca “İbişo” adlı öyküsü 1980’de İ. Yüce, “Karartma Geceleri” 1990’da Yusuf Kurçenli tarafından filme alındı.
Yazı ve kitapları nedeniyle pek çok kez kovuşturmaya uğradı; yaklaşık beş buçuk yıl hapis yattı. İlk evliliğini 1931’de Nuriye Hanım’la yaptı; bu evliliğinden bir kızı, 1939’da evlendiği ikinci eşi Rikkat Hanım’dan bir oğlu ve bir kızı vardır. Rikkat Hanım’dan 1949’da ayrılarak önce Fikret Hanım’la (1954), evlenen Rıfat Ilgaz’ın 1974’te ayrıldığı son eşi öykücü Afet Ilgaz’dan bir kızı daha vardır.
Yıllarca bizden kendisini uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ül­kemizdeki gelişmeler Rıfat Ilgaz adını yeniden yücelttiyse de, Sivas Olaylarının acısına da­yanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılmasına neden oldu. Mezarı Zincirlikuyu’dadır.
Ödülleri: “Yıldız Karayel” adlı romanıyla 1982 Madaralı Roman Ödülü’nü ve 1982 Orhan Kemal Roman Ödülü’nü; “Ocak Katırı Alagöz” adlı şiir kitabıyla 1987 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü’nü kazandı. 1993 yılında Tüyap 12. İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildi.
Rıfat Ilgaz Ödülleri: 1984’ten bu yana oğlu Aydın Ilgaz’ın yönetimindeki Çınar Yayınları ve Cide Postası Gazetesi tarafından adına bir edebiyat ödülü kondu.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
Yarenlik (1943, A.b. Neşriyat, İst.)
Sınıf (1944, Devrim, İst.)
Yaşadıkça (1948, Çopuroğlu Matbaası, İst.)
Devam (1953, Güre, İst.)
Üsküdar’da Sabah Oldu (1954, İst.)
Soluk Soluğa (Önceki kitaplarından seçmelere eklemelerle; 1962, Tan Gazetesi ve Matbaası, İst.)
Karakılçık (1969, Öncü, İst.)
Uzak Değil (1971, May Yayınları, İst.)
Güvercinim Uyur mu? (1974, Doyuran Matbaası, İst.)
Kulağımız Kirişte (1983, Çınar Yayınları, İst.)
Bütün Şiirleri 1937-1983 (1983, Adam Yayınları, İst., 317 s.; Yarenlik, Sınıf, Yaşa­dıkça, Devam, Üsküdar’da Sabah Oldu, Soluk Soluğa, Karakılçık, Uzak Değil, Güverci­nim Uyur mu? Ve Kulağımız Kirişte adlı şiir kitaplarının toplu basımı)
Ocak Katırı Alagöz (Ömer Faruk Toprak Ödülü; 1987)
Seçme Şiirler (1998, Adam Yayınları, İst., 71s.)
Bütün Şiirleri (Çınar Yayınları, İst.)
Romanları:
Hababam Sınıfı (1957, Gar, İst.; 1975’de sinemaya uyarlandı.)
Pijamalılar (Bizim Koğuş) (1959, Gar, İst. )
Karadeniz’in Kıyıcığında (1969; 1965 yılında oyun olarak çıktı.)
Meşrutiyet Kıraathanesi (1974, Doyuran Matbaası, İst.)
Karartma Geceleri (1974, Doyuran Matbaası, İst.)
Sarı Yazma (1976, Altın Kitaplar Yayınevi, İst.)
Yıldız Karayel (1981, Yalçın Yayınları, İst.)
Apartıman Çocukları (1984, Çınar Yayınları., İst.)
Hoca Nasrettin ve Çömezleri (1984, Çınar Yayınları, İst.)
Öykü Kitapları:
Radarın Anahtarı (1957, Düşün, İst.)
Don Kişot İstanbul’da (1957)
Kesmeli Bunları (1962, Tan Gazetesi ve Matbaası, İst.)
Nerde O Eski Usturalar (1962, Tan Gazetesi ve Matbaası, İst.)
Saksağanın Kuyruğu (1962, Tan Gazetesi ve Matbaası, İst.)
Şevket Usta’nın Kedisi (1965, kitapçılık Servisi, İst.)
Geçmişe Mazi (1965, Fahir Onger Yayınları, İst.)
Garibin Horozu (1969, Öncü, İst.)
Altın Ekicisi (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Palavra (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Tuh Sana (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Çatal Matal Kaç Çatal (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Bunadı Bu Adam (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Keş (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Al Atını (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Hababam Sınıfı Baskında (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Hababam Sınıfı Uyanıyor (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1973, Sınıf Yayınları, İst.)
Rüşvetin Alamancası (1982, Yalçın Yayınları, İst.)
Çalış Osman Çiftlik Senin (1983, Çınar Yayınları, İst.)
Sosyal Kadınlar Partisi (1983, Çınar Yayınları, İst.)
Hababam Sınıfı İcraatın İçinde (1987)
Şeker Kutusu (1990, Çınar Yayınları, İst.)
Dördüncü Bölük (1992, Çınar Yayınları, İst.)
Satılmışlar / Rıfat Ilgaz’ın Rıfat Ilgaz’dan Seçtikleri (1996, AD Yayıncılık, En Çok Sa­tan Kitaplar Dizisi, İst., 159 s.)
Oyunları:
& Karadeniz’in Kıyıcığında (1965, Türkiye Basımevi, İst.; 1969’da roman olarak ta çıktı.)
Hababam Sınıfı (1967, Sınıf Yayınları, İst.)
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1971, Sınıf Yayınları, İst.)
Anı Kitapları:
Yokuş Yukarı (1982, Adam Yayınları, İst.)
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986, Çınar Yayınları, İst.)
Fedailer Mangası / Kırk Kuşağı Anıları (Hazırlayan: Öner Yağcı; 1993, Çınar Yayınları, İst.)
Yazıları:
Nerde Kalmıştık (1984, Çınar Yayınları, İst.)
Cart Curt (1984, Çınar Yayınları, İst.)
Çocuk Kitapları:
Halime Kaptan (1972, Sınıf Yayınları, İst.)
Kumdan Betona (1976, Cem Yayınevi, İst.)
Cankurtaran Yılmaz Küçükçekmece Okyanusunda (1979, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ank.)
Öksüz Civciv (1979, Okul Sesi Yayınları, İst.)
Bacaksız Kamyon Sürücüsü (1980, Cem Yayınevi, İst.)
Bacaksız Sigara Kaçakçısı (1980, Cem Yayınevi, İst.)
Bacaksız Okulda (1980, Cem Yayınevi, İst.)
Bacaksız Tatil Köyünde (1980, Cem Yayınevi, İst.)
Bacaksız Paralı Atlet (1981, Cem Yayınevi, İst.)
Küçükçekmece Okyanusu (1983, Çınar Yayınları, İst.)
Hakkında Yazılan Kitaplar:
Rıfat Ilgaz / Asım Bezirci (1988)
Kaynaklar:
A Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü / Behçet Necatigil / Eklerle 19. basım: 2000, Varlık Yayın­ları, İst., s:197-198
A Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi Cilt I / 2001, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İst., s: 424-426

14 Temmuz 2008 Pazartesi

OSMAN HAKAN A.






(14 Haziran 1959, Giresun - )

Şair, yazar. Asıl adı Osman Hakan Arslan. Matematik öğretmeni Hikmet bey ile ev hanımı Zeliha Yıldız Hanım’ın dört çocuğundan ikincisi. İlkokulu Antalya’da okudu; Uşak Lisesi ve Yıldız Teknik Üni. Mühendislik Fak. İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Bir süre inşaat mühendisliği yaptı. 1986'da bir grup arkadaşıyla birlikte Şiir Atı Yayıncılık’ı ve Şiir Atı dergisini kurdu. İstanbul’da yaşıyor; evli, iki çocuk babası.
1985'den itibaren şiirleri, yazıları ve söyleşileri; Bürde, Cumhuriyet, Cumhuriyet Kitap, Düşler, E, Granada, Hece, Hürriyet, Hürriyet Gösteri, Kavram Karmaşa, Kitap Zamanı, Kitap-lık, Merdiven Şiir, Milliyet Sanat, Mor Taka, Mühür, Poetika, Sombahar, Şiir Atı, Varlık, Yaratım, Yasakmeyve, Zaman vb. dergi, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Dil ve biçim kaygılarının ağır bastığı şiirlerinde divan edebiyatının özelliklerinden yararlandığı, ince bir işçilikle Behçet Necatigil ve Hilmi Yavuz şiirinin izini sürdüğü görüldü. Şiir üzerine kaleme aldığı ikinci kitabı “Dil Şairin Ne’si Olur”da şairlerin anadile nasıl sahip olduğu bir biçimde şiir, dil, anlam ve gösterge sorunlarını da ele alarak Yahya Kemal Beyatlı şiiri üzerine durmuş, şairin şiir evrenini açıklamaya çalışmıştır. 
Ödül: “Gül Odası” adlı kitabıyla 1994 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü aldı.
Yapıtları: Şiir: *Göç ve Ölüm Şarkıları, İst.: Şiir Atı, 1986 *Yol Şarkıları, İst.: Şiir Atı, 1991 *Gül Odası, İst.: Şiir Atı, 1995 *Seyahat, Hemen, İst.: Varlık, 2001 *Sarı Ekin, Toplu şiirleri, İst.: Şiirden, 2005 *Nâr, İst.: Şiir Atı, 2006 *Zerenderzer, İst.: Ötüken, 2021.
İnceleme, Eleştiri: *Bizim Romanımız Şarkılarımız, İst.: Şiirden, 2006 *Dil Şairin Nesi Olur, İst.: Şiirden, 2006.
Kaynaklar: TBEA c. I, 2001, 2/2010, 2; Kurdakul, Sözlük, 334; Necatigil, İsimler, 9; A., Osman Hakan, “Benim Okurum Ne Bildiğimi Görmeli”, Gösteri, S. 175, Haziran 1995; Vural Bahadır Bayrıl, “Osman Hakan A. ile Söyleşi: Okur Benimle Buluşabilir”, Cumhuriyet Kitap, S. 278, 15 Haziran 1995; Şafak Güneş Gökduman, "Osman Hakan A'nın Sarı Ekin Adlı Kitabında Gelenek Etkisi", Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, c. 1, S. 2, 2016, 119-132.


*Güncelleme: 26 Şubat 2022.


13 Temmuz 2008 Pazar

Bir Ölünün Yakını / Betül Tarıman


içinizden biri mi ölmüştür
ayakkabıları ters çevrilmiş
soğuktur nefesi acıyla yıkanmış
beyaz bir örtü üstünde kaygu
kızgın bir mille içinizde dolaşmıştır

alışkanlığı içinde kuruyan bir fesleğen
cam önünde boynunu büker menekşe
ansızın sirenleri çalar içinizin
parmak uçlarına basarak komşunuz
en sakin haliyle akıtır içini göğe
sizi içine yatırmadan önce

bir anons daha duyulur
yırtılmış gökte gün tarafsız uzarken
bir dua mırıldanır makaralar
boşalır ve gecenin sessizliği
dökülür çarşı camiinden bir ses umarsız
bir sokak ötede gençliğini iki kurşunla
içinize sıkan abla
ayaklarını uzatır ayrı bir zamana
toprak kamaşır ve dişleri bir ölünün
omuzlardan indirilmiş köşeleri poyraz
bir kuyu kazdıkça içi gibi derin
fark etmez yağmur da yağsa
sanki ambarda saklanmış mısırmış saçları
saklısında gül irileri pestil kokusu
şimdi nereye gidiyor merakıyla

aklından sorular geçiyor sorular soruldukça
kufi bir ölüm ya da bir iz
bunu gözlerinden çıkarıyorum
yan yatırılmış alnında ellerinin serinliği
sanki kırışmaya meyilli bursa ipeğiymiş
kıvrılmış bir sıkıntıya çareden ırak

“Kar Merdiveni” adlı kitabından

Betül Tarıman
*Betül Tarıman'ın izniyle yayınlanmıştır.

Sayıların Şehveti / Betül Tarıman

SAYILARIN ŞEHVETİ

sekizzzzz

bir günaydın demezim
sabahı olmazım
aşk bir tabanca
it gibi sokaklarda geziyor
tay gibi zıplıyorum
bu ben miyim vivet
damarlarımda müstehcen bir kan
vanlı bir kadını kendime benzettim

benzetmek yetmez
yollarda köpekler buluyorum
ki köpekler
bazıları memeleri sarkıktır ve
ehildirler ben onlardan beslendiydim
açıp bakıyorum
dertlerini gizledikleri yerlerine
ardlarında dolanıp

sevgilim bana kulak ver
sana kendimi sevdireyim
bazı kadınlar bazı kadınlara
söküklerini diktirir
bazı kadınlar da
bazı adamlara sevgili değil
halkın üşüdüğü odalara el resmini çiz

vaktidir peronda kal
yoksa nasıl sığdırayım sana kendimi
dilini öpeyim nasıl
nasılsa havarisiyim senin ve kendimin
çoğalalım böyle alt ve üst dudak
sevgilimm öp beni
sevgilim saati sekize kur
sevgilim sekiz sana hevestir

demek isterdim
buz üstünde puzzle oynuyordum
düğmelerimi çözdüm uyuyordun perde kapan
çocuklar da nerden çıktı kapıyı örtmüştüm
* - hadi şimdi uç uç hadi -
bak sana buhur sana ıtır sana laleler
olmadı oturalım arka koltuğuna dolmuşun
tenlerimiz birbirine amade
sıcakta sevişilmezmiş olsun
kuşlar kanat çırpsın ses verdiklerine

sekizzzz

gidiyorum kendime dert edindiklerimle

· Mehmet Can Doğan

* Betül Tarıman'ın izniyle yayınlanmıştır.

BETÜL TARIMAN

(7 Eylül 1962, Keşan / Edirne -)


       Hemşire Zühre Hanım ile subay Oğuz Bey'in kızı. İlk ve orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli kentlerinde tamamladı. 1986'da Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Kastamonu ve Antalya’da öğretmenlik yaptı. Şu sıralar Antalya’da yaşıyor. Evli ve bir çocuk annesi. Türkiye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derneği üyesi.
       Kurduğu şiir atölyesinde şiir çalışmalarını sürdürdü. Kastamonu’da şair ve yazar Rıfat Ilgaz anısına 2001 yılından bu yana şiir dalında verilen Şiir Ödülü’nün kurucusu oldu. Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi ( WALD ) tarafından Mahalleleri ve Muhtarlıkları Güçlendirme Projesi kapsamında kurulan Kastamonu Mahalle Evi’nde sanat danışmanlığı yaptı. Toplu Fotoğraflar adlı bir dergi çıkardı. Kastra Komnenüste Bir İkindi Vakti adlı bir Belgesel Film projesi daha olan şair, “Türk Edebiyatında Oğuz Atay” konulu sempozyum düzenledi. “Kastamonu’da Kadınlar Edebiyatla Buluşuyor” adı altında mahalleli kadınlarla (öykü, şiir) atölye çalışmaları yaptı. I. Oğuz Atay Öykü ve Roman Ödülü’nün gerçekleştirmesine katkı sundu. Dört kadın sanatçı arkadaşıyla “Ben Kadın–Me The Women” adlı sergi açtı. 2009 yılında Antalya’da “Kadınlar Edebiyatla Buluşuyor” etkinliğine katkıda bulundu.
       İlk şiiri "Son Eylül" Ağustos 1992 tarihli Kıyı dergisinde çıktı. Şiirleri, öyküleri, yazıları ve kendisiyle yapılan söyleşiler Ada, Adalya, Adam Sanat, Agora, Akatalpa, Akköy, Amanos Edebiyat, Amik, Bahçe, Bir Yeni Biçem, Cumartesi, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Ç. N. (Çevirmenin Notu), Damar, Deliler Teknesi, Dize, Düşlem, E, Ebesobe, Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Esmer, Evrensel Kitap, Gösteri, Hayal, İmgelem, İnsan, İnsancıl, Kavram Karmaşa, Katladık, Kıyı, Kidonya, Kitap-lık, Kum, Kurşun Kalem, Kül, Lacivert, Le poéte travaille (Şair çalışıyor), Mavi Yeşil, Mühür, Mürekkep, Öteki-siz, Öykü-Şiir, Öykülem, Özgür Edebiyat, Patika, Pencere, Poetikus, Roman  Kahramanları, Son Kişot, Sonra, Şiir Odası, Şiir Ülkesi, Şiiri Özlüyorum, Taflan, Temrin, Üç Nokta, Varlık, Yaklaşım, Yasakmeyve, Yelkovan, Yeni Biçem, Yom Sanat vb. gibi dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayınlandı.
       Akdeniz Üniversitesi Araştırma Görevlisi Arzu Tırak “Eğitimci Şair Betül Tarıman’ın Edebi Kişiliği ve Eserlerinde Eğitim Anlayışı”  başlıklı yüksek lisans tez çalışması hazırladı.
 Ödülleri: Safranbolu 6. Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali’nde Tarihin Gölgesinde Bir Kent Masalı adlı Belgesel Film Projesi ile ödül aldı. 1994 Ali Rıza Ertan Şiir Başarı Ödülü; “Üzgündü Kırlar” adlı dosyası Sabri Altınel Şiir Ödülü’nde övgüye değer bulundu, aynı dosyayla Çankaya Belediyesi ve  Damar Edebiyat Dergisi 1996 İlkbahar Öykü-Şiir Ödülleri’nde Şiir Üçüncülüğü Ödülü’nü; “Kardan Harfler” adlı dosyasıyla 2000 Orhon Murat Arıburnu Şiir Jüri Özel Ödülü’nü; “Yol İnsanları” adlı kitabıyla 2005 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’ (Ödülü Akif Kurtuluş’un “Herkes Gitmiş” adlı yapıtıyla paylaştı.) kazandı.
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& Ay Soloları (1995, Akdeniz Kitabevi Yayınları, Antalya, 48 s.)
& Üzgündü Kırlar (1996, Çankaya Belediyesi Yayınları, Ank.)
& Kardan Harfler (2000, Hera Yayınları, İst., 67 s.)
& Güle Gece Yorumları (2002, Can Yayınları, İst., 80 s.)
& Yol İnsanları (2004, Can Yayınları, İst., 80 s.)
& Kar Merdiveni (2007, YKY, İst., 100 s.)
& Ağır Tören (2009, YKY, İst., 138 s.)
& Hadde – Toplu Şiirler ve Melvin’e Giden Yol  (“Ay Soloları”, “Üzgündü Kırlar”, “Kardan Harfler”, “Güle Gece Yorumları”, “Yol İnsanları”, “Kar Merdiveni” ve “Ağır Tören” adlı yayınlanmış kitaplarıyla “Melvin’e Giden Yol” adlı daha önce kitaplaşmamış yeni dosyasının birlikte basımı; 2012, YKY, İst., 485 s.)
& Rüzgârın Azabı (2015, YKY, İst., 72 s.)
       Anlatı Kitapları:
& Zer (2015, Heyamola Yayınları, İst., 80 s.)
       Monografi Kitapları:
& Şiirli Takvimden Papaz Mektebine Kastamonu (2011, Heyamola Yayınları, Türkiye’nin  Kentleri Dizisi, İst.)
       Çocuk Kitapları:
& Elma Dersem Çık (2008, Can Yayınları, Can Çocuk Dizisi, İst., 72 s.; Resimleyen: Claude Leon)
& Rüyaya Kaçan Kuşlar (2010, Kanguru Yayınları, Ank.)
& Gezgin Kaplumbağanın Düşleri (2011, Çizmeli Kedi Yayınları, İst., 112 s.)
& Elim Sende (Çocuk şiirleri; 2011, Can Çocuk Yayınları, İst., 72 s.; Resimleyen: An-Su Aksoy)
& Ufacık Tefecik Kurbağacık (2012, Can Çocuk Yayınları, İst., 88 s.; Resimleyen: Yasemin Ezberci)
& Gökyüzü Prensi Po ile Küçük Kız (2014, Can Çocuk Yayınları, İst., 48 s.; Resimleyen: Uğur Altun)
& Kayıp Karınca Yuli (2014, Top Yayıncılık; Çizer: Pınar Çekiç)
& Kızlar İçin Prelüd (2014, Nezih-Er Yayınları, İzmir, 78 s.; Fotoğraflar Arzu Alper Ersöz)
       Katkıda Bulunduğu Kitaplar: 
& Dahiler ve Aşkları (Yayına Hazırlayan: Özcan Erdoğan; 2008, İkaros Yayınları, İst.)
& Şairlerden Kürt Sorununa Çözüm Önerileri (2010, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ank., 216 s.)
& Kızlar ve Babaları (Editörler: Gökhan Yavuz Demir, Alper Kanca; 2011, Paradigma Yayınları, İst.)
& Direniş Öyküleri 7 Şehirden 18 Gezi Öyküsü (Hazırlayan: Melike Uzun; 2013, Notabene Yayınları, 120 s.)
& Annemle Ben (Editör: Firdevs Canbaz Yumuşak; 2015, Anka Kadın Araştırma Merkezi Yayını)

Şiirlerinden Seçmeler:

AĞIR  TÖREN

bir gün: ağrıyan suları

meğer ki bir gün hint denizi
akdeniz mi desek deniz büyük mü büyük
bir denizmiş kadının ta kendisiymiş
bir gün bu büyük deniz deniz dediysem
öyle büyük bir gölet ikiye özenmiş
içinde bir çokluk bir çokluk
derken sular dans ediyor
derken bele dokunan parmak sahtedir
o gün işte içimizde zıplayan ses
ses umudunu suya düşürmüş
bu acının zirvesidir yani bele dokunan parmak
öteki parmak omuzdadır yanlış bir tercih
o gün bu gün

diyoruz ne varsa
yolu her soranı sevgili diye
koynuna ALMA
zincirleme bir kaza anı
deftere yazılmış
bir ses ansızın
yüzüğü tut çek diyor
sol eldeki işaret parmak
evet o gün bu gün
EVET

bir: varmış bir

uzun sıkıntıymış
zamanlardan bir zaman
(parmak yine belde)
ağrıyı önce
düş mü gerçek mi bilememiş
her şey uzakmış
her şey tamam
herkes söküğünü dikiyor
bir de ipliği tutuşu var
nalan’dı

nalan’ın parmakları var
parmakları incecik
parmak nalan’ın tuttuğu
içindeki HEVESİ tut

geldim işte: yokmuş

meğer ki annesinin ta kendisiymiş
kendisine inanmamış yazık
sağ elde sağ parmak
sol elde sol parmak
hani içinde dev ağaç
yanlış bir tercih
o gün bugün
(el kendindedir)

nalan: doğduğu gülümsemelerle

kırk dağı delerek
kırk sudan kırk küp su içmiş
bu kırk küp su
(bildiğiniz su)
gitmek kaygısıymış anlamalı

nalan bir gün ünlem içinde

yüksüz
yoksundur aşktan
çözülürken
o gün bu gün
ağzı ve çenesi düşmüş

parmak! bil bakalım hangi parmak

“Ağır Tören” adlı kitabından

AVUNTU

bir nar seçersin olmuş
bir nar avlular ardından
buruşturulup atılmış yaz rehaveti üstünde
ikiye böler içini görebilme umudu
sırlarla kaplanır gerçek sandığın
terbiye edilmiş bir kediyle
aklı şaşmış bir adam görünür
heyecan ya da doruktayken aşk

bir bardak alırsın içi boş
bir kuyu içini vesvese doldurur
annesinin derdinden doğar bir çocuk
keklik düşmüş gibi ovaya ağırdan
bahçesi kaçak jandarmalar
benzin bidonları mataralar
çarşılar gezer ağır kavun kokusu
balkonların sokağa döküldüğü aralıktan

bir ev alırsın içi boş ötekinde sarhoşluklar
dengeyi dengesizlikten öğrenir çocuk
erzincan depreminde kendine dalmış toprağa değil
sakındığın kendindir
tutunduğun toprakta hep bir uyumsuzluk
sırtında ağır bir yük morluklar
eli çenesinde bakar boşluğa öteki
derdine bağdaş kurmuş soluğu vietnam
denkler toplar fotoğraflar ısfahanlar
içinde öpüşmekten yorgun bir zorunluluk var

idare lambaları ve kuytuları evlerin
görülmüş damgalı mektuptur giz sanılan
gövdenin gövdede söküldüğü yerde
az görülmüş şeydir bir adamı adamda tanımak
örneğin tırnakları etinizde canınızı acıtabilir
konuşmadan kalbinizi yoran
babanız ya da ağbiniz olabilir

çünkü kendinden içeriye taşmış
suretinde morluk ve kırk çamur
az satan kitaplar okursun kötü sanılan
kerpiç evlerde böyle
hayatı duymak gibi yirmi ikiden
mardinli bir kadındır denizle ırmağı karıştıran
boynundaki ilmekle çünkü
her kadın kendinden göç edebilir
çünkü her kadın ucuz bir müvekkildir
eğer çok susmuşsa
sırlarla kaplanır gerçek sandığın
bir nar dağılmış gibi başaklar arasında
buruşturulup atılmış yazdır rehaveti üstünde

“Kar Merdiveni” adlı kitabından

BİL

belki gözleri kendinden uzak acıya memur
annendir ekmekler ufalar göğü kapısına toplamış
kenarda ülkenin doğusu gibi dürülmüş çarşaflar
bilmenin arzusuna yatırıp incir kokuşlu bedenini
sataşmaya memur edilmiş gökle aranda…
bu gökten payına neler düşecek bil

şarkılanmış bir rüzgârla nisan öğlelerinde odanda
mimozalar böyle esrarlı ağzı saklı ve lal
babandır gözleri dövecek ceplerinde hüzün rengi leylak
aceleyle toplanmış gibi iki kardeş balkondan
ablan dicle’den beri düşmüş bir at yollara yorgunmuş
heyecanlar verdik biz can katık bir ölüye inat

titredin ama biri vardı ki denizi gelmemiş bir adamdı adı cemal
aşklar söndürürdü sağ eliyle ufaltıp hevesler masallar
toplanmayı bekleyen ağrıydı bilmedin içi hiç
şimdi bakır rengi almış rütbesiz bir er yavaş
kalbiyle duymuş bir çocuk toza bulanmış her anıda

bacaklarını taşıyamadığında tarağına takılmış bir bitle
yüzü ağlar toplamış kadın şimdi az bulunur
nöbet tutulmuş kapı önlerinde olgunluğa eriştiğinde
beni böyle benden uzak bil

“Kar Merdiveni” adlı kitabından

ÇEKTİĞİM HAYAT ÇİLESİNDEN

kuşlu sabahta kapı önünde terlikler
maziden fırlamış gibidir gecedir
annemin pullu elbisesidir
sararmıştır yakası çektiği hayat çilesinden

çektiği hayat çilesinden çocukluğun keskin virajlarında
yıkılır ruhu çektiği hayat çilesinden
babamdır kaşları göğü çizer
ölçüsü yoktur çorbaya kattığı karabiberden
kaç ağız yanar göz söner
panik olmuşken ortada kalma hallerinden
fırlayacakmış gibi duran göbeğimi içeri çekme gayretinden
dolaşır yazdıklarımı ve içimi iki sessiz gemi
dert dolaşırken odaları hormon takviyeleri ile
büzülür içime aldığım kedi çektiği hayat çilesinden

aşkımdır kapısını sorgu sual bekler o süpürür sual eser
onu üzen şey beni de üzebilir gerçeğinden
omuzlarımı tutan el omuzlarımda kal
ilkti aynı noktaya baktığım ay şarap bere
eve bolluk içime rüzgâr bahçeme tohum ek
kasığımdaki yara kurudu birbirimizi görme hevesinden

hırstı bir şey olmamışlar evinde
küfürlü konuşurdu iki şair
kalkayım dediydim mülküme zarar gelmeden
paltomu aradan kaldırdım keşmekeşliği de
domateş salatalık doğradım tabağın ortasına
ben o zaman talihi kötüye girmiş şıracıydım
üzüm şaraba durmadan evvel

“Ağır Tören” adlı kitabından

İÇİNDEN ŞİİR GEÇEN EV

rüyaya dalma!
en sokak yerimde üşüdüğüm kar

evindesin, eski evinde
sözle örülü evde kısa yaz
ceplerinde şiir gezdirir
içinden trenler geçer
serinler anılar balkonunda
bildik yağmurlara benzemez hiç
değişse de konukları evlerin
her evin tarihi aşktan da eskidir

soyunur gurbeti düş kurar
ev zaman olunca
kapıya bırakılmış eşyalar
sıkıntıdan acımış
sonsuza karışmıştır

“Kardan Harfler” adlı kitabından

MAHAN

yordunuz beni
acı dolu taştı fincan
işte ben bu kadarım
incecik bir kadınım
bir su kabıyım ellerinize
suyun azaldığı yerde
bir buğu kadarım

saçılsam bilmezsiniz
nişan alsam ipteyim
bana bir fırsat verilse
ben derine gülle inerim
gülde bahar vardır m a h a n
eşiğinde yorulan evlerin aşk
bana kapıyı aç
daha çok kadınım şimdi
siyah bir kadın ancak

saliha’yım ben dükkân önleri
ölü böcek kabukları kadarım
gözlerimde huzur evi kederi
beykoz'da baş döndüren
bir koku kadarım

dergi kapaklarından gemiler yaptım
asansörlerden korktum hep
olmadı bakışlarımın sevgili rengi
ölmeye yatmak istedim dün öğlen
ölüm ki siyah bir kadındır
siyah bir kadın siyah bir kadını ancak
sözle toplar kendinden

“Ağır Tören” adlı kitabından

* Betül Tarıman'ın izniyle yayınlanmıştır.
**Fotoğraf: Şükrü Kırkağaç