1 Ağustos 2015 Cumartesi

ÜNSAL ÇANKAYA

(1958, Suvermez Köyü, Emirdağ / Afyonkarahisar  - )


       Sahip Ata İlkokulu, Şemsettin Karahisari Ortaokulu ve Afyon Lisesi'ni bitirdi (1976). 1982 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, sınav kazanıp hakim adaylığını da Ankara'da yaptı ve staj sonrası 1985 yılında Bartın'da Cumhuriyet Savcısı olarak göreve başladı. Daha sonra Gercüş'te iki buçuk yıl çalıştı. Sonra sırasıyla Eskişehir Sarıcakaya, Sivrihisar ve Gebze ilçelerinde hakim olarak çalıştı. 2013 yılında emekli oldu. Evli, bir çocuk annesi.
       İlk şiiri “Vasiyet” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1982 Yılı Ceride-i Kantar Dergisi’nde yayımlanmıştır. 2006 yılından bu yana şiirleri, öyküleri ve yazıları Afrodisyas Sanat, Akatalpa, Bireylikler, Ekin Sanat, Emirdağ Vakfı Kültür Sanat Dergisi, Kurşun Kalem, Mühür, Sincan İstasyonu, Sunak, Şiiri Özlüyorum, Tmolos Edebiyat vb. gibi dergilerde yayımlandı / yayımlanıyor..
      “Avuçlarımda Kına” yayına hazır bir şiir dosyası bulunmaktadır.

Şiirlerinden Seçmeler:

GÖLGESİNDEN KAYBOLAN

neredeyse çocuktum, masallara inanan
her masalın sonuyla delice mutlu olan

o beyaz atlı prensti,
atıyla gelmemişti
sevdim,
seviyorum,
seveceğim dedi
gösterdi;
gökyüzünü kaplıyordu elleri

masal âşıkların yeryüzü temsiliydi
prensestim, uykulardan uyandım
anlattığı her masala inandım
öğle vaktini kucaklıyordu zaman
arkasına koşuyordum durmadan

uzundu uzun; bir ömre bedel gibi
upuzun bir aşkın gölgesiydi
aşk için söyledikleri

hem sabah hem de akşam
boyunu aşıyordu bu aşk
uzun uzun anlatsa da
kısaydı masal

aşktı, mutlu başlardı
mutlu yaşanacaktı
hiç bitmeyecekti
öyle demişti

yine inandım

güneş battı
ay çıktı!

Gebze, 02.11.2014
Akatalpa, Sayı: 181, Ocak 2015

SÜRGÜN UÇURUMDUR

uzaklarda bulutlar
bir bir savruluyor karanlıklara
ah bu fırtına, yakıyor yıldızları
her şimşek çakımında
mıhlayarak semaya
yaksa da gemileri yakmasa da
farketmiyor yaşamdan sürgün için
bozkır da, çöl de, denizin kıyısı da
yapayalnızlığı oturur kutuplarda
bozkır onu değil ıssızlığı ağırlar güneşin yamacında
çakırdikenlerinin savruluşuyla
deniz ayışığı sarar kollarına ufukta
güneşi savmadan daha ardına
çöl kumundan geçmez
kutup buzundan
dokunduğunda
ama yine de akşam olur
hem akşamın hüznü her yerde aynı
evli evine, köylü köyüne, deve çölüne
umarsız dönerler sevdiklerine
sürgün uçurumdur, savurur umudunu
tutup kendi asılır sesinin yankısına
ne bozkırın uçsuzluğu tabacıklanır
ne denizin bucaksızlığı bozulur
haykırdığında

 Gebze, 26.08.2013


Akatalpa, Sayı: 170, Şubat 2014

Hiç yorum yok: