23 Mart 2015 Pazartesi

YILMAZ BOZAN


Mersin'de yaşıyor. Sahaflık yapıyor.
       2002 yılından bu yana şiir ve öyküyle uğraşıyor. Şiirleri, Akatalpa, Eliz Edebiyat, Gediz, Kurşun Kalem, Mühür, Şiiri Özlüyorum, Varlık, Yaratım, Yasakmeyve vb. gibi dergilerde yayımlandı / yayımlanıyor.
Ödülleri:
Yapıtları:
Şiir Kitapları:
& İnce Sus (2010, Artshop Yayıncılık, İst., 64 s.)
& Erotoman (2012, Artshop Yayıncılık, İst., 72 s.)
& Ahşap İsim Treni (2014, Mühür Kitaplığı, İst., 92 s.)

& Uykusuzlar Kulesi (2016, Mühür Kitaplığı, İst., 62 s.)

Şiirlerinden Seçmeler:

İNSAN SİLGİSİ

bu unutulmuş insan yarası kıyı
tuz uykusuna dalınca
yağmur rengi akşamüstü
ölüm lehçesiyle konuşur
yanlış harf bedenim
bir gün ansızın silinir

insan silgisinin başladığı yerde
yalanlıyor zaman canlıyı
marşını bilmediğim hayat
zül korosuna çağırıyor beni
pek süslü başlıklar atacağım
bozguna uğrayan orta yaşıma
özgürlük bildiğim sevişmeler
mapushanesi çocuklarıma

buz kütlesi miyim eririm
sözcüklerin ısısında
gecede duygularımın yankısı
bir ayrılığın on yıl ettiğini görmek
yaşanmışlığın en lanet olanı
solmuş rengi uykularımda
aynadan geçirdiğim dilsiz şarkılar
anıların kardan adamı
fotoğraflarda kalan evrelerim

çok uzun sandığım ömür
kelebek ömrü kadarmış oysa
bakışlarıma örttüğü örtü yırtık
sesimin çerçevesi kırık
tutabilsem düşünceleri
değmeden günahlara
gövdem dört farklı ayna
kıra kıra biri diğerini
olur görünmez uçurtma

Akatalpa, Sayı: 158, Şubat 2013
“Ahşap İsim Treni” adlı kitabından

LALEDEMİR

                                            Ebru’ya

çıplak kalır aşka yaşlandıkça erkek

ellerin dudaklarından okunaklı
gençlik hevesi lazım
sözlerindeki tepeleri aşacak
haydi söyle ellerinin hükmünü
kaç sırt yarası eder

gördüm
kurumuş gül
tutku
kitabın yaprakları arasında
bir bankta nefes alıyor gövdesi

suyun toprakla çamur olma
hikâyesini dinle
en azından güven veren zihnin
unutmayacak geçmişin meltemini
ders biliyor yatağım çılgınlık
kısalt temas yolunu
düştüğüm yer gözlerinin avlusu

iyi niyetse eğer
kokusunun şizofrenisi olduğum lale
teşekkür borcumu ödemek
kaç kez tutunduysam teninin ışığına
sözleşmeli yalan ol düşüme
adını söylemenin kirasını vereyim

sen bir kalbin kadını olacak
sevda değilsen
git denizlerin batığı ol
demir’i paslı hançer

kadın yaşlandıkça kalbi gençleşir

Akatalpa, Sayı: 169, Ocak 2014  

OT ESKİSİ

gel çıkalım şehrimizden
son yarım cumartesi’m de öldü
katil duygusuyla dokun
masum çocukluklara
bir kadının hatrına kirlet
dua kapılarını
yaz’ın ağzına gömelim sözleri
vaat dinleyen biri oldum
pasımda aranayım her gece
ışığı, rengi soluk nemli odayım
omuzlarımda cennet cehennem güncesi
kanmanın yüzü ruhuma engebe

ot eskisi
o derin sızı, buruk veda
zamanı terseten anlatan ürperti
bir iki kilometre ötemde
başlayan deniz
sensizliğin, sessizliğin kalıbını çıkarır
can yeleği umutlu bekleyiş
düş yorgunu gözler
ömrümü çıkarken özle tenimi
varlının gecesi uyutur
fay kırıklarımı
kalem kâğıtla giriyorum yatağa
ninemin uzunluğu iniyor beni
anılarım elma kokusu

bu mahalle bu sokak
hayatımın dipnotu
küçük bir gülüşle
tutuşturur gökyüzünü
masumiyetimin işareti
avlulu evler
bir hangar büyüklüğü
acizliğimizin barınağı
eksik annenin acısı çerçeveli
yalnızlığımın tüneğine

Akatalpa, Sayı: 152, Ağustos 2012

ŞEKERLİ KANSIZ AYAK

                                            Mustafa Şeker’e

düşlerde iyileşebilecek yara
köklerine kaçmış acizliğin
umut
önüme attığı şarkı boğazlanmış
aylardır serenad yapıyor bana
gece
keder alışkanlığı
böyle böyle ayartıldı korku

bu hayat kendini kanıtlayamamış
tanrının biyografisi

yavaş akar burada yaşam
insanlar yavaş
bitkiler, hayvanlar ağır
zayıftır hafızası zamanın
bugün olanı, doğanı
çabuk unutur yarın

kaval sesiyle konuşur kentim
eşeler durur kabuğumun zarını

lanetli bir yük
bacağım
ne değerli ne de yaşamsal
ondan kurtulmak, kurtuluş
ölüm bu denli yapışmışken bedene
acının kesilmesi bu parçaya bağlı
bir defada ödemek var olmanın bedelini
feda etmek
en radikal başarısızlık
kendime direniş

anlamadı tıbbi muayene
ruh ağrımdan içime dökülen sözlerden

Akatalpa, Sayı: 171, Mart 2014

Hiç yorum yok: