4 Mart 2014 Salı

ADİL İZCİ


(16 Şubat 1954, Niğde - )
      
İlk, orta ve lise öğrenimini Niğde’de gördü. AÜ DTCF Tiyatro Bölümü’nde başladığı yüksek öğrenimini aynı okulun Yeni Türk Edebiyatı Bölümü’nde 1978’de tamamladı.  İstanbul Amerikan Robert Lisesi’nde 1980’de başladığı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği görevinden 2010’da emekli oldu; okulda 1983-1997 yılları arasında yayımladığı edebiyat ve sanat dergisi Çağrı’da dil kirliliği üzerine yazılar yazdı. İstanbul’da yaşıyor. İki kız babası. Dil Derneği üyesidir.
İlk şiiri, Doğan Hızlan’ın özendirmesiyle 1984’te Hürriyet Gösteri dergisinde yayımlandı. Şiir, yazı ve söyleşileri Adalı, Adam Sanat, Akatalpa, B(aşk)a, Cumhuriyet, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Çıkın, Dize, E, Edebiyatta Üç Nokta, Göçebe, Gösteri, Güzel Yazılar, İnsan, Kıyı, Kiraz, Kitap-lık, Kum, Kurşun Kalem, Lacivert, Mavi Liman, Mühür, Nar, Poetik’us, Sincan İstasyonu, Şiir Atı, Şiir Oku, Şiir Ülkesi, Şiir-lik, Türk Dili, Türkiye’de Sanat, Uç, Varlık, Yasakmeyve, Yaşasın Edebiyat, Yazılıkaya, Yine Hişt  gibi dergi, gazete ve eklerinde yayımlandı.
Yapıtları: Şiir Kitapları: Günizi, 1997, Hera Şiir Kitaplığı, İst.; Su ve Yaprak, 1999, Hera Şiir Kitaplığı, İst.; Kır ve Gök, 2007, Komşu, İst.; “aşk imiş”, 2009, YKY, İst.; Haiku’ş, 2013, Komşu, İst.
Öykü: Ada Sularında, 2016, Ve, İst.
Deneme: Ağaçlar Kitabı, 2004, Toroslu Kitaplığı, İst.; Evler Sokaklar Kitabı, 2010, Yitik Ülke, İst.; Kuşlar Kitabı, 2013, Komşu, İst.; Örtmenim!, 2016, Komşu, İst.
Derleme: Mavi Kitap – Yazınımıza Saygı ve Sevgi, 2019, Türkiye İş Bankası Kültür, İst.
Monografi: Eski Bir Niğde, 2009, Heyamola, İst.
Çocuk Kitapları: Deniz Olsun Adı, Çocuk şiirleri; 2011, Günışığı Kitaplığı, İst.; Karamel, 2014, Türkiye İş Bankası Kültür, İst.; Bahar İkindisi, Çocuk şiirleri, 2015, Kırmızı Kedi, İst.; Hayal Kurmaca, 2016, Kırmızı Kedi, İst.; Karamel’in Rüyaları, 2017, Uçan At, İst.; Karamel’in Günlüğü, 2017, Uçan At, İst.; Hayvan Dostlarım, 2019, Kırmızı Kedi, İst.
Katkıda Bulunduğu Kitaplar: Yeraltına Mektuplar, 2013, YKY, İst.; Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı, 2012, Yitik Ülke, İst.

Kaynaklar: Cumhuriyetten Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 5 / Abdullah Özkan – Refik Durbaş / 1999, Boyut Dosya Yayınları, İst., 1075; Günışığı Kitaplığı internet sayfası; Yapı Kredi Yayınları internet sayfası.

Şiirlerinden Seçmeler:

AŞK İMİŞ

XXX

Baharın mı kuşlardan başı dönüyor kuşların mı
Bahardan? Eski birer tanıdık ağaçlar ve sular

Nisan mavisinde eski bir tanıdık gökyüzü de
Kırlar patikalar sessizliğin rüzgârı… hepsi

Ürperen bir gelincik ne uyuyor ne uyanmış
Yüzünü böyle gösteriyor dünya bir an için

Kimse görmez nasılsa eğilip öpeyim derken
Otların kahkahası gözlerini açıveren güneş!

Sonra sırada bekleyen ne kadar kahkaha varsa…
Döndün ya açılıyor benim de bütün seslerim.

“aşk imiş” adlı kitabından

ÇİZGİ

Yürüyüşüm babamı andırıyormuş
Öyle dedi, çok eski bir tanıdık.
Yazarken de benzediğim oluyor
Bazen de ellerimi belime bağlayıp
Eski rüyalara doğru gidişim
Eski uğultularla.

Bilmiyor kimse
Çoğu zaman uyku önceleri
Birlikte akıp gidiyoruz:
Ben yeryüzünde, O’ysa gökyüzü
Yokluğa sesler verip anlar katarak
Sonsuz zaman içinde
Birer yere tutunup bakıyoruz.

Güne dönünce
Çok şeyim ondan artık.

“Günizi” adlı kitabından

DİNGİNLİK

Masası bir süredir pencere önünde
Gök düşüyor en çok:Düşünce uçsuz
Bulutlar da iniyor aralıklarla
Kâğıtları görünce anımsıyor
Gidip gelen ufuk sarışın güneş
Uzak epey uzak birçok yüz.

Bunları sarınıp hemen her gece
(Yeryüzü kısık, çoktan çekilmiş)
Sessiz bir ruhla gidiyor

Dinginlik, nerede dursa gölgesi...

“Kır ve Gök” adlı kitabından

GÜZCÜL

II

Her şey darmadağınık, hazan sürüyor
Gökse hep uçuk mavi. O eski güzcül
Aynı çekingenlik, ürpertiler içinde
Kimse varlığını tam sezemeden
Görülmesin diye derlediği kederler
Düşe dönük biraz ve rüzgârlı, ötede...
Kabukları okşadık, yine o ölümlülük!
Eğildik ne varsa, yaşlı ağaçlar, biz
Güz ki kuzeylere çok eski alışkanlık
Loşluklarına basarak yürüdüğümüz.
Hazan sürüyor ve darmadağınık her şey
Tarihimiz de, biz de. Şurada kasım
Manavlarda hevenkler, son sonbahar
Işıklara boğulup mum, lamba ne varsa
Gözlerimiz kederleri görmesin diye.

HAİKU’Ş

53
Hâlâ öyle:
Kuşlar ya da sen -
O zaman susuyor korkum.

54
Ağacım
Hayallere dalmış:
Her kovuğunda bir yuva -

55
“İlk kez mi?
Gökyüzünde gördüm
Ondan kuş duyunca mavi...”

56
“Bense ilk
Kıyılarda gördüm
Öyle kuş duyunca beyaz...”

Akatalpa, Sayı: 121, Ocak 2010
“Haiku’ş” adlı kitabından

KURU GÜL UYKUSU

Meğer yok olması ne acılıymış!
Hep oradaydım, doğduğunu hiç bilmeyen
Ve aynıydım, olgunluk yıllarımda
- Çocuklukla gençlik çabuk geçermiş,
Sanki hiç yaşamadım onları –
Öyle kaldım; sevinçli, kendime dönük.

Bir gündü, başladılar ağaçlarımdan
Cevize yaklaştılar, incirlere, çınara
Onlar yok edilirken kör oldu gözlerim
Kaydım bir kenara dengemi yitirip
Bülbülleri kestiler, kanlandı yaprakları
Gözlerim kör oldu onlar yere düşerken.

Kiremitler söküldü, çatımı kaldırdılar
Gökyüzüne uçuştu tüm gizemlerim
Külleri hangi suyun rengini değiştirir?
Ah yuvaları yok oldu serçelerin,
Sakaların, isketelerin – zaten ne kalmıştık:
Ben, her yere sinmiş anılarla kuş sesleri,
Martıların konduğu balkon demiri, gökyüzü,
Ot bürüyen bağrımız, yoncalar, gitgelimiz –

Duvarlarım söküldü bir gün, yanıldım
Sökülmedi, darmadağın edildi sıcaklığı
Pervazları çıkardılar, oymaları, tüm izleri
Dolaplar parçalandı – gizemi kalmadı aşkların –
Zeminler söküldü – kaç gülendamın gelip geçtiği –
Duvarların sevdası sarmaşıklarım, morsalkım,
Pencereler – ne güçmüş kalbin yaşarken alınışı! –

Denize baktım bir an, ne çok değişmişti
Buradan gözlerimi yıkar, açılırdım.
Ne çok yuva varmış, yıkıldıkça anladım
Serçeydi, isketeydi ve gece bülbülleri
Yıkıldıkça anladım, yaşam yuvalanırmış
Ve her yerde tuttuğum, hep bir anıymış.
Her kapının ardında birikmiş kokularım
Dolap, sandık, içindekiler. Bahçeden uğramış
Ne varsa, her yaşayanın az – çok bıraktığı.

Böyle geçti son anlar, ölümü tamamladım
Kimse eğilip seçmedi yokluğa karışanı
Mermer çeşmem az önce şuradaydı,
O kadar yıkılmıştım ki bir şey duymadım
Neyim varsa toplayıp hoyrat ellerle...

Yokum şimdi, boşluk eser üstümde
Gün olur eski gözler anar beni yeniden
Üç beş eski şarkıyı kırık dökük söyleyip
Birkaç bülbül söz eder gece ötüşlerinde
Uzaklara çekilmiş ebruli bir rüyayım.

MANOLYALI EV

                           Ev oğlu Haydar Ergülen’e

Nasıl bulabilirim, neler ve kimlerdendir
Yollarda bazı günler öyle durup
Bir şey var, derin bakış istiyor
-Bundan belki; sessizce eskiyorum ben de-

Manolyalı ev: Derin bakış istiyor:
Kimler, hangi zamandır görünmeden hiç
İçe dönük bahçe, alt kat; günün çoğu
Hepsi bir büyü üzre, avuç sıcaklığında
Pencere, stor masa, onca kâğıt, kalemler
Ve fincanlarla orda uzun süre
İnsansız da aynı; ruh hep deviniyor...

Üst kat, yağmurun ve her şeyin beklendiği
Düşlük! Ve dinlerken geçilen uykular için
Gök ve deniz için! Haziranlar, balkondan
Manolyalar için, ayışığındaki ten gibi
Ve ten gibi koka koka; dokunulmaz
Koklanmaz bile; periler gibi narin
Uykuda çarpan düşünce gibi. Gök açılıyor
İçindeki güzelin rüzgârı dağıldıkça
Bu düşten başkasına silkinirim:
Eğilmiş, yüzünü koklatmak üzre...

Yollardayım, gece yağmur gelip geçmiş
Gök açık ve deniz yakın, lacivert
Ama soğuk ruhumuza kadar inecek ki
Haziranlar, manolyalı ev; kışa hazırlık!

Varlık, Kasım 2002
Adil İzci 

*23 Kasım 2019 tarihinde güncellendi.


Hiç yorum yok: