10 Kasım 2014 Pazartesi

KERİM AKBAŞ


(29 Şubat 1992, Ankara - )

İktisat terk; Hacettepe Üniversitesi’nde Mütercim Tercümanlık öğrencisi.
İlk şiiri 2010’da Heves dergisinde yayımlandı. Şiirleri ve yazıları Bireylikler, BirGün, BirGün Kitap, BirGün Pazar, Diri Ozanlar Derneği, Duvar, Düşünkara, Gard, Gediz, Şiir'den, Underground Poetix, Zamansız gibi dergi,  gazete ve eklerinde yayımlandı, yayımlanıyor.

Yapıtları: Şiir: Lodos Devam, 2018, Edebi Şeyler, İst.

Şiirlerinden Seçmeler:

ANONS

eski ağustosların alnına yazıl kahve önlerinde
bırak kalsın şarapların yıktığı bir hayata iftira
daha paris'te beş kuruşsuz kaldığımız günler yakın
sanki her hafta yeniden başvuru yapan bir manada
benim yüzümde sabahın eksik yanı hep tıraşlı
sevincin saatlere attığı kıyak naz gecikmeyecek vesselam
işte herhangi bir polis cümlesi, etimiz tutuşacak
bu ankara'yı nasıl gitsem, nasıl dönüyorum çarpıntısı
biz savaştık, biz açıklandık o masalarda ikindileri
ama onlar buradayken güne borçları birikmiş bir kadına
tutup şehirlilerin eski naralarını anlatamam.

yaşamak güzel midir dedikçe mahalle delikanlıları
kendime yeni bir saat alırdım silah satan çocuklardan
gözlerimi toprakta unuturdum vay benim bitmezliğim
ben o zamanlar eski ağustoslarda kanımla yayılırken
yeni tarlalarda yani uzak semtlerde şehirlilere
ve ihanetlere mermiler biriktirirdim şehir değiştirir gibi
şimdi anlaşılmaz bir aksanla her şey yalan;

fakat bazen saatler dahi tutukluk yapar
boşlukta insan çarpamaz kendinden başkasına!

BALKON ŞİİRLERİ

1
önündenkimseningeçmediği

kuralda anlaşalım ben şunu bitirince sokağa çıkacağım
güne hazırlayacaklar şarkıları biraz daha hatıra gerekli
onlarda bıraktığımız teşne bir sokak, anlamsız bir telaş
terlediğimiz yerde sustuğumuz krizler, isimler isimler
duymadı kimseler, eminim: ödünç mahallelerde laf kalabalığı
şirince'de bir kaç mektup yazdığımız o gece ve bir kayalık
belki tüm küfürlerin köprüaltlarına saklanması bize biraz
anlamsız anlamsız anlamsız kuralda anlaşalım diyorum
terk ettiklerimize ince bir selam, balkonlarda efsane şeyler
balkonlarda hep oralarda şehirler, ne anladık bu işten
bir yaz gecesi her şeyin sebebine dair;
bir eskilik canı varsa kırar geçeriz soloları. hamdolsun boka
batıyoruz: dünyanın bütün cevapsız aramaları içerisinden.

vay gurbanım diyerek anıldığın masalarda her şey belli
araba şart, alkol yok, gerçekten alkol yok, sonrası için
siz niye diyeceksiniz belki ama alkol gerçekten yok öncesi
sizin.

gururda beklediğiniz ikindilerde beş dakikadan sonra izdiham
her toplumun kahramanı değilse de aşk, yarına suistimal bir ant:
kuralda anlaşalım, yarını hatırlatırsan evime çok uzağım.

her şeyden haberdarım, sokağa çıkacağım.

BALKON ŞİİRLERİ 2

tindersticks – medicine

benden nefret et ama bana acıma diyor sonra eh hadi ama ne güzeldir bu gecelerde vallahi aşağılar
nerden nereye selam yollasan da darılacaklar sana
halkta adın noktalı virgül; estirip geçtiğin güzelliğin
de haliyiz hala bağlaç olamadan yokuşa varan
ne iyi ne iyi bizi zaten hep unuttular olsunu bulvarın
geçtik o civarları rahatız ama bana n'lur isteyişlerden
ki tarihten ayrılacak kadar muhimmat saçmalık.

bu geceyi de kendimle geçirdim,
burası biraz daha kimsesizlik.

DİLEMMA

kırdığın sokak nerde laleler dürüst yolların yalancısı
hani apartman kenarlarındaki küçük bahçeler
güncelleniyor, açık, haber, her şey; PARK ALANI
ve hep o takip ediliyorum hissi...

amerika'da tecavüz ettiğim mimari, aslen iktisadi verileri
yağmaladım yağmaladım gözünüzün yaşında bir kilometre
beş bira ve beş bira dahayla terk ettiğim unuttuğun şeyde
en büyük asker onlarındı, kahrolsun yalnızlıktı, yolculuk...
senin ve benim yani işte yürüdüğümüzü görmüşlerdi sandık
kırdığımız sokakta kırıldığımızda artık yitik bir yarım kalmak
bütün yönetmenlerin ortak noktasıydı biraz düşününce
dikkat, pil zayıf; çay içiriyoruz en sadık yerlerimize
ütülü gömleği dördünce kez giyince, orası artık sokak kadar
uzak uzak yağmaladım ulan bozdum hepsini birer birer
oyun, kapital, izafiyet; dört nala uzak asya, yaşasın kardeşlik

kusursuz yalnızlıklar yaşıyorum sen uyuyorsun
kızılay mı abi; meşrutiyette beş dakika insanlara bak, anlarsın
kıt kaynakları en verimli şekilde kullana kullana manevi gider
dilemma.

inandığın kadar dürüst bir mevsime korkuyu aşıladılar
pembe dizide yaşıyormuş meğer ümitköy sakinleri
bilmedim bilemedim alkole yanaştım: kalibre, ifşa ve bir sarışın
geceyi kendimde geçirdim

sıyrılmaya çalıştığın rüzgara anlatamazsın yaprağa basınca çıkan sesi

DÜZGÜN

ben kendime hoşçakal dedim; çıkıp avlulardan bir başıma
eksik türküleri tamamladım türkçe, adımda eski bir halk
yine de adının geçmediği sözlükler arandım durdum akşamları
hep bekledim, kravatlı adamların ikindileri hatırladığı buhran
ah, ezberlediğim takvimlerde dahi soru kaçırıyorum; fevkalade
camel bozdu, pavyon kapandı, şike şike yenildim mesafelere

ben yine de hatırlattım onlara polis baskınlarını nitekim
alnını gösterdikçe garson tüm saatlerimizi satmıştık
anlaşılmaz bir aksanla çıktık gündüzleri ankara'dan
bir akşam daha olur olmaz kırıldı tespih; birçok defa
beş ağustos akşamı dokunsalar ağlayacaktım,
mahalle baskınlarında adını unutmuş bir göğe
artık her şey yalan.

ben kendime hoşçakal dedim
türkçe.

YARIN BİR

Ahmet Erhan'a

aramayacaklar zamanı geçtiğinde yeni bir gölgeyi,
etraftasındır; yeni taşlıklardan eski türkülere dair
benim kırgınlığım, bir çağ boyu aranmış mümkünlükler
kimseyi unutunca, bitmemiş dalgınlıklarda hatıralar mübah
vah benim yıllar yılı belada karanlık muhattabta itibar
ki gözü görmeyen yılgınlığım; gönül felaket bir sorun.

çocukları sandılar! yakamızda bitmez bir and oldu bu
doğru değildik belki ama ilebebet andık eski bir davayı
yeni dünyalarda: tek başına çıkılmış bir sokak, hayat
üstgeçitlerde kimsesiz bir koca yaz; yastan kuvettli
oysa bizim alnımızda tarihle başa çıkan bir kavga yatıyor
bilinmez şehirlerde içerdeki arkadaşlardan bir mektup çoktandır
ve bildirilerde çoğalan gün, gülümseyince saklanan çocuklar gibi
fevkalade çoktan unutulmuş bir güvercin adımı, bitmez sokak
yeni yokuşlarda anlaşılan akşamlar kadar tanıkken çağa
pankartlar en anlamlı şiirlerdir; yokuş görmeyen hayatlarda!
yine de çıkılacak yokuş, fransız bayramlarında ve
kıraathanelerde yüzlerin yarısında kuvvetli bir anlam
mamafih sarsak bir gece, mevsimler bulvarlarda imtihan,
avlularda ve çınar ağaçlarında aynalarsız bir geçmiş
zamanı geçtiğinde...

beş vakit uğranılmayan üst geçitlerde yara,
eski bir ihanet, suç teşkili ve mühimmat.

içine girilmiş gündüzlerde, yeni bir gölgeye...


Mayıs 2012 / Ankara





Hiç yorum yok: