5 Ocak 2016 Salı

GÜLTEKİN EMRE




(31 Mayıs 1951, Kongul köyü/Konya- ) 


Şair, yazar, çevirmen. G.E. imzasını da kullandı (Melez, 2002). Asıl adı Gültekin Özkan. Anakız Hanım ile seyyar kitapçı Mehmed Vehbi Özkan’ın oğlu. Ankara Kubilay İlkokulu ve Ankara Lisesi'nde okudu. Akşehir Lisesi’ni, ardından 1974'te AÜ DTCF Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi.  1976'da Sol ve Onur Yayınları’nda düzeltmenlik, 1977-80 arasında Milli Kütüphane’de memurluk yaptı. 1980’den beri Almanya’da öğretmen. Rusçadan çeviriler yaptı. Almanca kitaplar yayımladı. SFB radyosunun Türkçe yayınlar bölümünde 9 yıl çocuk programı hazırladı.  17 sayı süren Parantez (Berlin, Nisan 1986-87), 55 sayılık Şiir-lik (Berlin, Şubat 1994-Ekim 1996), 2 sayı çıkarabildiği Melez (Berlin, Ocak-Şubat 2002) ve 5 sayı sürdürebildiği Kidonya şiir dergilerini yayımladı. TYS, Edebiyatçılar Derneği ve Alman Yazarlar Sendikası üyesi. 1980’den beri Berlin’de öğretmenlik yapıyor, yaşıyor; evli, iki çocuk babası. 

İlk çevirisi 197'te ''Köken'' dergisinde, ilk şiiri “Sevinin Öyküsü”, 1977'de “Türkiye Yazıları” dergisinde çıktı. Şiir, öykü, yazı, çeviri ve söyleşileri; Adam Sanat, Akatalpa, Asma Köprü (Fransa), Atika, Bahçe, Bir Yeni Biçem, Broy, Caz Kedisi, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Dize, Düşün, Eşik Cini, Geceyazısı, Gösteri, Hayâl, İle, İzlek, Kitap-lık, Köken, Kum, Kurşun Kalem, Kül Eleştiri, Melez, Militan, Milliyet Sanat, Mühür, Oluşum, Özgür Edebiyat, Sombahar, Sonsuzluk ve Bir Gün, Sözcükler, Şiiri Özlüyorum, Şiir-lik, Türkiye Yazıları, Ünlem, Varlık, Yasakmeyve, Yazılıkaya, Yaşasın Edebiyat, Yemek ve Kültür, Yeni Biçem, Yeni Düşün vb. dergi, fanzin, gazete ve eklerinde yayımlandı. 1970 kuşağı içinde “ince duyarlıkların, sessiz direnmelerin şairi” (Ahmet Telli) olarak anıldı. “Yoğun imgelerle biçimlenen bir şiirin yaratıcısı olarak Emre, şiirini başkasına söyler gibi değildir; onun şiiri, kendi iç dünyasını, yaşadığı geçmiş olayları yansıtan ezgisel bir mırıldanıştır” (Adnan Binyazar). 

"Gültekin Emre şiirlerinde, sözcüklerin ve kavramların kabuğu altında dünyaya uyum sağlamanın canlı gerçeğini görüyoruz. Kendi iç duyumunun dilinden, varlıkta dışa dönük ifade edilmişliğin diline tercüme sanki şiirleri… Kullandığı sözcükler yalnız bir nesneyi anlatmaz, belli bir imgeyi öne çıkartmaz, belli bir şekilde tınlamaz; ifade ettiği nesneye yönelik duygusal-iradi tepkiyi gösterir. Bu da kullandığı sözcüklerin tonlamasında anlam bulur. Lirizm, Gültekin Emre şiirinin nesirsel bağlamına ışık tutan özsel bir önem taşıyor. /.../ Kimi zaman konuşma dilinin olanaklarıyla, kimi zaman da yoğun organik imgelerle şiirsel gizler saçar ortaya. /.../  İçten içe gelişen hüzün, yaşamı derinleştirerek, içten yükselen ruh direnciyle birleşiyor şiirlerinde. Kendi girdabında melankoliye yüz vermiyor Gültekin Emre. Çağrışım patlamaları şiirlerine yön veriyor: “Çapa sımsıkı tutunur suyun halayına/ Kızgın bir yolculuk çoktan ölmüş kıyılarda” Bu çağrışımları bir araya topladığımızda ise bambaşka bir öykü denizine doğru varıyor: “Ömrüm boş kuş yuvası, üşüyen çakıllar” (Çiftçi) 

Ödül: “Düşkuyusu” adlı kitabıyla 1991 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü’nü, “Taşı Sula” adlı dosyasıyla 1996 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü “Çınlama” adlı kitabıyla 2010 Behçet Aysan Şiir Ödülü kapsamında verilen Arif Damar Özel Ödülü’nü, “Opus”  adlı kitabıyla 2013 Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü,  "Sere Serpe" adlı kitabıyla 2019 Oğuz Tansel Şiir Ödülü'nü aldı.

Hakkında Yazılan Tezler: Murat Kaplan, "Gültekin Emre'nin Şiirlerinin Tematik ve Yapı Bakımından İncelenmesi", YLT, Dan. Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Faruk Güler, İnönü Üni. SBE Türk Dili ve Edebiyatı ABD, Malatya: 2018, 238 s.

Yapıtları: Şiir: *Kurşuni Bir Siperde, Ank.: Türkiye Yazıları, 1980 *Bizsiz Gibi, Ank.: Dayanışma, 1983 *Gece Düşleri, Frankfurt: Dağyeli, 1985 *Aşk ve Minyatürler, İst.: Cem, 1989 (Liebe und Miniaturen, Berlin: Babel Verlag, 1991) *Düşkuyusu, Ank.: Elyazıları, 1990 *Siyaha Elveda, İst.: YKY, 1993 *Taşı Sula, Ank.: Öteki, 1998 *Kanun Hükmünde Şiir, İst.: Yön, 1999 *Melez, (Seçme Şiirler, 2004-1997), Ş.Urfa: Yom, 2005 *Küçük Deniz: Toplu Şiirler (2006-1977), İst.: YKY, 2009 *Çınlama, İst.: Hayâl, 2010 *Ciğerpare, Ank.: Bencekitap, 2011 *Merkezkaç, Ank.: Bencekitap, 2011 *Göç/ük, Ank.: Bencekitap, 2011 *Berlin Şiirleri, Ank.: Bencekitap, 2012 *Opus, (Hulki Aktunç’la birlikte), İst.: Sel, 2012 *Yürü Dur Boya, İst.: YKY, 2016 *Sere Serpe, İst.: YKY, 2018 *Uzaktan Uzağa, (Sina Akyol'la birlikte), İst.: Mayıs, 2018 *İnsanlık Halleri, (Sina Akyol, Hakan Cem, Coşkun Yerli, Seyhan Erözçelik ve Nesrin Kültür'le birlikte), İst.: Mayıs 2019 *Sürgülü Kapı, İst.: YKY, 2021

Deneme-İnceleme-Eleştiri: *300 Jahre Türken an der Spree (Üç Yüz Yıldır Türkler Berlin’de, Berlin: Ararat Verlag, 1983 *Türk Edebiyatında Berlin İst.: YKY, 2003 *Kardeş Fırtınalar, İst.: YKY, 2007 *Kardeş Alevler, İst.: YKY, 2009 *Kardeş Resimler, Ank.: Bencekitap, 2012 *Kardeşim Gurbet, Ank.: Bencekitap, 2015

Öykü: *Sek Sek, Alakarga, İst.: 2020

Roman: *Sanki Babamın Romanı, İst.: Alakarga, 2021

Günlük: *Kardeş Günlükler, Ank.: Bencekitap, 2011 *Yiyelim İçelim, Okuyalım Yazalım - Günlükler 2013-2016, İst.: Oğlak, 2017 *Ekmek Tuz Kitap ve Şekere Saygı - Günlükler 2017-2018, İst.: Oğlak, 2019 *Yediğimiz Bir Dilim Ekmek Gibi Yaşadığımız Bir Dilim Zaman - Günlük 2019, İst.: Oğlak, 2021

Antoloji: *Yol, Yolcu, Yolculuk Şiirleri Antolojisi, (Kâmil Koç Otobüslerinin 80. kuruluş yıldönümü için hazırlandı), 1986 *Yarım Damla-Almanya’daki Türk Şiiri, İst.: YKY, 1993. *Posta Şiirleri Antolojisi, (Posta Kutusu dergisinin ilk sayısının eki), İst.: Dünya, 2003 *Şiirli Sofralar Antolojisi, İst.: Oğlak, 2016

Monografi: Yitik Kent Ankara, İst., Heyamola, 2008. 

Yayına Hazırladığı Kitaplar: *‘Emine’ Sevgi Özdamar, “Kendi Kendinin Terzisi Bir Kambur”, İst.: YKY, 2007 *Kadın Öykülerinde Avrupa, İst.: Sel, 2010 *Yasaklar Kitabı, İzmir: Nezih-Er, 2014 *Kadınların Ruh Acıları, İzmir: Nezih-Er, 2014 

Çocuk Kitabı: *Tut Elimi Baba, (Çocuk şiirleri), Çizmeli Kedi, 2011 *Tut Elimi Anne, (Çocuk şiirleri), Çizmeli Kedi, 2011 

Çeviri: *Mayakovski, 150.000.000, 1977 *Goethe, Roma Ağıtları, 1993 *Hermann Hesse, Ressamın Şiirleri, 1994 *Tarkovski,  Şiirler, 1999 *Quint Buchholz, İyi Geceler Küçük Ayıcık, Gergedan, 2017 *Dagmar Geisler, Ben Kaybolmam ki!, Gergedan, 2017 *Dagmar Geisler, Ben Herkesle Gitmem ki!, Gergedan, 2017 *Dagmar Geisler, İyi ki Kardeşim Var!, Gergedan, 2020

Yabancı Dilde Kitapları: Europe in Women's Short Stories from Turkey (Turkish Literature), Milet Publishing, 2012.

Kaynaklar: TBEA, c. I, 2001, 307/2010, 376; Cengiz, Eleştirel, 352-354; Çiftçi, Tezkire, 68-69; Kurdakul, Sözlük, 255; Necatigil, İsimler, 141; Özkan-Durbaş, Antoloji, c. 4, 1000-1003; Ahmet Telli, “Kurşunî Bir Siperde”, Edebiyat ‘81, S. 8, Ocak 1981; “Sanat ve Edebiyatımızda Gültekin Emre”, Kıyı, S. 34, Ocak 1989; Ramis Dara, “Gültekin Emre’nin Şiirine Genel Bir Bakış”, Yeni Biçem, S. 30, Ekim 1995; Adnan Binyazar, “Sözcüklerin Kapısını Çalan Şair”, Cumhuriyet Kitap, S. 345, 26 Eylül 1996; Haydar Ergülen, “Kendisi Almanya’da, Şiir Evi Burada”, Cumhuriyet Kitap, S. 449, 24 Eylül 1998; Betül Tarıman, " Gültekin Emre’den Üç Kitap", Cumhuriyet Kitap, S. 1145; Aydan Yalçın, “Geleneği aramadım, hep benimle oldu çünkü”, Cumhuriyet Kitap, (söyleşi), S. 1357, 18 Şubat  2016, 6.

Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç
*6 Ağustos 2022 tarihinde güncellendi. 
Hakkında Yazılan Yazılar:
1 Gültekin Emre’den Üç Kitap/ Betül Tarıman

       Daha çok şair kimliğiyle öne çıkan ancak edebiyatın birçok dalında verdiği ürünlerle de adından söz ettiren Gültekin Emre yayımladığı üç kitabıyla tekrar okuyucuların karşısında. Göçük, Ciğerpare, Merkezkaç.
       Emre Göçük’te Türkiye’den Berlin’e uzanan bir dönemi, kendiyle yaptığı içsel konuşmalar şeklinde anlatıyor. Ciğerpare ise şairin aşk merkezli yol alan şiirlerinden oluşuyor. Gültekin Emre Merkezkaç’ta da deneysel sayılabilecek şiirlerini paylaşıyor.
       Gurbeti kendine yol eylemiş bir şair Gültekin Emre. Yazdığı her kitapta bizleri bir başka gurbete götürüyor. Bir tarafta yıllardır yaşadığı Berlin, bir tarafta özlemini çektiği Türkiye. Yayımladığı ilk kitap Kurşuni Bir Siperde’nin basım tarihi 1980. O zamandan beri yazıyor. Şiirleri bir yana inceleme, araştırma, deneme ve eleştiri kitaplarıyla da tanıyoruz onu. Şairin şimdi de üç kitabı çıktı okur karşısına. Merkezkaç, Ciğerpare ve Göçük. Madem biz de gurbet dedik, o zaman Göçük adlı kitabı ile başlayalım isterseniz söze. Şair Göçük’te Türkiye’den Berlin’e uzanan bir dönemi, kendiyle yaptığı içsel konuşmalar şeklinde anlatıyor. Bundan böyle karşımızda bir zamanlar geldiği gurbetten dönme umudunu kesmiş, bu farklı coğrafyaya kendini uydurmuş biri var artık.Ve bir de kadın… Her şiirsel metnin son satırları özlenen, beklenen ya da hiç gelmeyecek olan kadına atfedilmiş. Ayrıca bu metinler bir günlük şeklinde, şairin kendisini anlattığı, kendi hayatına yaptığı göndermeler biçiminde de okunabilir. Bu iki numaralı şiirsel metinde belki daha çok göze çarpıyor. Burada harflerin sihirli dünyasında gezinen Gültekin Emre’yi görebilmek olası. Gözlüğünü burnunun ucuna indirmiş, çift anlamlı sözcükleri arıyor. Sonra karın etkileyici müziği. Çay demleyen bir kadın ve diğerleri… Kadınlar belki daha çok. Bu kadın profili kitap boyunca sürüyor. Kimi kez her yıl ülkesinden bıkmadan tarhana, patlıcan, biber, domates getiren kadın bazen öldürülen teröristin kanlı cesedine gazeteden bakıyor; bazen yufka açıyor, içinde biriken gazelleri süpürüyor, ağlayıp duran kadınları birbirine benzetiyor. Gördüğümüz bu kadın memleketimin kadını. Yalnızlığın içine çöreklendiği, bir o kadar da yalnız oğlunu yitirmiş. Berlin’de bile olsa bu kadın tipi değişmiyor. Eski albümler arasından şimdiye uzatılmış bir ışık gibi düne göndermeler yapılıyor. Araya eski şarkılar, türküler, mektuplar giriyor. Ve elbette Berlin duvarı. Duvara yüklenen anlamlar, acı, özlem… Bu içsel konuşmalar, gözlemlerle de renkleniyor. İnsanın içine düştüğü darboğaz, siyasi sığınmacılık hakkı isteyen biri, eşsiz bayram günlerine sarılmış hasret, garlar, garajlar, havaalanları, bavullar… Göç olgusuna ilişkin işaretleri Emre’nin nerdeyse çoğu kitabında görebilmek olası. Gurbetin değiştiremediği insanları da… Göç ederek geldiği coğrafyada bile bakış açısını değiştirememiş bir erkek tipi göze çarpıyor. “Erkek üç adım önde, baklava kutusu, karısı ve çocukları üç adım geride…” Sonra İkiz Kuleler, açlık ve tsunami. Bir ara sıra edebiyat dünyasına da geliyor. Genç bir şairin Dıranas’ın. Kar şiirinden bihaber olduğunu söylüyor. Harfler arasında gidip gelmeler, karın kapattığı yollar, kanal boyunca yaptığı yürümeler… Kar ve kadın olmazsa olmazı gibi sürükleyip götürüyor okuru kitap boyunca. Kimliğini, kendini aramak belki de en büyük özlemi. Bu nedenle hep soruyor, sorguluyor. Düşler âleminden var olana götürüyor okuru.
       Ciğerpare adlı kitabı ise Emre’nin; Ciğerpare, Aşkın Beni ve Çınlatma adlı üç bölümden meydana gelmiş. Geçip giden hayat, dönüşü olmayan yollar, beklemekten yorgun bir adam, bir gece vakti bölünmüş bir rüya, kendi kıblesine yüzünü dönmüş biri veya birileri… Ama özlem hep var. Nerede coşkulu akşam yemekleri, tatil düşleri tozpembe, ölü, Baba, dağların, köy odalarının radyosu, televizyonu sattığı kitaplarla. Yarın ne kadardı, geçmiş nerede kalmıştı, gün nereye gidiyordu. Kınalı elin aşkı babanın yüreğine ne kadar sevda işlerdi, işveli. Geriye bir mühür kaldı kullanılmayan, bir de kocaman bakır bir kazan. Geceyle gündüz fark etmiyor düşün yoluna ayna tutmaya, düş yok. Bir aile fotoğrafımız olsa da Eiffel gibi boynuma asılsa.
       Aşk acısı çektiği de oluyor şairin. O derin kuyuda boğulduğu da. Gitmek istiyor gidemiyor, dönmek istiyor dönemiyor. Bu nedenle dizelere sığmıyor, gül evine sığınır gibi. Kitabın Aşkın Beni adlı bölümünde ise Göçük’ten beri var olan kadın imgesi bu kez ete kemiğe bürünüyor. Leyla’ya kavuşuyor bu kez şair düşlerinde bile olsa. ” Şuradan şuraya gitmem seni görmeyince düşümde. Ölürüm de vermem sesini kimseye, Bir kadın bilirim canımın doruğunda krater gölü. askerlik hatırası. Bir aşk var dilimin altında, hep şiir dokur el yazmalarıma, Sokağa çıktım içim dışım sen, Çocukluğum nereden bilsin. Annem yok artık benim. Uzak bir dağ kadar yalnızım. Durup düşününce seni..  Uzun düşünüyor geceleri yatağına yatınca. o var diye dağ dağa kavuşuyor, o var diye otobüslere biniyor .Erotizme varan dizeler de yazdığı oluyor şairin. Sonra bir de ses var tabii. Şiirleri okudukça gözümüze çarpan ses. Şairin duymak istediği, onu diri tutan ses. Uzaktan gelip giden, şairi bulan, çıldırtan, aklını başından alan bir ses bu. Uzanamadığı, uzandığı anda yok olan o ses için hayaller kuran, belki birkaç saat gördüğü bir bedenden taşan, ses.. Bu ses boyunca belki de ömrü boyunca koşacaktır, koşuyor. “Ben bir ses duydum uzaktan, Kulağım sesinin kuşatmasında, Sesin serpilir seçkin bir gölgenin pusudaki düşünde, Ben bir ses duydum kimsenin duymadığı..
       Kitabın Çınlatma adlı bölümü ise aşka ilişkin söylemlerle devam ediyor. Ne de olsa bu bir aşk kitabıdır .Öyle tasarlanmış ya da hayat şaire öyle yazdırmıştır. Engellerin büyüttüğü aşk duygusunun yaşattıkları, halden hale giren insan, filmlerde aşk, gurbette aşk, Halit Ziya’da, Orhan Veli’de aşk… Aşka dair yazılanlar bizlere neler hatırlatmaz ki… Bir bedeni ya da ruhu keşfetmek de az şey değildir ne de olsa. Tüm bunlar aklımıza Elsa ile Aragon’u, Nâzım ile Vera’yı, Sartre ve Beauvoir’ı getirir. İnsanın gittiği kendisidir de varamaz bir türlü kendine. Dar bir çevrede yaşamak, kınlamamış kalıplar, yasal ya da yasal olmayan, devlet kontrolünde yaşanan aşklar nerdeyse aşkı da aşklıktan çıkarır. Kendinden, bedeninden, ruhundan utanan varlıklar haline getirir insanı. Heyecansız bir dünyada, kabuğuna çekilmiş bir şekilde yaşamak ve çiçek vermemek. Bu nedenledir ki aşk üretkendir, özgürlükçüdür. O sesin peşinden koşmak bu nedenle heyecan vericidir. Kitabın bütününe yayılan aşk duygusu, heyecan… Bu insanın kendini var etmesi ile ilintili bir durumdur olsa olsa. Şair aşkla yeniden doğar, kendini yeniden var eder.
       Gültekin Emre’nin yeni yayımlanan bir diğer kitabı da Merkezkaç. Bu kitapta şair daha çok deneysel şiirlerine yer vermiş, farklı bir tarz denemesine girmiş. Bu anlamda bakıldığında aklımıza Arif Dino’nun Düş ve Uykusuzluk, Asaf Halet Çelebi’nin Kitaplar, Nâzım Hikmet’in Kızkapan Oğlu Vehpi’sini getirir. Öte yandan dikkatli bir okumayla şairin Göçük adlı kitabına göndermeler yaptığı da fark edilir. Gövde üzerinden, aşk ve ten ilişkisi kurulur şiirlerde. Ayrıca kitabın birinci bölümü okunduğunda bütüne yayılanın aşk ve ten ilişkisi olduğu duyumsanır. Sıyrılan etek, açılan bacak, aralanan kasıkla kendine deneysel şiirin kapılarını aralayan Emre, gövdenin ritmini yakalar ve sonsuz bir denizde yüzer gibi yüzdürür bedeni aşkın ırmağında. Kitabın birinci bölümü “Manolya günleri, Leylak zamanı, Kopuk gün, Hazin öykü, Boş sinema, Localarda doğan çocuklar dizeleriyle biter. Biter bitmesine de bu dizeler bizlere bir dönemin parçalanmışlığını, okulu kıran gençleri, aile baskısından kaçan genç kız ve delikanlıları hatırlatır. Bu biraz da kayıp bir dönemdir. Genç kızlar genç kızlığını, delikanlılar delikanlılıklarını yaşayamamış ülkenin kargaşaya sürüklendiği bu yıllarda. Bir fener ışığıyla söndürülmüştür sonsuzluk rüyası. Geriye kalansa bir hiçtir. Umutların kara bir el tarafından söndürüldüğü bir hiç. Hayal kurmaya ise yasak yoktur, nasılsa gerçekleşmeyecektir. Yazmak belki de en iyi çözüm olarak görünür. Bu nedenle belki de iki bölümden oluşan kitabın ikinci bölümü Kalem, Kalemtıraş, Silgi, Orta Dalga, Damla, Gölgen, Unutma Günleri, Bu Aşk, Kalbim Alış Buna da adlı şiirlerden oluşur. Çünkü tek tutulacak dal yazmaktır. Kitap, şair Gürkan Kesici için yazılmış bir şiirle biter. Kesici, muhtemelen Gültekin Emre’nin yakın arkadaşıdır. Birlikte zaman geçirmişlikleri vardır. Hüzünlenir onu hatırlayıp hatırlayıp.

       Göçük Gültekin Emre Bencekitap 60
       Ciğerpare Gültekin Emre Bencekitap 123
       Merkezkaç Gültekin Emre Bencekitap 72

       Cumhuriyet Kitap, Sayı: 1145

Yazarla Yapılan Söyleşiler:
J  Aydan Yalçın, “Geleneği aramadım, hep benimle oldu çünkü” / Cumhuriyet Kitap, Sayı: 1357, 18 Şubat  2016, s: 6

Hiç yorum yok: